BIST 8.976
DOLAR 32,33
EURO 35,03
ALTIN 2.284,14
HABER /  MEDYA

Kamu düzeni PKK'nın elinde!

Habertürk gazetesi yazarı Ruşen Çakır, Etyen Mahçupyan'ın "Bölgede kamu düzeni şu anda devletin değil PKK’nın elinde" sözlerini köşesine taşıdı.

Abone ol

İNTERNETHABER.COM

Habertürk gazetesi yazarı Ruşen Çakır, bugünkü yazısında 40'tan fazla kişinin hayatını kaybettiği Kobani eylemleri ve 1 Kasım'daki eylemleri karşılaştırdı.

Başbakan Davutoğlu’nun başdanışmanı Etyen Mahçupyan’ın “Bölgede kamu düzeni şu anda devletin değil PKK’nın elinde. Başbakan bu yüzden kamu düzenine vurgu yapıyor” sözlerinin isabetli olduğunu belirten Ruşen Çakır, "Gerçekten de Kürt siyasi hareketinin (PKK), bütün yönleriyle mutlak şekilde kontrol edemiyor olsa da, sokağa büyük ölçüde mukayyet olabilme güç ve mekanizmalarına sahip olduğu anlaşılıyor" diye yazdı.

Ruşen Çakır'ın '6-7 Ekim ile 1 Kasım’ı karşılaştırınca...' başlıklı bugünkü yazısı şöyle:

KAMU DÜZENİ PKK'NIN ELİNDE

KOBANİ’nin (IŞ)İD’in eline geçme ihtimalinin yükseldiği bir dönemde, 6 ve 7 Ekim 2014 tarihlerinde, hükümetin Kobani direnişçilerine doğrudan veya dolaylı yardıma yanaşmamasını protesto için düzenlenen gösterilerde yaşanan olaylar sonucu 40’ı aşkın kişi hayatını kaybetti. Önceki gün, yani 1 Kasım’da dünya çapında ilan edilen Kobani ile Dayanışma Günü kapsamında yine ülke çapında gösteriler düzenlendi ve ciddi anlamda olay yaşanmadı. Bu iki anı karşılaştırdığımda en çok şu hususlar dikkatimi çekiyor:

Kamu düzeni ve PKK: Gerek 6-7 Ekim, gerekse 1 Kasım’da yaşananlar, Başbakan Davutoğlu’nun başdanışmanı Etyen Mahçupyan’ın “Bölgede kamu düzeni şu anda devletin değil PKK’nın elinde. Başbakan bu yüzden kamu düzenine vurgu yapıyor” sözlerinin isabetli olduğunu gösteriyor. Gerçekten de Kürt siyasi hareketinin (PKK), bütün yönleriyle mutlak şekilde kontrol edemiyor olsa da, sokağa büyük ölçüde mukayyet olabilme güç ve mekanizmalarına sahip olduğu anlaşılıyor. Ancak 6-7 Ekim’in olaylı, 1 Kasım’ınsa olaysız geçmesinin tek öznesi olarak Kürt siyasi hareketini (KSH) göstermek doğru olmaz. Devlet her iki anda farklı davranmış olsa, pekâlâ 6-7 Ekim olaysız, 1 Kasım da olaylı geçebilirdi.

HÜKÜMET VE KÜRT SİYASİ HAREKETİ GÜÇ YARIŞINA GİRDİ

Güç gösterisi yerine diyalog: 6-7 Ekim olayları, devlet ile KSH’nin Kobani nedeniyle aralarının açıldığı kritik bir dönemde, tarafların birbirlerine güçlerini gösterme inadının sonucunda yaşandı. Fakat bir aşamadan sonra bu güç gösterisinin kimsenin hayrına olmayacağı anlaşılınca karşılıklı olarak ayaklar gazdan frene gitti ve ortalık yatıştı. Yani 1 Kasım, 6-7 Ekim’den tarafların ders çıkarması sayesinde sakin geçti.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ HEDEFE KONDU

HDP’ye duyulan ihtiyaç: Siyasi iktidar, öngörmediği ve kendisini hayli rahatsız eden 6-7 Ekim olaylarını olabildiğince az zararla atlatabilmek için HDP ve Selahattin Demirtaş’ı hedef tahtasına koydu. Öyle ki 6-7 Ekim’in HDP ile Kandil’in, Abdullah Öcalan’a yönelik komplosu olduğu spekülasyonu yaygınlaştırıldı. Fakat Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan bunu net bir şekilde tekzip etti. 1 Kasım ise, genel olarak KSH’yi parçalamaya, özel olarak HDP’yi etkisizleştirmeye kalkışmanın yanlış ve tabii ki imkânsız olduğunu gösterdi.

PKK Hizbullah hatasından (şimdilik) döndü: 6-7 Ekim’in dikkat çekici yönlerinden biri, 1990 başlarındaki PKK-Hizbullah çatışmasının yeniden başlayabileceğini düşündüren olaylardı. Öyle ki Hizbullah yanlıları 1 Kasım’da kendilerine yönelik yeni saldırılar olabileceği gerekçesiyle teyakkuza geçtiler. Sonuçta bir şey olmadı ancak PKK-Hizbullah çatışması ihtimali sıfırlanmış değil. Zira PKK/KCK Hizbullah için tatminkâr olacak bir açıklama yapacağa benzemiyor. Ayrıca bu çatışmayı arzulayan üçüncü şahıslar/ odaklar durmadan tarafları kışkırtıyorlar. Örneğin Hizbullah yanlılarının, son günlerde “dışardan” sevenlerinin birdenbire artmış olmasından şaşırmış olduklarını gözlüyoruz.

1 KASIM UMUT VERİCİ

Bu medyayla çözüm süreci zor yürür: Medyanın 6-7 Ekim olaylarını nasıl ele aldığı malum. Hükümete destek olmak isteyen de, hükümete vurmak isteyen de olayları alabildiğine büyüttü ve açıktan veya örtülü bir şekilde çözüm sürecinin geleceğini sorguladı. Aynı medyanın 1 Kasım’ı “korkulan olmadı” şeklinde özetlenebilecek bir açıdan görmüş olması hiç şaşırtıcı değil, ama üzücü ve kaygı verici. Kuşkusuz 6-7 Ekim’de yaşananlar sürecin geleceği için umutsuzluğa kapılmamıza yol açıyordu. Fakat 1 Kasım’ın da tersi bir şekilde, süreç için umut verici olduğu ortada değil mi?