BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70
HABER /  GÜNCEL

Kürtçülüğün faturası İslamcılara mı?

Askeri bürokrasinin kodlarını çözümleyen Nihal Bengisu Karaca'dan kuşatıcı bir analiz geldi...

Abone ol

Kürtçülük ve İslamcılık bir ve aynı şeyler mi? Bir başka açıdan şöyle de sorulabilir: Kürtçülüğün hesabı İslamcılardan mı sorulacak?

Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca'nın bugünkü yazısında yukarıdaki sorulara kuşatıcı yanıtlar verdi.

Karaca milli görüş geleneği ile silahlı eylemleri şöyle kıyasladı:

Bugün iktidarda olan partinin içinden çıktığı ana akım İslamcılık ekolü, "Milli Görüş"ün pek çok sorunu olsa da, hiçbir zaman "silah" ile "demokrasi talep etme" çelişkisi olmadı. Herhalde, Beyazıt'ta toplanıp "Sam Amca" kuklası yakmak gibi, Srebrenica katliamını kınamak için Taksim'de toplanmak ya da başörtüsü yasaklarını protesto etmek gibi "çılgın(!)" eylemlere katılmış olmak ile Mavi Çarşı'ya ya da The Marmara'ya omba atmak birbirleriyle kıyaslanabilir şeyler değildir.

Siyasal İslamcıların argümanları ile PKK eylemleri arasında ayırt edici vasıfları anlatan Habertürk yazarı şöyle devam etti:

Kuşkusuz çok değil daha yirmi yıl önce bu ülkede "İslam devleti" kurmak gibi istekleri olan gruplar vardı. Ama bunların bir kısmının devletin kontrgerilla faaliyeti çerçevesinde oluşturulup palazlandırıldığı gerçeği bir yana, bu türden hareketler hiçbir zaman diğer dindar ve İslamcıların argümanları üzerinde dominant hale gelmemişti; onların siyasi rotasını PKK'nın yaptığı gibi; yalnızlaştırma/yıldırma/korku salam ve örgüt içi infazlar yoluyla belirleme durumu oluşmamıştı.

Sistem nezdinde ve de özellikle askeri bürokraside İslamcılığın, Kürtçülükten daha fazla alerjiye yol açtığını anlatan Karaca yazısında kavurucu tespitlerine devam etti:

Dindar muhafazakar toplumun "laikliği" tehdi etme oranı ile Kürt vatandaşların "ulusal bütünlüğü" tehdit etme oranı aynı "tehlike derecesinde" hizalanmışsa bunun nedeni gerçekte sahiden eşit derecede performans sergilediklerinden değildir. Bunun nedeni resmi ideolojinin hamiliğini yapan sivil ve askeri bürokrasinin, İslam'a karşı duyduğu nefretin "Kürtçülüğe" karşı duyduğu nefretten fazla olmasıdır. Eğer öyle olmasaydı, silah sıktığı, işkence yaptığı, öldürüldüğü ve bu arada kendisinin de öldürüldüğü bir sıcak çatışma olgusu ile "irtica" adını verdiği din-laiklik gerilimini aynı potada eşitlemezdi. eh ne de olsa İslam, bir Tanrı mamülü olarak sistemin fazlaca nüfuz edemediği için daha çok korktuğu bir şeydir; ikincisi (Kürtçülük ve PKK) ise kısmen kendi yarattığı bir mamül.