BIST 10.159
DOLAR 32,20
EURO 35,09
ALTIN 2.466,66

Dursun Çiçek'ten mektup var

Dursun Çiçek, devre arkadaşlarına bir mail gönderdi.Çiçek, belge ve 'ıslak imza öyküsünü' anlattı.

Bugün köşemizi; ıslak imza olayının kahramanı Albay Dursun Çiçek'e ayırdık. Çiçek, bir mektup kaleme aldı. Aynı zamanda avukatı olan kızı İrem Çiçek imzasıyla yakın silah arkadaşlarına gönderilen bu mektup, bizim elimize de ulaştı.

Hakkında her yerde her türlü haber çıkan Çiçek, iddialar ile ilgili çok az açıklama yaptı. Merak edilenler kadar savunma hakkını kullanması açısından da yaptığı bu açıklama önemli.

İFTİRA VE YARGISIZ İNFAZ
Mektubun girişini bizzat Dursun Çiçek, kaleme aldı. Çiçek, "Taklit ıslak İmza hikayeleri son hafta içinde yine yoğunlaştı. Konu hakkındaki gerçekleri öğrenme, iftira ve yargısız infazlara direnme adına bu konudaki hukuk mücadelesi hakkında sizleri bilgilendirmek maksadıyla aynı zamanda kızım olan avukatım tarafından hazırlanan bilgi notunu sizlerle paylaşmanın bir görev olduğunu düşünüyorum. Bütün baskı ve iftiralara rağmen "Orduya ve millete sadakatle hizmete, emir komuta sisteminde ülkemize hizmete etmeye" devam ediyoruz. Bu hukuk mücadelesini sonuna kadar sürdürmek ve yalancı ihbarcıların mumunu söndürmek için verdiğiniz her türlü manevi destek ve dayanışma için çok teşekkür ediyor, sağlık ve başarı dilekleriyle sevgi ve saygılar sunuyorum..." dedi.

İşte kelimesine dokunmadan aldığımız, Çiçek'in mektubu:  

İŞTE O MEKTUP
Hem müvekkilim hem de canımdan çok sevdiğim babam üzerinde oynanan anlam veremediğimiz bu komplolarla her zaman en güçlü şekilde mücadele edeceğimizi herkesin bilmesini isterim. Ve bir sabah kalktığınızda adınızın daha önce hiç görmediğiniz bir yazının altında olduğunu gördüğünüzde, hiç suçunuz yokken ve hiçbir delil olmadan hakim karşısında kendinizi savunmak zorunda bırakılabileceğinizi ve kiminle mücadele ettiğinizi bile bilmediğiniz bir ortamda yapılan haksızlık karşısında herkese karşı savaşmak zorunda olduğunuzu hissetmenizi ve içinde bulunduğumuz bu durumun zorluğunu anlamınızı temenni ederim.

TAKLİT ISLAK İMZANIN GERÇEK HİKAYESİ
1.
İnsanlık onuruna, akıl ve mantığa, demokrasi ve insan haklarına, hukuk devleti ve adalet ilkelerine, hiç bir yasal delile dayanmayan iftira ve karalama kampanyaları ile, bir kısım medyayı yargısız infaz aracı olarak kullanarak, yazılmayan planı yazılmış, imzalanmayan belgeyi imzalanmış, işlenmeyen suçları işlenmiş olarak göstermede çok mahir olan bazı odakların milletin gözü önünde ortaya koydukları bu oyunları, yine insanlık ve kamu vicdanı adına araştırmaya ve gerçeklerin peşinde olmaya davet ediyoruz.

