BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67

Kur’an; sanata ve müziğe karşı mı?!..

Din uzmanları; müzik ve sanatla ilgili araştırmaları da okumalıdır.

Bir önceki yazımızda bilim ile ilgili ayetlere yer vermiştik. Bugün müzik konusuna gireceğiz. Müziğin günah olduğu, dini sohbetlerde müzik aletlerinin kullanılmaması gerektiği, müziğin şeytan işi olduğu gibi bilgiler mevcut….Konuyu araştırarak yazalım istedik;

Tüm kainat, Allah’ın bir sanatıdır. Allah, kendi sanatını ve gücünü; dünyanın hareketlerinde, mevsimlerde, doğadaki canlılarda, bir menekşenin renklerinde bize gösterir… Dolayısıyla, kullarının yaptığı; bir müzik  eseri, bir heykel, bir resim de Allah’ın sanatının, ilminin, gücünün göstergeleridir. Allah, hem evrendeki her şeyin ham maddesinin yaratıcısıdır.

Kur’an-ı Kerim’le ilk defa Hz.Muhammed muhatap olmuş, ilk defa o okumuştu. Ama asıl olarak okuma-yazma bilmeyen Peygamberimize Kur’an’ı okumasını öğreten Allah’tır. Peygamberimiz; Kur’an’ı sadece okumakla emrolunmamış, okutmak ve insanlara öğretmekle de görevlendirilmiştir. Bu görevini ayet şöyle bildiriyor:
“Kur’an’ı biz sure sure, ayet ayet ayırdık ki, insanlara fasılalar halinde okuyasın ve anlayıp öğrenmeleri kolaylaşsın.” (İsrâ Suresi, 106)

 Kur’an bir kalp ve gönül rahatlığı içinde huşu ile okunmalı, okurken ayetlerin mana derinliğini düşünmeye çalışılmalı ki istifade ve alınan hisse fazla olsun. Allah, Kur’an’ın bu şekilde okunmasını emrediyor:
“Onlar Kur’an’ın manasını düşünerek okumazlar mı?” (Nisa Suresi, 82)

Hz.Muhammed;  Kur’an’ı sahabelerine okurken kelimelerin ve ayetlerin manalarına dikkat çeker, ayetlerin verdiği mesajı anlatmaya çalışırdı. İslam âlimleri de Kur’an’ın her ayetini düşünerek, ondan ibret ve dersler çıkararak okurlardı.

Allah, Peygamberine Kur'an'ı tecvid (bir şeyi süslemek, güzel ve hoşça yapmak) ile okumayı emretmiştir. El-Müzemmil, 73/4  ayetinde,  Kur'an'ın güzel, ahenkli ve tane tane okunması, telaffuzu ve harflerin çıkış yerlerine uygun bir şekilde tilavet edilmesine dikkat çekilmektedir. Ayetlerin, surelerin, ezanın okunmasında müziğin önemi yadsınamaz. Müzik;  güzel sanatların en eski, en yaygı ve en etkili olanıdır.

Kur'an'da; üstün bir ahenk ve üslubun olduğu görülmektedir. Bunu, ayet sonlarında güzel bir uyum ve ahenkle yer alan fasılalar sağlamaktadır.

Sabah ezanı saba, öğle ezanı  uşşak, ikindi ezanı rast, akşam ezanı segah, yatsı ezanı  hicaz makamında okunur.
Kullanılan makamlar  insan ruhu üzerindeki etkilerine göre belirlenmiştir. Örneğin; Hicaz makamının uykusuzluğa iyi geldiği bilindiğinden, yatsı  ezanı hicaz, segah makamı  yorgunluğa iyi geldiği için akşam ezanı segah, rast makamı insanlara huzur verdiği için ikindi ezanı rast, uşşak makamı  vücuda rahatlık/ dinginlik verdiği için,  öğle ezanı uşşak makamında okunur. İnsanları sabah  uykusundan güzel ve sakin şekilde, istekle kaldırıp  çok kısa olan namazı  kıldırabilmek amacıyla, sabah namazı için  pek latif ve pek yumuşak olan saba makamı tercih edilmiştir.


Biliyoruz ki, Türk müziği makamları; tıpta, sağlıkta, insanların iyileştirilmesinde önemli görevler görmüşlerdir.

Kısaca, Kuran-ı Kerim’in hiçbir ayetinde; müziğin, heykelin ve resmin yasaklandığına veya kötü bir uğraş olduğuna dair tek bir izah yoktur. Ancak, çeşitli mezhepler, Allah’ın insanlara rahmeti olan sanatın birçok kolunu yasaklayıp, kendi kısır dünyalarını başkalarına da uygulamak istemişlerdir.

