BIST 10.093
DOLAR 32,38
EURO 34,75
ALTIN 2.410,76
HABER /  GÜNCEL

Kıbrıs gazisinin ödediği ağır bedel

Hamburg'da siyasi mülteci olarak yaşayan, Kenan Evren imzalı berat sahibi Kıbrıs gazisi astsubay Hüseyin Deniz (65), 12 Eylül davasına müdahil olmak istiyor

Abone ol

Kıbrıs Barış Harekatı'nda o zaman Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanlığı görevinde bulunan Kenan Evren imzalı üstün başarı beratı alan Deniz, 12 Eylül sonrası asılsız ihbarlarla yasadışı sol örgüt üyesi olmakla suçlanıp işkence gördüğünü iddia ederek, "Benim gibi yüzlerce sol görüşlü, demokrat subay 12 Eylül'ün işkence tezgahından geçti. Haksız yere ordudan atıldı. 12 Eylül binlerce askeri de mağdur etti. Kaderin cilvesi sicilen emeklilik (ordudan atılma) belgemde de Evren'in imzası var" dedi.

FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYIN...

Hamburg'da siyasi mülteci olarak yaşayan, Kenan Evren imzalı berat sahibi Kıbrıs gazisi astsubay Hüseyin Deniz (65), 12 Eylül davasına müdahil olmak istediğini söyledi.

Ağustos 1974'de Kıbrıs Barış Harekatı'na katılan ilk birlikte yer alan Gaziantep 5. Zırhlı Tugay astsubayı Hüseyin Deniz, o zaman Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanlığı görevinde olan Kenan Evren imzalı berat ile gazi olarak döndüğü belirten "12 Eylülde yüzlerce sol görüşlü subay da asılsız suçlamalarla işkence gördü, mağdur oldu" dedi.

12 EYLÜL BENİ VATANIMDAN ETTİ

37 yıldır Türkiye'ye gidemeyen Deniz, Almanya'da kendisiyle benzer durumda dört rütbeli daha tanıdığını ve şimdi onlarla irtibata geçip davaya beraberce müdahil olmak için uğraşacağını söyleyerek, "18 yıl canımı ortaya koyarak, savaşa katılarak hizmet verdiğim ordudan atılmak beni rencide etti. Suçlu olsam gam yemem, ama mahkemede askeri savcı bile beratımı talep ederken mahkemenin beni suçlu bulmasını aradan 30 yılı aşkın süre geçmesine rağmen hazmedemedim. Gördüğüm işkence ve daha sonra Almanya'ya kaçışımda vatanımdan olmam, anne ve babamın cenazesine dahi gidememem de cabası" dedi.

KAHRAMANMARAŞ RAPORUM GÖZE BATTI

1978 Kahramanmaraş olaylarında görev aldığını söyleyen Deniz, "Kahramanmaraş katliamında delil toplamak ve basınla ilgilenen kişi olarak görevlendirdim. Bu arada bir takım polis, üst düzey siyasi yönetici ve özel güçlerin bu hareketi yönlendirdiği ve Ökkeş Kenger'in de bunların başında olduğunu istihbarat bilgisi olarak raporda sundum. Bunları rapor halinde üstlerime bildirdim. 12 Eylül sonrası hedef alınmam sol görüşlü olmam ve Kahramanmaraş olaylarıyla alakalı hazırladığım raporla ilgili olduğunu düşünüyorum. Rapor göze battı" dedi.

