BIST 10.644
DOLAR 32,25
EURO 35,11
ALTIN 2.525,42

Sn.Erdoğan ve Sn. Davutoğlu’ndaki dil/söylem farkı ve AK Parti...

Cumhurbaşkanı, Başbakan,Bakanlar, dil/söylem farkı,AK Parti, CHP, MHP, Siyasi Partiler, TÜSEB, Medya Depremi, Ülker,MEB Şurası

      Sn. Erdoğan'dan sonra, Sn. Davutoğlu'nun Başbakanlığı ile söylemlerde bir değişikliğe gidildiği -doğal olarak- görülüyor. Sn. Erdoğan'ın; “o karizmatik, sert, keskin, kelimeleri üstüne basarak söylemleri, liderlik özelliği, her konuda yönlendirici olması/görüş bildirmesi” gitti, yerini “bilimsel, akademik, sanatsal, yumuşak, uzun cümlelere" bıraktı... Elbette "her yiğidin yoğurt yiyişi başkadır…"
       AK Parti -daha öncede yazmıştım- 12 yıldır, muhalefeti de kendi içinde yaratıyor, muhalefete gerek kalmıyor. Bir bakan değiştiğinde, yeni gelen sanki başka partinin üyesi gibi eskiyi eleştirmeden yeni reformlara imza atıyor...Ve, eski bakanın ondan sonra hiç adı geçmiyor, adeta kayboluyor, silikleşiyor... Yeni bakanın yaptıklarını bile eleştirmiyor...Ama; Sn. Başbakan'ın –şimdi Sn. Cumhurbaşkanı’nın da- yanından uzaklaşıyor... Bu değişikliklerde kıstas sadece Sn. Cumhubaşkanı’nın kararı oluyor...Bu sanki AK Parti içinde -gizli anlaşma gibi- eleştiri yok- sürüp gidiyor...
      Hükümeti destekleyen iletişim araçları da, Başbakan ya da bakan değişse dahi, eski bakanın değil, yeni gelenin arkasında duruyor, yeni yapılanları; reform, büyük müjde, devrim diye takdim ediyorlar...
      Sn. Davutoğlu; ekonomi, ahlak, siyaset ve dış politikada restorasyondan -onarım demek- bahsediyor , ama, kimse senden önce sistem bozuk muydu? Sn. Erdoğan dönemini mi suçluyorsun? demiyor…Devrim gibi kararlar, işçilere, emeklilere, akademisyenlere zam/aflar/müjdeler devam ediyor…
       AK Parti 12 yıldır; hep reform yapıyor, dev kararlar alıyor, milyonlara müjde veriyor, milleti için çalışıyor, açılışlar yapıyor, metroya yeni hatlar açıyor, denizin altından geçitler yapıyor, ekonomik ortamı değerlendirip aflar çıkarıyor, olaylara karşı dik duruyor, kanal İstanbul-3. havaalanı diyor, 2023/2073 projelerini hazırlıyor, insanlara heyecan veriyor, diğer ülkelere kafa tutuyor/yönlendirmeye çalışıyor, milyonlarca mülteciyi barındırıyor, dini söylemleri hep öne alıyor, anketlerle sürekli ülkeyi tarıyor... Peki bunları kiminle yapıyorlar... Başbakan ya da Bakanlar kendi başlarına mı alıyorlar bu kararları, elbette hayır, bir kadroları, genel müdürleri, daire başkanları v.b. var... Peki bu kadar görevden alma, yer değiştirme, kızağa çekme yaşanırken iş nasıl başarılıyor? Yetişmiş insan gücü diye sunulan ve göreve atanan “paralel yapı ile ilgili” bir çok kişi görevden alınıyor, ama pek sorun olmuyor… İşte bu AK Partinin bir başarısı olsa gerek...
      Peki muhalefet ne yapıyor? Birlik içinde güç birliği yapacaklarına, parti içinde sürekli aykırı demeçlerle sorun yaratmaya devam ediyor, seçilmiş başkana değer vermiyor, bölünüyorlar...Liderlik vasfı olmayanlar parti kurarak, ilerde çöplüğe atılacak tabelaları artırıyor...
       Bu ülkede; 93 siyasi parti olması incelenmesi gereken bir sosyolojik vaka…Kartvizit meraklısı saf insanlarımızda bu partilerde görev alarak ülkemize hizmet ettiklerini/edeceklerini zannediyorlar... Ve en kötüsü; siyasi geçmişimizi/tarihimizi okumaya/öğrenmeye tenezzül etmiyorlar...Atalarımızın söylediği “birlikten kuvvet doğar” sözünü hayata geçirmiyorlar… Şimdi Sn. Başbakan’ın yeni söylemlerine bir bakalım;
