BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

Türkeş: Muhalefetin dili maşallah büyük

Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, muhalefetin sınır güvenliği eleştirilerine yanıt verdi.

Abone ol

Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, Suriye sınırının güvenliğiyle ilgili eleştirilere "Zulümden kaçan da geliyor, anarşist de geliyor, kaçakçı da geliyor, her şey geliyor. Muhalefetin dili maşallah büyük, ‘bunlar önlenemiyor mu?’, gel sen önle” diye cevap verdi.

Türkeş, Cemil Meriç Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen AK Parti İl Danışma Meclisi toplantısına katıldı.

Seçim sonrası ilk defa danışma meclisi toplantısına katıldığını belirten Türkeş, seçimlerdeki çalışmalarından ötürü partililere teşekkür etti. 

Hükümetin çalışmalarını sürdürdüğünü ancak her zaman istedikleri iyi işlerle değil, istemedikleri, hoşlanmadıkları konularla da uğraştıklarını belirten Türkeş, Türkiye’de esas yapılması gerekenin, halkın refahının artırılması, yaşam standartlarının yükseltilmesi, ekonominin daha iyi hale getirilmesi olduğunu vurguladı.

Türkeş, "Öncelikli işlerimizin bu olması lazım ama Türkiye’nin coğrafyası, Türkiye’nin jeopolitiği yani içinde bulunduğu coğrafyanın getirdiği siyasi meseleler maalesef bizi başka işlerle uğraşmaya mecbur bırakıyor. Bunlardan bir tanesi terör, bir diğeri sınırımızın ötesinde yine terörle alakalı ama komşularımızda yaşananlar ve bizim bunlara karşı aldığımız tavırlar, davranışlar. Bir diğeri yine bu jeopolitiğin getirdiği, bölgede olmayan ülkelerin bölgede yaptıkları ve bizim bunlara karşı gösterdiğimiz tepkiler, tavırlar" dedi.

Sınır güvenliği denildiğinde sınırın iki tarafında da kolluk kuvvetinin, gümrüğün ve denetimin olması gerektiğine işaret eden Türkeş, "Türkiye’nin güneyinde Suriye ve Irak’tan bahsediyorum, toplam bin 358 kilometrenin, sadece sınırın üzerinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kolluk kuvvetleri, gümrük teşkilatı şusu busu var, onun altı her iki ülkede de anarşistin, teröristin, değişik grupların elinde ve onların denetiminde. 'Bu hudut denetlenemiyor mu, buradan adam nasıl giriyor?' Almanya ile Fransa’nın arasında hudut olduğunda bir Fransız ordusu var bir Alman ordusu var, Avrupa Birliği olduğu halde. Gelip geçerken de iki tarafın birden gümrükçüsü var. Bizim burada aşağıda eşkıya, üstte de biz bunu önlemeye çalışıyoruz. Zulümden kaçan da geliyor, anarşist de geliyor, kaçakçı da geliyor, her şey geliyor. Muhalefetin dili maşallah büyük, ‘bunlar önlenemiyor mu?’, gel sen önle” diye konuştu.

Türkeş, 7 Haziran seçimi sonrası muhalefetle görüşmelere ilişkin, “7 Haziran’dan beri ‘şu yüke bir ortak giriverin’ dedik, hiçbiri girdi mi? Girmedi. Peki oradan oturup da sırtına yükü almayacaksın, mesuliyet, sorumluluk almayacaksın ondan sonra da ‘bunu nasıl halledemiyorsunuz’ diye soracaksın” şeklinde konuştu.

HER GİRENİN PARMAK İZİ VAR

Ankara’daki terör saldırısının ardından kopan bir parmak izi örneğinden kısa sürede failin tespit edildiğini, bunun üzerine, "Bu kadar çabuk bulduklarına göre demek ki adamı tanıyorlar" şeklinde yaklaşımların olduğunu anımsatan Türkeş, "Bir tane kopmuş elde parmak izinden bulunması bize neyi gösterir, Türkiye’ye giren 2,5 milyon Suriyeli mülteciyi biz çok güzel kayıt altına almışız bir kere, yani her girenin parmak izi de bizde var, biyometrik fotoğrafı da. Oradan anarşist giriyor mu, giriyor, terörist, evet giriyor ama bu 2,5 milyon Esad’ın zulmünden kaçıp gelen bütün Suriyelilere de içinde 5 tane, 10 tane terörist var diye 2,5 milyon adama potansiyel suçlu diye bakamayız" ifadesini kullandı.

Türkeş, "Kim ister kendi insanlarının, kendi masum insanlarının, kendi başkentinde veya Türkiye’nin herhangi bir kentinde zarara, ziyana uğramasını, hayatını kaybetmesini, yaralanmasını yanmasını? Bir kere böyle bir akıl, böyle bir mantık olabilir mi? Elimizden geldiğince devletin güvenlik teşkilatı, istihbaratı, her şeyi çalışıyor, yakalayıp bulmaya çalışıyoruz. Bulunuyor da çok, bulunanın büyük bir kısmı da açıklanmıyor. Niye, işin güvenlik sebebiyle, onun bağlantılarını bulmak vesaire için açıklanmıyor. Ama arada bir tane kaçsa o bir tane bile hepimizin çok canını yakıyor. Bunlarla uğraşıyoruz, halbuki bizim bu ülkenin insanlarının refah içinde yaşamasını temin etmemiz lazım" değerlendirmesinde bulundu.

