BIST 9.717
DOLAR 32,51
EURO 34,90
ALTIN 2.440,79

Kapanmayan Tek Yara!

Siyaset insan ruhunun şifası değildir. Kurallarına göre icra edebilen için yönetim şeklidir.

Ülke insanı olarak bütün dikkatlerimizi topladığımız mecra artık siyasi mecra halini almış durumda.

İnsan olarak özelliklerimizi unutmamak ve kaybetmemek adına biraz gündem ve siyasetin dışına çıkılması gerektiğini düşünüyorum.

Siyaset insan ruhunun şifası değildir.

Kurallarına göre icra edebilen için yönetim şeklidir.

İnsanoğluna lütfedilmiş o kadar çok nimet var ki madde madde yazmaya kalksak sahifeler yetersiz kalacaktır.

Rabbimizin en büyük nimetlerinden biri; doğruyu yanlıştan ayırt etme bilincini vermesi ve iç muhasebe uzmanını, içimize yerleştirmesidir.

İyi ile kötünün, zalim ile mazlumun, sancı ile duyarsızlığın farkına varılmasında ki duygu, vicdandır.

Vicdan içimizin kontrolörü, ya da asayiş görevlisidir.

Kendimizi çoğu zaman hizaya çekebildiğimiz anlar vicdanımızın sesinden yükselen ikazların neticesinde olur.

Bu ses bizim üzerimizde etki bırakmıyorsa lütfedilen bu nimetten yoksunuz demektir.

Yapmış olduğumuz bir hata, iç dünyamızı acıtmakta. Bu durumun neticesinde kendimizi aklama, temize çıkarma ihtiyacı hissetmekteyiz. 

İşte vicdan, arınma ve temize çıkmaya olanak verir.

Vicdan bizi rahatsız ediyorsa sevinelim.

Hala bir içimiz olduğuna sevinelim.

Zira ilerleyen yaşlarla birlikte içimizdeki bir yerler kurumakta ve ölmekte.

Merhamet duygumuz zayıflar ve egomuzun bahaneleri ile kendimizi temize çıkarmanın yollarını ararız.

Bir dinleyelim kendimizi…

Yapılan bir haksızlığa nasıl tepki veriyoruz?

Zulüm işlediğimizde ve bunu fark ettiğimizde neler yapıyoruz?

İçimizden bir ses bizi rahatsız ediyor mu?

Ne kadar güçlü o ses?

Sonrasında sesi kısılıyor mu?

Kendi tecrübelerimle vakidir ki meşruluğu noktasında endişelerimin olduğu herhangi bir eylem içerisinde bulunduğumda, şüpheli bir iş başıma geldiğinde, bir ses durmadan içimi tırtıklar durur.

O ses niyetlenmiş olduğum eyleme galebe çalarsa, yanlış ya da şüpheli şeyden vazgeçmiş olurum. 

Bu sesi bastırmam mümkün de olabilir.

İşte susturulmaya çalışılan ses, vicdanın sesidir. Ve her susturulduğunda emin olun sesi kısılacaktır.

Elim olaylar karşısında hislerimizde değişiklik olmuyorsa, mazlum, gözümüzün içine bakmasına rağmen içimizde bir dalgalanma söz konusu değilse, kendi elimizle kendimizin katili olma yolunda emin adımlarla ilerliyoruz demektir.!

Yapmış olduğumuz hatayı en başından içimize kabullendirdiysek, içimizde bizi rahatsız edecek bir vicdanın sesi de olmayacak demektir. 

Ya da içimizdeki yoğun gazı; karşılaştıklarımız neticesinde öfkelenerek, bir cümlelik twitle, bir karşıt videoyla, birkaç cümlecik çığlıkla dışarı salarak, rahatlama yoluna mı gidiyoruz?

Bu bile bazen yeterlidir diyeceğim lâkin bu durum yukarıdan aşağıya doğru, tepkiselliğimizde meydana gelen bir azalma şeklinde vuku buluyorsa, tehlike sinyalleri çalmaktadır.

Sosyal medyada her gün karşılaştığımız; zulüm paylaşımlarının altına, sesini duyurmaya çalışan vicdanımızı rahatlatmak için birkaç yorum yazıp sayfayı kapatıyorsak, kendimize dur demeliyiz.

İçimizde çok önemli bir taş yerinden oynamış, bunu fark et.!

Vicdanı olmayan bir insanın kulluğu nasıl kâmil olabilir, nasıl daha hayırlı bir evlat, kul, vatandaş, akraba, eş, dost olabilir ki…

Karşısında durduğumuz her bir zulüm, hata ve yanlış, bizi bileylemeli ki alışmayalım.

Bir nefeslik hayat o kadar da pahalı değil emin olun ve her birimiz günü geldiğinde çok ucuz öleceğiz.!

Vicdan en küçük hata karşısında bile bize çok şey söyler.

Güçlenmesi için de her gün şahit olduklarımızı ilk kez görüyormuş heyecanı ile alışmamaya zorlayalım kendimizi.

Sesi kısılmış bir vicdanın ölmesi işten bile değil.

Bir düşünürün dediği gibi “kapanmayan tek yara vicdan yarasıdır”