BIST 10.159
DOLAR 32,22
EURO 35,09
ALTIN 2.471,33
HABER /  GÜNCEL

İlhan Selçuk Özkök'e ne diyecek?

Cuma günkü Yargıtay'ın bildirisinin neden manşete çıkmadığını yazan Ertuğrul Özkök, bildiriyi manşetine taşıyan gazeteyi isim vermeden yerden yere vurdu. İşte o gazete...

Abone ol

Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nda yayınlanan ortak bilidiriyi, içeriği ve üslubu bakımından bir "Yargı muhtırası" olarak değerlendiren Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, bildiriyi 23 Ekim tarihinde manşetine taşıyan Cumhuriyet gazetesini isim vermeden eleştiri bombardımanına tuttu.

Özkök'ün "Statükonun son kalesi" olarak adlandırdığı Cumhuriyet için bakın neler yazmış...

O haber niye manşete çıkmadı

BUGÜN karşınızda köşe yazarı olarak değil, bir iletişim bilimcisi olarak bulunuyorum.

Bu yazıyı, genel olarak bütün yargı mensuplarının, özellikle de Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nda yayınlanan o ortak bildiriye onay veren hákimlerin dikkatle okumalarını dilerim.

Ama önyargısız bir biçimde...

NELER TARTIŞILDI

Geçen cuma günü bu ülke tarihinde bugüne kadar hiç görülmemiş bir bildiri yayınlandı.

Bildiri, içeriği ve üslubu bakımından tam anlamıyla bir ‘yargı muhtırasıydı’.

Nereden bakarsanız bakın, toplumun siyasi ve hukuki müesseselerini sarsacak önemde bir bildiriydi.

Ama bir şey dikkatinizi çekti mi?

Artık statükonun son kalesi haline gelen küçük bir gazete dışında hiçbir gazete bu bildiriyi manşetine taşımadı.

Acaba neden?

Bildirinin içeriğini mi önemsemediler?

Bu tez geçerli olamaz.

Çünkü bildirinin arkasından yazılan yazıların sayısına bakılırsa hepsi önemsemiş.

Öyleyse bu bildiri niye manşet olmadı?

Yargı müessesesinin samimi üyeleri, bu sorunun ikna edici bir cevabını bulmalıdırlar.

Ama bunu yaparken, Yargıtay bildirisine tamamen kendi ideolojik açısından bakıp geriye kalan herkese iftira atan, hakaret eden o küçük yayın organının gözlüğünden bakmamalı.

Onların amacı yargıyı falan savunmak değil, kendi dar siyasi kavgalarını vermekten ibaret.

Ben size bu bildiriyi manşete taşıyamayan psikolojiyi anlatmaya çalışayım.

Lütfen beni bir genel yayın yönetmeni olarak değil, bir iletişim bilimcisi olarak okuyun.

Yukarıda sorduğum sorunun cevabı çok basit.

ÇOK TARTIŞTIK

Bu bildiri, içeriği ve üslubu bakımından çoğu gazeteciye ‘inandırıcı’ gelmedi.

Dozu ayarlanamamış tek yanlı bir kurumsal savunma olarak görüldü.

Çünkü gazetecilerin önüne her gün bazı yargı mensuplarının karıştığı olaylarla ilgili bilgiler geliyor.

O gün önlerinde bunun çok yeni bir örneği daha vardı.

ÖYLEYSE NİYE

Bildirinin yayınlandığı günün öncesinde, Ankara’da bir mahkemede bizzat hákimler, Yargıtay’ın bu bildirisinin inandırıcılığını sıfırlayan tanıklıklarda bulunuyorlardı.

Biz Hürriyet’te bu bildiriyi çok tartıştık.

Eminim öteki gazetelerin çoğu da, bunu manşet yapmayı tartıştı.

Ama yine eminim ki, çoğu gazeteci bunu, bildiriye tepki vererek manşete çekmeyi düşündü.

Fakat onu da yapmak istemediler.

Neden mi?

Çok basit.

Yargıyı yıpratmamak için.

Bir ihtimal daha...

Belki de Yargıtay bildirisinde yer alan o cümle onları kokuttu.

Hani o, ‘Bir gün hepiniz yargının eline düşebilirsiniz’ anlamına gelen cümle.

Yine de bu haber iyi ki, o tepkici haliyle manşetlerde yer almadı.

Çünkü o zaman Yargıtay’ın ‘toplu muhtırasına’ karşı, basının ‘toplu tepkisi’ gibi bir tablo karşımıza çıkacaktı.

Böyle bir ‘topyekûn savaşın’ galibi olmazdı.

Çünkü düzgün çalışan, kirli ilişkilerden arınmış bir yargı, hepimizin; ama istisnasız hepimizin yararınadır.

Geçen cuma gününden beri gazetelerde yer alan yazılara bakıyorum.

Adını vermediğim o küçük gazete dışında hemen hiçbir gazetede bu bildiriyi ‘direkt olarak savunan’ bir yazı yer almadı.

FOTOĞRAFI OKUMAK

Her konuda farklı kutuplara bölünen, her konuda yüzlerce değişik yorumla ve tavırla okuyucularının önüne çıkan bu gazetecilerin, Yargıtay bildirisi konusunda farklı dozlarda da olsa ‘eleştirel’ bir konuma geçmesi, önemli bir gösterge değil mi?

Ben Türk yargısının kirli ilişkilere girmemiş üyelerinin bu fotoğrafı iyi okuyacağına eminim.

Yazı: Ertuğrul Özkök
Kaynak: www.hurriyetim.com.tr