BIST 10.219
DOLAR 32,21
EURO 34,86
ALTIN 2.444,47
HABER /  GÜNCEL

Genelkurmay Başkanını topa tuttu

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Genelkurmay Başkanlığının Lice ile ilgili yaptığı açıklamaya ilişkin, “Sayın Genelkurmay Başkanı geçiniz b...

Abone ol

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Genelkurmay Başkanlığının Lice ile ilgili yaptığı açıklamaya ilişkin, “Sayın Genelkurmay Başkanı geçiniz bunları. Vaziyeti kurtarmak namına paylaştığınız görüşleri yazılı şekilde milletimize değil; Diyarbakır’daki hain direkteyken söyleyecek ve gereğini anında yapacak mertliği gösterecektiniz” dedi.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, partisinin grup toplantısında, Diyarbakır’ın Lice ilçesinde Türk bayrağının indirilmesine ilişkin, Genelkurmay Başkanlığı’nın dün yaptığı açıklamaya değinerek, “Özrün kabahatten ne denli büyük olduğunu gözler önüne seren çevir kazı yanmasın türünden bir beyanattır. Neymiş efendim, çocuklar ve kadınlar kullanılarak provokatif eylem yapılmış. Neymiş efendim, tahammül sınırlarını zorlayan bu tür eylemlere karşı serikanlı davranılmaya gayret edilmiş. Genelkurmay Başkanlığı açıklamasının sonunda mizah gibi, şaka gibi, milletimizin zekasını hafife alan ve komedi dizilerine malzeme olacak bir ifade vardır ve aynen şöyledir: “Hiçbir kişi veya grubun şanlı Türk Bayrağını dalgalandığı gönderinden indiremeyeceğinin bilinmesi kamuoyuna saygıyla duyurulur.” Teröristler bayrağımızı indirdikten yaklaşık 24 saat sonra aklı başına gelen Genelkurmay Başkanlığı hala ve ısrarla; hiç kimsenin bayrağımızı dalgalandığı gönderinden indiremeyeceğini söylemektedir. Sayın Genelkurmay Başkanı geçiniz bunları. Vaziyeti kurtarmak namına paylaştığınız görüşleri yazılı şekilde milletimize değil; Diyarbakır’daki hain direkteyken söyleyecek ve gereğini anında yapacak mertliği gösterecektiniz. Sayın Paşa; sizler Ankara’da saltanat sürüp Başbakan’ın peşinden sürüklenirken, bayrak düşüyor, vatan elden gidiyor, farkında mısınız? Bayrak inerken serinkanlı olabiliyorsanız, namus ve şeref elden giderken de herhalde soğukkanlılığı elden bırakmazsınız. Şayet devlet yaşayacaksa, şayet millet var olacaksa, bayrak direğine tırmanacak kadar cüretkâr olan bir sefilin, tam alnı çatından devrilmesi de haktır, helaldir, hukuktur, mahşeri vicdanının şaşmaz adaletidir” diye konuştu.

“VATAN ESARET ALTINA GİRMİŞ DEMEKTİ”
14 Ağustos 1996 tarihinde, Kıbrıs’ta bayrağı indirmeye kalkışan ‘Solomon” isimli kişinin cezalandırıldığını hatırlatan Bahçeli, şunları kaydetti:
“Şunu biliniz ki, bayrak iniyorsa, bayrak düşüyorsa, bayrak soluyorsa işgal var demektir. Bayrak indirilirken seyreden varsa, sessizliğe gömülenler görülüyorsa korkaklar, namertler işbaşında demektir. Bayrak hakaret görüyorsa, bayrak küçümseniyor, alaya alınıyor, kanlı ellere terk ediliyorsa; vatan esaret altına girmiş demektir. Ey 17-25 rumuzlu haram elebaşısı, ey PKK şubesi, ey Oslo hayranı, ey Kandil aşığı, ey İmralı sevdalısı; senin çözümün, barışın, açılımın bu mudur? Bayrak inerse çözüm olacak, vatan parçalanırsa çözüm gelecek, millet bölünürse çözüm gerçekleşecek, öyle mi? Doğu ve Güneydoğu’da etnik temizlik olursa barış gülleri açacak, PKK affedilirse barış hakim olacak, Kürdistan kurulursa barış amacına ulaşacak, öyle mi? İmralı canisi serbest kalırsa demokrasi güçlenecek, teröristler siyasete taşınırsa özgürlük yaygınlaşacak, silahlar değil fikirler konuşursa Türkiye’yi kimse tutamayacak; öyle mi? Batsın senin çözümün, batsın senin barışın, yerin dibine geçsin senin özgürlük ve barış anlayışın, kahrolsun sizin süreç fitneniz.”