İşte bazı hadislerde/rivayetlerde  yer alan müzik aleyhine bazı sözler;

Allah şarkıyı, onun alışverişini, parasını, öğretmeyi ve dinlemeyi haram kılmıştır.
(Muhammed  Gazali, Nebevi Sünnet)

“Peygamber zamanında def çalınıyor ve Peygamber de dinliyormuş, demek ki def, darbuka gibi vurmalı sazlar helal; telli, üflemeli sazların ise hepsi haramdır”

Sizden birinizin içinin kusmuk ve kanla dolu olması şiirle dolu olmasından daha hayırlıdır.(M. Mesabih 4/4809)

Kim resim yaparsa, Allah ona kıyamet günü yaptığı resim sebebiyle, resimdekilere ruh üfleyinceye kadar azab eder. Hiçbir zaman resimdekilere ruh üfleyemez.(Buhari, Tabir 45; Nesai, Zinet 114)

Hadislerde/rivayetlerde müziğin; insanları  içki içmeye, sarhoşluğa ve kötülüğe sevk ettiği vurgulanmakta, müzik adeta sarhoşlukla, kötülükle bir tutulmaktadır.

Örnek: Abdullah bin Amr bin el-As (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):‘Muhakkak Aziz ve Celil olan Allah içkiyi, kumarı, davul ve içkiyi haram kılmıştır. Sarhoşluk veren herşey de haramdır’ buyurdu.” (Ebu Davud 3685, Tahavi Şerhu Meani’l-Asar, Beyhaki, Ahmed, Yakub el-Fesevi el-Marife, İbni Abdi’l-Berr et-Temhid)

Bu hadise daha sonra yeni çalgılarda eklenmiş;

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Şüphesiz Rabbim bana içkiyi, kumarı, davulu ve tamburu haram kıldı.” (Beyhaki, Ahmed)

 Ebu Umame (Radiyallahu Anh) şöyle dedi: “Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): ‘Şarkıcı kadınların satılması, satın alınmaları, onların ticaretinin yapılması helal değildir. Onlar karşılığında alınan bedel haramdır.’ Ebu Umame (Radiyallahu Anh) şöyle dedi: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle devam etti: “İnsanlardan öylesi var ki, herhangi bir ilmî delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş lafı satın alır. İşte onlara rüsvay edici bir azap vardır.” Lokman 6 bu ayet bu husus (müzik) için indirildi’ buyurdu.” (Taberani Mucemu’l-Kebir)

Yukarıdaki alıntıda Lokman 6 dipnot gösterilerek “müzik için indirildi” deniyor. Oysa Lokman 6’nın,  41 din adamı tarafından yapılan Türkçe meallerinde  “müzik” bahsi geçmemektedir;

Biz müzik insanları; tasavvuf müziğini, cami müziğini, dini müziği araştırıyor, okuyor, değerlendiriyoruz. Son sempozyumlarımıza din-müzik-ilahiyat ilişkisini anlatan güzel bildiriler sunuldu. Ancak, din alanı insanlarımız, müzik yazılarını okumuyorlar, dolayısıyla; “müzik zekasının 7 zekadan biri olduğunu” bilmiyorlar. Oysa, bizler aynı taraftayız… Müziğin; “insanlığa anlam verdiğini, tepki sağladığını, eğittiğini, düşündürdüğünü, huzur verdiğini, sosyalleştirdiğini, bütün sosyal bilimlerin odak noktasında olduğunu, direnme gücü verdiğini, keyiflendirdiğini, dinlendirdiğini, duyarlı kıldığını bilmiyorlar” ve kısır döngü içinde dolaşıyorlar. Tıpkı, batıcıların Türk müziğine “alaturka” demesi gibi... Alaturka, bir yaşam tarzıdır. Ama, anlatamıyoruz…

Kutadgu Bilig’den bir alıntı yapalım; Bilgisiz insan şüphesiz kördür; ey bilgisiz, yürü,  bilgiden nasip al. Bak, doğan ölür; ondan eser olarak söz kalır; sözünü iyi söyle ölümsüz olursun. İnsan iki şey ile kendisini ihtiyarlamaktan kurtarır; biri iyi iş ve diğeri iyi söz. Kendin ölümsüz bir hayat dilersen ey hakim, işin ve sözün iyi olsun.”

SONUÇ…

Bizler; “sanat ve müzik önemsenmeli, gençler/üniversiteliler Türkçe’yi birkaç yüz kelimeyle konuşmamalı, gençler; sanat, edebiyat, bilim, müzik, nitelikli okuma, spor, resim v.b. yetenekleri bilinmeli/ölçülmeli, onların; sanat/kültür, iletişim alanında gelişmesi, sorunlarını çözmesi  konusunda  üzerimize düşen görevler yapılmalı/bu alanda adım atılmalı, bir olmanın diri olmanın, üretmenin gururu yaşatılmalı, kaliteli dini müzik sunulmalı/bestelenmeli, popüler kültürün ağırlığından/baskısından uzaklaştırılmalı” diyoruz.

Bu nedenle ayetleri, sureleri makamlı okumak, detone-sürtone olmamak, güzel telaffuz etmek çok önemlidir. İlahiyat Fakültelerinde ve Anadolu İHL’lerde Kur'an Okuma ve Tecvid, Dini Musıki, Kur’an-ı Okuma Teknikleri derslerini müzik sever akademisyenler değil, konunun alan uzmanları  vermelidir.

