BIST 10.644
DOLAR 32,23
EURO 35,12
ALTIN 2.507,41
HABER /  GÜNCEL

Görmüş, Yeni Aktüel'i anlattı

Yeni Aktüel Dergisi, tepeden tırnağa değişti. Yeni Aktüel'in Yayın Direktörü Alper Görmüş, değişimi Şelale Kadak'a anlattı. Görmüş, okurun özlediği dergiyi hazırladı.

Abone ol

Okurun sadece eğlence peşinde koştuğu söylemini reddeden ve düşünen, tartışan bir okur kitlesi varlığını kabul ederek içeriğini baştan sona değiştiren Aktüel'in Yayın Direktörü Alper Görmüş, "Fiyatımızı da 1 YTL'ye çekince bir anda 60 bin satan dergi oluverdik" dedi.

Hangimiz gerçekten 1980'lerin ortalarında Nokta dergisini okurken aldığı hazzı unutabilir? Kendi adıma konuşacak olursam, daha ortaokul yıllarımda olmama rağmen, Nokta sürekli çıkmasını hasretle beklediğim bir dergi olmuştu. Sonra işte benim gibi pek çok dergi okuru, Nokta'nın ardından yeni çıkan diğer haftalık dergilere yöneldi. Ama tabii ilk başta umduğunu buldu gibi olsa da okurlar sonunda bu dergilerden bir bir vazgeçmeye ya da adet yerini bulsun diye sayfalarını karıştırıp, kenara koymaya başladı. İşte bu gidişata bir dergi 'dur' demek istedi. Aktüel, içeriğini baştan sona değiştirerek, lezzeti bol yazılarla, araştırmalarla, güçlü yazar kadrosuyla dergisine küsen okurları yeniden sayfalarına davet etmek için harekete geçti. Değişim başlarken Merkez Gazete Dergi Genel Müdürü Mehmet Demirel, Genel Yayın Koordinatörü Alev Er, Yayın Direktörü Alper Görmüş ve Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Tez'in önderliğindeki ekip yeni bir dergicilik anlayışına geçmek için geceli gündüzlü sürecek hummalı çalışmalara başladı. En büyük mükafat da okur için hazırlandı. Bu müthiş içerik bir de son derece cazip bir fiyata, önceki fiyatın beşte birine, yani sadece 1 YTL'ye satılacaktı! Beklenen oldu. Daha ilk haftada rakipler de fiyat indirerek müthiş rekabete katıldı. Peki sonunda ne oldu? İşte dergicilikte yeni bir çığır açan değişimi, 5-6 binlik tirajları yeniden 60 binlere taşıyan gelişimi Aktüel'in Yayın Direktörü Alper Görmüş Misafir Odası'na anlattı.

* Geçmişin Nokta Dergisi, enfes yazı ve araştırmalarıyla dergicilikte dönüm noktası olmuştu. Siz de Nokta ekolünden gelen gazetecilerdensiniz değil mi?
1986 yılında Nokta'da başladım gazeteciliğe. Dergicilikten koptuğum bir dönemde oldu ama evet, 20 yıla yakın bir süredir bu sektörün içindeyim.

* 20 yıl içindeki gözlemlerinize bakacak olursanız, sizce dergi okuru, ekonomik krizin etkisiyle mi okumayı bıraktı?
Aslında 1990'ların sonuna kadar dergi okuma kültürü devam etti. Ama 1999'dan sonra yaşanan krizlerin de belki etkisiyle dergiler okunmamaya, satın alınmamaya başladı. En azından dergi tirajlarının düşmesinin krizle bir bağlantısı var. 1999'da haftalık iki büyük derginin toplam tirajı yıllık 2 milyonu buluyordu. Krizin ardından 1 milyon adete düşmüştü. Bir kriz yaşandı ama bu sadece fiyat krizi değil, aynı zamanda içerik kriziydi de.

ÖNCE MECMUALAR VARDI

* Lise yıllarımda; hatırlıyorum en büyük tutkum, Nokta Dergisi'ni beklemek ve satın alınca da büyük bir keyifle araştırmalarını okumaktı. Başka türlü bir lezzeti vardı Nokta'daki yazıların... Son 20 yılda Türkiye'de dergiciliğin nereden nereye geldiğini anlatabilir misiniz?

Nokta çıkana kadar Türkiye'de haftalık dergi deyince Hayat, Ses gibi mecmualar gelirdi akla. Sonra siyasi anlamda haber dergisi Yankı vardı. 12 Eylül'den sonra bir döneme Yankı damgasını vurdu. Ama siyasi dergiydi. Ankara dergisiydi. Dolayısıyla Nokta'ya kadar bu iş böyle gitti. Fakat Yankı topluma bakmayan bir dergiydi. O açıdan Nokta'nın açtığı çığır çok önemliydi. Nokta bu nedenle okunması hep çok lezzetli bir dergi oldu. Neden? Çünkü kuru bir dergi değildi. Hepimizin hayatına bakan bir dergiydi.

