BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70
HABER /  GÜNCEL

İşte kapısını aşındırdığımız Avrupa

On yıl içinde girmeyi umduğumuz AB'de gençlik tam bir bataklığın içinde yaşıyor. Genç ve dinamik olarak gideceğimiz AB'de umduğumuz bulmak zor...

Abone ol

AB genelinde her üç evlilikten biri boşanmayla sonuçlanırken, nikâh sayısı sürekli düşüyor. AB’de evliliklerin 1960’lı yıllarda yüzde 14’ü boşanmayla sonuçlanırken, 1990’lı yıllarda bu oran yüzde 35’i buldu. En fazla boşanma görülen ülkelerin Belçika (yüzde 50’den fazla), İsveç (yüzde 50), Finlandiya (yüzde 49), İngiltere (yüzde 45) ve Danimarka (yüzde 41) olduğu belirtiliyor. Belçika Ulusal İstatistik Enstitüsü (INS) verilerine göre, ülkede geçen yıl 40 bin 400 çift evlendi, 30 bin 600 çift boşandı. İstatistikler, son beş yılda ise evlilik oranının yüzde 20 azaldığı, boşanmaların yüzde 30 arttığını gösteriyor. Hüsranla sonuçlanan evlilik oranının yüzde 60’a ulaştığı ortaya çıktı. İSTANBUL- En iyimser hesaplar Türkiye’nin 10 yıl sonra Avrupa Birliği’ne gireceği yönünde... Ancak bu 10 yıllık süre içinde ne Avrupa bildiğimiz Avrupa olacak ne de Türkiye yerinde sayacak. Genç, dinamik, birçok sorunlarını aşmış bir Türkiye, karşısında yaşlı ve sapıtmış bir AB bulacak. Yapılan tüm araştırmalar ve bunun sonucu ortaya çıkan istatistikler, Avrupa medeniyetinin çürüdüğünü bütün çıplaklığı ile gözler önüne seriyor. Ölçüyü kaçıran Batı’nın insanı, aileyi reddediyor, mutluluğu haplarda, teselliyi alkol ve uyuşturucuda, sevgiyi hayvanlarda arıyor. Dünyanın bu örnek kıtası topyekun cinnet halinde felakete sürükleniyor. Avrupa hastaneleri; alkol bağımlısı gençler ve alkolün neden olduğu hastalıktan dolayı bünyesi iflas eden her yaştaki insanlarla dolu. Mahkemeler de yine en yoğun mesaisini, alkol nedeniyle işlenen şuçlara ayırıyor. Ekonomik, siyasi ve kültürel gelişmişliğe rağmen AB ülkelerindeki suç oranı Türkiye’yi solluyor. Araştırmalar, nüfusuna göre Avrupa’nın en az cinayet işlenen ülkesinin Türkiye olduğunu gösteriyor. Su gibi alkol tüketiyorlar Datamonitor Enstitüsü’nün yaptığı araştırmaya göre İngiliz kızlarının Avrupa’nın en çok içki içen gençleri olduğu bildirildi. Neredeyse her İngiliz genci günlük bir litre içki tüketiyor. İngiltere’deki 18-24 yaş arasındaki kızların yıllık içki tüketimi 203 litreye denk geliyor. Kadınların üçte ikisi sürekli alkol alıyor. Alman kızları yılda kişi başına 189 litre, Hollandalı kızlar ise 107 litre içki tüketiyor. Erkeklerin alkol bağımlılığı ise kadınların çok çok ötesinde. Alkol bağımlılığı, uyuşturucu ve AIDS’in geçmiş yıllara oranla her geçen sene katlanarak büyümesi asıl büyük tehlikeyi oluşturuyor. İngiltere’de yapılan araştırmaya göre, 2001’de bir gece önce olanları bile hatırlayamayacak kadar çok içtiğini söyleyen kadınların oranı yüzde 42 iken, bu oran 2003’te yüzde 60’lara tırmandığı bildiriliyor. Ülkedeki akıl hastalarının yüzde 95’ini de alkol bağımlısı kişiler oluşturuyor. Mutluluk haplarda İngiltere’de ruh sağlığı hekimleri, İngiliz toplumunun artık mutluluğu ilaçlarla koruyan bir toplum haline geldiğine dikkat çektiler. Uzmanlar, 1993’te 10.8 milyon kutu depresyon ilacı reçetesi yazarken, 2002’de bu sayının 26.6 milyon kutuya çıktığı bildirildi. Doktorlar bu ilaçların özellikle gençlerde intihar eğilimini artırdığını söylediler. Fransa’da ise durum İngiltere’dekinden farklı değil. Bu ülkede hastahanelere müracaat eden kadın hastaların yüzde 20’sinin ve erkek hastaların yüzde 60’ının alkol bağımlısı olduğu