BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70
HABER /  GÜNCEL

Sezer, üç kanunu onayladı

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Kültür ve Tabiat Varlıkları, Terörle Mücadele ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun'u onayladı.

Abone ol

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 5226 sayılı ''Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'' ve 5233 sayılı ''Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan zararların Karşılanması Hakkında Kanun''u onayladı. Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamaya göre, kanunlar, yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderildi. 5226 sayılı ''Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'', kültür varlıklarını, uluslararası sözleşmelerde yer alan tanımlara uygun olarak yeniden düzenleniyor. Buna göre, kültür varlıkları, ''tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıklar'' olarak tanımlanıyor. Kanun ile kültür mevzuatında bugüne kadar yer almayan ''ören yeri'' ve ''koruma amaçlı imar planı''nın da yasal tanımı yapılıyor. Kanunla koruma amaçlı imar planı yaklaşımı benimsenirken, ören yerlerinde bu alanların planlı şekilde korunması ve ziyaretçiye açılabilmesi için yapılması öngörülen ''çevre düzenleme projesi'' tanımı getiriliyor. Kanunda ayrıca, gerek UNESCO gibi uluslararası kurumlarca dünya miras listesinde yer almak üzere başvurulan kültür varlıkları ile diğer kültür varlıkları alanlarında, alanın etkileşim sahasında ya da tabii bütünlüğü içinde düşünülen bağlantı noktalarını da kapsayacak şekilde, yetkili merkezi ve yerel idareler ile bu konuda uzmanlaşmış sivil toplum kuruluşları arasında eşgüdümü ve hizmetlerin etkin şekilde yürütülmesini sağlamak, bu alanları ulusal ve uluslararası kurumlar nezdinde bir muhataba kavuşturmak amacıyla ''yönetim alanı'' tanımlanıyor. Yönetim alanı olarak belirlenen alanların korunması, yaşatılması, tanıtımı, içerisinde yapılacak etkinliklerin organizasyonu, ziyaretçi yönetimi, çevre düzenlemesi, restorasyon, bakım-onarım faaliyetleri, güvenliği, alan içerisindeki satış üniteleri ve ürün gelişimi gibi hususların planlı olarak gelişimini ve uygulamadan doğacak durumlarla geri beslemeli bir süreç olarak sürekli olarak gözden geçirilmesini sağlamak amacıyla da ''yönetim planı'' öngörülüyor. Kanunda öngörülen düzenlemeyle, kültür varlıklarının kapsamı genişletilerek daha önce tabiat varlığı kapsamında yer alan peri bacaları, tarihi mağaralar ve kaya sığınakları taşınmaz kültür varlığı özelliklerini göstermeleri nedeniyle kültür varlıkları kapsamına alınıyor. Kanuna göre, Koruma Yüksek Kurulu'nun ilke kararları çerçevesinde koruma bölge kurullarınca alınan kararlara aykırı olarak, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ve koruma alanları ile sit alanlarında inşai ve fiziki müdahalede bulunulamayacak. Bunlar yeniden kullanıma açılamayacak veya kullanımları değiştirilemeyecek. Esaslı onarım, inşaat, tesisat, sondaj, kısmen veya tamamen yıkma, yakma, kazı veya benzeri işler inşai ve fiziki müdahale sayılacak. Büyükşehir belediyeleri ve valilikler ile Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca izin verilen belediyeler bünyesinde kültür varlıkları ile ilgili işlemleri ve uygulamaları yürütmek üzere sanat tarihi, mimarlık, şehir planlama, mühendislik, arkeoloji gibi meslek alanlarından uzmanların görev alacağı koruma, uygulama ve denetim büroları kurulacak. Ayrıca, il özel idareleri bünyesinde, kültür varlıklarının korunmasına yönelik rölöve, restitüsyon, restorasyon projelerini hazırlayacak ve uygulayacak proje büroları ve sertifikalı yapı ustalarını yetiştirecek eğitim birimleri kurulacak. Belediyeler, belediye sınırları ve mücavir alanları içerisinde, valilikler ise