BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70
HABER /  GÜNCEL

Meğer Talat Paşa da masonmuş

Mustafa Kemal asker-siyaset ilişkisine ve Masonluk bağlantısına karşıydı. Ancak bağlı olduğu İttihat ve Terakki'nin önemli isimleri masondu.

Abone ol

İttihat ve Terakki'nin Mason bağlantısı Talat Paşa'nın Osmanlı Büyük Doğu Locası'nın Büyük Üstadı olmasıyla belirginleşti. Mustafa Kemal'in örgütle ilişkisinin kesilmesi de böyle oldu. Çünkü o asker-siyaset ilişkisine ve Masonluk bağlantısına karşıydı. Siyonizm damgası İttihatçı olan ama yönetici kademede yer alamayanlar kızgınlıklarını siyonizm suçlamasıyla tatmine çalıştılar... Mısırlılar'ın Osmanlı büyük locasına ilgi göstermesinden rahatsız olan İngilizler de onlara destek verdi. İttihatçıların Mason bağı ilk kez 25 Temmuz 1908 günü Selanik'te anayasanın ilanı şerefine yapılan sokak gösterilerine Mason locaları temsilcilerinin de katılmasıyla ortaya çıktı. Bayraklarıyla yürüyüşe katılmış ve vatanın kurtarıcıları arasında alkışlanmışlardır. Ancak bütün ülkede yaşanan ilk coşku içinde Mason öğesine özel bir ilgi gösterildiğini söylemek güçtür. İtalyanlar bile rolleri bulunan oluşumu ancak üç hafta sonra öğrenebildi. OSMANLI MASONLUĞU Osmanlı ülkesinde ise hem localar hem de Masonluğa aday olanlar arasında yepyeni bir canlanma belirdi. Localar eski ihtiyatlılıklarını bırakıp daha kolay üye almaya, tekris yapmaya yöneldiler. Eskiden hafiyelerin izlemesi korkusunu taşıyan sade vatandaşlar ise, bu üyeliğin İttihat ve Terakki ile ilişki kurmayı kolaylaştıracağı kanısıyla ilgiyi artırdılar. Ortada bir Türk obediyansı bulunmadığı için yabancı kurumlar, özellikle Fransız, İngiliz, İtalyan locaları daha çok çalışmak ihtiyacını duydular. İttihat ve Terakki'nin Cemiyet gizliliğini 1908 Kasım ayındaki birinci kongresinde de devam ettirmesi ve bir fırka (parti) niteliğine tam bürünememesi bu ilgiyi teşvik ediyordu. Bu ilgi, İttihatçı liderleri Bağımsız Osmanlı Masonluğu kurma düşüncesine yöneltti. Yabancı güdümünde kalmak istemiyorlardı. Öncelikle Eski ve Kabul edilmiş İskoç Riti üzerine bir yüksek şura kurmak gerekiyordu. Bunun için de mevcut ve muntazam bir Yüksek Şura tarafından doğurulmak, sonra da diğer Şura'lardan onay almak şarttı. Avrupalılar'ın böyle bir izni vermeyi pek arzulamadıkları kısa zamanda fark edildi. Türk piyasasını ellerinden kaçırmak istemiyorlardı. Karşı olan İngiliz ve Fransızlar'a karşılık İtalyanlar bir süre direndikten sonra onay verdiler. Macaristan, Belçika ve İsviçre'nin de onayıyla Yüksek Şura kuruldu. 31 Mart ayaklanması hazırlıkları bir süre durdurduktan sonra Haziran 1909'da Osmanlı Büyük Doğusu'nun kurulma hazırlıkları tamamlandı. Buna da Avrupalılar karşıydı. Bunun kendi localarını ellerinden kaçırmak sonucunu vereceğini düşünüyorlardı. Büyük Doğu'nun üstatlığına da Talat Bey getirildi. Yüksek Şura ile Büyük Doğu arasındaki ilişkileri düzenleyen konkordato da 1 Kasım 1909 da düzenlendi. ATATÜRK'ÜN ÖNERİSİ Aynı sırada iki girişim uzun süreli olarak Osmanlı-İngiliz ilişkilerini etkiledi. Osmanlı Masonluğu ile bütünleşmeyi arzulayan Mısırlı milliyetçilerin İttihat ve Terakki ile ilişki kurmaları İngiltere'yi çok rahatsız etti. Mısır'daki Mason örgütünde operasyonla kendi yandaşlarını üstatlıklara getirdiler. Diğer yandan da, İttihatçı heyetin Paris'ten sonra Londra'ya giderek uzlaşma yolunda yaptığı önerileri reddettiler. Anglo- Amerikan alemince tanınmamış localardaki dogmaları Masonluk dışı girişim sayıyorlardı. Açıkçası onların onayladıkları bir Masonluğun dışındakileri kabul edemiyorlardı. Aynı anda 1909'un ekiminde de İttihat ve Terakki'nin ikinci kongresinde anti-Masonluk gündeme geldi. Mustafa Kemal'in teklifi, cemiyetin açık