BIST 10.046
DOLAR 32,38
EURO 34,78
ALTIN 2.411,96
HABER /  POLİTİKA

Kürtçülüğe de Türkçülüğe de karşıyım

Erdoğan, ortak dil Türkçe'dir, bu gerçeği değiştirmeye yönelik hiçbir girişim kabul edilemez.

Abone ol

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Meclis'te bu kez hem muhalefeti hem de DTK'nın "özerklik ve iki dil" önerisini TV ekranlarında tartışan gazetecileri payladı.

Türkiye'de ortak dilin Türkçe olduğunu ve bu gerçeği değiştirmeye yönelik hiçbir girişimin kabul edilemez olduğunu söyleyen Erdoğan, Kürtçülüğe ve Türkçülüğe karşı olduğunu açıkladı.


Başbakan, Kılıçdaroğlu'nun ekonomiyle ilgili vaatlerini eleştirirken Anadolu Ajansı'ndan CHP'nin koalisyon hükümetleri dönemindeki haberlerden örnek verdi.


Erdoğan, 2011 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerindeki son görüşmelerde, hükümet adına yaptığı konuşmada, AK Parti iktidarının en büyük başarılarından birisinin, milletin kendisine ve ülkesine olan güvenini yeniden tesis etmesi, devletle millet arasına örülen duvarları yıkması, büyük bir sosyal restorasyon sürecini başlatması olduğunu söyledi.

''ANKARA'NIN BİR İLÇESİNE GİDER GİBİ KONYA'YA GİDECEĞİZ''

Önceki hafta da Konya'da bazı açılışlar yaptıklarını ifade eden Erdoğan, ''Aynı gün, Ankara-Konya Hızlı Tren Hattı'nda başlayan test sürüşlerini inceledik. Şu anda, 10 saat 30 dakikada ulaşılan Ankara-Konya etabı, 1 saat 15 dakika olacak. 2011'de bu proje devreye girince Ankara'nın bir ilçesine gider gibi Konya'ya gideceğiz'' dedi.

Başbakan Erdoğan, BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, ''Yüzde 10 barajını kaldırmadınız'' sözleri üzerine, ''Yüzde 10 barajını biz koymadık. Bu barajla biz 16 ayda iktidara geldik. Gücünüz varsa siz de gelin'' dedi.

Başbakan Erdoğan, kendisine laf atan BDP'li milletvekillerine, ''Şimdi burada laf atıyor ya oralardan geçerken de 'yav neler başarmışlar be' diyorlar. Geçerken öyle diyorsunuz onu biliyorum, orada takdir ediyorsunuz ama burada farklısınız'' yanıtını verdi.

"KÜRT SORUNUNU SAVUNUYORUM, KÜRTÇÜLÜĞE KARŞIYIM"


2011 yılı bütçesinin son gün görüşmelerinde eleştirileri yanıtlayan Erdoğan, lügatlarında ayrımcılık, imtiyaz dağıtma, bölgeleri ayırma, toplumu sınıflara, etnik gruplara, mezheplere, kimliklere bölmenin olmadığını söyledi. Erdoğan şöyle konuştu:

"Bu ülkede Başbakan olarak Kürt sorununu savunuyorum ve savunmaya da devam edeceğim. Ama Kürtçülüğün karşısındayım. Aynen Türkçülüğün de karşısındayım. Çünkü, bizim medeniyetimizde, bizim değerlerimizde ırkçılık yok, ama kavimlere saygı var. Biz buradan geldik böyle de devam ediyoruz. 

Şunu da söylüyorum: Milletimin dili tektir. O resmi dili Türkçedir. Fakat bu ülkede devletin kademeleri ile belediyeleri birbirinden ayırt eden anlayış devlet kurumlarını anlayamamış anlayıştır. Belediyeler de devletin resmi kurumlarıdır, diğerleri de resmi kurumlarıdır. Orada da Türkçe kullanılır. Birisinde farklı, birisinde farklı olmaz." 

''TÜRKİYE'Yİ BU SEVİYELERE BİZ GETİRDİK''

Köy boşaltmaların, faili meçhullerin, işkencelerin, suikastların, darbe girişimlerinin, karanlık senaryoların sorgulandığı, karanlık noktaların aydınlığa kavuştuğu bir Türkiye var olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Olağanüstü Hal'in kalktığı, Çekiç Güç;ün gönderildiği, anaların hapisteki çocuklarıyla kendi ana dillerinde konuştuğu, farklı dil ve lehçelerin öğretildiği, öğrenildiği, devlet televizyonlarından farklı dil ve lehçelerde yayınların yapıldığı, kontrol noktalarının azaltıldığı bir Türkiye var.

