BIST 10.320
DOLAR 32,27
EURO 35,11
ALTIN 2.467,14

Suçlu bulundu: Kerpiç!

8 Yıldır iktidardaki Başbakan; kerpiç evlerden yakınırsa, "Büyük kentlerde boş duracak evler yapacağına TOKİ'yi bu köylere yönlendirseydin ya!" demezler mi?

Öncelikle Elazığ'daki depremde hayatını yitirenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifa, yakınlarını yitirenlere başsağlığı diliyorum.
Ne yapalım?
Kaderleri böyleymiş!

6 şiddetinde deprem, 60 saniye sürdü: 
51 ölü, 74 yaralı. 5 köy yerle bir oldu.  
Başbakan Erdoğan depremde ölü sayısının artmasının suçlusunu ilan etti:
Kerpiç evler.
Erdoğan, "Kerpiç evlerin faturası ağır olmuştur" dedi.

Yoksulların ev sahibi olması, harabe şeklindeki bu kerpiç evlerin çağa uygun, depreme de dayanıklı konutlarla değiştirilmesi görevi ile kurulan bir kurumumuz var. Adı TOKİ.

Ak Parti iktidara gelirken, Başbakan Erdoğan üç temel ve büyük söz vermişti:
Duble yol, işsizliğin azaltılması ve konut sorununun çözümü.

İlk ikisini başka zaman tartışırız. Konut sorununun çözümüne bakalım.

Konutta dev adımlar atıldı. TOKİ işi çalıştı. Konut üretti yıllar boyunca.
Ama hep büyükkentlerde üretti bu konutları. Ankara'yı bildiğim için buradan örnek vereyim. Ankara'da konut sorunu yok. Aksine konut fazlası var. Sincan, Eryaman bölgesinde TOKİ'nin yaptığı konutlara alıcı bulunamıyor. İkinci, üçüncü evini alanlar var. Onlar da kiracı bulamıyor. Bomboş duran konutlar, durduğu yerde harabeye dönüyor. İstanbul, Konya, Bursa, İzmir'de de eminim böyledir. TOKİ milletvekilleri, bürokratlar için birçok ayrı bölgeye konut inşaa etti. Örneğin Yenimahalle'deki ilgi görmeyince Eskişehir yoluna, Gölbaşı'na yeni konutlar yaptı. Çoğu boş duruyor.

TOKİ, bu bölgelere harcadığı masrafı, enerjiyi; başbakanın faturayı kestiği, kerpiç evleri yenilemek için yapsaydı; eminim bugün ölü sayısı 51'in çok altında olurdu.

İşte siyaset yapmak budur: Tercih yapmak. Ülkenin kaynaklarını nereye, ne zaman, nasıl harcayacağına karar vermektir, politika üretmek. Doğru kararı veren iyi hükümettir. İyi siyasetçidir. İyi ve başarılı bir başbakandır. Burada doğru bir politika izlendiği söylenebilir mi?

Sekiz yıldır iktidarda olan bir partinin başkanı; deprem sonrası kerpiç evlerden yakınırsa, "Büyükkentlerde boş duracak evler yapacağına TOKİ'yi bu köylere yönlendirseydin ya!" demezler mi?

Başbakan şimdi, 51 ölünün ardından; "Deprem olan bu bölgemizi çok daha farklı şekilde imar etmek için TOKİ'ye gerekli talimatları verdik" dedi. Ama sekiz yıl neden beklendiğine ilişkin bir izahatta bulunmadı. 
 
Ölenlerin yakınları, yaralıların kendileri, evsiz kalanlar, felaketi yaşayanlar, o kerpiç evlerin altında kalanlar; muhtemelen "kader" deyip, acılarını yüreklerine gömeceklerdir.

Ama niçin 'kader' derler?

Çünkü, kaderciliğe alıştırılmışlardır. Makarna, nohut, kömür ile 'yardım beklemeye' alıştırılmışlardır. Uhrevi söylemlerle 'şansa ve ya şanssızlığa' alıştırılmışlardır. Oy için dini siyasete alet edenlerce, hayatın gerçeklerinin tartışılmasından uzak durmaya alıştırılmışlardır. Bilimsel yaklaşım, neden-sonuç ilişkisini irdeleyen bir dünya görüşüne hep uzak tutulmuşlardır. Herşeyin Allah'tan geldiğine inandırılmışlardır. Ama 'tedbir al sonra tevekkül et' sözünü içselleştirememişlerdir.

Bu nedenle 'Suçlu kerpiçtir' sözüne inanırlar. Sekiz yıldır kerpiç evlerin, neden insanca bir yaşam sürülebilecek, çağdaş konutlar şeklinde yenilenmediğini sormazlar, soramazlar.
Çünkü; kader böyledir.
Çünkü; evleri kerpiçtendir...