İLK DEFA GAZETEDE GÖRDÜ
2. Müvekkilim gibi, bir çok insanın ilk defa bir gazete de gördüğü sahte planının, taklit imza dışında hiç bir yasal delil olmamasına rağmen gerçek olduğunu iddia eden, soruşturmanın gizliliğini ihlal suçunu işlemeyi alışkanlık haline getiren, yargıya müdahale ve yargıyı etkileme suçlarını kamuoyunu bilgilendirme olarak yorumlayan, suçsuzluk karinesini hiçe sayarak iftira atılan kişileri suçsuz olduğunu ispata zorlayan ve bu baskılar sonucu gerçekleşen onur intiharlarına yamyamlar gibi alkış tutan, yargısız infazları gazetecilik olarak yorumlayan, insanlık dışı davranışlar gösteren kişilere yasaları kim uygulayacak? Kamu vicdanı dışında bahse konu suçları soruşturacak ve yargılayacak bir makam arıyoruz. Ama her geçen gün ümitlerimiz azalıyor, sabrımız tükeniyor. İddialarını ispatlamak zorunda olanlar, gerçeklerin ortaya çıkması ve adaletin tecelli etmesini önlemeye ve milletin gözünün içine bakarak yalan söylemeye devam ederken, iftiralara maruz kalanlar her türlü araştırmanın sonuna kadar yapılmasını ve yargısız infazın önlenmesini istiyor. Ama gizli bir güç sadece imza ile uğraşıken, diğer delillere ulaşılmasını sağlayacak kriminal ve elektronik analizlerin yapılmasını ve tartışılmasını bu güne kadar önlemeyi başardı. Ama artık yolun sonuna yaklaşıldı. Sahte ıslak imzanın gerçek hikayesini yakında herkes öğrenecek ve son gülen tam gülecek.

ÇİFT KİLİTLİ KASADAN
3. Önce bir fotokobisi, devletin Cumhuriyet Savcısının sorumluluğunda yapılan bir aramada ele geçtiği iddia edilen meşhur “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” neden hukuki işlem yapılması yerine bir hafta sonra yayın için bir gazeteye servis edildi? O fotokopi plan Cumhuriyet Savcısının sorumlu olduğu, namusu gibi korumak zorunda olduğu dosyadan çıkarak o gazeteye nasıl ve niçin gönderildi? Üzerinde hiç bir tarih olmayan ve askeri yazışma usullerine uymayan planın Nisan 2009 ayı içinde Genelkurmay Karargahında hazırlandığına kim karar verdi? Aradan geçen dört ay sonra bir ihbarcı tarafından müvekkilimin odasındaki çift kilitli dolaptan, müvekklimin haberi olmadan imhadan kurtarıldığı iddiası ile bir zarfa konularak İstanbul'daki Cumhuriyet Savcısına nasıl ulaştırıldı? Neden dört ay beklendi? Müvekkilimin ısrarlı taleplerine rağmen; “Islak imzalı plan” hakkında; gerek fotokobisinin ve gerekse ıslak imzalı olduğu iddia edilen kopyasının, komplo kokan ele geçiriliş süreçleri niçin sorgulanmıyor? Beş yaşındaki çocukların bile inanmadığı bu hikayelere, bu devletin hukuk adamları, savcıları ve yöneticileri neden inanmak zorunda bırakılıyor? Tüm iddialara ve yargısız infazlara rağmen neden müvekkilim Türk Milleti adına yargılama gücünü kullanan adli ve askeri mahkemeler tarafından serbest bırakılıyor? İmza iddiaları dışında söz konusu planın müvekkilim tarafından hazırlandığını ortaya koyan tek bir yasal delil var mı? Düşünmek ve insan olmak, benzer sorulara cevap arayarak gerçeklerin peşinde olmaktır. Bu güzel ülkenin onurlu ve dürüst tüm insanlarını, gerçek ve mantık dışı iddialara dayalı olarak devam eden “Islak İmza” pembe dizisinin gerçek boyutunu sorgulamaya davet ediyoruz.