bu sınırlar dışında yetkili olacak. Söz konusu bürolar, koruma bölge kurulları tarafından uygun görülen koruma amaçlı imar planı, proje ve malzeme değişiklikleri ile inşaat denetimi de dahil olmak üzere uygulamayı denetlemekle yükümlü olacak. Kanunla zilyetlik de yeniden düzenleniyor. Yeni düzenlemeyle sit alanlarındaki taşınmazların da zilyetlik yoluyla iktisap edilemeyeceği hükme bağlanıyor. Kanunda, taşınmaz kültür varlıklarının onarımına yardım sağlamak amacıyla bakanlık bütçesinde yeterli ödenek ayrılacağı hükmüne de yer veriliyor. Belediyelerin görev alanlarında kalan kültür varlıklarının korunması ve değerlendirilmesi amacıyla kullanılmak üzere Emlak Vergisi Kanunu'nca mükellef hakkında tahakkuk eden emlak vergisinin yüzde 10'u nispetinde ''Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunmasına Katkı Payı'' tahakkuk ettirilecek ve ilgili belediyesince emlak vergisi ile birlikte tahsil edilecek. Tahsil edilen miktar, il özel idaresi tarafından açılacak özel hesapta toplanacak. Bu miktar, belediyelerce kültür varlıklarının korunması ve değerlendirilmesi amacıyla hazırlanan projeler kapsamında kamulaştırma, projelendirme, planlama ve uygulama konularında kullanılmak üzere il sınırları içindeki belediyelere vali tarafından aktarılacak ve bu pay valinin denetiminde kullanılacak. Toplu Konut Kanunu uyarınca verilecek kredilerin yüzde 10'u tescilli taşınmaz kültür varlıklarının bakımı, onarımı ve restorasyonu işlemlerine ilişkin başvurularda kullandırılacak. Bu kapsamdaki öncelikli projeler, bakanlık ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığı'nca müştereken belirlenecek. Kamu kurum ve kuruluşları, belediyeler, il özel idareleri ve mahalli idare birlikleri, tescilli taşınmaz kültür varlıklarını, koruma bölge kurullarının belirlediği fonksiyonda kullanılmak kaydıyla kamulaştırabilecek. Kanuna göre, bir alanın koruma bölge kurulunca sit olarak ilanı, bu alanda her ölçekteki plan uygulamasını durduracak. Sit alanının etkileşim çevresine ilişkin varsa 1/25 bin ölçekli plan kararları ve notları, alanın sit statüsü dikkate alınarak yeniden gözden geçirilecek. Koruma amaçlı imar planı yapılıncaya kadar, koruma bölge kurulu tarafından üç ay içinde geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları belirlenecek. Belediyeler, valilikler ve ilgili kurumlar, söz konusu alanda ilgili meslek odaları, sivil toplum kuruluşları ve plandan etkilenen hemşehrilerin katılımı ile toplantılar düzenleyerek koruma amaçlı imar planını hazırlatıp, incelenmek ve sonuçlandırılmak üzere koruma bölge kuruluna vermek zorunda olacak. İki yıl içinde koruma amaçlı imar planı yapılmadığı takdirde, geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartlarının uygulanması, koruma amaçlı imar planı yapılıncaya kadar durdurulacak. Bu iki yıllık süre içinde zorunlu nedenlerle plan yapılamadığı takdirde koruma bölge kurulunca bu süre bir yıl daha uzatılabilecek. Koruma amaçlı imar planlarının yapımı için belediyelere aktarılmak üzere İller Bankası Genel Müdürlüğü bütçesine yeteri kadar ödenek konulacak. İl özel idareleri ise bütçelerinde koruma amaçlı imar planlarının yapımı için ödenek ayıracak. Kanun uyarınca, Koruma Yüksek Kurulu ve koruma bölge kurullarının kurum temsilcisi üyeleri ile koruma bölge kurullarının Bakanlıkça ve Yükseköğretim Kurulu'nca seçilen üyelerinin görev süreleri 5 yıl olacak. Koruma Yüksek Kurulu ve koruma bölge kurulu üyeleri, görev ve yetki alanlarına giren konularda doğrudan ve dolaylı olarak taraf olamayacak ve hiçbir menfaat sağlayamayacak. Aksine davrandığı tespit edilenlerin kurul üyeliği Bakanlıkça sona erdirilecek. Kanunla hizmetin yerinde yürütülmesi amacıyla, ruhsata tabi olmayan bakım ve basit onarımla ilgili uygulamaların belediyelerin