BIST 10.471
DOLAR 32,69
EURO 35,09
ALTIN 2.442,31

Sanat alanı; suskun mu?!. gönülsüz mü?!.. (15)

YÖK, Yekta Saraç,Üniversiteler, GSF'ler, Anadolu GSL'ler, Konservatuarlar, Sanatçılar, Akademisyenler,Müzikologlar, Müzik terminolojisi, Taner Yıldız

YÖK Başkanı Prof.Dr. Sn.Yekta Saraç, “üniversiteler susturulmuş görüşü hakim, ne diyorsunuz? sorusuna, “susturma demeyelim de üniversiteler, toplumsal meselelerde isteksizler..” diyelim diye cevap vermiş. “Kişilerin alanlarında söz söylemeleri, konuşmaları, yazmaları elbette gereken bir yoldur, ancak siyasi figürlere hakaret, küfür v.b. olmamak kaydıyla” diye de eklemiş. Elbette paylaştığımız bir sağlıklı görüş.

Ancak, son zamanlarda üniversitelerde bir çekince olduğu muhakkak, kimse isminin basılı bir yerde görünmesini istemiyor…Yani kanıt bırakmak istemiyor. Söylese demedim deme imkanını var!…Yazılarımızı okuyan alan dostlarımız, yazı altındaki yorumlar yerine bana doğrudan yazmayı tercih ediyorlar…Kimse arkadaşlarıyla kötü olmak! –eleştiriyi kötü almak üniversite anlayışına tamamen ters- kimseyi karşısına almak istemiyor. “Belki yarın üst makama gelirler, başıma bela almayayım” da nasıl bilimsel düşünce anlamak mümkün değil!... Ama, bu mantık hiçbir   alana  yarar sağlamıyor…

               Yeni bir örneği vermek istiyorum;

                11 Kasım 2014  tarihinde konu ile ilgili, bazı öğretim elemanı  arkadaşlara şöyle bir yazı gönderdim;

               “Değerli arkadaşlar, köşemde yayınlanmak üzere konunun uzmanı olarak görüşlerinizi almak istiyorum. Geçtiğimiz haftalarda CRR de bir program yapılacaktı, ancak maden kazası ile yapılamamış sanıyorum. ben de telefonlar üzerine bilgi sahibi oldum. Müzikoloji ve Kompozisyon Böl.arkadaşlar ve TRT sanatçılarının katılımı düşünülmüş. Önemli isimler çağrılmış.

Size göre:

Müzik terminolojisi açısından "İstanbul Müziği ve Makam Günleri" doğru bir isim midir?

Doğru ise ne anlatılmasını/uygulanmasını beklerdiniz?

Yanlışsa neden?

Ve ne olmalıdır?

Teşekkürlerimle. Göktan

(Geniş bilgi:/crr-istanbul-muzigi-makam-gunleri-muzik-1962303/)

Önce konu ile ilgili  basına verilen bültene bakalım:

             “CRR, İstanbul müziğinin en önemli bölümünü oluşturan makamları iki gün sürecek olan bir festivalle sanatseverlerin ilgisine sunacak. CRR İstanbul Müziği Makam Günleri 1 Kasım Cumartesi günü 16.00’da Prof. Tanburi Necdet Yaşar, Prof. Şefika Şehvar Beşiroğlu, Adil Feridun Öney, Ferruh Gencer ve Refik Hakan Talu’nun katılacağı yuvarlak masa söyleşileriyle başlayacak. Yuvarlak masa söyleşilerinde İstanbul Müziği’nin tarihsel sürecinin bazı kısımları, makamlar ve yakın dönem hatıraları anlatılacak. Aynı gün 20.00’de solistliğini İnci Çayırlı’nın yapacağı CRR Türk Müziği Topluluğu, III. Selim’in ve onun dönemindeki bestekârların eserlerinden oluşan bir seçki sunacak.

