BIST 10.159
DOLAR 32,16
EURO 35,04
ALTIN 2.474,39
HABER /  GÜNCEL

İmralı'nın güvenliği Yahudi şirkette!

İmralı'nın güvenlik sistemini Yahudi asıllı, İsrail-Türk, Çifte vatandaşlık kimliğine sahip kişilere emanet ediyoruz.

Abone ol

Yeni Şafak'tan Abdülkadir Selvi, bugünkü 'İmralı'nın güvenliğini sağlayan şirket' yazısında birbirinden çarpıcı gerçekleri gün yüzüne çıkardı. Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye getirilişinden İmralı'daki şartlarına kadar değerlendiren Selvi, "Türkiye, "mahkum" Öcalan'dan yeterince yararlanabildi mi, Öcalan mı Türkiye'den yararlandı, Türkiye mi Öcalan'dan" diye sordu.

Öcalan'ın İmralı'dan örgütü yönetmeye devam ettiğini ifade eden Selvi, KCK'nın kuruluş emrinin de teröristbaşından geldiğini hatırlattı.

Çarpıcı bir noktaya dikkatleri çeken Selvi, "Öcalan'ın Bekaa'da ya da Şam'da olması veya Kandil'den örgütünü yönetmesi ile İmralı arasında bir fark mı? Var... Burası daha güvenli. Türkiye Cumhuriyeti Kandil'e operasyon yapabilir ya da Şam üzerinde siyasi baskı kurabilir. Ama İmralı'yı vurması düşünülemez" dedi.

Öcalan, Türkiye'ye getirildiğinde İmralı Cezaevi'nin güvenliğinin sağlanmasının OYAK'a verildiğini belirten Selvi, Öcalan'ı koruyan güvenlik kameraları ve ses kayıt sistemlerini kuranın ise sahiplerinin Yahudi asıllı, İsrail-Türk, Çifte vatandaşlık kimliğine Pronet şirketi olduğunu belirtti.

İşte Abdülkadir Selvi'nin çarpıcı analizi:

(...) Öcalan, Türkiye'ye getirildiğinde İmralı Cezaevi'nin güvenliğinin sağlanması amacıyla bir ihale açılıyor. İhaleyi OYAK kazanıyor. Buraya kadar anormal bir şey yok. Danıştay saldırısında güvenlik kameralarının arızalı olduğu gibi bir sicile sahip olmasına rağmen, OYAK'ın kazanmasında bir sorun yok diyorum. Çünkü asıl kuşku verici ilişki ağır geride.

İhaleyi OYAK alıyor ama , İmralı'nın güvenlik kameraları ve ses kayıt sistemini Pronet firması kuruyor.

Bir anlamda İmralı'nın güvenlik kodları Pronet'in eline geçiyor.

25.02.2011 tarih ve 2011-13664 ihale kayıt numarasıyla yapılan ihaleye göre de sistemin yönetimini halen Pronet sürdürüyor. Güvenlik Sistemi üzerine iddialı bir firma Pronet.

Zaten resmi Web sayfasına girdiğinizde sizi Petrol Ofisi'nden Hürriyet Gazetesi'ne, Merkez Bankası'ndan, büyükelçiliklerden cezaevlerine yüksek profilli bir referans listesi karşılıyor.

Pronet'in internet sitesinde güvenlik sistemleri adına her şeyi bulabilirsiniz ama kurucu ve sahiplerine ilişkin bilgilere pek rastlanmaz. Öcalan'ı koruyan güvenlik kameraları ve ses kayıt sistemlerini kuran Pronet, 1995 yılında Yahudi asıllı Alp Saul, Beri Koronya ve İshak İbrahimzadeh tarafından kuruluyor.

Şirketin ortakları ve yönetim kurulu üyeliklerinin çoğunluğunu yine Yahudi asıllı işadamları oluşturuyor.

Sehmur Tarı, Arif Kerem Onursal, Andries Van Wijlen bu isimlerden birkaçı.

Kuruculardan İshak İbrahimzadeh, Beyoğlu Musevi Hahamhanesi Vakfı Yönetim Kurulu üyesi ve Türk Musevi Cemaati Başkan Vekili.

Pronet'in genel müdürü Metin Kastro ise yine Yahudi asıllı bir işadamı. Kastro, aynı zamanda, "Balat Or-Ahayim Musevi Hastanesi Vakfı"nın yönetim kurulu üyesi.

İşadamı oldukları kadar da Yahudi kuruluşlarında aktif isimler. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan bir Yahudi işadamının Pronet isimli bir şirketinin olmasında yadırganacak ne var diyebilirsiniz.

Bu şirketle OYAK arasındaki ilişkiyi de normal ticari bir faaliyet olarak değerlendirebilirsiniz.

Ben ülkemde Yahudi asıllı işadamları ticaret yapamaz diyen bir zihniyete sahip değilim.

Hatta farklı din ve etnik köken mensuplarının güven içerisinde ülkemde ticaret yapmalarını bir zenginlik olarak görürüm.

Devletin görevinin onların inanç, düşünce ve teşebbüs hürriyetini sağlamak olduğuna inanırım.

Pronet'in İmralı'nın güvenlik kodlarına sahip olması noktasındaki soru işareti şu.

Bu şirketin kurucuları Sehmur Tarı, Arif Kerem Onursal, Andries Van Wijlen çifte vatandaş. Yani hem İsrail hem Türk vatandaşı. İsrail Türk uydusuyla ilgili ihaleyi almak için müthiş bir mücadele vermişti. Alacaktı da. Ancak uydunun kendi toprakları üzerinde görüntü almasına izin vermedi. İhaleyi kaybetti ama taviz vermedi.

Terörle mücadelede büyük umutlarla aldığımız Heronların durumu ise ortada. Ya arızalı, ya da Çukurca saldırısında olduğu gibi hayati konuda devrede değil. Heronların aldığı görüntüleri aynı zamanda İsrail'e aktarıp aktarmadığı ise bilinmiyor.

Biz ise İmralı'nın güvenlik sistemini Yahudi asıllı, İsrail-Türk, Çifte vatandaşlık kimliğine sahip kişilere emanet ediyoruz.

Sonra da gelip İsrail PKK'ya, Reşadiye'de, İskenderun'da eylem yaptırıyor diye hayıflanıyoruz.