       Başbakan Sn. Davutoğlu, “Farklı inançlara sahip olan herkese saygı duymamız gerekir. Ben başbakanlık görevini alırken, köken itibari ile pirlerden gelen bir Sünni bir aileden geliyorum. Ama başbakanlık yaparken Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanıyım. Tüm vatandaşlarımıza ayrım yapmadan hareket etmek zorundayım. Politika belirlerken, hükmederken, konuşurken kendi etnik kimliğini ve mezhebini unutarak hareket etmeli. Bizim geleneğimiz birçok farklı kültürün iç içe yaşadığı gelenektir….Eğer herhangi bir din bu derslerle tahkir ediliyorsa, kötüleniyorsa bu dersleri kaldıralım. O anda nefret kültürü doğar. Ben istiyorum ki her Sünni Alevi Bektaşı okusun. Bunu da açık yüreklilikle tartışalım. Tabuları yıkalım zihnimizde. Aleviliğin bütün temel kavramlarını anlamaya gayret ettim. O kavramlar hepimizin kavramları. Ama bir tahkir varsa öteleme varsa önce ben bundan sorumlu kardeşiniz olarak söylüyorum. Önce ben müdahale edeceğim.” diyor…
       “Başbakan Sn. Davutoğlu son dönemde ısrarla bir şeyin altını çizmektedir. Bize göre dikkat çeken sözleri şu şekilde. “Personel rejiminde nepotizm olmayacak" ve "Personel rejimi ehliyet ve liyakat esasına göre yeniden düzenlenmeli".........Ne yazık ki bu makamlara yükselme konusundaki tek kıstas 657 sayılı Kanunun 68. maddesinde yer almaktadır. Buradaki kıstas da "hizmet süresi" kıstasıdır... Yani 10 veya 12 yıl hizmeti olmak yeterlidir. Kurum içerisinden atamak veya belirli alanlarda ihtisas sahibi olmak gibi bir kriter olmadığı için herkes her makama talip olabilmektedir…….İhtisas veya kurum için ara kademe yöneticiliği gerektiren yerlerde, dışardan paraşütle üst makamlara atanan liyakatsiz yöneticinin ilk yaptığı iş, kendine danışman aramak olmaktadır. Atanan üst yönetici temsil, tören ve kabul işleriyle ilgilenirken, kurumun işlerini danışmanlar çekip çevirir hale gelmektedir. Liyakatsiz yöneticinin ikinci dikkat çeken özelliği ise her şeye bilgi notu istemesidir. Hemen herşeye karşılaştırmalı bilgi notu isteyen yöneticiler alt kademede çalışan tüm personeli bunaltmaktadır. Bu iki özelliğe bakarak bir yöneticinin liyakatsiz olup olmadığı çok rahat anlaşılabilir.” (/haber/489503/)
       Sn. Başbakan’ın diğer önemli bir söylemi; "İmar artışını öğrenip, oradan arsa almak haram kazançtır" Milletvekili ve belediye başkanlarının mal varlıklarının haksız imar kazancıyla elde edilip edilmediğini araştırmak için 'Etik Araştırma Merkezi' kurulacak. Başbakan, "İmar artışını öğrenip, oradan arsa almak haram kazançtır" dedi……Başbakan Davutoğlu'nun milletvekili Hüseyin Filiz'in önerisine destek verdiği, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'e çalışma başlatılması talimatı verdiği öğrenildi. Davutoğlu, toplantıda bu konuların çok önemli olduğunun altını çizerek, şunları söyledi: "Peygamber efendimize birisi bir hediye getirmiş. Diğeri 'Sen Allah'ın resulü olduğun için bu hediye geliyor' demiş. Peygamber efendimiz de o hediyeyi kabul etmemiş. Şimdi adam bir yerden imar geçeceğini öğrenip, oradan arsa alıyor ve haksız zenginleşiyor. Bu kişi, imar geçeceğini siyasetçi ya da belediyedeki tanıdıkları vasıtasıyla öğreniyorsa bu daha da vahim. Bu, siyasetçinin görevini kötüye kullanmasıdır." (/ekonomi/2014/10/23/vekil-icin-etik-komisyon-geliyor)
       Güncel1: TÜRKİYE SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI KURULMASI İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN 26.11.2014 tarih/29187 sayılı R.G. yayınlanarak yürürlüğe girdi.
Aşağıdaki maddede bir cümle dikkatimizi çekti; Yüksek Danışma Kurulu, MADDE 7 – (2) Yönetim Kurulunun belirleyeceği üyeler; sağlık bilim ve/veya teknolojileri alanlarında EN AZ DOKTORA DERECESİNE SAHİP, ESER, ARAŞTIRMA, BULUŞ VEYA ÇALIŞMALARIYLA TEMAYÜZ ETMİŞ VEYA BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK SİSTEM, KURUM VE BİRİMLERİ BAŞARI İLE KURMUŞ VE/VEYA YÖNETMİŞ OLAN YERLİ YA DA YABANCI KİŞİLER ARASINDAN SEÇİLİR. Kurulun gündemine göre oy kullanmamak kaydıyla Yüksek Danışma Kurulu Başkanı tarafından görüşlerine başvurmak üzere alanında uzman, yerli ve yabancı kişiler davet edilebilir. Kurulun seçilmiş üyelerinin görev süresi üç yıldır. Üyeler en çok iki dönem için bu göreve seçilebilir. (Hayret Prof. olma şartı getirilmemiş!.. )
 