Türkiye'yi bu seviyelere biz getirdik. Kardeşliği yüceltmek, toplumsal barışı pekiştirmek adına bu demoktarikleşme adımlarını biz attık. Herkes ana dilini istediği gibi, dilediği gibi konuşuyor. Farklı dil ve lehçelerde yayın da yapılıyor, kurs da açılıyor. Üniversitelerde enstitü kuruluyor. Ancak tekrar ediyorum Türkiye'nin resmi dili Türkçedir. Ortak dil Türkçedir. Bu gerçeği değiştirmeye yönelik hiçbir girişim kabul edilemez.''

BAŞBAKAN KİRLİ SENARYOLARI ANLATTI
SEÇİMLER ÖNCESİ UYARDI
[PAGE]

 
''TÜRKİYE SEÇİME GİDERKEN AYNI OYUN YENİDEN KURULUYOR"

Demokratik bir ülkenin onurlu bir vatandaşının sahip olması gereken hak ve özgürlükleri geliştirmenin mücadelesini verirken, birilerinin de gerilim üreterek, afaki taleplerle toplumu gererek, milletin sinir uçlarına dokunarak gelişme sürecini baltalamaya çalıştığını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

''Biz, iyi niyetle meselelerin üzerine giderken, sorunların çözümü için çaba gösterirken, toplumsal mutabakatı sağlamak üzere samimiyetle çalışırken, birileri de bayat senaryoları devreye alıyor, çözüm süreçlerini sabote edecek yaklaşımlar sergiliyor. Milletin defalarca izlediği, art arda izlediği, temcit pilavı gibi sürekli sofraya sürülen o tezgah yeniden kuruluyor. Türkiye seçime giderken, Türkiye istikrar ve güven zemininde kararlı şekilde ilerlerken, karanlık odaklar tarafından aynı oyun yeniden kuruluyor, yeniden kurgulanıyor. Biraz önce ifade ettim, o fidan kök salmaya, o fidan dal budak salmaya başlamışken, yeniden budanmak, yeniden kurutulmak, yeniden dalları, kolları kırılmak isteniyor. Bu senaryo çok çirkin bir senaryo. Bu tezgah çok kirli bir tezgah. Bu tuzak çok bildik bir tuzak. Benim milletim bu oyunları defalarca gördü, bu senaryonun aktörlerini çok iyi tanıdı ve kim ne yaparsa yapsın, benim milletim bu tezgaha gelmeyecek, bu tuzağa asla ve asla düşmeyecek, buna inanıyorum. 

"SEÇİM ÖNCESİ SUYU BULANDIRACAKLAR"

Şunu da buradan açık açık söylüyorum. Bu tezgahın içinde terör örgütü var. Bu tezgahın içinde, terör örgütünün vesayeti altında hareket edenler var. Bu tezgahın içinde, can çekişen çeteler var, mafya var. Senaryo çok ama çok açık. Seçim öncesinde su bulandırılacak. Seçim öncesinde milletin zihni karıştırılacak. Seçim öncesinde kaos oluşturulacak. Seçim öncesinde farklı gündemler oluşturulacak ve milletin tercihleri böylece etki altına alınacak. Soruyorum size: Toplumu gerecek, milletin hissiyatını galeyana getirecek, siyaset kurumunu etkisizleştirecek, güven ortamını sarsacak bu yaklaşım tarzı hangi amaca hizmet ediyor? Yapılan işlerin çözüme bir faydası var mı? Sorumsuz ve afaki taleplerle hassasiyetlerin kaşınması, sorunları çözüm yoluna mı koyuyor, yoksa daha mı derinleştiriyor? Ateşe benzin döken bu siyaset tarzının kime ne faydası var?''