SEKTÖRE YENİ BİR HEYECAN GELDİ

* Ve sonra bir gün Nokta dönemi kapandı. Türkiye'de dergicilik sektörüne yeni bir heyecan geldi ve Aktüel'in başını çektiği dergiler yeni bir anlayış getirdi
Öyle bir dönem geldi ki, Nokta durmuştu. Donuklaşmıştı. Yeni bir şey yapamıyordu. Biçimsel olarak da öyleydi. Aktüel her şeyden önce büyük fotoğraflar, büyük boy kağıtla ön plana çıktı. Daha da önemlisi Aktüel, Nokta'nın topluma cesaretle baktığı dönemle kıyaslanacak şekilde cesur bir tutumla insanların konuşmaya çekindiği konulara çomak sokmaya başladı. Sorular sordu. Aykırı bir dergigörünümündeydi. Yani görünüşü temiz, iyi aile çocuğuydu ama tabiri caizse aslında fırlama ve taciz eden, cevabı zor sorular soran bir dergi oldu. İnsanlardaki düşünce konforunu bozan bir dergi oldu. Bu tabii toplumdan cevap aldı. Çok sattı. İlk zamanlar 60 bin sattı, sonra uzun bir süre 45 bin sattı haftada. 1990'ların sonuna kadar iyi kötü gitti.

* Ama sonra sanki bu büyü bozuldu...
Sanırım toplumda bu dergilere karşı bir şey birikmeye başladı. Hem bir tür statü sembolü oldu bu dergileri elde tutmak, hem de öte yandan bu dergileri elde tutmanın utanılır bir hal aldığı dönem başladı. Niye? Çünkü kapaklarda neredeyse müstehcen sayılacak tercihler vardı. İçerde de sınırsız bir cinsellik kullanımı oldu. 1990'lar bitip özellikle 2000'lere girildiğinde bu dergiler iyice içeriksizleşti. Geyik muhabbeti yapan, içi boş ve hoş dergiler oldu. Bir sürü hoş kutucukları olan ama içinde ne olduğu önemli olmayan içerikler okuyucuyu mutsuz etti.

* Okur bu dergileri istemeyince mi tirajlar da 5-6 binlere düştü?
Okur bunu bir anlamda kendi zekasına hakaret saydı ve haftalık dergi almamaya başladı. Sanırım hepimiz o dönemde okur eğilimlerini yanlış okuduk. Zannettik ki, zannettiler ki bu dergiler eğlence olsun, alalım çevirelim, hoşça vakit geçirelim için dizayn edildi. Tamam, öyle bir kitle var. Fakat, bunu istemeyen bayağı ciddi dergi okumak, bir şeyler öğrenmek isteyen ve öğrenme hazzını tatmak isteyen başka bir okur kitlesi de var ki bunlar esasen dergi isterler. İcabında gazetelerin cesaret edemediği aykırılıkta konular ele alınsın isterler. Dergi okuru böyle bir okurdur.

* Nasıldır dergi okuru?
Dünyanın her yerinde aynıdır bence dergi okuru. Daha seçicidir. Okuduğundan tad almak ister. Edebiyat tadı almak isteyenleri de kucaklar dergiler. Bu gerçekler unutulduğu için bir dönem sonra Türkiye'de bizler dergilerimizle baş başa kaldık, yani okurlarımız dergilerimizi terk etti. 5-6 bin satan dergilerin olduğu bir ortamdaydık artık.

* Türkiye'de toplam haftalık dergi tirajı ne kadardı?
Kendisine haftalık haber dergi diyen; Aktüel, Tempo, Haftalık Aksiyon ve Nokta var. En fazla satan Aksiyon'du bu grup içinde. Bütün hepsini katarsak dergilerin haftada yaklaşık 30-40 binlik bir satışı vardı.

* Tabii bir de dergilerin fiyatı önemli bir etkendi galiba... Bir yanda satın alma gücü çok düşük bir toplum, öte yanda 5 YTL civarındaki fiyatlar. Gelelim sizin dergicilikte bomba etkisi yaratan ve dergiciliği eski güzel günlerindeki tirajlara götüren yeni projelerinize. Rakiplerinizin de hemen arkanızdan takip etmek zorunda kaldığı 1 YTL'ye düşürdüğünüz yeni fiyatınıza...
Fiyatını 1 YTL'ye indiren bütün dergiler daha ilk haftalarında toplamda 200 bine yakın tiraj yaptı. 1 YTL'ye fiyatı indirmemizin de ilginç bir hikayesi var aslında. Bizi bir parça üzdü aslında. Biz esasen içerikte ciddi bir değişiklik yapıp, en sonunda da bunu tanıtarak, 'Aktüel değişiyor' deyip, okuru da mükafatlandırmak için 'İstediğiniz gibi bir dergi yapıyoruz. Üstelik de bu dergiye 1 YTL'ye sahip olacaksınız' diyecektik. Kampanyanın özü buydu. Tam içeriğe ilişkin kampanya başlayacakken, rakipler bizim 1 YTL'ye ineceğimizi duydu. Neden üzdü bizi? Bu, rakiplere sızmasaydı ne olacaktı? Rakipler ertesi hafta yine indirecekti fiyatını. O açık. Biz bir hafta çok satacaktık, sonra rekabet dengelenecekti. Bizi üzen şu oldu; biz Aktüel'in içeriğinin değiştiğini anlatamadan 1 YTL'yi öne çıkardık. Dolayısıyla insanlar belki de hala sadece fiyatı düştü sandı. Şimdi bunu anlatmaya çalışıyoruz. Çünkü herkes bu dergileri almaya başladı. Karşılaştıracaklar ve kararlarını verecekler.

