BIST 10.657
DOLAR 32,17
EURO 35,02
ALTIN 2.433,45
HABER /  GÜNCEL

Mesut Yılmaz ekonomi bilmiyor!

“Mesut iyi çocuk ama, ekonomi bilmiyor” Bu sözler, ANAP'ın kurucusu Turgut Özal'a ait. Yılmaz bu sözlere, " Özal gibi süpermen olamam" diye cevap verdi.

Abone ol

                                                                         BARIŞ YARKADAŞ
                                         - 3 -

SİYASET SAHNESİ ISINIYOR
Seçimlerin ardından, siyaset yeniden ısınmış, eski liderler de çalışmalarını hızlandırmıştı. Halkın geniş desteğini alan ve referandum sonucu siyasi yasağı kalkan eski liderler ise emanetçilerine kurdurdukları partilerin başına geçmeye başlamıştı.

Demirel DYP, Erbakan Refah, Ecevit DSP, Türkeş ise MÇP’nin başına geçti. Özal, eski liderlerin gelmesi sonucu sertlik politikasının boyutunu artırdı ve geçmişi hatırlatmaya başladı. Türkiye’nin 1980 öncesi tüp kuyruklarında çile çektiğini anlatan Özal, toplumun hatırlamak istemediği kötü gelişmelere vurgu yaptı.

Bu politika geniş kesimlerde yankı buldu. Özal’ın sertlik politikası 1989’a kadar sürdü. Yani, Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in görev süresinin dolmasına kadar.

ANAP ÖZAL’I ÇANKAYA’YA TAŞIYOR
Özal, Kenan Evren’in görev süresinin dolmasına az bir zaman kala, Çankaya’da gözü olduğunu basın yoluyla duyurmaya ve kamuoyu yaratmaya çalıştı. Meclisteki sandalye sayısına güvenen Özal, bu düşüncesini partililerle de sık sık paylaşmaya başladı. Yakın çevresinden Çankaya’ya çıkması yönünde destek bulan Özal, çalışmaları hızlandırdı. Artık sadece Evren’in koltuğu devredeceği günü beklemek kalıyordu.

“Sayılı gün çabuk geçer” misali beklenen gün gelip çatmış, Anayasa’ya göre Çankaya için 1 ay öncesinden yapılması gereken seçim günü partililer meclise akın etmişti. O gün tüm ANAP’lılar meclisteki yerini almış, genel başkanlarını Köşk’e taşımak için seferber olmuştu. 31 Ekim 1989 günü Özal, partisinin tam desteğiyle Cumhurbaşkanı seçilmişti. Evren 9 Kasım 1989’da görevi bırakmıştı. Özal 9 Kasım 1989’da Çankaya’ya taşındığında, TC’nin 8. Cumhurbaşkanı’ydı.

ÖZAL’IN SEÇTİĞİ İSİM
Özal, artık Çankaya’nın Celal Bayar’dan sonraki ikinci sivil Cumhurbaşkanı’ydı. Yeni görevine kısa sürede ısınmıştı. Ancak Özal’ın Çankaya’ya çıkması partiyi yeniden karıştırmıştı. ANAP Genel Başkanlığı’ndan istifa eden ve Köşk’e çıkan Özal’ın yerine kimin geleceği sorusu partiyi hareketlendirmişti. Tüm partililer, Özal’ın yerine kimin geleceğini ve kimin Özal’ın halefi olacağını konuşmaya, sormaya başladı. Parti bu sorular içinde Olağanüstü Kongreye gitti. Parti üzerinde hakimiyeti olan Özal, Erzincan Milletvekili Yıldırım Akbulut’u işaret etti. Özal, kendi yerine gelecek kişinin fazla etkili olmasını istemiyordu. Bu yüzden tercihini Yıldırım Akbulut’tan yana kullanmıştı. Özal’ın isteği 1989’daki kongrede gerçekleşti. İki dönem Meclis Başkanlığı da yapan Akbulut hem ANAP Genel Başkanı, hem de Başbakan koltuğuna oturdu. Çankaya ve Başbakanlık tam bir uyum içindeydi. Ta ki 1991’deki ANAP 3. Olağan Kongresi’ne kadar.