''AMELİYAT YAPTIRMAYIZ''

Milletin müsterih olmasını, kimseye ülke üzerinde ameliyat yaptırmayacaklarını, kimseyi milletin hissiyatıyla oynatmayacaklarını kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:

''Çözüm için nasıl bir mücadele verdiysek, çözüm süreçlerini sabote edenlerle de aynı şekilde mücadele ederiz. Terör örgütünün ve onun uzantılarının, her seçim öncesinde olduğu gibi yeniden taşeronluk üstlenerek, iç politikayı dizayn etme girişimlerini karşılıksız bırakmayız. Ne milletin duygularını sömürerek rant hesabı yapanlara eyvallah ederiz, ne milletin korkularını kaşıyarak oy hesabı yapanlara eyvallah ederiz. Bakın buradan hem Doğu'daki, hem Batı'daki, hem Kuzey'deki, hem Güney'deki bütün vatandaşlarıma, bütün kardeşlerime sesleniyorum. Dağdaki teröristle, geçmişte, devletin koridorlarına kadar sirayet etmiş çetelerin nasıl bir işbirliği içinde olduklarına lütfen dikkat edin. Her seçim öncesinde, terör örgütünün nasıl devreye girdiğini, milletin hissiyatını etki altına almak için ne tür tezgahlar yapıldığını çok iyi anlayın. Artık bu oyunu yutmazlar. Ne biz yutarız, ne de milletim bu hileyi yutar.''

''TEHLİKELİ BİR OYUN BU...''

Başbakan Erdoğan, Diyarbakır'da bir toplantı yapıldığını, ardından bir bildiri taslağının tartışıldığını belirterek, şöyle devam etti:

''Dikkate dahi alınmayacak, ciddiye dahi alınmayacak bu bildiri taslağı, günlerdir çarşaf çarşaf sayfalara, boy boy ekranlara taşınıyor. Bu bildiri taslağı son derece yapay bir şekilde, son derece kasıtlı bir şekilde gündeme taşınıyor ve geliyor gündemin tam ortasına yerleşiyor. Her akşam saatlerce bu konuşuluyor, köşe yazarları her gün bunu yorumluyor. Sağ olsunlar işleri güçleri yok. Sanırsınız ki, Mecliste bir Anayasa değişikliği oldu, yarın Türkiye farklı bir idari yapıya kavuşacak, farklı bir yönetim şekline geçecek. Açık söylüyorum: Tehlikeli bir oyun bu. Burada ortaya konan veya örtülü olarak ifade edilen hususları çok yanlış, son derece kabul edilemez buluyorum. Özerklik tartışması, demokratikleşmeyi, Türkiye;nin ileri demokratik standartlara kavuşmasını hazmedemeyenlerin çirkin bir tezgahıdır. Bu millet, bu tür tezgahlara evet der mi, bu tür taslakları alır bağrına basar mı, bu tür projelere onay verir mi? Millete rağmen, milletin kurumlarına rağmen, anayasal düzene rağmen, kim hangi projeyi hayata geçirebilir? Demokratik sistemlerde siyasi partiler aykırı projeler, teklifler getirme hakkına sahip olabilir, ama bu hakkın kötüye kullanılması, demokratik siyaseti zayıflatır, ülkenin gündemini gerer. Sonuçta millet destek vermez, bu partiler de marjinal kalmaya mahkum olurlar. Ama zarar gören siyaset kurumu olur, ülke olur.''

''ÇOK BÜYÜK HAKSIZLIKTIR''

''Terör örgütünün gündeme taşıdığı konuları, siyasete taşımak, bunları medya sayfalarında abartmak hangi amaca hizmet eder? Soruyorum arkadaşlar: Bu, terör örgütünün propagandasını yapmak değil midir? Bu terörün ekmeğine yağ sürmek değil midir?'' diye soran Erdoğan, ''Hiçbir ciddiyeti ve derinliği olmayan bu projeleri, Kürt kökenli kardeşlerinin talebiymiş gibi takdim etmenin, çok büyük bir haksızlık olduğunu'' ifade etti.

Erdoğan, ''Bu bildirileri yayınlayanlar, bunun siyasetini yapanlar benim Kürt kökenli vatandaşımın ne kadarını temsil ediyorlar? Bunlar, Doğu ve Güneydoğu;nun ne kadarını temsil ediyorlar? Ben her fırsatta defalarca söyledim, bugün de söylüyorum: Ne terör örgütü, ne de onun uzantıları, hiçbir zaman benim Kürt kökenli vatandaşımın temsilcisi, sözcüsü olmamıştır, bundan sonra da asla olmayacaktır. Demokratik hak ve özgürlüklerden bahsedenler, benim bölgedeki vatandaşımın haklarını kullanmasını engelliyor, tehditle, baskıyla engelliyor'' diye konuştu.