bir siyasi parti haline gelmesinin yanı sıra askerlerin siyasetten çekilmesi ve Masonluk'la ilişkinin kesilmesiydi. Bu önerisi sebebiyle "mürteci" diye damgalanmış ve İttihat ve Terakki'nin yönetimiyle ilişkisi tamamen kesilmiştir. Asıl olay yaratan, cemiyetin yönetimine muhalif olan Miralay Sadık'ın "Siyonistlik/ Farmasonluk aleyhindeki layihası" idi. Talat, Cavit, Hüseyin Cahitve Ahmet Rıza'yı bu şekilde damgalıyor ve cemiyetten atılmalarını istiyordu.. Gerek Masonluk ve Siyonizm iddiası gerekse Talat ve arkadaşlarının dışlanması önerisi reddedilmekle birlikte, bu tartışma İttihat ve Terakki'ye karşı bir suçlamanın kendi içinden başlatılması açısından önemliydi. Durup dururken bütün 1908 devrimi, Abdülhamit'in Yahudilere vermek istemediği Filistin topraklarını Yahudilere teslim etmek için Mason ve Siyonistler'le anlaşma kalıbına dönüştürülmüştü. İNGİLİZ PROPAGANDASI Arkasından Mecliste kurulan muhalefet partisi Ahali Fırkası gündeme ana konu olarak Maliye Nazırı Cavit Bey'i getirdi. "Masonluk" ve "Dönme" başlıca suçlamaydı. Bu sırada 1910 yılı ortalarında Osmanlı Büyük Doğusu ardı ardına İskenderiye'de dört loca açınca Mısır'ın elden gitmekte olduğu korkusu İngilizleri sardı. Bütün politikalarında Siyonizmi destekleyen ve Masonluğu kendi malı sayan İngilizler'in propaganda için, İttihatçıların Masonluğu ve Siyonistliği üzerinde yayın yapmaları gerçekten ilginçtir. Cavit, 1912 başında İngiliz Morning Post gazetesine verdiği demeçte bu iddiayı şöyle yalanlar: "Komitemizin hepsinin ya da bir kısmının Siyonist oldukları ya da etkisinde kaldıkları yanlıştır. Kanımca Siyonist ideal Türkiye'de asla gerçekleşir şey değildir. İtalyan hariciyesinin çok güvendiği Selanik Konsolosu Musevi Primo Levi de verdiği raporda, Osmanlı parlamentosundaki aralarında Karasso da bulunan- dört Musevi milletvekilinin hiçbirinin Siyonist olmadığını belirtmiştir. DİNMEYEN KAMPANYA Bu kampanya o güne kadar dinci çevrelerce de yerilmekte olan Abdülhamit'in övülmesi ve İttihatçıların her şeyden suçlu bulunması kampanyasının başlamasına sebep oldu. Özellikle eski sultanın Mason localarını kontrolde tutması onlara eylem alanı bırakmaması vurgulanıyordu. Buna karşılık İttihatçılar'ın lideri Talat Bey'in Büyük Üstat atanması geçerli bir sebep oluyordu. İşin ilginci İngiliz esinli kampanyada Siyonizmin Alman yanlısı bir akım olduğu bile ileri sürülüverdi. İttihat ve Terakki, Siyonizmle ilişkisi olmadığını açıklamakla birlikte kampanyayı durdurmayı beceremiyordu. İşin ilginci, İttihatçı iken muhalefete geçen ve Mason olduğu bilinen Rıza Tevfik bile, yeni yandaşlarının sürdüğü anti-Mason kampanya kadar karşı tarafın da kendilerini mürtecilikle suçlamasından da rahatsızdı: "Bazı kişiler diğerlerini Mason diye itham edip halk nazarında düşürmeye ve sonra tahakküm etmeye çalışıyorlar. Buna uğrayanlar da karşılarındakileri Melamilik ile suçlamak istiyorlar. Halbuki düşünmüyorlar ki asıl irticailiğin kullandığı silah budur... Yeter artık bu günahtır." 'KÖKÜ DIŞARIDA' Ona yanıt olarak sunulan bir yazıda ise şöyle söyleniyordu: "Konuşmalarında saçmalıyorsun. Farmasonlar'a yöneltilen eleştirilerin sebebi, İttihat ve Terakki'nin cemiyetini bir bölge hükmünde bırakacak yolu tuttuğu, cemiyet içinde cemiyet şekline girmek istidadını gösterdiği ve kökü dışarıda olan siyasi ve dini cemiyetin mukadderatı milliyemize tesirinin kabul edilemeyeceği içindir. Eğer aynı hedefi izleyen cemiyetler varsa, bütün millet onlara da aynı gözle bakacaktır. Lakin 5-10 asude dervişle, beş on milyon efrada malik ve dünyanın en muktedir maliyeci ve siyasileri tarafından idare edilen bir cemiyeti karşı tutmak için tamamiyle cahil olmak lazım gelir." Hazırlayan:Orhan KOLOĞLU/Sabah