PARMAKİZİ ANALİZİ

4. TRT'de bir canlı yayında; “Islak imza önem arz ediyor. Kilidi o açacak. Adli tıp raporunun gereği yapılmalı. Askeri yargının ıslak imzaya ilişkin olarak Adli Tıp'ın raporunu dikkate alması gerekir. Bakın geçen hafta 8 subay davet edildi. Sonra iki subay daha dinlendi. Demek ki süreç devam ediyor. Bu hafta içerisinde kim bilir kimler davet edilecek?” şeklinde yapılan açıklamalar doğrudan doğruya bağımsız yargıya açık bir müdahale, yargıyı baskı altına alma ve yönlendirme suçu değil mi?. Gizli olması gereken hazırlık soruşturmasının temel unsurlarından biri olan ve kamu vicdanında şaibeli hale gelen ve özellikle imza analizlerine dayanan raporların, ilgili kamu görevlilerine ulaştırılmadan önce medyaya servis edilmesi hiç şüphe çekmiyor mu? Defalarca talep edilmesine rağmen; plan üzerinde, parmak izi, kağıt, mürekkep, bilgisayar ve yazıcı, ibarcının gönderdiği zarfta ve planda aynı şekilde parmak izi, tükürük, hangi postahanaden gönderildiği, yazıların ve kağıdın kullanılma tarihi gibi diğer incelemeler neden yapılmıyor? Bir gizli güç gerçeklerin ortaya çıkmasını ve ısrarla talep edilen imza dışındaki analizlerin yapılmasını önlüyor? Bu güç, bu gizli el kimin eli? Sadece imza analizleri yapılıyor. Çünkü müvekkilimin imzası teknik imkanları ve yetkileri fazla olan birileri tarafından o kağıt parçasına imza taklit makinası kullanılarak itina ile kopyalandı. O yüzden o ıslak imzalı sahte planda tek gerçeğe yakın olan şey, çok iyi takit edilmiş olan imzadır. Bu komployu hazırlayanlar ve bu oyuna destek verenler işte bu gerçeği çok iyi bildikleri için sadece imza gündemde tutuluyor. Bakın raporlara, gazete başlıklarına, varsa yoksa ıslak imza, başka bir sorgulama yok. En son yine önce bir gazeteden öğrendiğimiz Jandarma Kriminal Raporun açıklanması, soruşturmanın gizlilliğinin alenen ihlal edilmesi, yani suç üstü hali değil de nedir? Bu işlenen suçun hesabını kim soracak. Raporda imza ile ilgili alt başlıklarda her şey müvekkilimin imzasına benziyor diye değerlendirilirken, neden sonuçta da imza müvekkilimin imzasına benziyor denmiyor da eli ürünü olduğu kanaati yazılıyor. Kamuoyunun gerçekleri öğrenmesi adına bahse konu raporların tamamının açıklanmasını istiyoruz. Öyle içinden seçilmiş özel bölümlerin yargısız infaz için bazı gazetelere sızdırılmasını nefretle kınıyoruz. Yasal olarak bu suçları soruşturmak zorunda olan Cumhuriyet Savcıları ve diğer kamu görevlileri niçin görevlerini yapmıyor ve yargısız infazların devam etmesine göz yumuyor?

SAVCILARA 4 ŞİKAYET
5. Dokuz aydır tüm arama, dinleme ve sorgulamalara rağmen “Sahte Islak İmza” hikayesi dışında hiç bir yasal delil olmadan müvekkilimin tutuklanması talebi, iki kez nöbetçi hakimlar tarafından dosya incelenmeden onaylanmış, ancak kısa sürede bu yanlış karar adil yargı tarafından mahkeme kararı ile düzeltilmiştir. Müvekkilimin delil olmadan kısa süreli de olsa tutuklanmasına neden olan Savcı ve Hakimler hakkındaki Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna yapılan ve dört kez tekrarlanan suç duyurularını sekiz aydır sonuçlandırmayan Adalet Bakanlığı ismine ihanet etmiyor mu? Görevlendirilen Müfettişlerin maksadı bizi oyalamak ve kandırmak mıydı? Nerede o yüce, tarafsız ve bağımsız adalet? Bir kısım medya tarafından aylardır süren yargısız infazı ve karalama kampanyasını, görevini ihmal ederek engel olmayan RTÜK hakkında tarafımızdan yapılan suç duyurusu üzerine soruşturma açma isteğinde bulunan Cumhuriyet Savcısının talebini geri çevirenler; adaletin tecellisini önlemeye, kamu vicdanını sızlatmaya ve yargısız infazların sürmesine hizmet eden kişilerden olmuyor mu? Bu durumda Adaletten, insanlıktan ve hukuktan söz etmeye hakları var mı?