FIKRA KAHRAMANI BAŞBAKAN

Yıldırım Akbulut
’un Başbakanlık koltuğuna oturmasının ardından dönemin muhalefeti yeni başbakanı yıpratmaya başladı. Akbulut’un Özal denetiminde olduğunu öne süren DYP ve SHP’liler başbakan hakkında fıkralar üretmeye başladı. Öyle ki SHP’nin danışmanlarından Hasan Uysal bu fıkraları bir kitap yaptı. Akbulut’un gaf üstüne gaf yapması artık alay konusuydu. Hakkında anlatılan, yazılan fıkralardan bunalan Akbulut, bir süre sessizliği seçti. Ancak Türk siyasi yaşamında önemli bir mekanizma olan dedikodular durmuyordu. Öyle ki, Akbulut hakkında fıkra üzerine fıkra anlatılıyor, bunlara her gün bir yenisi ekleniyordu. Bunlardan biri de “Akbulut ve Devlet Sırrı”ydı. “Devlet Sırrı” siyasi kulislerde uzun süre anlatıldı:

Başbakan Akbulut, hakkındaki fıkraları toplayıp kitap yapan gazeteciyi dava etmiş. Akbulut'un avukatları gazetecinin Başbakana "Saf" dediğini, aşağıladığını ve "cahil" birisi olarak tanıttığını ileri sürerek cezalandırılmasını istemiş.
Mahkeme ilk celsede gazetecinin ağır hapis ve para cezası ile cezalandırılmasına karar vermiş. Üstelik ilk celsede böyle bir karar verilmesi üzerine gazeteci itiraz etmiş:
- Başbakana saf demek bu kadar ceza gerektirir mi? Biraz insaf sayın yargıç.
Yargıç gözlüklerini burnunun üzerinden kaldırıp çıkışmış gazeteciye:
- Sana verilen ceza hakaretten değil, devlet sırrını açıklamaktan verildi.

YİNE KONGRE: İPLER GERİLİYOR
“Fıkra kahramanı” Başbakan Yıldırım Akbulut “sürpriz” genel başkanlığının ardından oturduğu makamda hayli yıprandı. Gerek muhalefetin eleştirilerinin, gerek parti içi tartışmaların tam odağında kalan Akbulut, 3. Olağan Kongre’ye az bir zaman kala bir çıkış yaparak yeniden genel başkan adayı olduğunu açıkladı. Kendisinin genel başkan olmadığı taktirde ANAP’ın barajı aşamayacağını öne süren Akbulut, partinin üreteceği politikalarla güçleneceğini öne sürdü. 15 Mayıs 1991’de Milliyet Gazetesi’nden Fikret Bila’ya konuşan Akbulut şunları söyledi: “Biz partiyi göreve geldiğimiz güne göre çok daha iyi bir duruma getirdik. Bunu görmezden gelmek, tersini söylemek sadece propaganda olarak nitelendirilebilir.”

Akbulut, partiyi zayıflattığı iddialarını  ise kesinlikle kabul etmiyor ve “Partinin bir programı var, felsefesi var. 26 Mart seçimlerinde uğradığımız yenilginin sarsıntılarını ortadan kaldırdık. Biz yeni bir program koyduk. Bu program, milletin beklentilerine yanıt veriyor” diyordu.

Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın eşi Semra Özal’ın da yaklaşan 3. Olağan Kongre adaylarından Mesut Yılmaz’a destek verdiğinin konuşulması üzerine, Akbulut bu kez, savunmadan eleştiriye geçiyordu. “Aile efradı Özal adına uymuyor” diyen Başbakan, “Sayın Cumhurbaşkanı (ben ve ailem tarafsız kalacağız) dedi. Ancak aile efradı bu açıklamaya paralel hareket etmiyor. Buna uymuyor. Hanımefendi (Semra Özal) İstanbul’da toplantı organize ediyor. Hanımefendinin bu tutumunu kamuoyu değerlendirecektir” ifadesini kullanıyordu.