ve valiliklerin izin ve denetimi ile yapılması hükmü de getiriliyor. Yerel yönetimlerin, korumadan yetkili ve sorumlu tutularak koruma sürecine katılmaları, bu süreçte uygulamaların bekletilmeden kısa sürede yerinde çözümlenmesi amaçlanıyor. Bu kapsamda koruma planlarının yürürlüğe girmesiyle plan koşulları doğrultusunda, tescilli kültür varlığı olmayan parsellerde de yeni yapılanma ve esaslı onarımlara belediyelerce izin verilmesi sağlanıyor. Koruma bölge kurullarının karar sürecinde hukukçu üye de bulunacak. Sit ölçeğinde alınan kurul kararlarına karşı, plan yapma ve onama yetkisi bulunan kamu kurum ve kuruluşları ile belediye ve valiliklerin itirazları bir üst kurulda değerlendirilecek. Kanunla, Koruma Yüksek Kurulu kararlarına aykırı inşai ve fiziki müdahalede bulunanlar için öngörülen cezalar da yeniden düzenlendi. Buna göre, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne suretle olursa olsun zarara uğramalarına kasten sebebiyet verenler 2 yıldan 5 yıla kadar ağır hapis ve 5 milyar liradan 10 milyar liraya kadar ağır para cezasına çarptırılacak. Sit alanlarında geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartlarına, koruma amaçlı imar planlarına ve koruma bölge kurullarınca belirlenen koruma alanlarında öngörülen şartlara aykırı izinsiz inşai ve fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranlar, 2 yıldan 5 yıla kadar ağır hapis ve 5 milyar liradan 10 milyar liraya kadar para cezası ile cezalandırılacak. Bünyesinde koruma, uygulama ve denetim büroları kurulmuş idarelerden izin alınmaksızın veya izne aykırı olarak tamirat ve tadilat yapanlar ile izinsiz inşai ve fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranlar, bir yıldan 3 yıla kadar ağır hapis ve 3 milyar liradan 6 milyar liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılacaklar. Kanun ile müzelerde işbölümü esasına dayalı yapılanmaya gidiliyor. Bilimsel nitelikli işler ile işletmeye dönük işler birbirinden ayrıştırılacak. Müze başkanı, müze müdürü, işletme müdürü ve müze kurulundan oluşan bir müze yönetimi öngörülüyor ve sivil toplum örgütlerinin, meslek odalarının müze yönetimine katılımı sağlanıyor. Kültür ve tabiat varlıklarıyla ilgili projelere ilişkin hizmet alımları ve bunların uygulanmasına ilişkin mal teslimleri KDV'den istisna olacak. Bu taşınmazların devir ve iktisabına ilişkin tapu işlemleri, harçtan müstesna tutulacak. Kanunla tescilli kültür varlıkları için ayrı bir denetim mekanizması öngörüldüğünden bu varlıklar Yapı Denetimi Kanunu hükümlerinin dışında tutuluyor. Kanun, Kültür ve Turizm Bakanlığı için 71 yeni kadro ihdas ediyor. 5233 sayılı ''Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan zararların Karşılanması Hakkında Kanun'' Terör eylemlerinden ve terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayanların zararlarının karşılanması öngörüyor Olağanüstü Hal Valiliği'nin kurulduğu 19 Temmuz 1987 tarihini başlangıç alan kanun, ileriye dönük olarak ve tüm bölgelerde ortaya çıkan zararlara karşı uygulanabilecek. Kanun, Terör ve Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerin maddi zararlarının anlaşma yoluyla karşılanmasını düzenliyor. Bazı zararlar ise kanun kapsamı dışında tutuldu. Buna göre, daha önce çeşitli mekanizmalar kullanılarak karşılanmış zararlar, kişilerin kendi kasıtları sonucu oluşan zararlar ile terörle bağlantılı olmayan sebeplerden dolayı ortaya çıkan zararlar, Terörle Mücadele Kanunu'nun terör örgütü kurma ve terör suçlarından hüküm giyenlerin bu fiillerden dolayı uğradıkları zararlar kapsam dışı bırakıldı. Kişilerin bizzat yer aldığı terör eylemleri sebebiyle uğradıkları zararlar da kapsam dışında olacak. Ayrıca, Terörle Mücadele Kanunu'nun 1, 3 ve 4'üncü maddeleri kapsamındaki suçlardan dolayı ceza