BIST 9.916
DOLAR 32,52
EURO 34,84
ALTIN 2.445,94
HABER /  MAGAZİN  /  KÜLTÜR VE SANAT

Ofis entrikaları sanatı

Ofiste ayakta kalabilmenin modern el kitabı

Abone ol

Yöneticiniz hiç durmadan yönetim sinerjisinden ya da kopukluklar arasında köprü kurmaktan mı bahsediyor? Yanınızda çalışan iş arkadaşınız konuşmalarınızı dinleyip, gizlice şahsi çekmecenizi mi dikizliyor? O zaman size göre

Hayatımızın çoğunluğunu ofislerimizde, aynı şirket tarafından işe alındığımız -çoğunlukla seçme şansımızın olmadığı- kişilerle geçiriyoruz... Ailemizden bile daha yoğun bir etkileşime girdiğimiz bu kişiler ve onlarla birlikte uzun saatlerimizi geçirdiğimiz ofis ortamı, kendimizi iş ya da özel hayat ayırt etmeden genel olarak nasıl hissettiğimizle oldukça ilintili dolayısıyla. “Farkında olmadan kendini çarkın içinde bulan birçoğumuza göre bizi en çok etkileyen konular, şirket kültürünün günlük angaryaları, tuhaf adetleri ve aptalca tutumlarıdır” diyen Michael Flocker da “Şirket hayatının anlamsız ve istikrarsız atmosferinde insan günbegün nasıl ayakta kalır?” diye soruyor Powerpoint Cinayeti’nde...

Ofis yaşamını “Tıpkı aşkta olduğu gibi, bir ofis de çalışmak da insafsız taleplerin, daimi tavizlerin, karışık sinyallerin, anlık korkuların ve ara sıra yaşanan mahmurluğun kördüğüm olduğu yerdir” diyerek tanımlayan Flocker, yine de bu ortamda tüm bunlara rağmen her şeyin kontrol altına alınabileceğinden ve ofiste bir şekilde- mutlu olmanın mümkün olduğundan bahsediyor. Tabii eğer oyunun nasıl oynanacağını bilirseniz...

Hedonism Handbook: Mastering the Lost Arts of Leisure and Pleasure, Fame Game: How to Make the Most of Your 15 Minutes ve özellikle Metroseksüel: Modern Erkeğin El Kitabı gibi çok satan kitapların yazarı olan Michael Flocker, Powerpoint Cinayeti’nde kurumsal dünyaya iğneleyici bir bakış açısıyla yaklaşıyor. Kitapta tipik ofis sakinlerinin karakter analizlerini yapan ve olası durumları değerlendiren Flocker, bunu yaparken bu kişi ve durumlarla nasıl baş edebileceğimizin de ipuçlarını veriyor.

Kurumsal dünyayı anlatmak üzere ‘ciddiyetle’ kaleme alınmış, bilindik iş/yönetim kitaplarından esprili ve akıcı diliyle ayrılan kitap, sırf bu yüzden bir kişisel gelişim kitabının öğretici tavrından çok ‘eğlenceli’ bir yaklaşım benimsiyor. Öyle ki ofiste ayakta kalabilmenin modern el kitabı olarak lanse edilen Powerpoint Cinayeti, Office Space ve The Office yapımlarını ya da Scott Adams’ın Dilbert’ını hatırlatıyor. Özetle hem keyifle okunacak hem de okuyucunun aklına cin fikirler getirecek, türünün diğer örneklerine kıyasla ‘kolay’ ve ‘komik’ bir eser, Powerpoint Cinayeti.

Kurumsal dünyayı anlatmak üzere kitabına bir arı kovanı benzetmesi yaparak başlayan Flocker, kovandaki iş dağılımının ona bir yerden tanıdık geldiğini söylüyor ve eşitsizliğin şirket kültürünün ister istemez- önemli bir parçası olduğundan bahsediyor: “En iyi muameleyi kraliçe görür ve bütün işi erkek arılar ve işçi arılar yapar. Hâlbuki ekipteki herkes eşit değil midir? Şey, tam olarak değil.” İş yerinde hayatın adaletsiz de olsa kişinin kendi kaderini kontrol edebileceğini de sözlerine ekleyen Flocker bunu şöyle özetliyor: “Mutlu ve doyurucu bir yaşamın anahtarı hem iş yerinde hem dışarıda neyin kontrolünüzde neyin kontrolünüz dışında olduğunu fark etme becerinizin altında yatar. İşiniz sizin yaşamınızı tanımlamaz, sadece hayatınızın bir parçasıdır. Bu büyük savaştaki en önemli silahlarınız merdiven basamaklarını gülerek çıkmanız için gerekli olan farklı bir bakış açısı ve değerlendirmedir.”

Ofiste suyun üzerinde nasıl kalırız?
Kitabın ilerleyen bölümlerinde ise kılık-kıyafet kuralları, ‘cubic’ kültürü, ofis entrikaları, etkili dalkavukluk yöntemleri, şirket dilini deşifre etmek, e-posta görgü kuralları ve faciaları, e-zarardan en iyi şekilde kurtulmanın yolları, katılmak gereken zoraki eğlenceler, iş yerinde aşk ve cinsellik gibi konulara değinen Flocker, kendine has diliyle ofiste ‘dibe batmadan suyun üzerinde kalmanın’ alternatif yollarını sunuyor. New York’lu yazar son bölümde ise ofis hayatının vazgeçilmezi ‘stres’ unsurunu masaya yaratıyor. ‘Ruhsuz iş dünyasında ruhunuzu korumak’ başlıklı bu bölümde Flocker, “içinizdeki katil arıyı serbest bırakın” diyor ve şöyle devam ediyor: “Kendinize sadece şu soruyu sorun: ‘Gerçekten ne istiyorum?’”

Yöneticiniz hiç durmadan yönetim sinerjisinden ya da kopukluklar arasında köprü kurmaktan mı bahsediyor? Yanınızda çalışan iş arkadaşınız konuşmalarınızı dinleyip, gizlice şahsi çekmecenizi mi dikizliyor? ‘Sana döneceğim’ ve ‘Konuyu biraz daha açalım’ gibi ifadeler kelime hazinenizin vazgeçilmez bir parçası haline mi geldi? Toplantılarda uyanık kalmaya çalışırken ‘Powerpoint cinayeti’ anına yaklaştığınız oluyor mu? Bu soruların en azından birine ‘evet’ cevabını veren herkes, Powerpoint Cinayeti’nde kendine göre bir şeyler bulacak kuşkusuz...