“BÖLÜCÜLÜK TÜRKİYE’NİN ÜZERİNE KAPAKLANMIŞTIR”
Bayrağının indirilmesinin çok önemli bir tramva ve hazin bir durum olup lanetlenmesi gerektiğini belirten Bahçeli, “ Başbakan 12 yılda devletin çivisini çıkarmış, her tarafını, her kuralını, her ilkesini, her taahhüdünü, her gayesini hurdaya çevirmiş ve çürütmüştür. 2.Hava Kuvvet Komutanlığı’nın bahçesine kadar giren alçaklar bayrak indirmekle kalmamış, Diyarbakır’daki Şehit Jandarma Astsubay Üstçavuş Fatih Bülbül Kışlası’na taş ve molotof kokteylilerle saldırmışlar, kışlanın isminin yazılı olduğu tabelayı yakmışlardır. Ne kadar elem, ne kadar hüsran vericidir ki; Mehmetçik kışlasına hapsedilmiş, koğuşlarına kapatılmıştır. Yalnızca hikâyeden, iş olsun kabilinden havaya birkaç el uyarı ateşi açılmıştır. Geçmişte Ermeni çeteleri ne yapmışsa, sömürgeci güçler hangi mütecaviz hareketlerin içinde olmuşsa, aynısı bugün aralıklarla yaşanmaktadır. Aman çözüme bir şey olmasın, aman süreç bozulmasın, aman PKK’lılar incinmesin, aman pazarlıklar zedelenmesin diye diye Türkiye’nin kalbine nişan alınmış, milletin bekasına namlu çevrilmiştir. AK Parti hükümeti devletin elini tutmuş, askerin ve polisin başına bizzat, kasten ve bile bile müzakere çuvalı geçirmiştir. Görünen köyün kılavuz istemediği açıktır; vatanın bir bölümü fiilen terör örgütünün hâkimiyetine teslim edilmiştir. Büyük milletimize ve AK Parti’ye oy vermiş muhterem vatandaşlarıma sesleniyorum; artık tehlikeyi görün, artık vahametin farkına varın. Başbakan Erdoğan ve hükümetinin Türkiye’yi uçuruma sürüklediğini görün ve tavır alın. Ve bayrak düşmanlarıyla haşır neşir olan Recep Tayyip Erdoğan’dan Cumhurbaşkanı olmayacağını Allah için gösterin, haykırın. Mondrosçular hortlamış, Sevrciler hırlamaya başlamıştır. Türk ve Türkiye hasımları doğrulmuşlar, siperlerini yurdumuzun her köşesine taşımışlardır. Yaşananlar, şahit olduklarımız bunu göstermektedir. Lice’deki isyan ve müptezellikler aynısıyla, Hakkari’de, Van’da, Mardin’de, Bingöl’de, Şırnak’ta, İstanbul’da, İzmir’de ve hatta Tokat’ta tekrarlanmıştır. Terör Türkiye’nin her tarafına yuvalanmıştır. Bölücülük Türkiye’nin üzerine kapaklanmıştır” ifadelerini kullandı.