belirlendi. Fransa Sağlık Bakanlığı’nın alkol tüketiminin felakete yol açacak derecede ürkütücü olduğunu açıkladı. Çocuklar evlilik dışı Bebeklerle çocuklarda görülen hastalıkların da yine yüzde 50’sinin, nedeninin anne-babanın alkol kullanması olduğu belirlendi. Fransa adliyesinin giderlerinin yüzde 60’ının nedenini alkol oluşturuyor. Fransa bütçesinin her yıl hastahane, tımarhane gibi mekanlarda alkolün neden olduğu problemler nedeniyle ödemek zorunda kaldığı meblağ 325 milyar frankı buluyor. Devletin küçük bir yansıması sayılan aile müessesesinin yok olması Avrupa’nın geleceğini karartan en önemli etkenler arasında sayılıyor. AB’de çocukların yüzde 28’i evlilik dışı dünyaya geliyor. AB ülkelerinde 1970’te çocukların yüzde 6’sı evlilik dışı iken hızlı ahlaki çöküş nedeniyle bu oran 2002’de yüzde 30’a çıktı. AB istatistik kurumu Eurostat’a göre, gençler arasında evlenme oranı giderek düşüyor. Kuzey Avrupa’da evlenmeden birlikte yaşayan çiftlerin oranı yüzde 53 ile 70’e kadar yükseliyor. İsveç’te çocukların yüzde 56’sı, Danimarka, Fransa, Finlandiya ve İngiltere’de yüzde 40’ı ve Belçika’da yüzde 20’si evlilik dışı dünyaya geliyor. İngiltere’de bir kadın bir yılda ortalama 6 erkekle birlikte oluyor. Çocuk yerine köpek Köpek ve kediye duyulan sevgi ise Batı’da bazı ailelerde cinnet noktasına varmış durumdadır. Sadece Londra’da 700 bin köpek yaşıyor. Almanya’da toplam 6.2 milyon ev kedisi beslenirken, köpeklerin sayısı 5.1 milyonu buluyor. Medeni insan(!) hayvanlarla birlikte yiyor, onlarla aynı yatağı ve evi paylaşıyor. Aileyi yıkan Avrupalı, çocuk sevgisini kedi köpeğe yansıtarak gidermeye çalışıyor. Kedi ve köpeklerin barınak, yiyecek ve temizlik ihtiyaçlarının ötesinde, onlara insanüstü bir ihtimam gösteriliyor. Piyasada 475 değişik kedi kitabının bulunması sektörün ne kadar hareketli olduğunu gösteriyor. Almanya’daki kedilere bir yılda 1.2 milyar Euro harcanıyor. Bir Alman’ın 15 yıl boyunca kedisine yaptığı masrafla, bir Türk vatandaşı ev sahibi olabiliyor. Medeni dünyanın çağdaş insanı (!), hayvanlara gösteridiği sevgi ve ilginin yarısını yoksullara ve kendi hemcinslerine göstermiyor. AIDS’liler ordusu AIDS özellikle Doğu Avrupa ülkelerinde artıyor. Raporlar, Bulgaristan, Hırvatistan ve Romanya’da AIDS vakalarındaki artışın rekor düzeye çıktığını belirliyor. 2002’de Balkanlar’daki AIDS’liler ordusuna 250 bin kişinin daha katıldığı ve Avrupa’nın güneydoğusundaki AIDS’li sayısının 1 milyon 200 bine ulaştığı vurgulanıyor. Rusya Federasyonu ve Ukrayna’da ise virüs başdöndürücü bir hızla yayılıyor. İngiltere Tabipler Birliği (British Medical Association)’nin yayın organı İngiliz Tıp Bülteni (British Medical Journal)’de yayınlanan yeni bir araştırma ise Avrupa kıtasındaki AIDS oranının son beş yılda beşte bir oranında arttığını gösterdi. Türkiye’de ilk defa 1985’te teşhis edilen AIDS, 2003 Haziran ayı resmi verilere göre bin 601 kişiye ulaştı. Türkiye’deki AIDS hastası sayısının, 7-8 yıl sonra 10 bine çıkacağı tahmin ediliyor. Her bir Avrupa ülkesinde AIDS’li sayısı yüzbinleri gösterirken, Türkiye’de bu rakam 1500 olarak belirlendi. Ankara AIDS Savaşım Derneği Başkanı Prof. Dr. Dilek Arman’ın ortaya koyduğu rakamlar ise, dünyanın nasıl bir AIDS tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu gözler önüne seriyor. Bugüne kadar AIDS’ten 22 milyon 500 bin kişinin öldüğünü belirten Arman, dünyada dakikada 11 kişinin AIDS’e yakalandığını, 40 milyon kişinin ise HIV virüsü taşıdığını ifade ediyor. Kaynak : Türkiye

dig