BIST 10.209
DOLAR 32,35
EURO 34,95
ALTIN 2.411,91
HABER /  GÜNCEL

Komisyonda misyonerlik tartışması

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Başbakanlık ve bağlı kuruluşların 2005 yılı bütçesi görüşülürken, komisyonda görüşmeler arasına misyonerlik tartışmaları girdi...

Abone ol

AK Parti Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya, Türkiye'de ''ciddi boyutta misyonerlik faaliyeti yapıldığını'' ifade ederek, ''her eve Kuran meali gönderilmemesine karşın, İncil gönderildiğini'' söyledi. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Başbakanlık ve bağlı kuruluşların 2005 yılı bütçesinin görüşmelerine devam ediliyor. AK Parti'li Uzunkaya, komisyonda yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in katıldığı Din Şurası'nda yaptığı laiklik tanımına dikkati çekti. Uzunkaya, ''Sayın Cumhurbaşkanımızın din konusunda bilgi aldığı, danıştığı yetkin bir kişi var mıdır, bunu merak ediyorum. Toplumda asla kabul görmeyecek bu laiklik tanımını belli bir uzman kadrosundan mı almıştır?'' dedi. ''Din konusunda Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yetkin olduğunu, özellikle AB sürecinde din faktörünün önemli yer tuttuğunu'' söyleyen Uzunkaya, ''İnanıyorum ki bu din çok güzel anlatılırsa, öğretilirse, AB'de ateistler dışında herkes İslam'a karşı sempati duyar'' görüşünü ifade etti. UZUNKAYA'YA GÖNDERİLEN İNCİL... Kendisine gönderilen İncil'i milletvekillerine gösteren Uzunkaya, CHP'li milletvekillerinin ''Bize gelmedi'' demeleri üzerine, ''Herhalde sizin dine bakışınızda bir sakatlık var ondan size göndermediler'' karşılığını verdi. Komisyon Başkanı Sait Açba'nın ''Sizden başka kimseye göndermemişler, öyle anlaşılıyor'', CHP Balıkesir Milletvekili Ali Kemal Deveciler'in ise ''Sizin ihtiyacınız var, ondan sadece size göndermişler'' demesi üzerine Uzunkaya, Türkiye'de ciddi boyutta bir misyonerlik faaliyeti bulunduğunu ve her eve İncil gönderildiğini öne sürdü. Uzunkaya, ''Oysa biz insanımıza bir Kuran meali bile gönderemiyoruz. Bizim insanımızın eline, İncil'den önce Kuran geçmeli'' dedi. ''YABANCILARIN ELİNE BELGE VERDİK'' CHP İstanbul Milletvekili Birgen Keleş, dış politikada dostluk ve arkadaşlığa yer olmadığını, ülke çıkarlarının önemli olduğunu ifade ederek, bu nedenle söylem ve uygulamanın birbiriyle tutarlı olması gereğine işaret etti. Başbakanlık bünyesindeki bir kurulun çalışmalarıyla yabancıların eline uzun süre kullanabilecekleri bir belge verildiğini savunan Keleş, ''Çağdaş olmayan kıyafetlerle yabancıların karşısına çıkmakla, zina ile ilgili taleplerle tutarlı olabilir misiniz?'' diye konuştu. Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu temsilcileri ile görüştüğünü ifade eden Keleş, kendisine, AB İlerleme Raporu'na ''ucu açık müzakere'' ibaresinin, zina ve benzeri tartışmalar nedeniyle konulduğu bilgisinin verildiğini aktardı. ''İFTAR ÇADIRLARI'' CHP Aydın Milletvekili Mesut Özakcan, ''İftar çadırlarında fakirlerle birlikte çorba içmek Başbakan'ın popülaritesini artırabilir. Ama yoksulluk gerçeğini ortadan kaldırmaz'' dedi. Köylü, çiftçi ve yoksulların durumunun kötü olduğunu savunan Özakcan, ''Başbakan'ın, zinayı, Fransa'ya gittiğinde türbanı düşündüğü kadar, köylü ve çiftçiyi düşünmesini bekliyoruz'' diye konuştu. CHP Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi, iftar çadırlarının etkin bir sosyal yardım olmadığını gösterdiğine işaret ederek, bunun, sosyal yardımların organize olamamasından kaynaklandığını vurguladı. ''ANAYASA FIRLATILMAZDI'' AK Parti Denizli Milletvekili Osman Nuri Filiz, Başbakanlığın, Cumhurbaşkanlığı ile Hükümet ve TBMM arasında koordinasyonu sağlamakla görevli olduğunu belirterek, ''Bu koordinasyon iyi sağlanmış