       Madde 12/ (2) Başkan, başkan yardımcıları, Genel Sekreter ve enstitü başkanlarının, en az doçentlik derecesi sahibi olması, İngilizce, Almanca ya da Fransızca dillerinden en az birini iyi derecede bilmesi ve en az on yıl kamu ve/veya özel sektörde çalışmış olması şarttır. Bu kişilerde aranacak diğer nitelikler Yönetim Kurulu tarafından belirlenir. (Doğru bir karardır….)
Madde14/(6) Yükseköğretim kurumlarının öğretim üyesi kadrosunda bulunanların TÜSEB’de çalıştıkları süreler, akademik unvanların kazanılması, yükseköğretim kurumları dışında kullanılması ve diğer özlük işlemlerinde değerlendirilmesi bakımından yükseköğretim kurumlarında geçmiş sayılır. TÜSEB’in hayırlı olmasını diliyoruz.

       Güncel2: Medyada beklenen deprem sürüyor. Biz bir yazımızda bunu içtenlikle yazmıştık Özellikle gittiğimiz konserlerde, toplantılarda o kadar kişi ile görüşüp konuşuyoruz ki…Bu yazdıklarımızda ortak görüşler/temenniler olarak yazıya dökülüyor. Ancak; yaşını-başını almış, gençlere örnek olması gereken, kendilerine köşe verilmiş, takip edilen yazarların birbirileriyle kavgaları, nahoş sözleri/açıklamaları doğru olmuyor… Komşuluk ve “kul hakkını” unutmayalım…
       TEBRİKLER: Türkiye’nin sevilen markası Ülker, 70’inci yılını yeni ve güzel bir kampanya ile kutluyor. Ekranlarda izlenen “mutlu et ki mutlu ol” temalı kampanya filmi iletişim Dr.olarak –çevremdende- tebriği hak ediyor. Her yıl Kasım ayının üçüncü perşembesini “mutlu et, mutlu ol” günü ilan eden Ülker’in tüm çalışanları, bu günde küçük iyiliklerle etrafındaki insanları mutlu etmek için çalışacakmış. Böylece Ülker’in kurucusu merhum Sabri Ülker’in “Herkesin mutlu bir çocukluk geçirmeye hakkı vardır” sözü, 70. yılında tüm tüketicilerini kapsayacak bir harekete dönüştürülmüş.

        Not:MEB Şurası Aralık başında Antalya'da toplanıyormuş. Kimler çağrıldı bilmiyoruz ama, kültür/müzik/sanat alanında bu kadar yazı yazıyor, çözümler öneriyor, dosyalar yayınlıyoruz, yoğun şekilde okunuyoruz...Demek ki Bakanlığın dikkatini çekememişiz?!..

       Not: Gelecek yazım (Ç.Ba) “Devlet koroları/toplulukları/orkestraları” ne yapıyor?…(12) olacak…