ŞU ANAYASAYI ÇÖZSEK ONLARIN HEPSİ ARKASINDAN GELİR

Yeni anayasa konusunun günlük hayatında vatandaşları çok etkilemediğini dile getiren Türkeş, şunları söyledi:

"Ülkenin siyasi meselelerinin odağında, merkezinde buradaki uygulama aksaklıklarının yarattığı problemler var. Bir tane örnek, şimdi bu terörist, eşkıya vesaire güya hak talep ediyor. Ne hakkı talep ediyor? Bir etnik grubun Türkiye’de etnisitesi, anasından, babasından edindiği etnik yapısı itibarıyla haksızlığa uğradığını iddia ediyor. Halbuki Lozan’a göre, Lozan Türkiye’nin tapusu, burada azınlık yani ayrı işaret edilmiş gruplar Müslüman olmayan gruplardır, Yahudiler, Rumlar, Ermeniler vesaire. Onun haricinde Cumhuriyet'in kuruluşundan itibaren burası eşit insanların ülkesi olarak tarif edilmiş ve Cumhuriyet öyle gelişmiştir. Ama anayasalarda zaman içinde, hele de ihtilal sonrası yapılan anayasalarda vesaire de bunun aksaklıkları var. Hedef, 21. yüzyılda dünyada gelişmiş ülkelerin standartlarında, bizim insanımızın, sizlerin yaşayabileceğiniz ve o anayasada her bireyin kendisini bulabileceği bir vasatı yaratmaktır".

Yeni anayasa tartışmalarıyla ilgili, "Türkiye’nin gündeminde yok, esnafta ufak tefek sıkıntılar var, ticaret hayatında şu var, yeni istihdam alanları açılması gönlümüzün istediği kadar değil, bir de bunlar çıkmış yeni anayasa anlatıyor" şeklinde eleştiriler olduğunu hatırlatan Türkeş, "Şu anayasayı çözsek onların hepsi onun arkasından gelir" dedi.

Anayasada herhangi bir etnik, dini gruba, mezhebe, tarif ederek bir ayrıcalık verilmesinin, anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğunu dile getiren Türkeş, "İnsanların etnik kökeni ne olursa olsun, mezhebi ve inancı var veya yok, ne olursa olsun anayasada bireye, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına eşit vatandaşlık bağlamında bir tarif yapıp o hakkı verebildiğin anda Kürt kökenlisi de başka kökenlisi de hepsi 'arkadaş bu anayasada benim hakkım savunuluyor' diye bakar ve buradaki gereksiz, bahane olarak aslında gösterilen bu problemlerin çoğu da hallolur. Bunu yapmaya çalışıyoruz" diye konuştu.

Türkeş, demokraside Türkiye'deki gibi parlamenter sistem ve başkanlık sistemi şeklinde iki farklı yönetim biçimi olduğunu belirterek, bunların birbirinin tam olarak alternatifi şeklinde ifade edilemeyeceğini söyledi. 

Meclis’e 4 partinin girdiği 7 Haziran seçiminin ardından hükümet kurma konusunda sıkıntı yaşandığını hatırlatan Türkeş, şunları kaydetti:

"Arkasından bir hükümet krizi çıkar gibi oldu, yani 'ben bu işe girmem' diye herkes ipi ayrı tarafa germeye başladığında bu sefer bir gerilim oldu, 'acaba hükümet kurulamayacak mı, Türkiye’de bir hükümet krizi olur mu, olmaz mı?' Aynı dönemle ilgili fikir olsun diye, farzımuhal, diyelim ki cumhurbaşkanlığı seçimi, başkanlık seçimi olsaydı bir devlet başkanını seçecektik, o devlet başkanı yasamanın içinden değil, yani TBMM'den değil dışarıdan görevlendirmeler, atamalar yaparak kendine bakanlar kurulu oluşturacaktı. Bu bakanlar kurulu da Meclis’ten güvenoyunu alıp çalışmaya başlayacaktı. Arkasından 7 Haziran, yani yasamanın, parlamentonun seçimleri geldiğinde 3 parti, 5 parti neyse, yasamayla ilgili halkın iradesi Meclis’e yansıdığında bu ülkede bir hükümet krizine, bir otorite boşluğuna, bir sıkıntıya vesile olmazdı. Niye olmazdı? Seçilmiş bir başkan, onun güvenoyu almış bir kabinesi olacaktı, sadece yasamayla ilgili Meclis parçalı olurdu. Bunun gibi her birinin artısı eksisi olan konular var, bunun gibi birçok konuda çalışıyoruz ve çalışmaya da devam ediyoruz."