CRR İstanbul Müziği Makam Günleri, 2 Kasım Pazar günü de yapılan programlarla devam edecek. Pazar günü 11.00’de gerçekleştirilecek ustalarla sohbet bölümünde; Sadun Aksüt, tambur sazı üzerine konuşurken Derya Türkan kemençe sazı üzerine bilgilendirmeler yapacak. Aynı gün Sacit Çavşak’ın gramafon, taş plak ve fonograf sergisi gezilebilecek. Taş plak dinletisinin ardından Celal Ünlü bir söyleşi gerçekleştirecek. Program, 20.00’de Güzin Değişmez ve Münip Utandı solistliğindeki “Ses ve Saz Hafızamızdan Klasikler” konseri ile son bulacak. Klasik müziğin sözlü ve enstürmantal eserlerine yer verilecek olan konserde, Tamburi Ali Efendi’nin Suzidil ve Tamburi Cemil Bey’in Ferahfeza makamlarındaki peşrev ve saz eserleri de icra edilecek.

Doğu müziğinin merkezi: İstanbul

Osman İmparatorluğu’nun 1453 yılındaki fethinden sonra İstanbul, doğu dünyasının en önemli müzik merkezi oldu. ’nun çeşitli yerlerinden yeni başkente gelen müzisyenler, Türk ve gayrı müslim bestekârlar, sarayın müziğe yakın ilgisi, bestekâr sultanlar, şehirde kurulmaya başlanan mevlevihaneler, enderun, mehter, Mızıkay-ı Humayun ve daha saymadığımız birçok etken İstanbul’da Osmanlı müzik geleneğinin kurulması ve devamı aşamasında büyük rol oynadı. 1900’lü yılların başından sonra ise Dârü’l Elhân, Şark Musîki Cemiyeti başta olmak üzere diğer cemiyetler, çeşitli özel konaklardaki müzik icraları, taş plaklar, ilerleyen yıllarda radyo, devlet korosu ve konservatuvar  geleneğin yaşamasını ve günümüze aktarılmasını sağladı.” () (Yazıdaki Türkçe imla kuralları yanlışları konumuz dışıdır..)

Bu güne kadar sadece bir arkadaşım (her hangi bir sanat kurumunda görevli olmayan) dönüş yaptı;

             "Göktan Bey, etkinlik için ortalıkta gezen bunca reklamdan sonra yapılacak pek bir şey olduğunu sanmıyorum. 
              Söylenecek olumsuz düşünceler, yakından tanıdığımız ve işin içerisinde olan arkadaşlarımızı da üzecek şeyler. 
              Elbette nazik mesajınızı cevapsız bırakmamak gayesiyle bilimsel olmasa da duygusal düşüncelerimi kısaca yazacağım: 

             Gönderdiğiniz linkte yer alıp, tanıtımında "Türk ve gayrı müslim bestekarlar" şeklinde kabul edilmesi mümkün olmayan bir "ŞEY"  in de kullanıldığı bu etkinliğin "İstanbul Müziği ve Makam Günleri" tabirleriyle nereye varmak istediğini anlayabilecek kapasiteden fersahlarca uzakta olduğumu zannediyor, o kapasiteye sahip kişilere bir garip hayranlık duygusuyla mukabelede bulunmak istiyorum. 

              Her ne kadar İstanbul Musikisi tabirini Mesud Cemil Bey referansıyla kimi zaman kullanıyor olsam da sanki bir müzik türüymüş intibası uyandıran, belirttiğiniz etkinlik gibi etkinliklerin başlığına taşınmasını yanlış buluyor, bunun müzikolojik herhangi bir hedef barındırmaktan ziyade siyasal bir hedef barındırdığı düşüncesini taşıyorum. Bu ismi ileri süren kişilerin dahi son kurduğum cümlede yer alan böyle bir savı reddedecekleri şeklinde bir hüsn-ü niyete de sahibim. Etkinliklerde yer alan "saygın addedilen" isimlerimizi görünce, ne yalan söyleyeyim, acaba çok yanlış mı düşünüyorum diye tereddütte de kalmaktayım...  Makam müziği dense hadi neyse ama "Makam günleri" tabiri için şu soruyu sormakla kifayet etmek gerek: etkinliklerde bakanlar, genel müdürler, daire başkanları, valiler, kaymakamlar, rektörler, dekanlar filan da yer alacaklar mı?
Aklıma gelenlerin başımıza gelmemesi duası ve teşekkürlerimle beraber saygılarımı sunuyorum Aziz Göktan Bey. 
………… , 11.11.2014, 20.36

