BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70
HABER /  GÜNCEL

'Kaçmalarına devlet yardım etti!'

Siyasi cinayetlere karışmış 5 ismin bir ortak noktası da bir şekilde yurtdışına kaçmaları ya da kaçırılmalarıydı. "Çünkü devlet onlara 'söz' vermişti"

Abone ol

Ağca'nın tahliyesinin ardından daha önce siyasi cinayetlere karışmış 5 ismin yollarının kesiştiğini öne süren Milliyet Yazarı Can Dündar, yazı dizisinin son gününde diyor ve nasıl yurtdışına kaçırıldıklarını anlatıyor.

Yazı: Can Dündar
Kaynak:
 

Teröre bulaşanların evlerinin basıldığı günlerde Abdullah Çatlı yurtdışına çıktı. Ya da eşinin tabiriyle, "kollanmak amacıyla yurtdışına çıkarıldı". Meral Çatlı, o günleri şöyle anlatmıştı: Pasaport almak kolay değildi. Demek ki eşime yardımcı olundu

                            5 kanlı anahtar / 3

Ağca, İpekçi suikastından 4 ay sonra yakalandı. İlk sorgusu Emniyet'te yapıldı. Sorgunun sürdüğü günlerde Milli İstihbarat Teşkilatı'ndan Metin G. adlı bir görevli düzenli olarak İpekçi ailesine bilgi aktarıyordu.
Metin G, Abdi İpekçi'nin eşi Sibel İpekçi'ye Ağca'nın sorgulamasında çekilen filmi de izletiyor, bu arada da bilgi almaya çalışıyordu.
Metin G. adını bir kenara yazalım ve bizim 5'linin öyküsüne devam edelim.

Çete dışarı göçüyor

12 Eylül'de kalmıştık.
Türkiye'nin her yerinde teröre bulaşanların evlerinin basıldığı o günlerde Abdullah Çatlı yurtdışına çıktı.
Ya da eşinin tabiriyle "kollanmak amacıyla yurtdışına çıkarıldı".
Meral Çatlı TBMM Susurluk Komisyonu'nda o günleri şöyle anlatıyor:
"80 ihtilali olduğunda sıkı denetim vardı. Pasaport almak, düzenlemek kolay değildi. Demek ki eşime yardımcı olundu."
Bu yardımla, 12 Eylül'den 3 hafta sonra Çatlı ve eşine pasaportları verildi, havaalanından Fransa'ya yollandılar.
Amaç hasıl olmuş, Türkiye'de yaratılan kaos ortamı sonucunda despotik bir rejim kurulmuştu.
Şimdi "dışarıdaki işler" kovalanacaktı.

Yine Metin G.

Mehmet Ali Ağca, Mehmet Şener, Abdullah Çatlı, Oral Çelik, 24 Ekim 1980'de İsviçre'de buluştu.
Enis Berberoğlu, bu buluşmadan sonra "Papa suikastını Sovyetler'e yıkmaya çalışan Batılı gizli servislerle tanışma" döneminin başladığını yazıyor.
Bu arada Türk istihbaratı da onları taşeron olarak kullanmak amacıyla peşlerindeydi.
ASALA Türk diplomatlarına karşı saldırılarını yoğunlaştırınca MİT buna karşı mücadele için özel bir birim oluşturmuştu.
Şimdi dikkat:
Tuncay Özkan'a göre bu birimin yurtdışı organizasyonunu gerçekleştiren ve eski katilleri devlet görevlisi olarak işe alan MİT mensubu, Ağca'nın sorgusundaki isimdi:
Metin G.

Kırcı koşulu

Mesut Yılmaz'ın talimatıyla Susurluk skandalını araştıran Kutlu Savaş'ın raporunda MİT yetkililerine atfen verilen bilgiye göre devlet, Çatlı ile 22 Ekim 1983 tarihinde Fransa'da temasa geçmişti.
Raporun "devlet sırrı" olduğu gerekçesiyle yayımlanmayan 77, 78, 79. sayfalarında "Çatlı'ya ilk görüşmede görev anlatılarak karşılıksız kabul edip etmeyeceği sorulmuş, kabul etmesi üzerine göreve sevk edilmiştir" deniliyordu.
O pazarlıkta paradan çok, siyasi koşullar üzerinde duruldu.
Ayrıntıları Susurluk Komisyonu'na ifade veren Meral Çatlı'dan alıyoruz:
"Eşimin de Türkiye'den bir isteği oldu. Haluk Kırcı o zaman cezaevindeydi. Cezaevinden bırakılmasını istedi. İdamı vardı Haluk Bey'in... İdamını durdurdular. Bir de Türkeş hakkında bir istekte bulundu, detayını bilmiyorum."