ÖZAL’DAN AKBULUT’A ELEŞTİRİ
Cumhurbaşkanı Turgut Özal ise Akbulut’un bu iddiasına yanıt vermiyordu. Ancak Özal, Yıldırım Akbulut hakkında değerlendirme yapmaktan geri de kalmıyordu. Özal’a göre Akbulut, “çabuk hareket edemeyen” bir yapıya sahipti. Özal’a göre; “Bu, partiyi yavaşlatıyor, atılım yapmasını engelliyor”du. Özellikle “1991 grevinde madencilerin istediklerini alması da Akbulut’un hatalarından biriydi.”

Özal 1991 grevini ve Akbulut’u şu sözlerle değerlendiriyordu: “Zaman zaman uyumsuzluk ve görüş ayrılığı içine düştük. Zonguldak grevi öyle çözümlenmemeliydi. Devlet zarara uğradı. Bazı konularda bürokratik davranıyorlar. Bir kararnameyi çıkarmak için 7 ay bekledik. Bir kararname 7 ayda çıkar mı?”
Özal’ın bu sözleri, kongre öncesi Akbulut açısından dezantavaja dönüştü. Semra Hanım’a yönelttiği eleştirilerin kendisine yarar getirmeyeceğini göremeyen Akbulut, Özal’ın sözlerinden sonra puan kaybetti.

YILMAZ SAHNEDE
Akbulut’un yeniden aday olduğunu açıkladığı günün hemen ertesinde, Mesut Yılmaz da uzun süredir yürüttüğü çalışmayı açıktan yapmaya başladı. ANAP’ın Yıldırım Akbulut döneminde bitmeye yakın bir hale geldiğini öne sürerek ortaya çıkan Mesut Yılmaz, “Partide Akbulut devri kapanacaktır” dedi. İstanbul’da bir de toplantı düzenleyen Yılmaz’ın verdiği davete 63 milletvekili katıldı. Özellikle Semra Özal’ın desteğini de aldığını vurgulayan Yılmaz, Özal’ın parti üstündeki etkisini biliyordu. Bunu iyi kullandı. Yılmaz, parti üstündeki Özal gölgesinden rahatsız olanlara da mesaj vermekten geri kalmadı. Yeni Asır Gazetesi'ne demeç veren Yılmaz, “Özal tarafından desteklenecek aday seçimi kazanır. Ancak Özal beni desteklemez. Destekleyeceğini sanmıyorum. Eğer destek verirse, büyük ihtimalle kazanırım. Ama partinin geleceğini düşününce, bu bana endişe veriyor.”


“MESUT EKONOMİ BİLMİYOR”
1980
öncesi Hür Düşünce adlı sağcı dernekten gelen ancak politika sahnesinde kısa sürede pişen Yılmaz, Akbulut’un hatasına düşmüyor, herkese “mavi boncuk” dağıtıyordu. Özal ise, “politika ustası” olduğundan seçimler yaklaşana kadar rengini belli etmiyor, gazetecilerin ısrarlı soruları üzerine, “Mesut iyi çocuk ama, ekonomi bilmiyor” diyordu.
Yılmaz bu eleştiriyi sakin bir şekilde yanıtlamasını bildi. Özal’la ters düşmenin siyasi kariyerinin bitmesi anlamına geleceğini bilen Yılmaz, “Ekonomi bilmediğim doğru. Ama herkes Sayın Özal gibi süpermen olamaz. Zaten Cumhurbaşkanı Turgut Bey değil, başkası olsaydı, Başbakanlığa soyunmaya kesinlikle cesaret edemezdim” dedi.
Yılmaz’ın bu tavrı parti içinde olumlu bir hava estirdi, “Çankaya’yla ters düşmeyecek bir genel başkanla yol alınabilir” mesajı böylelikle ustaca verilmiş oldu.

YARIN: KONGRE ÖNCESİ YENİ ADAYLAR VAR!