BIST 9.771
DOLAR 32,59
EURO 35,01
ALTIN 2.450,63

İnsanın Mantar Gibi Zehirlisi Olur Mu?

İngiliz Başbakan Gladstone bir gün lortlar kamarasında bakanlarını topluyor.

Hep bizlere insan olmamız ya da iyi bir kul olmamız salık verilir.

İyi bir kul (insan) olabilmenin gereksinimleri vardır.

Eğitimin kul olabilmenin de şartları arasında olduğunu anlatan bir örnek ile başlayalım;

“Mantarın zehirli olup olmadığını öğrenebilmek için eğitimi şart. Mantar eğitimi alınmasının sebeplerinden biri zehirli olup olmadığını anlamak içindir.”

İnsanın hem insanı tanıması hem de kendi insanlığını (kulluğunu) tanıması gerekiyor.

Yunus Emre’ye ait olduğu söylenen güzel bir kelam vardır; İlim ilim bilmektir

İlim kendin bilmektir

Sen kendini bilmezsin

Ya nice okumaktır.

İnsan kendini tanımadığı sürece insanları tanıyamıyor.

Bu minvalden hareketle bakıldığında insan mantarın zehirli olup olmadığını anlamak için bile eğitim alması gerekiyorsa kendisini tanıyabilmesi için bir eğitimden geçmesi gerekmiyor mu?

İnsanı anlayabilmenin Allah'ın kulunu anlayabilmenin yolu da eğitimden geçiyor.

Bu eğitimin başlangıç noktası ve özü Kur'an'ı anlamaktan geçiyor.

Kuranı anlayamadan insan olamayız. Kur’an-ı anlayabilmenin en kolay yolu da insanların en şereflisi Hz. Peygamber’in sözleri ile (hadis) desteklenmesidir.

Meşhur İstanbul vaizlerinden merhum Timurtaş hocadan dinlemiştim;

İngiliz Başbakan Gladstone bir gün lortlar kamarasında bakanlarını topluyor.

Müstemleke (sömürge) Bakanı’na diyor ki; İslam coğrafyasının tamamına hâkim olabildik mi?

Sorunun sorulduğu dönem İngiltere’nin Mısır, İskenderiye ve birçok Afrika ülkesinde sömürge yaptığı dönem.

Müstemleke Bakanı; hayır efendim bütün İslam coğrafyasına hâkim olamıyoruz-olamadık!

Neden? Sorusuna verilen cevap; Kur'an'ın anlaşılmaya yönelik izahatının, tefsirinin yapıldığı ülkelerde hakim olamıyoruz. Çünkü onlar Kur’an-ı anladıkça Allah ile münasebetlerini koruyorlar.

Başbakan Stone hemen talimat veriyor, şu dakikadan itibaren bütün işlerinizi bırakın. İşiniz İslam coğrafyasındaki insanların Kur'an'la bağlantılarını koparmak ve yüreklerinden, ellerinden almak olsun.

Günümüze bakıldığında; Kur'an'dan, Hadis’ten o kadar uzaklaşmışız ki sadece metin olarak Arapçasını okuyabilene büyük hürmet gösteriyoruz!

Yani tabiri diğer ile İngiliz-Yahudi medeniyeti elimizden ve gönlümüzden Kur’an’ı almayı başarmış durumda!

Sadece dilimizde bırakmış!

Tefsiri, izahı ve hükmüyle bir işimiz yok!

İslam coğrafyasının son kalesi hükmünde olan Türkiye olarak Kur’an-ı, Peygamberi, hadisleri anlamaz isek dinin özünü, kulluğun şiarını anlayamayız.

Asrısaadeti anlayamaz isek siyaseti kulluğun merkezinde icra edemeyiz.

Bütün bu yazdıklarımı önce kendi nefsime sonrasında okuyanlarıma salık veriyorum!

Okunan ayet gırtlaktan aşağı inmiyor ve okuyanı inşa etmiyorsa neden okunuyor!?

Yüreğimizden sökülüp, sadece dilimizde bırakılan Kur’an ve Peygamber ölçüsü şeklindeki hayat nedeni ile uzun yıllar boyu eğitim, askeri, iktisâdi ve sınaî bakımdan içten ve dıştan kuşatılmış durumdayız.

Kültürel ve eğitim-öğretim plânımızı Kur'an yasalı, Peygamber ölçülü yaşamalıyız.

Kul ve insan olabilmenin referansı anımızdaki ve istikbalimizde ki bütün kötülükleri bertaraf edecektir.

İnsanın mantar gibi zehirlisi olur mu? Bunu size bırakıyorum!

Lakin iyi biliyorum ki ne olduğunu anlamak için eğitim şart!