'Bizimkileri salıverin'

Şimdi Haluk Kırcı'nın masum 7 genci katlettiği için 7 kez idama mahkûm olmuşken, nasıl olup da 1 yıl yattıktan sonra "yanlışlıkla" serbest bırakıldığını anlıyor musunuz?
Ya da nasıl tam arandığı dönemde devletin valisini nikâh şahidi yaptığını?..
Veya kazara yakalanınca Emniyet'ten elini kolunu sallayarak "kaçtığını"?..
Oral Çelik'in Susurluk Komisyonu'na verdiği ifadeye göre Çatlı, kendisiyle pazarlık yapanlara 12 kişilik bir liste vermiş ve bunların serbest bırakılmasını talep etmişti.
Tuncay Özkan ise Çatlı'nın 3 koşulunu sayıyor:
1) Türkeş'in tutukluluğunun kaldırılması,
2) Aralarında Balgat katliamı sanıklarının da bulunduğu bir grup ülkücü teröristin salıverilmesi...
3) Türkiye'de işledikleri suçlara bakılmaksızın kendilerine yurda dönebilme ve serbest dolaşma hakkı tanınması...

Ne yaptılar?
Çatlı ve ekibi 1984 yılında Fransa'da Taşnak Partisi binaları ile Marsilya'daki Ermeni anıtını bombaladı.
Başka?
Oral Çelik, Gökçen Çatlı'nın babası için yazdığı kitapta bir ayrıntı daha veriyor:
Türkiye'nin İsviçre'den sipariş ettiği ve parasını ödediği makineli tüfeklere İsviçre hükümeti ambargo koymuş. Bunun üzerine Çatlılardan "konuyla ilgilenmeleri rica edilmiş". Şöyle diyor Çelik:
"Silahların yapıldığı fabrikaya gittik. Böylece silah sürümlerinde aksilik çıkacak, sıkıntıya düşeceklerdi. Nitekim öyle de oldu ve haksız yere konmuş olan ambargo kaldırıldı".

Ne aldılar?
Karşılığında devlet sözünü tuttu mu?
Evet!
Alpaslan Türkeş 1985'te tahliye edildi.
Balgat katliamından idama mahkûm olan İsa Armağan, kararın onanmasından sonra Mamak Askeri Cezaevi'nden kaçırılmıştı. 1992'de Almanya'da yakalandı. 1995'te Türkiye'ye iade edildi. 2002'de aftan yararlanarak salıverildi.
3. koşula gelince...
Anlaşma uyarınca Çatlı ve ortaklarına dilediklerince yurda girip çıkma olanağı sağlandı. Anne ve babasını görmek isteyen Çatlı gizlice Türkiye'ye sokuldu, havaalanında MİT görevlilerince karşılandı.
Abdullah Çatlı'nın eşi Meral Çatlı, TBMM Susurluk Komisyonu'na verdiği ifadede yurtdışında oldukları süre içerisinde eşinin "Mete Bey" kod adlı bir istihbaratçıyla sürekli temasta olduğunu, Türkiye'ye geldiklerinde de onun tarafından karşılandıklarını açıkladı.
Oral Çelik de Komisyon ifadesinde "Mete Bey"den "kahraman" diye söz etti.

Kim bu "Mete Bey"?
Başa dönelim şimdi...
"Mete Bey" meselesi basına yansıyınca Abdi İpekçi'nin eşi Sibel İpekçi, bu kişiyle daha önce karşılaştıklarını hatırladı.
Evet, Çelik ve Çatlı'nın temasta olduğu "Mete Bey", 18 yıl önce Ağca'nın sorgusundaki Metin G. idi.
Dün sorguladığı çetenin patronu olmuştu.
Kilit 5'liyi her dara düştüklerinde kurtaran "tesadüf"lerin sırrı buydu.
Bu hafta "yanlışlıkla" salıverilen Ağca'nın MİT müsteşarına yolladığı son mektupta hâlâ devlete iş teklif etmesi boşuna mı?