olsaydı, Anayasa fırlatılıp ekonomi alt üst olmazdı'' dedi. TBMM'ye sevk edilen yasa tasarıları konusunda sıkıntı yaşandığını, Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Dairesi'nin iyi çalışmadığını savunan Filiz, bu konudaki eksikliklerin giderilmesini istedi. ŞAHİN: -''BEN DE SPORDA ŞİKE, ŞAİBE İDDİALARINDAN RAHATSIZIM'' Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, kendisinin de spordaki, ''kirlilik, şike, şaibe'' iddialarından rahatsız olduğunu belirterek, ''Meclis bu olayları enine boyuna araştırmalı, bazı tespitlerde bulunmalı ve bize yardımcı olmalıdır'' dedi. Şahin, Başbakanlık ve bağlı kuruluşların bütçeleri üzerindeki eleştiriler ile kendisine yöneltilen soruları yanıtladı. Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu'nun ''Azınlık Raporu'' ile ilgili eleştirilere değinen Şahin, bu kurulun kendi hükümetleri döneminde kurulmadığını ve üyelerinin de kendileri tarafından atanmadığını ifade etti. 2000 yılında çıkan bir Kanun Hükmünde Kararname'ye dayanılarak İnsan Hakları Başkanlığı'nın kurulduğunu ve yine aynı kararnameye dayanarak kurulun oluşturulmuş olduğunu anımsatan Şahin, ''Benim en son aldığım bilgiye göre, bu kurulun 78 üyesi bulunuyor. Bunlar zaman zaman biraraya gelerek insan hakları bağlamında bazı çalışmalar yapıyorlar'' diye konuştu. Kamuoyunun gündeminde bulunan raporun da bu kurul tarafından hazırlandığını belirten Şahin, burada hükümetin bir tavır sergilemesi gerektiği ifade edildiğini belirterek, şunları söyledi: ''İnsan Hakları Başkanlığı ve İnsan Hakları Danışma Kurulu, Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül ile irtibatlıdır. Bu rapor kamuoyuna yansıyınca ve üst kimlik, alt kimlik önerileri tartışmaya başlanınca Gül, bir açıklama yaptı. Gül, 'Biz hükümet olarak böyle bir kuruldan, böyle bir rapor istemedik. Bu raporun içeriğini bilmiyorum. Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla da o tespitlere katılmamız mümkün değil' dedi. Hükümetimiz adına da Hükümet Sözcümüz Çiçek, 25 Ekim Pazartesi günü bu konuyla ilgili yaptığı açıklamada, 'Bu raporun üslubu yanlıştır, usulü yanlıştır, içeriği yanlıştır' cümlelerini kullandı. Herhalde bundan daha farklı ve daha net bir değerlendirme yapmak da mümkün değildir.'' Mehmet Ali Şahin, komisyonda dile getirilen AB İlerleme Raporu ile ilgili duyarlılıklara da aynen katıldıklarını ve raporda olmaması gereken konuların da Avrupa nezdinde dile getirildiğini, getirilmeye de devam edeceğini söyledi. SPORDA ŞİDDET Spordaki kirlenmişlik, şike söylentileri, şaibe iddialarının üzerine nasıl gidildiği yolunda sorular da sorulduğunu anımsatan Şahin, son dönemde basına yansıyan şike ile ilgili iddialar, telefon kayıtlarının bugünkü döneme değil, geçmiş döneme ait olduğunu ifade etti. Bunlar tartışılırken şu anda da bu tür ilişkilerin devam ettiği yolunda kanaatin yerleştirilmeye çalışıldığını belirten Şahin, ''Takdir edersiniz ki şike, rüşvet gibi şeyleri ispat etmek, bunları delillendirmek oldukça zordur'' dedi. Bütün bu iddialar karşısında Futbol Federasyonu'nun bir Hukuk Kurulu kurarak çalışma yaptığını kaydeden Şahin, kendisinin talimatıyla daha önce bir çalışma gerçekleştiren Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun da basında çıkan tüm iddiaları araştırmak üzere yeni bir çalışma başlattığını bildirdi. CHP'li milletvekillerinin, konunun mutlaka Meclis'in gündemine taşınması ve Meclis araştırma komisyonu kurulması gerektiğini ifade ettiklerine dikkati çeken Şahin, şöyle devam etti: ''Benim tespitlerime göre, TBMM gündeminde iki tane araştırma önergesi var. Yarın bir başka araştırma önergesi daha verilecek. Doğrusu ben de bu konunun TBMM'nin gündemine taşınmasında yarar