HUKUK HERKESE GEREKİR
6. Suçlu olduğu yargı kararı ile kesinleşmedikçe hiç kimsenin suçlu ilân edilmemesi veya suçluymuş gibi gösterilmemesi, insan onuruna ve temel insan haklarına saygılı olunması insanlığın, demokrasi ve hukuk devleti olmanın temelidir. Hukuk ve adalet herkese lazımdır. Günümüzde kendisini çok güçlü gören, anayasa ve yasaların üstünde olarak düşünenlerin de geçmişte olduğu gibi gelecekte de hukuk ve adalete ihtiyacı olabileceğini unutmaması gerekir. Hiç bir yasal delil niteliği taşımayan faili meçhul bir ihbar mektubunun ekinde gönderildiği hikayesi ile millete yutturulan bir sahte belge gerekçe gösterilerek, bu ülkeye canı ve kanı pahasına hizmet etmiş bir subayı yargısız infaza zorlayanlar, erinde gecinde ilahi adaletten kaçamayacak ve kamu vicdanında mahkum olacaklardır. Şimdi ıslak imza iddiaları ile sağa sola haksız yere saldıranlar ve kendileri gibi düşünmeyen gazetecileri linç etmeye çalışan sözde demokrasi ve insan hakları aşığı gazetecileri hayretle izliyoruz. Gerçekler mutlaka ortaya çıkar ve atılan çamur ruhu pislenmemiş insanlara yapışmaz. Gerçekler ortaya çıktığında ne yapacaklarını merakla bekliyoruz?

BELGE GERÇEK DENMEDİ
7. Bazı köşe yazarları o sıcak köşelerinden ahkam kesiyorlar. Neden Kurmay Albay Dursun Çiçek'in açığa alınmadığını soruyor ve kuruma ısrarla baskı yapmaya kalkışıyorlar. Hak ve adalettten, insan hakları ve demokrasiden bahsedenler, müvekkilimin yıllardır alın teri ve hakkı ile kazandığı mevkisini, saygınlığını ve yaşamını elinden almaya, aldırtmaya çalışıyorlar. Kurumlara akıl vermeye kalkıyorlar. Biraz kendilerine baksalar, açığa alınmanın ne demek olduğunu okuyup öğrenseler, bir zahmet biraz insaflı ve vicdanlı olsalar böyle alçakça baskılar yapmazlar. Genelkurmay Başkanlığı 01 Mart 2010'da bir açıklama yaptı. Bugün de İnternet sitesinde yayınlanan bu açıklamayı okuyan okur yazar birisi, eğer beyni ve vicdanı birilerine kiralanmamışsa, o açıklamayı okuduğunda, Genelkurmay Başkanlığı sahte belgenin gerçek olduğunu kabul etti diye yazamaz, yazmamalı. Açıklamada yer alan “Şubat 2010 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “Belge”nin Genelkurmay Askerî Savcılığına gönderilmesini müteakip, söz konusu belgenin ıslak imzalı aslının mevcudiyeti iddialarını doğrulayabilecek bazı delillerin elde edilmesi nedeniyle, 24 Haziran 2009 tarihli karara esas teşkil eden gerekçelerin yapılmakta olan soruşturmada geçerliliğini yitirmiş olduğu dikkate alınmış ve Genelkurmay Askerî Savcılığınca verilen “Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı” kaldırılmıştır.” ifadesinden Genelkurmay Başkanlığının belgeyi kabul ettiği anlamını çıkarmak eğitimli ve aydın insanların yapabileceği bir yorum mudur? Sadece ıslak imza iddiaları ile müvekkilim tarafından hazırlanmayan ve imzalanmayan bir sahte belgeyi ona kabul ettirmeye çalışmak, bu yönde insanlık dışı baskı yöntemlerini denemek, hiç bir hukuki delil olmadan yargısız infaz yapmak ve insanlık suçu işlemek anlamına gelmez mi?