“BÜYÜK TÜRK MİLLETİ ÇOK CİDDİ BİR MUSİBET TUFANIYLA YÜZ YÜZEDİR”
Durumun kritik olduğunu söyleyen Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Büyük Türk milleti çok ciddi bir musibet tufanıyla yüz yüzedir. Etnik temelli bölücülüğün borusu ötmekte, PKK’nın sözü geçmekte, İmralı canisinin lafı dinlenmektedir. Ülkemiz terörün kuşatması altındayken, hala İmralı’da bakanlar düzeyinde pazarlıklar yapılması, hala sözde çözüm süreciyle ilgili çalıştaylar düzenlenmesi milletimize küfürdür, en adi suçtur. Şu isimlendirmeye bakınız; 7-8 Haziran 2014 tarihinde Diyarbakır’da; “Yeni Türkiye’nin Açılan Kilidi: Çözüm Süreci” isimli bir çalıştay gerçekleştirilmiştir. Başbakan, sözüm ona yeni Türkiye’nin kilidini PKK çilingiriyle açmaya bir kez daha yeltenmiştir. Türkiye’yi anahtar teslim PKK’nın ve bölücü mihrakların üzerine geçirmeye istekli ve iştahlı olan Başbakan, Diyarbakır’da yeni bir zillete imza atmış, yeni bir zulmete çanak tutmuştur. PKK ve müzahir odakları Diyarbakır’ı savaş alanına çevirirken, Başbakan kilit açmakla meşguldür. Ancak; açmaya çalıştığı yeni Türkiye’nin kilidi değil, kardeşliğimizin kilididir. Açmaya çalıştığı dirliğimizin, birliğimizin, esenliğimizin bin yıllık kilididir. Açmaya çalıştığı, bölünmeye uzak ve kapalı Kürt kökenli kardeşlerimizin tertemiz duygularıyla yoğrulan millet kilididir. Kör anahtarlarla yalamaya döndürülmek istenen Türk milletinin kimliği, Türklüğün yüzyılların imbiğinden damıttığı milli ve manevi değerleridir. Diyarbakır’daki PKK çalıştayı bölünmenin, ayrışmanın ve etnik düşmanlık tohumlarının kirli ellerce, zalim ve zorba emellerce saçılmasına hizmet etmiştir. PKK çalıştayına katılan ve konuşma yapan üç bakandan birisi olan yıkımdan sorumlu Başbakan Yardımcısı; tarihli, takvimli, somut ve sonuca götürücü yeni bir yol haritası üzerinde çalıştıklarını açıklamıştır. Ayrıca; “çözüme mecburuz. Hayata, eve, siyasete dönüşler, bütün hepsi değerlendiriliyor” diyerek PKK’ya tekrar umut aşılamış, teröristleri daha da şevklendirmiştir. Bu yıkım müellifi, bu yıkım müteahhidi; İmralı canisini överek; “mesajları bizim düşüncemizdir” diyecek kadar idrak, izan ve insaf parçalanmasının faili olmuştur. Onbinlerce vatan evladının kanından ve canından mesul olan ve bu nedenle müebbet hapis cezasına mahkûm edilen bir teröristin düşünceleri hükümetin düşünceleriyle aynıysa artık söz bitmiştir. AK Parti’ye gönül veren kardeşlerim, bu sözleri işitmelidir, desteklerini Öcalan canisinin emrine sokan nankörleri iyi bilmelidir. PKK çalıştayı AK Parti ile İmralı canisinin bir yanağın iki yüzü olduğunu ispatlamıştır.”