görüyorum. Yapmış olduğum özel çalışmalarda bir şey söyleyen, üzerine gidilince 'Öyle söylemedim' deme yolunu seçiyor. Kendilerine güven verecek bir heyetin önünde daha açık konuşacaklarını ifade ediyorlar. Bu konuda da TBMM ve Meclis içinden seçilecek bir komisyonun bu tür kişilere güven vereceği görüşü ağırlık kazanıyor. Önümüzdeki salı olmasa bile, ondan sonraki salı büyük ihtimalle bu konu TBMM'de görüşülecek. Büyük bir ihtimalle araştırma komisyonu kurulacak. Kurulacak komisyonda geçmişte hakimlik, savcılık deneyimi olan hukukçu arkadaşlarımız, sporun içinden gelen arkadaşlarımız görev almalı. Gerçekten Meclis, şike, şaibe olaylarını enine boyuna araştırmalı, bazı tespitlerde bulunmalı ve yürütme organı olarak bize yardımcı olmalıdır. Ben de bu işlerden rahatsızım.'' Sporda şiddet konusuna da değinen Şahin, gerekli çalışmaları yaptıklarını, sporda şiddetin önlenmesine ilişkin olarak çıkan yasanın uygulamasını titizlikle takip ettiklerini anlattı. Şahin, sporda şiddetin önlenmesinde kulüp yöneticilerine de büyük bir sorumluluk düştüğünü ifade etti. Şahin, amigolara dağıtılan ücretsiz biletlerle profesyonel bir seyirci kitlesi oluşturulduğuna dikkati çekti. Bakan Şahin, federasyonun işine karışmak istemediğini ancak, federasyonun da bu konuyu kulüplerle masaya yatırmasında yarar bulunduğunu söyledi. Tüm seyirciler içinde şiddet yaratanların sayısının çok fazla olmadığına işaret eden Şahin, videolarla tespit edilip bu kişilerin teşhir edilmesinin de caydırıcı bir etki yaratabileceğini kaydetti. BAŞBAKANLIK VE BAĞLI KURULUŞLARIN 2005 YILI BÜTÇESİ, TBMM PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU'NDA KABUL EDİLDİ Devlet Bakanı Güldal Akşit, koruyucu aile uygulamasına önem vereceklerini ve yeni kampanyalarla destekleyeceklerini bildirdi. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, bakanlığına bağlı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) bütçesi üzerinde milletvekillerinin soru ve eleştirilerini yanıtlayan Akşit, bakanlığına bağlı kurumlarda ilahiyat fakültesi mezunları ağırlıklı atama yapılmadığını söyledi. Koruyucu aile uygulamasını önümüzdeki dönemde teşvik edeceklerini, bu yönde kampanyalar düzenleneceğini belirten Akşit, SHÇEK'e bağlı kurumlarla ilgili olarak basında yer alan ''magazinel haberlerden'' duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Yaşlı huzurevlerinde kapasitenin dolu olmadığını ancak, sıkıntının belli yerlerdeki huzurevleri ve yaşlı bakım yerlerinin seçilmesinden kaynaklandığını ifade eden Akşit, 2005 yılında 340 kişilik kapasite yaratacak 4 yeni huzurevinin hizmete gireceğini bildirdi. SOKAK ÇOCUKLARI... Sokakta yaşayan ve çalışan çocuklarla ilgili olarak bakanlığının yaptığı çalışmalara ilişkin de bilgi veren Akşit, Türkiye'de 40 bin 205 çocuğun sokakta yaşadığını ve çalıştığını söyledi. Bu çocuklardan 1165'ine ulaşılarak okula başlatıldığını, 5 bin 798 çocuğun yarım bıraktığı eğitimine döndürüldüğünü, 11 bin 268 çocuğun ise ailesinin yanına yerleştirildiğini bildiren Akşit, 334 çocuğun işine geri döndüğünü, 6 bin 20 çocuğa sosyal yardım sağlandığını, aile yanındaki 841 çocuğa nakdi yardım yapıldığını, 177 çocuğun ise korumaya alındığını ifade etti. Sokakta yaşayan çocuklardan 3 bin 57'sinin madde bağımlısı olduğunu belirten Akşit, çocuğunu sokakta çalıştıran 692 aile hakkında yasal işlem yapıldığını ve bunlardan 85'inin ceza aldığını kaydetti. ''BANA ÇOK DOKUNDU'' Akşit, bakanlığına bağlı kurumlarla ilgili olarak personel eksikliği ve bütçe ödeneklerinden söz etmesinin CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu tarafından ''ağlama'' olarak değerlendirilmesinin ''kendisine çok dokunduğunu'' söyledi. Akşit, ''Bunları ağlamak