NASIL KURTULDULAR

MEHMET ALİ AĞCA
İpekçi suikastından idamla yargılanırken 1979 yılında ülkenin en iyi korunan askeri cezaevinden kaçırıldı. Bu kaçırmada devlet görevlilerinden yardım gördüğü ortaya çıktı. Papa'ya suikasttan 19 yıl İtalyan hapishanelerinde yattıktan sonra Türkiye'ye getirildi. 5.5 yıl yattıktan sonra 10 yıl daha yatması beklenirken salıverildi.

ABDULLAH ÇATLI
Bedrettin Cömert suikastıyla ilgili olarak aranırken Ağustos 1978'de Sakarya'da yakalandı, 48 saat sonra serbest bırakıldı.
Şubat 1982'de bu kez MHP davasından aranırken Zürih'te, Mehmet Şener'le birlikte sahte pasaportla yakalandı, yine 48 saat sonra salıverildi. 1990'da İsviçre'deki cezaevinden firar etti. Türkiye'de serbestçe dolaştı. Susurluk'ta bir polis şefi ve DYP milletvekili ile aynı arabada yolculuk yaparken kaza sonucu öldü. Üzerinden dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar'ın imzasını taşıyan silah taşıma belgesi ve yeşil pasaport çıktı.

MEHMET ŞENER
Şubat 1982'de Çatlı'yla birlikte Zürih'te yakalandı. Uğur Mumcu, "Şener iade edilirse İpekçi cinayeti aydınlatılır, yitirilen her saniye önemli" diye yazdı ama değil saniyeler, aylar geçti, Şener yargılandı ve "delil yetersizliğinden" serbest bırakıldı. İpekçi cinayetini azmettirmekten 20 yıl arandıktan sonra 1999'da gıyabi tutukluluğu zamanaşımı gerekçesiyle kaldırıldı. Yargılanmaktan kurtulmuş oldu.

ORAL ÇELİK
1985'te İsviçre'de Çatlı ve Şener'le birlikte yakalandı. 10 gün sonra serbest bırakıldı. 1986'da bu kez Fransa'da uyuşturucudan yakalandı. Uyuşturucu ticaretinden bir süre Fransa'da sonra İtalya'da hapis yattı. En son İsviçre'de yargılandı. Meral Çatlı'ya göre "Abdullah Çatlı'nın ikna etmesi üzerine" 1996'da, yargılanacağını bile bile Türkiye'ye dönmek istedi. Döndükten sonra Malatya'da süren cinayet davasında "Dosyada bir evrakın kaybolması üzerine" tahliyesine karar verildi. İpekçi davasında kendisini teşhis eden tanık, tehdit edilmesi ve koruma talebinin İçişleri Bakanlığı'nca karşılanmaması nedeniyle ifadesini değiştirdi. Çelik, 3 ay yattıktan sonra yüzünde gülücükler ve milliyetçi sloganlarla tahliye edildi. Malatyaspor Başkanı ve işadamı oldu.

YALÇIN ÖZBEY
Ağca'nın "İpekçi'yi öldüren isim" diye tanıttığı Özbey, Almanya'ya kaçtı. 1993'te uyuşturucudan yakalandı ve yattı. Tutuklu iken kendisine koruma ve yeni kimlik verilirse önemli bilgiler açıklayacağını söyledi. Bunun üzerine bir İçişleri Bakanlığı görevlisi 1995'te kendisiyle hapiste görüştü. Bu görüşmeye ait teyp bantları daha sonra Oral Çelik'in yargılandığı İpekçi davasında mahkemece istendi; bantların imha edildiği söylendi. Özbey, bir süre sonra Brüksel'de bir tren istasyonunda yeniden yakalandı. Ama Türkiye'nin iade talebi gecikince Belçika, İnterpol'ün aradığı Özbey'i 24 saat içinde serbest bıraktı. Halen Brüksel'de ticaretle uğraştığı sanılıyor.

Okuma listesi
"Susurluk Raporu", Kutlu Savaş
"Susurluk", Enis Berberoğlu, İletişim, 1997
"Papa, Mafya, Ağca", Uğur Mumcu, Cem, 1984
Kod adı Susurluk, Fikri Sağlar, Emin Özgönül, Boyut, 1998

BİTTİ