kovuşturması açılmış bulunanlar hakkında, kovuşturma sonuçlanıncaya kadar bu kanun kapsamında herhangi bir işlem yapılmayacak. Kovuşturmanın mahkumiyetle sonuçlanması halinde ise bu kişilerin uğradıkları zararlar kanun kapsamı dışında kalacak. Kanun, Zarar Tespit Komisyonu'nun kurulmasını öngörüyor. Zarar Tespit Komisyonları, kanun kapsamındaki illerde, valinin görevlendireceği vali yardımcısının başkanlığında, Maliye, Bayındırlık ve İskan, Tarım ve Köyişleri, Sağlık ile Sanayi ve Ticaret bakanlıkları temsilcilerinden oluşacak. Zarar görenin veya mirasçılarının başvurusu halinde kanun kapsamına giren bir zararın bulunup bulunmadığını tespit etmek üzere kurulacak komisyonda görev alacaklar 10 gün içinde belirlenecek. Komisyon, ayrıca anlaşma tasarılarını hazırlayacak. Anlaşma tasarılarının kabul edilmemesi halinde bir uyuşmazlık tutanağı düzenlenerek ilgiliye tebliğ edilecek. Başvuruda bulunanların kanun kapsamına giren bir zararının bulunmadığının tespit edilmesi halinde buna ilişkin karar tutanağı düzenlenerek ilgiliye ve bakanlığa bildirilecek. Zarar görenlerin, mirasçılarının veya yetkili temsilcilerinin zarar konusu olayın öğrenilmesinden itibaren 60 gün içinde ilgili valiliğe veya kaymakamlığa başvurmaları gerekiyor. Başvuru her halde, olayın meydana gelmesinden itibaren bir yıl içinde yapılacak. Bu sürenin geçmesi durumunda başvurular kabul edilmeyecek. Komisyonlar, zarar görenlerce yapılacak başvurular ile ilgili çalışmalarını, başvuru tarihinden itibaren 6 ay içinde tamamlayacaklar. Zorunlu hallerde bu süre vali tarafından 3 ay uzatılabilecek. Dava açma süresi içinde yapılan başvuru, nihai işlem sonucunun ilgiliye tebliğine kadar genel hükümlere göre dava açma sürelerini de durduracak. Kanun kapsamında sulh yoluyla karşılanacak zararlar şunlar: - Hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar. - Yaralanma, sakatlanma ve ölüm hallerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri. - Terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin malvarlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddi zararlar. Zararın tespiti, zarar görenin beyanı, adli, idari ve askeri mercilerdeki bilgi ve belgeler göz önünde tutularak olayın oluş şekli ve zarar görenin aldığı tedbirlere göre, zarar görenin kusur veya ihmalinin göz önünde bulundurulması suretiyle hakkaniyete ve günün ekonomik koşullarına uygun biçimde komisyon tarafından doğrudan doğruya veya bilirkişiler aracılığı belirlenecek. Zarar, sulhname imzalanmasının ardından valinin onayı üzerine, uygulama tarzına göre bakanlık bütçesine bu amaçla konacak ödenekten karşılanacak. Bakanlık, 20 milyar liranın üzerindeki nakdi veya ayni ifa ödemelerinin, bakan onayı ile yapılmasını isteyebilecek. Tasarı, yaralanma, sakatlanma ve ölüm hallerinde 7000 gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunan miktarın, 4 katından 72 katına kadar nakdi ödeme yapılmasını öngörüyor. Ölenlerin mirasçılarına ise 50 katı tutarında ödeme yapılacak. Bakanlar Kurulu, nakdi ödemeye esas tutulan gösterge rakamını yüzde 30'a kadar artırmaya veya kanuni sınırına kadar indirmeye yetkili kılınıyor. Hayvanlar, ağaçlar, taşınır ve taşınmaz mallarda oluşan zararların ayni ve nakdi olarak karşılanması düzenlenirken, bu zararların karşılanmasında olanaklar ölçüsünde ayni ödemeye öncelik verilmesine de hükmediliyor. Kanun, sulhname yoluyla çözümlenemeyecek uyuşmazlıklarda yargı yoluna başvurulmasını da açık tutuyor. Kanunun uygulanması ile ilgili olarak yapılacak başvurular, bildirimler, düzenlenecek belgeler, resmi mercilerce ve noterlerce yapılacak işlemler ile bu yasada belirtilen amaçlar doğrultusunda kullanılmak üzere yapılacak bağış ve yardımlar, her türlü vergi, resim ve harçtan muaf tutuluyor. Kaynak: Milliyet