BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70
HABER /  POLİTİKA

Kürt Meselesine eski MİTçi çözümü

Eski MİT'çi Mahir Kaynak yıllardır çözülemeyen Kürt Meselesine dair çarpıcı analizler yapıyor.

Abone ol

Cumhuriyet kurulduğundan bu yana Türkiye ne yazık ki temel meselelerini çözmede bir arpa boyu yol alamadı. Ya görmezden geldi ya yok saydı. Ulus-devlet yaratma sürecinde her şey ötekileştirildi, pespaye edildi.

Kürtler ve Kürt meselesi bu sorunların başında geliyor. Cumhuriyet’in Kürtlere dair temel politikası onları ya yok saymak ya da Türk kabul etmekti. Eski Kara Kuvvetleri Komutanı ve şahin kanadı temsil ettiği düşünülen Aytaç Yalman emekli olduktan sonra şöyle bir açıklamada bulundu: “Henüz terör boyutuna gelmeden sosyal aşamada sorun çözülebilseydi çok daha iyi olurdu. Bu açıdan baktığımızda, o aşamada sorunun 'kendini ifade' olarak tarif edildiğini görüyoruz. Dilini konuşmak, şarkısını, türküsünü dinlemek istiyor, kültürünü yaşamak istiyor. Oysa bizler o dönemde, 'Kürt yoktur' diye eğitilmişiz. Kürtleri, Türklerin kolu olarak görüyoruz. Ortalıkta işte dağlarda gezerken, karda yürürken kart-kurt sesleri çıktığı için Kürt denilmiştir, gibi tarifler dolaşıyor. O dönemde sosyal istekleri bile biz 'yıkıcı faaliyetler' kapsamında görüyoruz…”

Yıllardır tekrarlanan şarkı buydu. Aynı nakaratlar ağızlardan ağızlara naklediliyordu. Kimse çözüme dair bir şeyler söylemiyordu. Devlet bu meseleyi hep görmezden geldiği için PKK meselesi de bir türlü çözülemiyordu. Birçok general bu tür görüşlerini görev başında değil de emekli olduktan sonra dile getiriyordu.

PKK silahı bir türlü bırakıp işlediği cinayetlere son vermediği için, DTP ise yıllardır masum vatandaşı öldüren, silahı bırakmayan PKK’ya sahip çıktığı için Kürtlerin bir türlü net olarak ne istedikleri bilinmiyordu. Tabii DTP’nin ya da PKK’nın Kürtlerin ne kadar ve nereye kadar temsilcisi oldukları ayrıca bir tartışma konusu.

AB’ye tam üyelik sürecinde Türkiye’nin Kürt meselesini bir an önce çözüme kavuşturması gerekiyor. Burada her iki tarafa ciddi görevler düşüyor. Ama sorunun çözüme kavuşturulması için önce hastalığa ciddi biçimde teşhis konulması gerekiyor.

***

Mahir Kaynak 1998 yılında Şemdin Sakık’a ait olduğu iddia edilen ifadelerle andıca maruz kalmıştı. Andıç bizzat o dönemin Genelkurmay II. Başkanı Çevik Bir tarafından hazırlanmış ve aralarında Cengiz Çandar, Mehmet Ali Birand, Akın Birdal’ın (şu an DTP milletvekili) bulunduğu gazeteci ve akademisyenler PKK’ya yardım etmekle suçlanmıştı. İddiaların hepsi asılsızdı ve bu iddialar sonucunda Akın Birdal suikasta maruz kalmış ve ölümden kıl payı kurtulmuştu.

Bu isimler yazdıkları gazete ve dergilerden atıldılar. Ama nedense medyanın en görmezden geldiği isim Mahir Kaynak’tı. Herkes Cengiz Çandar, Mehmet Ali Birand ve Akın Birdal’ı yazdı, haklarının yendiğini söyledi ama kimse Mahir Kaynak’ı hatırlamadı. Halbuki Kaynak yıllarca MİT’te çalışıp bu ülkeye hizmet etmiş, 9 Mart cuntasını ortaya çıkarmış değerli bir isimdi. Kendisini solcu diye tanımlayan, ama solla yakından ilgisi olmayan isimler Mahir Kaynak’ı hep sansürlemişlerdi ve hâlâ da sansürlemeye devam ediyorlar.


Profil Yayıncılık tarafından yayınlanan Kürt Meselesi –Türkiye’nin Çözümü kitabında Mahir Kaynak yıllardır çözülemeyen ve neredeyse herkesin sırtında yük gibi duran Kürt Meselesine dair çarpıcı analizler yapıyor.

Çözüm Önerileri
Kaynak herkesten farklı olarak bu meseleye dair çözüm önerilerini şöyle sunuyor: “Çözüm için önerimi tekrarlıyorum: Türkiye’nin idari yapısı değişmemelidir. Soya dayalı siyasal yapılar yerine bütüncül yönetimler sürdürülmeli ve kimlikler bu yapı içinde özgürce ifade edilebilmelidir. Kuzey Irak’taki Kürtler Türkiye içinde serbestçe hareket etmelidir. Türk dilinin ortak dil olması bir soyun önceliği değil tarihi gelişimin doğal sonucu kabul edilmelidir. İnsanları belirli coğrafyalarda yaşamaya zorlamak onların gelişmesini engeller. Bir arada yaşayan insanların sahip olduğu değerler onların bir bölümüne ait olmaz. Bunlar ortak değerlerdir ve oluşumunda herkesin payı vardır.”

Kaynak ayrıca PKK sorununu, DTP’nin muhatap alınıp alınmamasını, ABD ve Batının soruna olan yaklaşımını dair fikirlerini de ortaya koyuyor. Kürt Meselesi kayıtsız kalınamayacak önemli bir çalışma.