İşte müzik tarihimizde yer etmiş  bazı önemli bestekarlar ve eserler;

Neva Kâr, Buhurizade Mustafa Itri'nin "Kâr" formundaki eseridir. Bütün Klasik Türk müziği repertuvarının en değerli eserlerinden biri olarak kabul edilir.

Mevlevi ayininden ilahiye, kar'dan köçekçeye, her formda ürün veren İsmail Dede Efendi içtenlikten kaynaklanan akıcılığı, bir müzik yapıtının en büyük erdemi saymıştır. Dede Efendi, 500 dolayında beste yapmışsa da, nota kullanımının yaygın olmayışı ve müzik öğretiminin ezbere dayanması nedeniyle, bunlardan yarısına yakın bölümü unutulmuş 8'i çalgısal, geri kalanı sözlü olmak üzere 267 yapıtı günümüze ulaşabilmiştir. 

Dilhayat Kalfa, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki ilk kadın besteci olan Reftar Kalfa'dan sonra bilinen ikinci kadın bestecidir. Yaşamı hakkında neredeyse yok denecek kadar az bilgi olmasına rağmen, bestelerinin müzik kalitesi günümüze kadar tartışılmaz yerini korumuştur.

Edvar, kelime anlamı ile devirler demektir, müzik biliminde ise Türk müziği makamlarını anlatan müzik teorisi eserlerine denir. Safiyyüddin Abdülmümin Urmevi'in Kitabü'l-Edvar adlı eseri, Kırşehirli Yusuf bin Nizameddin – Risale-i  Musıki eseri, Muradnâme (1427) ve Hızır b. Abdullah'ın Edvâr-ı Musikî (1441) adlı eserleri II. Murad için yazılmış Türkçe müzik eserleri, Tanburî Cemil Bey'in Rehber-i Musikî'sidir (1903). Muallim Kazım Bey'in Ta'lîm-i Musikî veya Musikî Istılahları20 adlı eseri müzik terimlerini açıklayan bu sahada yapılmış ilk sözlüğü, Kantemir, Kitâb-ı ilmu'l-musikî ala vechi'l-hurufât bazı örneklerdir.

Bestekarları/alimlerimizi/ulu büyüklerimizi  tarih dönemi  sırasıyla yazalım;

Nesimi, Dehhani, Ahmedi, Şeyhi, Ahmet Paşa, Sinan Paşa. Fatih Sultan Mehmet(Avni), Yavuz Sultan Selim(Selimi), Kanuni Sultan Süleyman ve III. Selim (Sarı Selim) de aruz ölçüsüyle şiirler yazmışlardır.
Baki, Fuzuli (Türkçe, Arapça, Farsça divanlar), Zati, Hayali, Yahya Bey, Nef’i, Nedim, Tavtavlı Mehmet, Aydınlı Visali, Edirneli Nazmi, Pir Sultan Abdal, Kul Mehmed, Öksüz Dede, Hayali, Köroğlu, Gevheri, Aşık Ömer, Karacaoğlan, Katip Çelebi, Evliya Çelebi, Naima Mevlana, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre,  Eflaki Dede, Hacı Bayram Veli, Kaygusuz Abdal, Akşemsettin, Dede Ömer Ruşeni, İbrahim Gülşeni, Pir Sultan Abdal, Sinan-ı Ümmi,Bursalı Firdevsi, Matrakçı Nasuh, Nakkaş Osman, Levni,Amasyalı Şeyh Hamdullah, Ahmet Karahisari, Hafız Osman, Mehter Takımı, Tokatlı Derviş Ömer, Gülşeni, Nihani, Hazreti Mevlânâ’nın oğlu Sultan Veled, Şehzade Korkut, Hasan Can Çelebi, Abdül Ali, Nefiri Behram Ağa, Gazi Giray Han,  Hafız Post, Itri, Seyyid Nuh, Yahya Nazım Çelebi, Nayi Osman Dede, Saatçi Mustafa, Ebubekir Ağa, Tanburi Mustafa Çavuş, Dilhayat Kalf, Enfi Hasan Ağa, Hammamizade İsmail Dede, Zekai Dede, Hüseyin Fahrettin Dede, Hacı Sadullah Ağa, Tanburi İsak, Şakir Ağa, Numan Ağa, Tanburi Ali Efendi, Udi Nevres, Tanburi Cemil, Medeni Aziz Efendi, Dr. Suphi Ezgi, Hüseyin Saadettin Arel 

Bestekar Padişahlar: 1.Murad, II. Bayezid, I. Mahmut, IV. Murat, III. Selim, II. Mahmud, Abdülaziz ve Vahdettin 

Soru şu:  Bu kadar önemli bestekarları, alimleri yetiştirmiş ve eserleri yaratmış ülkemizde, bazı cemaatlerin son yıllardaki sanata/şiire/heykele v.b.  karşı söylemlerini artırması, Kur’an’ın sanata karşı gibi gösterilmesi  neden?