BIST 10.184
DOLAR 32,26
EURO 34,73
ALTIN 2.401,73
HABER /  GÜNCEL

İfade eksikliği şiddet nedeni

Türk insanının, sorunlar karşısında tepkisini, aktaramadığı için şiddete başvurduğu bildirildi.

Abone ol

Ankara Üniversitesi TÖMER Türkçe ve Yabancı Dil Araştırma ve Uygulama Merkezi Kayseri ube Müdürü Oktay Durukan, yaptığı açıklamada, ana dilinin, bir milletin can damarı olduğunu, ancak Türkiye'de istenen seviyede bir ana dili eğitiminin verilemediğini önesürdü. Türkçede yaklaşık 90 bin sözcük bulunduğunu ve günlük hayatta kullanılan sözcük sayısının da 400-500'ü geçmediğini ifade eden Durukan, ''Üniversite sıralarına gelmiş bir öğrenci, ana dil eğitimi yetersizliğinden dolayı kendini yeterince ifade edememektedir. Avrupa ülkelerinde bir öğrenci haftada bir ve yılda en az 50 kitap okurken, bizde böyle bir sayı tespit etmek olanaksız'' dedi. "DAVRANIŞLARI, TAMAMEN İÇGÜDÜLER YÖNETİYOR" Dil yetersizliğinden dolayı kendini ifade edememenin, insanları şiddet kullanmaya ittiğini öne süren Oktay Durukan, şunları söyledi: ''Halkımız ekonomik, sosyal, politik ve kültürel sorunlar karşısında genellikle sessiz kalıyor. Halkımızın bu tepkisizliği, çoğunlukla dilsizliğinden kaynaklanıyor. İnsanlarımız, bu sorunlar karşısında tepkisini, duygu ve düşüncelerini karşısındakine tam olarakaktarabilecek sözcük dağarcığına sahip olmadığı ve Türkçeye hakimiyetide yetersiz olduğundan, köşeye sıkışınca şiddete başvuruyor. Böyle durumlarda davranışları tamamen içgüdüler yönetiyor ve sözcüklerin yerini silahlar, yumruklar alıyor.'' Medyada şiddet olaylarının büyük yer kapladığını, özellikle aile içi şiddetin son yıllarda arttığını kaydeden Durukan, şöyle devam etti: ''Bunun sebebi, ebeveyn-evlat, karı-koca arasındaki iletişimsizlik, yani birbirleriyle konuşamama, sorunları dile dökememe, duygu ve düşüncelerini yeterince aktaramamadır. Boşanma olaylarının temelinde de iletişimsizlik ve kendini anlatamama ya da karşı tarafı anlayamama yatıyor. Veya tartışma programlarında, başta son derece düzeyli başlayan diyalog, bir süre sonra ifade güçlüğü doğunca, yüksek sesle tartışmaya ve karşılıklı hakaretlere dönüşebiliyor. Bütün bunların sonucu olarak, konuşan ve anlaşan bir toplum yerine, gün geçtikçe bağıran, dayak atan ve öldüren bir toplum haline dönüşüyoruz. Sözcüklerden ziyade silahı, baltayı daha ustaca kullanır hale geliyoruz.''