için söylemedim. Milletin vekilleri olarak gerçeği tüm çıplaklığıyla bilmeye hakkınız var. Sizden isteğim, bizim kurumlarımızı sadece bayramlarda hatırlamayın, bir gün bu yerlere ihtiyacınız olacağını unutmayın'' dedi. Görüşmelerin ardından SHÇEK'in 2005 yılı bütçesi kabul edildi. SHÇEK'in 348 milyon 156 bin YTL olan bütçesi, verilen önergelerle 350 milyon 580 bin YTL oldu. Bu artış, SHÇEK'de barınan öğrencilerin harçlıklarının artırılmasında kullanılacak. DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI'NIN BÜTÇESİ, 1 MİLYAR 126 MİLYON 41 BİN YTL... Devlet Bakanı Mehmet Aydın, ''Türkiye'ye özgü demokrasi ve hukuk sistemi olamayacağını'' belirterek, ''Bu değerler bellidir ve onlara uymamız gerekiyor'' dedi. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 2005 yılı bütçesi üzerinde milletvekillerinin soru ve eleştirilerini yanıtlayan Aydın, ''Türkiye'ye özgü değerler'' sözünün çok kullanıldığına işaret etti. Bazı değerlerin ülkeden ülkeye değişmeyeceğini ifade eden ve buna örnek olarak Kopenhag siyasi kriterlerini gösteren Aydın, ''Türkiye'ye özgü bir demokrasi ve hukuk sistemi düşünülemez. Bu değerler bellidir ve onlara uyacağız'' diye konuştu. Aydın, Diyanet İşleri Başkanlığı personelinden 300-400'ünün kurumdan ayrılmak istediğini ancak, giden memurun yerine hemen atama yapılmadığı için bu kişilere muvaffakiyet vermekte sıkıntı çektiğini söyledi. Aydın, bu durumun kendisini ''vicdanen rahatsız ettiğini'' vurguladı. ''Türkçe'yi ihmal ettiğimiz için maalesef dini çok güzel kullanan bir toplum değiliz'' diyen Aydın, ''Türk Müslümanlığını'' anlatmak için ciddi çalışmalar yaptıklarını söyledi. Türkiye'de din anlayışı konusunda farklılıklar bulunmasına karşılık bunun güzellikler içinde yaşandığını belirten Aydın, Diyanet İşleri Başkanlığı olarak buna önem verdiklerine dikkati çekti. ''TÜRK MÜSLÜMANLIĞI'' AB üyesi ülkeleri ziyaret ettiğini ve Türk Müslümanlığı'nı anlattığını dile getiren Aydın, bunun sonuçlarını da aldıklarını vurguladı. Hollanda Bilim Konseyi (WRR) Raporu'nda Türk Müslümanlığı'na yer verildiğini bildiren Aydın, ''İlk kez bir raporda Türk Müslümanlığı derli toplu anlatıldı'' dedi. Bu yöndeki çalışmalara devam edeceklerini, reformların süreceğini ve yasal düzenlemelerin gerçekleştirileceğini belirten Aydın, bu çalışmaları sivil toplum örgütleriyle birlikte yapmaya özen gösterdiklerini kaydetti. AB İlerleme Raporu'nda, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kadın hakları ile ilgili çabalarının ''örnek'' gösterildiğini vurgulayan Aydın, ''Türk Müslümanlığı'nı anlatmak için Diyanet olarak yapacağımız çok şey var'' dedi. MİLLETVEKİLLERİNE KURANIKERİM Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından, bütçe görüşmeleri sırasında komisyon üyelerine Kuranıkerim ve ilmihal dağıtıldı. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bütçesi, temel din kitabı bastırılarak ücretsiz dağıtılması amacıyla 4 milyon YTL artırıldı. Böylece başkanlığın bütçesi 1 milyar 126 milyon 41 bin YTL oldu. Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün de zamanında kullanmakta güçlük çektiği kira gelirlerini kullanabilmesinin önünü açmak amacıyla 155 milyon 82 bin lira artırıldı. Böylece Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün bütçesi 50 milyon liradan, 205 milyon 82 bin YTL'ye çıkarıldı. Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, yarın DİE Başkanlığı ile Gümrük ve Dış Ticaret müsteşarlıklarının bütçeleri ele alınacak. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nun bugünkü gündeminde bulunan, aile hekimliği pilot uygulamasına ilişkin yasa tasarısı ise ele alınamadı. Tasarının, yarınki bütçe programının ardından görüşülmesi bekleniyor.