BIST 10.083
DOLAR 32,42
EURO 34,79
ALTIN 2.440,38
HABER /  GÜNCEL

Soma'da madencilerin yakınlarının zor bekleyişi

Manisa'nın Soma ilçesindeki kömür madeninde çalışanların yakınları çaresiz şekilde yerin altından gelecek haberleri bekliyor. Rengin Arslan, zor bekleyişin ve kurtarma çalışmalarının sürdüğü Soma'dan bildiriyor.

Abone ol

“Ana yok, baba yok, kardaş yok”

Bu sözler özel bir hastanenin kapısında ağlayan bir kadına ait.

Soma Türkiye’nin en büyük maden facialarından birine şahit oluyor.

İzmir’den iki saat uzaklıktaki Soma’ya giderken yol boyu polis araçları ve Soma’dan çıkan ambulansları görüyorum. Yol üzerindeki ilçelerden biri olan Kırkağaç’ta soğuk hava deposunun morga dönüştürüldüğü haberini alıyorum. Yolumuzu oraya çeviriyoruz önce.

Polis girişleri engellemiş. Soğuk hava deposuna yaklaşmak mümkün değil. Polis Cumhuriyet Başsavcısının girişleri yasakladığını söylüyor.

Sokağın başında ise onlarca insan bekliyor. Bazısı henüz bulamadıkları yakınlarını burada arıyor, bazısı da öldüğünü bildiklerini burada bekliyor.

Birisi kardeşini aramış hastanelerde. Çıkarıldığını biliyor maden sahasından. “Ama yaralı mı ölü mü bilmiyorum” diyor kaygıyla. “Son umut buraya geldim” diyor morg haline getirilmiş morgu göstererek.

Soma Devlet Hastanesinin önünde ise yüzlerce kişi var. Konuştuğum bir işçi, “Özelleştirmeye karşı değilim ama burası devlet elindeyken daha iyiydi” diyor. Neden diye sorduğumda, aletlerin yenilenmemesinden yakınıyor. “Devletteyken, bir alet bozuldu dediğimizde, yenisini getirirlerdi; bunlar tamir edip getiriyorlar” diyor. Şirkette hala çalıştığı için adını vermek istemiyor.

O sırada yanımıza gelen bir esnaf ise, “Bunlar taşeronun taşeronunu yaptı” diyor. Konuştuğum işçi de onaylıyor onu. Kendisi şirketin kadrosundaymış ama taşeron çalışanlar olduğunu doğruluyor.

Burada rakamlar var. Herkesin dilinde başka bir rakam. Ama hepsi “yüzlerce”ye tekabül ediyor.

Hastanede madenin arama kurtarma ekibinden bir işçiyle konuşuyorum. Yüzü gözü kapkara. “Ben 200 kişi gördüm” diyor.

Onun yanına yaklaşan bir kadın ise feryat ediyor “Oğlum nerede, oğlumu gördün mü?” Yanıt alamıyor.

İlçe merkezinden 20 kilometre uzaklıktaki maden sahasında Kızılay çadırları, arama kurtarma görevlileri ve madenden çıkarılan bedenler var. Sağ mı diye bakmaya çalışıyoruz ama yaklaşmak mümkün değil.

İlçeden onlarca kişi gelmiş. Kimi komşusunu arıyor, kimi kardeşini. Maden sahasının gerisinde kurulan güvenlik noktasında ise bir jandarmaya isyan ediyor. “Babamı bulmaya geldim ben buraya, saatlerdir aradınız bulamıyorsunuz, ben bulacağım” diyor.

Maden sahasının dışında konuştuğum bir işçi ise, “Yüzlerce beden saydım aşağıda” diyor. Sonra ekliyor, “İnanın bir şey hissedemiyorum şu an. Sadece ölülere bakıyoruz. Kaç kişiyi kaybettik anlamaya çalışıyoruz. Ne zaman ağlayacağız biz?”

Ben bunları yazarken, sabah ezanı okunuyor. Yazıyı yazmam için beni içeri davet eden taksi durağında bir taksici şöyle diyor: “Bugünün sabahı olmaz.”