İŞKENCE GÖRDÜM

12 Eylül darbesinden hemen sonra gözaltına alındım ama bir hafta sonra tekrar serbest bırakıldım. 1981 Ocak ayının ortasında amirlerine karşı gelmek ve yasadışı örgütü üye olmak iddiasıyla tutuklandığın söyleyen Deniz, "Gaziantep Özel C Tipi Cezaevi'ne konuldum. Askeri mahkemede savcı dahi suçsuz olduğumu belirterek tahliyemi talep etmesine rağmen yasadışı sol örgüt mensubu olmaktan, 4,5 yıl hapis cezasına çarptırıldım. 13 ay yattıktan sonra Konya'ya sürgün şartıyla tahliye edildiğimde kaçak yollarla Almanya'ya kaçtım. Cezaevinde diğer tutuklular gibi işkence gördüm. Vücudumda halen bunların izleri var. 15 gün Celal Doğan ile aynı hücrede kaldım. Cezaevinde bir tek işkence görmeyen o vardı. O da milletvekili olduğu için. Hayatta kalmamı cezaevinde görevli, beni tanıyan ve uyaran askerlere borçluyum. İnanılmaz tuzaklar kuruldu. Hücre kapısını açık bıraktılar kaçmam için. Ama nöbetçi asker beni uyardı, 'Komutanım bu bir tuzak. Hücreden dışarı adımı atarsan seni vurup, 'firar ederken vuruldu diyecekler' diye uyardı. Yine tanıdığım askerler sayesinde dönemin 8. Kolordu Komutanı Adnan Ersöz'e cezaevinde ağır işkence yapıldığına dair adımla ihbar mektubu gönderdim. Ersöz benimle cezaevine görüşmeye geldiği gün beni başka cezaevine nakledilmiş gibi gösterdiler. Kendisiyle görüşemedim. Türkiye'ye bir daha hiç gidemedim. Anneme, babamı kaybettim. Cenazelerine gidemedim. Madem dava açıldı. Tüm bunların da hesabı sorulmalı. Ülke için Kıbrıs'ta hayatını ortaya koymuş, berat takdiri ile dönmüş biri olarak gördüğüm muameleyi içime sindiremiyorum" dedi.

Sol görüşlü olduğunu hiç bir zaman gizlemediğini söyleyen Deniz, "Evet sol görüşlüyüm, ama hiç bir zaman silahlı bir örgüt içinde yer almadım. Tutuklanan ve benim sol görüşlü olduğumu bildikleri için beni suçlayarak kendilerini kurtarmak isteyenlerin yanlış ifadeleriyle tutuklandım.

Evimi aradılar. Evde Nazım Hikmet fotoğrafları ve kitapları bulunması onlara yetti. 12 Eylül aynı zamanda ordu içindeki demokrat, sol görüşlü ordu mensuplarını tasfiye harekâtıydı. Benim gibi yüzlerce kendini vatanına adamış ordu mensubu işkence tezgâhından geçirildi, ordudan atıldı.

Almanya'ya 12 Eylül sonrası büyük bir iltica akını yaşandı Türkiye'den. Ama aralarında asker olup ta iltica talebinde bulunan kişi yok denecek kadar azdı. Alman mülteci makamları ifademi alırken ağızları açık kalmıştı. İltica talebim rekor gibi kısa bir sürede kabul edildi. Orduda yaşadıklarıma ve Almanya'da mülteci olmamam rağmen asla Türkiye aleyhine bir söz söylemedim. Teklifi 'Her ne kadar eleştirsem bile orası benim vatanım. Ben Türkiye'yi daha demokratikleşmesi için eleştiririm, ama yabancı güçlerin oyunlarına maşası olmam' diyerek geri çevirdim" dedi.

SIR GİBİ SAKLANAN KIBRIS FOTOĞRAFLARI

Kıbrıs Barış Harekatı'nda Magosa'nın ele geçirilmesinde ve mücahitlerin eğitimde görev yapan Deniz, kendi arşivinden şimdiye kadar hiç bir yerde yayınlanmamış fotoğrafları da gösterdi. Aynı zamanda birliğinin fotoğrafçısı olan Deniz, "Çıkarmadan, çatışmalardan, eğitimden ve Rumlar tarafından öldürülmen Türklerin gömüldüğü toplu mezarların bulunmasına kadar Kıbrıs'ta yüzlerce fotoğraf çektim. Bunların bir çoğu ben tutuklandıktan sonra kayboldu. Hiç bir yerde yayınlanmış sadece bir kaç resim elimde kaldı" dedi.

Hüseyin Deniz tüm yaşamını konu alan bir kitap yazmaya başladığını ve bu kitapta bildiği her şeyi tüm çıplaklığıyla anlatacağını söyledi.