“BAŞBAKAN VE HÜKÜMETİNİN EN BARİZ ÖZELLİĞİ, EN AYIRT EDİCİ VASFI TAKİYYEDE SINIR VE SİNİRLERİ ZORLAMASIDIR”
Vicdanın kişinin kendi kendini gözden geçirmesi sonucu, niyet ve eylemlerinin ahlaki değerinin bilincine varmasını sağladığını belirten Bahçeli, “Niyet ise, kişinin toplumsal ilişkiler ya da olaylar karşısında, ahlaki açıdan eylemlerine yön vermek üzere takındığı ve benimsediği düşünce mahsulüdür. Gerçek niyetini gizleyen, saklayan ve bastıran kim olursa olsun sahteliğe, yüzeyselliğe ve takiyyeye açık kapı bırakmıştır. Başbakan ve hükümetinin en bariz özelliği, en ayırt edici vasfı takiyyede sınır ve sinirleri zorlamasıdır. Buna rağmen, Türk milletine psikolojik harekât yapan, algı operasyonlarıyla yalanın, yolsuzluğun ve ihanetin açığa çıkmasını önlemeye çalışan iktidarın bütün şifreleri çözülmüş, gerçek niyeti deşifre olmuştur. Başbakan artık doğruları çarpıtamayacaktır. Tezgâh altında sürdürdüğü karanlık iş ve ilişkileri öteleyemeyecek, örtemeyecektir. Çünkü cambaz ipten düşmüş, takke uçmuş, maske inmiş, boya dökülmüştür. Bugünkü şartlarda Başbakan, İmralı canisiyle doğrudan doğruya pazarlık yapmaktadır. Geçmişte defalarca söylediğimiz gibi, bu ihanet görüşmeleri ’al-ver’ sürecidir. Başbakan Erdoğan Cumhurbaşkanı olabilmek için İmralı canisine yanaşmış, başkanlık hayallerine ulaşabilmek için PKK’nın yaması, yancısı ve yandaşı olmaya karar vermiştir. Başbakan İmralı canisi ve çetesine ilk etapta özerkliği vaat etmiş, affı müjdelemiş, vatan topraklarını parselleme sözü vermiştir. Bunun karşılığında ise iktidarda kalmayı, Cumhurbaşkanı koltuğuna oturmayı istemiştir” diye konuştu.

“BUGÜNKÜ SÜREÇTE, BDP-HDP HEYETLERİ 19 KEZ İMRALI YOLLARINI ARŞINLAMIŞ”
AK Parti ve PKK arasındaki ilişki olduğunu belirten Bahçeli, şöyle konuştu:
““Al Güneydoğuyu, Ver Çankaya’yı” “Al Özerkliği, Ver Başkanlığı” “Al Şerefi, Ver Şerefsizliği.” Şeref; üstün değerlere bağlı olarak sürdürülen ilkeli bir yaşamı ifade etmektedir. Şeref; haysiyet, fazilet gibi kavramları da içerdiği gibi, gösterilen yararlılıklar sonucu kazanılan saygı ve kişisel değere verilen addır. Şerefli bir kişi milletinin kimliğini, kültürünü, bayrağını ve milli çıkarlarını koruma, yüceltme ve zarar verilmesini önleme hususunda yüksek bir duyarlılık ve hassasiyete sahip olandır. Başbakan Erdoğan, yakın geçmişte PKK’yla görüşmeleri defalarca yalanlamış ve inkar etmiştir. Bununla da kalmamış “görüşen ve görüştü diyen şerefsizdir” diyerek üste çıkmaya çalışmıştır. Daha sonra biz değil devlet görüşüyor sözleriyle farklı bir noktaya gelmiştir. En sonunda gerek kendisi, gerekse de AK Parti’li bazı şöhretli bölücüler pazarlıkları kabullenmek zorunda kalmıştır. Başbakan sanıyorum, bundan sonra şereften bahsederken iki düşünüp bir söyleyecek, sırtındaki şeref yoksunluğu kamburuyla kalan ömrünü düşe kalka geçirecektir. AK Parti, 2006 yılından beri PKK’yla harıl harıl görüşmektedir. 2008 yılının Eylül ayından itibaren pazarlıklar düzenli ve yoğun hal almıştır. Aziz milletimiz duysun, AKP’ye oy veren kardeşlerim bilsin ki; bu tarihte Başbakan ve hükümeti, Erbil’den PKK’ya özel uçak tahsis etmiş, buradan yüklediği militanları Oslo’ya götürmüştür. PKK terör örgütü, geçmişte oluk oluk şehit kanı dökerken, Başbakan ve hükümeti başta Oslo olmak üzere, bazı Avrupa ülkelerinde örgütle görüşmeleri sürdürmüştür. Kısaca Mehmetçik vurulurken, AK Parti-PKK pazarlık yapmış, yanak yanağa, diz dize ihanet belgelerinin satırlarını doldurmuşlardır. Evlatlar yetim, gelinler dul kalırken, Başbakan peşmergeyle sıra geceleri düzenlemiş, aksırıncaya, tıksırıncaya kadar yemiş içmişlerdir. Bayrağa sarılı tabutlar Anadolu’nun bağrına ateş topu gibi düşerken, Başbakan PKK’ya mühimmat vermiş, sırtını sıvazlamış, karamsarlığını dağıtmıştır. Geldiğimiz bugünkü süreçte, BDP-HDP heyetleri 19 kez İmralı yollarını arşınlamış, 19 kez caninin buyruklarını doğrudan doğruya almışlardır. PKK öyle bir noktaya gelmiştir ki, İmralı’daki ihanet buluşmalarını bile yeterli görmemektedir. Şimdi İmralı canisiyle AKP’li bakanlar doğrudan temas halindedir. Anlaşıldığı kadarıyla üç bakandan oluştuğu medyaya yansıyan pazarlık heyeti bazen HDP, bazen de İmralı canisiyle masaya oturmaktadır. Bize göre Sevr ihanetine imza atan ve beddualarla anılan ‘Rıza Tevfik, Damat Ferit ve Hadi Paşa’ üçlüsü neyse, PKK’yla görüşen üç bakan da tıpkısının aynısıyla odur.”