Okurların eğlence peşinde koştukları söylemini reddediyoruz

* Dergiler de diğer yayın organları gibi aldıkları reklamlarla yaşarlar. Reklam pazarında da bir canlanma bekliyor musunuz? Ne de olsa haftalık bir dergideki reklam 7 gün boyunca güncelliğini ve cazibesini koruyor, bakınca bir de 60 binlik bir tirajınız söz konusu...
Bizim düşüncemiz şu. Bütün dergicilik piyasası için bakarsak, şu anda yeni okurlarla tanışıyoruz bu çok önemli. İkincisi Aktüel açısından bakarsak reklamlarda bir artış olması gayet doğal. Bence reklamverenler, reklamı verdikleri mecra ile övünmeliler. Reklamveren sadece kaç sattığına da bakmamalı bence, içeriğe de bakmalı. Toplumda da itibarlı gördüğünü seçmelidir.

* Peki o zaman sizin iddianız ne?
Biz başka bir dergi yapıyoruz. Okurların sadece eğlence peşinde koşan insanlar olduğu söylemini reddediyoruz. Bu insanların öğrenmek, kendi hayatlarına ilişkin düşünmek tartışmak gibi bir dertleri yoktur varsayımını kabul etmiyoruz. Aktüel de böyle bir dergicilik anlayışına sahipti. Biz, 'bu yanlıştı, vazgeçtik' diyoruz. Ciddi, dünyaya, gündelik hayatımıza konsantre bakan ama bunu okunabilir metinlerle aktarmayı hedefleyen bir dergiyiz, çünkü böyle bir okur kitlesi var diyoruz.

Eski dergileri eve götüremiyordum!

* Konuşmalarınızdan dergicilikte bir dönemin kapandığını anlayabilir miyim?
Size açıkça kendimden örnek vereyim. Ben bu dergileri alıp, evime götürmüyordum daha önce. Çünkü kızımın bu kadar müstehcen fotoğrafların yer aldığı bu dergileri görmesini istemiyordum. Çevremden biliyorum, insanlar evlerine götürmekten çekiniyordu. Böyle bir şey olabilir mi? Çıplak kadın fotoğrafı görmek isteyenler gider o mecralardan alır. Yani bizdeki en büyük yanlış bu işlerin melezleştirilmiş olması.

Herkesi bağımlı kılacak yenilikler!

Bir haftalık dergi hasreti varmış ki biz giderme iddiasındayız. İnsanlar 5 YTL'i veremiyordu fiyatı 1 YTL yaptık, 75 bin bastık.

* Yeni Aktüel'in ilk sayısını kaç adet bastınız ve sattınız?
Önce 60 bin bastık, o bitince bir 15 bin daha bastık. Her yerde bitmişti. İlk sayıyı 100 bin gibi basmamız gerektiğini gördük. Doğrusu bu kadar yüksek bir talep de beklemiyorduk. 1 liraya inmesi çok önemli tabii ki. İnsanlar veremiyormuş 4-5 lirayı. Ama uzun bir süredir de bir haftalık dergi hasreti varmış. Bunu anladık. İkinci hafta da 75 bin bastık.

* Aktüel'in olmazsa olmaz örneğin Salih Memecan'ı, Ahmet Altan'ı, Mehmet Ali Kılıçbay'ı var ama bir de yeni yazarlar göze çarpıyor. En büyük değişim Zaman'dan transfer ettiğiniz Nihal Bengisu Karaca galiba...
Herkesi bağımlı kılacak yeniliklerimiz var. Örneğin Kürşat Bumin 'Etikçi' diye bir yazı yazmaya başladı. Kürşat Bumin'in siyasi yazılarını biliyoruz. Son derece saygın bir isim. Biz ona bir proje teklif ettik, o da kabul etti. Hepimizin kafası karışık. Gündelik hayatımızda başımıza gelen, karşılaştığımız konularda, sorunlarda, cevabını veremediğimiz anlarda Bumin'e mektup yazacak okurlar. Bumin de cevaplayacak. Bir tür seküler fetva makamı! Kendisi de böyle yazdı. Biz bu projede New York Times'tan esinlendik. Kemal Sayar gündelik hayattan yazılar yazacak. Nihal Bengüsü aynı zamanda Zaman'da yazıyor. O da başka bir pencere açacak. Bu iki dünya bir birini tanımıyor. Fotoğrafını kullanmasak Bengüsü'nün türbanlı olduğunu kimse anlamaz. Neden? Çünkü aslında meseleler aynı, aynı dertlere kafalar yoruluyor. Bizim okur da bunu görsün istedik.

Röportaj: Şelale Kadak
Kaynak:
www.sabah.com.tr