BIST 10.046
DOLAR 32,54
EURO 34,78
ALTIN 2.399,72
HABER /  GÜNCEL

Üç darbenin de asıl mağduru Gülen

Onursal başkanlığını Fethullah Gülen'in yaptığı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, Gülen'in darbelere destek verdiği iddiasının gerçek dışı olduğunu bildirdi.

Abone ol

Vakfın sitesinde yer alan açıklamada, Gülen'in darbe süreçlerindeki tavır ve değerlendirmelerinden bazılarının seçmece usullerle alınıp, resmin tamamı verilmeden, darbelere destek vermiş gibi gösterilmeye çalışıldığına dikkat çekildi.

Gülen'in açık hedef olduğu darbeler karşısındaki duruşu, "ülkenin göreceği zararı en aza indirmek için müspet hareket ve aktif sabır anlayışı doğrultusunda itidal, temkin ve dikkat ile hareket etmek" şeklinde özetlendi. Açıklamada, "1971 darbesinde haksız yere tutuklanan, 1980 darbesinde 6 yıl bir suçlu gibi kovalanan, 28 Şubat postmodern darbesinin ardından da 13 yıldır memleketinden uzak yaşamaya mecbur bırakılan Sayın Gülen'in darbelere sıcak baktığı hatta desteklediği iddiası çok açık bir çarpıtmadır. Beraatla sonuçlanmış olsa da, Gülen'in daha 2008'e kadar hakkında açılmış bulunan temelsiz ve haksız bir dava ile darbeciler tarafından hedef alındığı da unutulmamalıdır." denildi.

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın açıklamasında Gülen Hocaefendi'nin, 28 Şubat'ı önceden gördüğü ve devletin zirvesini uyardığı, ancak "Varsa elinizde bunun belgesini verin; Hocam dengeli olalım biraz" karşılığını aldığının altı çizildi. Vakfın, 28 Şubat sürecine ışık tutan açıklamaları şöyle:

Gülen 'Gölcük'teki hareketlenmeyi' devletin zirvesine iletti

Gülen, 1993'ten beri gelmekte olan darbe sürecini görmüş ve buna elinden geldiğince dikkat çekmeye çalışmıştır. 28 Şubat'a yaklaşılırken, Sayın Gülen'in "Gölcük'te hareketlenmeler var" duyumunu ilettiği devletin zirvesindekiler kendisine "varsa elinizde bunun belgesini verin" demişler, aslında ayyuka çıkan bu demokrasi karşıtı hareketlenmeleri mercek altına almaktansa Demokrat Parti döneminin meşhur Samet Kuşçu olayını hatırlatırcasına olayı ifşa edenleri risk altına atmayı tercih eder görünmüşlerdir. Aynı şekilde, Sayın Gülen'in bir başka ikazına cevaben bir devlet büyüğü "Hocam, dengeli olalım biraz." demiştir.

Sayın Gülen, daha 28 Şubat darbesinin sıcak günleri başlamadan bir grup gazeteciye Ekim 1995'te endişelerini "Askeriyede bir grup, muhtıra hazırlığı içinde." sözleri ile ifade etmiştir. Bu tarihte söz konusu endişeleri dikkate alacak ne güçlü bir siyasi yapı ne de bunlarla mücadele edecek duyarlı bir medya vardı. Ne yazık ki, birkaç zayıf istisna hariç Gülen'in bu açıklaması destek görmemiştir. Hatta önemli bir partinin grup başkan vekili açıklamayı "Şanssız bir açıklama, amaçlı bir yorum [...] Hiçbir hazırlık yok. Fethullah Gülen'in şahsi görüşüdür. Askerlerimiz de milletimizin bir parçasıdır." diyerek karşıt tavır sergilemiştir. O dönemde bir deniz subayı tarafından bütün siyasilere gönderilen ve Sayın Gülen'in de bir kamuoyu oluşturma çabasıyla seslendirdiği endişelerinin önemi, pek çok darbe girişiminin ortaya çıktığı Ergenekon sonrası süreçte ancak anlaşılabilmiştir.

11-16 Haziran'da darbe yapılacak bilgisini ABD de ciddiye aldı

Hizmet'in ve Sayın Gülen'in 28 Şubat darbe sürecindeki tavrı, ülkenin o zamanki şartları tüm detayları ile göz önüne alınmadan anlaşılamaz. 1997'de sivil siyaset kendisine karşı yapılan psikolojik harbi ilk başlarda hafife almış, daha sonra da engelleyebilecek iradeyi gösterememiştir. Bir kısım iktidar mensupları da niyetlerinde samimi de olsalar yapılan propagandaları doğrulayıcı tavırlar almışlar ve darbeye destek veren medya bunları alabildiğine büyütmüştür. Silahsız kuvvetler olarak adlandırılan bazı etkin ve güçlü "sivil" toplum kuruluşları ve sendikalar demokrasi karşıtı ve darbe yanlısı bir tavır almışlardır. Bazı komutanlar açık açık silahlı müdahale tehditlerine başlamışlardır. Cumhurbaşkanının duruşu belli olmuş, Sincan'da tanklar yürümüş, İçişleri Bakanı'na "yağlı kazığa oturturuz" tehdidi yapılmış, büyük gazetelerin manşetlerini darbeci komutanlar belirler olmuştur. Bu hengâmede Sayın Gülen'in duruşu ülkenin daha az zararla bu süreci atlatmasını amaçlamıştır.

Bugünden geçmişe bakıp, "Asker darbe yapamayacaktı zaten, neden meydan okumadınız?" diye sormanın hiçbir rasyonel dayanağı yoktur. 28 Şubat 1997'deki MGK kararları uygulanmıyor diye bazı askerlerin 11-16 Haziran 1997 tarihleri arasında darbe yapacağı bilgisini ABD de ciddiye almış ve dönemin ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, 14 Haziran 1997'de Milliyet Gazetesi'ne yaptığı açıklamada "Anayasal düzenin dışına çıkılmaması gerektiğini Ankara'ya bildirdik." ifadelerini kullanmıştır. Bu açıklamayı manşetten duyuran Milliyet Gazetesi'nin o günkü yayın yönetmeni Sayın Derya Sazak bir komutanın arayıp "Oraya da iki general mi gönderelim?" dediğini açıklamıştır.