“TÜRK VATANDAŞLARI AHLAKEN, HUKUKEN, VİCDANEN, MANEN BİRDİR, EŞİTTİR VE BİRBİRİNDEN FARKSIZDIR”
“Türkiye Cumhuriyeti, Türk milletinin has bahçesidir; burada hiçbir ayrılıkçı, bölücü, yıkıcı emel barınamayacak, tutunamayacaktır” diyen Bahçeli, “Türk milliyetçiliği Türk milletinin yegâne gücü, yegâne kurtuluş ümididir. Türk milleti etnik ve mezhep farklılıklarını aşan, bunun üstünde ve üzerinde bin yıllık acı ve sevinç müktesebatıyla olan, oluşan ve olgunlaşan, dev bir kültür çınarıdır. Anasının dili, yöresi, doğduğu ve doyduğu yer neresi olursa olsun tüm Türk vatandaşları ahlaken, hukuken, vicdanen, manen birdir, eşittir ve birbirinden farksızdır. Bizim millet telakkimizde coğrafyaya göre, bölgelere göre, dile ve etnik kimliğe göre tasnif, sınıflandırma ve derecelendirme yoktur. “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözüne bağlı olan ve ortak geçmişten gelip ortak gelecek idealine inanan herkes kardeşlikle perçinlenmiş, vatandaşlık bilinciyle harmanlanmış büyük Türk milletinin özü, ta kendisidir. Bu öz asla bölünme kabul etmeyecektir. PKK ise çocuk kaçıran, bebek öldüren, cana ve insanlığa kast eden kanlı ve kiralık bir terör örgütüdür. Ne İmralı’da yatan katil, ne Kandil’deki kan tüccarları, ne de Türk bayrağına el uzatan şerefsizler Kürt kökenli kardeşlerimizin temsilcisi değildir, olamayacaktır. Kürt kökenli kardeşlerim AK Parti-PKK-HDP kıskacından kurtulmalı, özgür iradeleriyle teröre mesafe koymalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi herkesi kucaklamaya, herkesle kaynaşmaya vardır, hazırdır ve buradadır. Başbakan’a, PKK’ya, küresel merkezlere, Barzani’ye, düşmemizi, tükenmemizi bekleyen kim varsa alayına sesleniyorum: Bizim verecek insanımız, çizecek sınırımız, geri çekilecek toprağımız, kaybedecek vatanımız, yıkılacak devletimiz, sararıp solacak bayrağımız yoktur. Bedeli kanla ödenen, her karışında şehitlerimizin izi, anısı ve kanı bulunan son vatanımızı can pahasına koruyacak Türk milleti hamd olsun diri ve ayaktadır.”
(İHA)