ASKER DÜŞMANLARI
8. Müvekkilimin o dönemde görev yaptığı dairede, irtica ile mücadele konusunda görevli ayrı bir şube varken, müdürü olduğu şubenin görev alanına girmeyen bir konuyu içeren, format ve içerik itibarı ile “Beni bir Kur. Albayın hazırlaması mümkün değil “ diye haykıran sahte planı Alb. Dursun ÇİÇEK'in hazırladığını iddia etmek iftira ve yargısız infazdan başka bir şey değil de nedir? Peki neden müvekkilimin adı ve imzası bu sahte planın altında kullanıldı? Aradan geçen dokuz aylık süreden sonra bu soruya daha net cevap verebiliyoruz. Çünkü; o sahte planı hazırlayan, içinde yerli ve yabancı psikolojik harekat uzmanlarının bulunduğu değerlendirilen birimi yönetenler kin ve nefret duyguları ile bugüne gelmiş asker düşmanları. Bir araya gelmelerinin ve seri halinde sahte plan üretmelerinin temelinde bu duygu yatmaktadır. Ancak bu asker düşmanlığına ilave olarak özellikle bu birimin liderlerinin denizcilere tarihi bir kini olmalı . Müvekkilim de Bilgi Destek Dairesinde görev yapan tek Deniz Kuvvetleri mensubu şube müdürü olduğu için, bu kin ve nefretin bir gereği olarak sahte planın altına Dz.Kur. Alb. Dursun ÇİÇEK’in isminin bilinçli olarak yazıldığı ve onun imzası taklit edilerek öncelikle denizcilerden intikam alma hedefine hizmet etmeyi amaçladığı anlaşılmaktadır.

KAMUOYUNA ÇAĞRI
9. Medyayı kullanarak kamuoyunu ve yargıyı yönlendirme, başta Cumhuriyet Savcıları ve Yargıçlar olmak üzere kamu görevlilerini baskı altına alma eylemleri ile yargısız infazların bazı siyasilerin debaskısı ile sürdürülmesi, suçsuz insanların maddi ve manevi olarak yıpratılmasına ve zarar görmesine, daha da kötüsü onur intiharlarına neden olmaktadır. Bütün bu baskı ve tehditlere rağmen Yüce Türk Milleti adına yargılama gücünü kullanan Türk Yargısına güvenmeye ve inanmaya devam etmek istiyoruz. Türk Milletine, yargılama süreçlerinde adil ve tarafsız olma konusunda namus sözü vermiş olan devletin Cumhuriyet Savcıları ve Hakimlerinin; karar verirken, bazı siyasilerin ve onlardan talimat alan bir kısım medyanın taleplerine göre değil, yasal delil ve gerçekleri esas alan ve kamu vicdanını sızlatmayacak kararlar vereceğine inanmaya devam ediyoruz. Zaman zaman sapmalar ve hayal kırıklıkları olsa da sonunda yüce adaletin tecelli edeceğine inanıyoruz. Savcılarımızı, hakimlerimizi ve “Sahte Islak İmzanın Hikayesi”ni aylardır takip eden tüm vatandaşlarımızı, bir an önce gerçeklerin ortaya çıkarılması ve yargısız infazların önlenmesi için, insanlık adına gerçeklerin peşinde olmaya, başta o planın ele geçirilişi ve medyaya sızdırılması olmak üzere hikayedeki şüpheli noktaları sorgulamaya ve gerçeklerin peşinde olmaya davet ediyoruz.
Dursun Çiçek adına STJ.AV.İREM ÇİÇEK."

Herkes hüküm verilinceye kadar masumdur ve herkesin kendini savunma hakkı vardır. Bir iddianın kanıtlanması iddiada bulunanın yükümlülüğüdür. Yargıya ve yargının vereceği karara saygılı olmak ve karar verilinceye kadar herkesi masum kabul etmek; yargı bağımsızlığını gerçekten isteyenlerin ilkesidir.