Not: Yaygın yapılan yanlışlar sebebiyle bu notu yazmaya kendimi mecbur hissettim. "Türk ve gayrı müslim bestekarlar" tabirinin niçin yanlış olduğunu vurgulamak gerekiyor. Şöyle ki, eğer "müslim" tabiri kullanılıyorsa "gayr-ı müslim" tabirini kullanmak lazımdır. Galiz fikir sahipleri, Tevfik Fikret'i Türk, Haluk'u "Nontürk" zannediyorlar.”

              Bu arkadaşıma mesajım:

             12 Kasım 2014 10:03 tarihinde goktan.ay <> yazdı:

             Sevgili dostum, enfes bir yorum olmuş... Yayınlama iznini veriyor musun? Göktan

Gelen cevap:

             “Aziz Göktan Bey, mesele yar zülfüne dokunuyor. Hani iki türlü de söylenen bir söz var ya: "taş atan bizden değil ama taş attırtan bizden" diye. Bu mesele öyle bir mesele. Bu kavramları isim olarak kullananların niyetleri iyi. Niyetleri iyi olmasına iyi de pek çok olumsuz meseleye çanak tutacak cinsten şeyler... 
Yazdıklarım, düşündüklerimdir. Bunlar açık ortamda kullanılmasa daha iyi olur. Ama şayet bunları kullanmayı arzu ediyor iseniz lutfen ismimi zikretmeyiniz, sadece "bir dostum" deyiniz. 
Eğer size birileri "bu dost kim?" diye soracak olurlarsa, size göndermiş olduğum bu mesajı ayniyle soran kişiye forward ediniz. O arkadaşımız veya dostumuz bizle temasa geçecek olursa yumuşak bir lisanla "nasıl yapılsa daha iyi olurdu"yu açıklayabileceğimi zannediyorum.  Çok çok selam, hürmet ve muhabbetlerimle Aziz Göktan Bey. Allah işlerinizde kolaylıklar nasib etsin.
…………, 12.11.2014, 13.40”

 Evet, her zaman üstünde durduğumuz konu, hala “müzik terminolojisinin” müzikologlarca! yanlış kullanılmasıdır. Bu projede özellikle Prof. olan, müzikolog! olduğunu iddia eden/söyleyen akademisyenlerin de olması işin acı tarafı… Hala müzik terminolojisi alanında bir yayının ortaya konulmadığı ülkemizde, yeni ve yanlış tabirlerin kulaklara fısıldanması doğru olmasa gerek…İnternetten alınan her bilginin doğru kabul edildiği ülkemizde, öğrencilerin akademisyenlerden duydukları bu yanlışları paylaşıma sokmaları müzik bilime büyük zarar verecektir. “Ben yaptım oldu” anlayışı ile sanat ilerlemez…

Ayrıca, görüşlerini almak istediğim arkadaşların yazıma cevap vermemeleri, konu hakkında bilgi sahibi olmadıklarından mı yoksa kimse ile kötü olmak istemediklerinden midir?!. anlayamadım!...

             Biz her görüşü alana sunuyor, yanlışların yapılmaması için çaba gösteriyor, kişiselleştirmiyor, yanlış bildiğimizde geri adım atmasını biliyoruz.

Yeni YÖK Başkanımızın dediği gibi “üniversiteler susturulmuyor”, “akademisyenler suskun, isteksiz” görünüyor.

Örnek olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı ana sayfasında TÜRSAK Kanunu  tasarısı var ve görüşler isteniyor…İstisnasız her sanatçı, kapı arkasında sohbetlerde konuşuyor, ama bunlar imzalı olarak sayfaya yansımıyor…O zaman bu kanun mahzurlu çıkarsa sorumlusu kim olacak?...Yoksa “yazsam ne olacak, başıma iş almayayım, fişlenmeyeyim” görüşü mü hakim?!..

Bu, belki ülke insanımızın geleneksel manzarası, ama, sanatçı toplumun önünde olan kişi değil miydi?!..

