BIST 10.256
DOLAR 32,22
EURO 34,70
ALTIN 2.449,37
HABER /  GÜNCEL

Örümcek kafalı gazeteciler

Bu sözün sahibi programı yayından kaldırtılan Erman Toroğlu.. Peki Toroğlu bu sözü neden ve kim için söyledi?

Abone ol

Bu sorunun cevabı, Toroğlu'nun yazısının satır aralarında gizli: Zavallı bunlar NE yemekmiş be... Bir yemek yedik, herkes çatladı... Yahu biz sizin yediğiniz yemeklere bir şey diyor muyuz? Şansal Büyüka beni, Mustafa Denizli'yi ve Ferhan Tezcan'ı yemeğe davet etti... İki gün sonra Bebek Balıkçı'ya gittik... Masada bizden başka Nezih Alkış, Alaettin Metin, Necil Ülgen gibi medya dünyasından dostlar var. O sırada Aziz Yıldırım, Şansal Büyüka'yı ‘‘Ne yapıyorsun’’ diye arıyor. Büyüka, yemekte olduğumuzu ve masadaki isimleri sayıyor. Aziz Yıldırım, ‘‘Madem öyle bende geliyorum’’ diyerek Bebek Balıkçı'ya geliyor... Biz işimizi yaparız Yahu arkadaşlar, herşey futbol değil, daha bunu anlayamadınız mı? İnsanların sosyal hayatları, arkadaşlığı ve dostlukları var. Eğer sosyal hayatın olmazsa, işinde ne yaparsan yap başarılı olma şansın olmaz. Kafesin içinde değil, saksının içinde ot gibi yaşarsın. Bebek Balıkçı, İstanbul'da üst düzey gazetecilerin, işadamlarınının aileleriyle yemek yediği bir yer. İçeride en az 40 kişi yemek yiyor. Bunun neresi gizli, saklı Allah aşkına. Eğer gizli kapaklı birşey yapacaksan, evinde randevu verir veya büronda buluşursun... Edirnekapı'da bir otelde bile yemek yesen yine duyulur! Bazılarının yediği gibi... O da bir otelde olduğuna göre gizli kapaklı değil, çünkü otel çalışanları vardır. Biz Mustafa ile şakalaşıyoruz... Diyorum ki, ‘‘Bu teknik direktörler işten ayrılınca, gazetecilerin çok iyi dostu oluyorlar, çalışırken tanımıyorlar...’’ Sonra mevzu futbolcuyken kim daha fazla atılıra, geliyor... Oy birliği ile karar foto finişe kalıyor... Hatta Mustafa daha da ileri giderek, ‘‘Vallahi bazı hakemleri iyice korkutmuştum, İzmir'de beni hiç atamazlardı’’ diyor. Tam bu sohbetler sırasında Aziz Yıldırım geliyor. Mustafa ile de gayet medeni bir şekilde öpüşüyorlar. Aziz Yıldırım sandalyesine oturuyor, dönüyor bizim Necil'e... ‘‘Ne o, Mustafa hoca bizde çalışırken her gün tenkit ediyordunuz. Bakıyorum şimdi aynı masada sohbet ediyorsunuz.’’ Necil de ‘‘Biz işimizi yaparız başkan’’ cevabını veriyor. Verecek hesabımız yok Yani sohbet ve muhabbet gayet güzel. Herkes birbirine takılıyor... Benim ertesi gün sabah 06.00'da uçağım olduğu için erken ayrılıyorum. Kalktıktan sonra bu sohbete Nihat Özbağı da katılıyor. Masada teknik olarak konuşulan tek şey Bescastnih'in transfer olayı. 400 mü, 800 bin dolar mı, hikayesi. Bütün yemeğin alt tarafı da, üst tarafı da işte bu. Ama basınımızın kafasında devamlı şeytanlık olan bazı örümcek kafalıları olur olmaz senaryolar yazmaya başlıyorlar. Aslında onların söylemek istedikleri şu: Yahu kardeşim biz böyle muhabbetlere gelemiyoruz. Eğer biz yapamıyorsak, sizler hiç yapmayın. Yani hep tenkit var. Veya ne oluyor kuşkusu. Eğer, bu toplantıda haber olsaydı, müsaade edin de onu sizlerden evvel bizler, yani Alaettin Metin, Necil Ülgen ve ben gazeteme yazdırırdık. Yalnız, tabii şunu da unutmayın, maalesef bazı şeyleri karıştırmayın. Bu yenilen yemeklerin paraları merak etmeyin kulüp başkanları tarafından değil, biz gazeteciler tarafından ödenir. Yurt dışına seyahatlerine gidip para biriktirenlerden olmadığımız için hem kazanırız, hem de kazandığımız parayı, dostlarımızla ve gerekirse kulüp başkanlarıyla da afiyetle yeriz. Kimseye verecek hesabımız yok.