Sanatçı, küllerinden doğmaz mıydı her yandığında?!..

Ne dersiniz?

 “KÜLLERİMDEN DOĞDUM HER YANDIĞIMDA"

FERYADIM YÜKSELSE SEMAYA KADAR

GÖRDÜĞÜM DEM DEVRAN NÂSİBİM KADAR

DERTLE YOĞRULSAM DA, MAHŞERE KADAR

KÜLLERİMDEN DOĞDUM HER YANDIĞIMDA…

GEÇMİŞTEN O KADAR YARA ALMIŞKEN

YARAMA TUZ BASIP, SARIP SARMIŞKEN

DERT DERYASINDA EN DİBE DALMIŞKEN

KÜLLERİMDEN DOĞDUM HER YANDIĞIMDA…

TOPRAĞA YÜZ SÜRDÜM HER FANİ GİBİ

TARUMAR YÜREĞİM KAR, BORAN GİBİ

ÜMİDİM BİTSE DE TOZ DUMAN GİBİ

KÜLLERİMDEN DOĞDUM HER YANDIĞIMDA…

KADERLE OYNADIM, ÇOK HATA YAPTIM

BİR ZAMAN GELDİ Kİ, YANLIŞA TAPTIM

BİTMEYEN GÜCÜMÜ ATEŞTEN ALDIM

KÜLLERİMDEN DOĞDUM HER YANDIĞIMDA…

ÇEKTİKÇE BİTMEDİ DERT GARİP SERDE

SAVAŞTIM DÜŞMANLA, YORGUN BEDENLE

MANGALDI YÜREĞİM KOR ATEŞLERDE

KÜLLERİMDEN DOĞDUM HER YANDIĞIMDA…

BAHARDA BAĞIMDA YAPRAK DÖKÜLDÜ

EĞİLDİ GENÇ YAŞTA, BELİM BÜKÜLDÜ

VEFASIZ ALEMDE  HERŞEY GÖRÜLDÜ

KÜLLERİMDEN DOĞDUM HER YANDIĞIMDA…(FATOŞ KOÇARSLAN /02.11.2013)             

(Bu, 2014’ün son -700.- yazısı. )BİR YILI DAHA ACILARI VE TATLILARI İLE GERİDE BIRAKTIK. TÜM OKURLARIMA; SAĞLIKLI, BAŞARILI VE ÜRETİMLİ BİR YENİ YIL DİLİYORUM.

 GÜNCEL : Elektrik faturalarındaki kayıp-kaçak kesintileri için verilen mahkeme kararları gereğince (10 yıl geriye gidip  alınabilecek) iade kararı gereğince halkımız mahkemelere ve tüketici hakem heyetlerine başvurmaya başladı. Devletimiz güçlüdür ve çözümde önde olmalıdır. Neden insanları zora sokulup, kuyruklarda perişan ediliyor ki… derken hükümetten sağduyulu bir ses geldi; “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız: "(Kayıp kaçak bedelleriyle ilgili düzenleme) Kanuni düzenlemelerimiz hem yargıyı rahatlatmak, hem de daha stabil yapı için faydalı olacaktır. Bununla alakalı düzenlemeyi ocak ayında yapmamız lazım" dedi.”(Gazeteler/30.12.2014)  Bireysel emeklilikte de aynı sorun yaşanmış, bankaların fazla kesinti yaptıkları mahkemece haklı bulununca kişiler mahkemelere başvurmuş ve devlet sonradan bunu resmileştirmiş ve artı % 25 devlet katkısı getirmişti. Ama, olan mahkemelerde koşturanlara ve davalara bakan hakimlerimize olmuştu. Ancak bu çalışma, kayıp kaçak bedellerinin geri alınmasını geriye dönük şekilde engellemesini amaçlamamalı!...Lütfen acele edelim ve insanların devletimizin  sorunu ocak ayı içinde temelden çözeceğini ve kararını beklemelerini söyleyelim…En güzel 2015 müjdesi olur…

 Not:   Gelecek yazı: Üst makam danışmanlarının özellikleri  ne olma(ma)lı?!.