BIST 10.177
DOLAR 32,38
EURO 34,79
ALTIN 2.406,29
HABER /  GÜNCEL

Fethullah Gülen iade mi sınır dışı mı yoksa...

Ruşen Çakır, ABD Başkanı Obama'dan Fethullah Gülen'i isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hamlesini değerlendirdi.

Abone ol

Amerikan yönetiminin Fethullah Gülen'i Türkiye'ye iade ya da sınır dışı etmesinin zor olduğunu ifade eden Ruşen Çakır, gerçek dışı seçenek gibi görünse de kendi rızasıyla Türkiye'ye dönebileceğini yazdı.

Vatan si yazarı Ruşen Çakır, Obama'dan Gülen'i isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ABD yönetiminin neden olumsuz cevap vereceğini maddeler halinde sıraladı.

MÜTEVAZİ SÜRGÜN HAYATI YAŞAMIYOR

1) 11 Eylül 2011 terör saldırılarının ardından Amerikan yönetiminin, kendi topraklarındaki her türden İslami faaliyeti çok yakından takip ettiği, en ufak bir kuşku halinde çok sert ve geri dönüşü olmayan uygulamalara başvurduğu biliniyor. Öte yandan Gülen’in Pennsylvania’da hiç de mütevazı bir sürgün hayatı yaşamadığı, küresel ölçekteki cemaatinin faaliyetlerini buradan yürüttüğü de biliniyor. Gülen’in yanında geniş bir ekip olduğunu ve sürekli olarak dünyanın dört bir tarafından ziyaretçi kabul ettiğini en iyi FBI biliyor olsa gerek. Bütün bunlara rağmen Gülen’in şu ana kadar ABD’de herhangi bir ciddi sorunla karşılaşmamış olmasından hareketle kendisinin ve faaliyetlerinin Amerikan çıkarlarının aleyhine olmadığını, hatta tam tersinin kuvvetle bir olasılık olduğunu düşünebiliriz.

2) AKP’nin de dahil olduğu dünya çapındaki birçok İslami grup, parti ve hareketin aksine Gülen, Batı karşıtı bir İslam yorumu geliştirmiyor. Hatta onun, ABD başta olmak üzere Batı’da çok arzulanan “ılımlı İslam” kalıbına en yakın perspektifi geliştirdiğini söyleyebiliriz.

CEMAAT BATI ÇIKARLARIYLA UYUMLU

3) Bu açıdan bakıldığında Gülen cemaatinin eğitim kurumları temelinde yükselen küresel ağının birçok açıdan Amerikan (genel olarak da Batı) çıkarlarıyla uyum arz ettiği bellidir.

4) Washington, özellikle Suriye, Irak, Filistin gibi Ortadoğu ile ilgili konulardaki köklü görüş ayrılıkları nedeniyle belli bir süredir AKP hükümetiyle, özel olarak da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile arasına belli bir mesafe koyuyor. Ayrıca Gezi direnişinden itibaren temel hak ve özgürlükler, hukuk devleti, yolsuzluklar gibi konularda Ankara’ya açık ve sert eleştiriler yöneltiyor.

5) Amerikan yönetiminin 17 Aralık sürecinde Cemaat’e daha yakın bir pozisyon aldığı açıktır. Fakat Erdoğan’ın üste iki seçim başarısı elde etmesi nedeniyle bu tutumundan “mecburi” olarak belli esnemeler olduğu gözleniyor.

6) 17 Aralık sürecinde, Batı ve Amerikan medyasında çıkan çok sayıda haber, yorum ve analize baktığımızda çoğunda şunu görüyoruz: hükümete yönelik bariz bir antipati, Cemaat’e yönelikse, gizlenme ihtiyacı bile hissedilmeyen bir sempati, en azından empati.

REELPOLİTİĞİN DAYATMASI

Dolayısıyla ABD Başkanı Obama’nın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tatmin edecek bir cevap vereceğini beklemek fazla gerçekçi olmaz. Ancak Washington yönetiminin şu hususları gözeteceği de kesindir:

1) Irak ve Suriye’de IŞİD’e karşı mücadelede Türkiye’ye duyulan ihtiyaç.

2) Cemaat ile mücadele temelinde bir kampanya yürüten Erdoğan’ı üst üste iki seçim kazanmış olması. Buna karşılık Cemaat’in her iki seçimde mağlup taraflara angaje olan Cemaat’in belirgin olarak güç kaybetmesi.

3) Erdoğan’ın Cemaat’e karşı savaşında şu ya bu şekilde, başta muhafazakâr camiadan olmak üzere üçüncü şahısları/grupları yanına çekebilmesi, buna karşılık Cemaat’in iyice yalnızlaşması.

GERGİNLİKTEN ÜÇÜNÇÜ FORMÜL ÇIKABİLİR

Ancak reelpolitiğin dayatmalarına rağmen Obama’nın Gülen konusunda Erdoğan’ın umduğu hızda ve şekilde adımlar atmasını şu aşamada beklemediğimi tekrarlamak istiyorum. Bununla birlikte Gülen ve cemaatinin bundan böyle ABD’de de eskisi kadar rahat hareket edemeyecekleri muhakkak. Belki de bu gerginlikten iade ve sınır dışı haricinde üçüncü bir formülle çıkmak mümkün olabilir: Gülen’in kendi rızasıyla ABD’yi terk etmesi.

Nitekim bir süredir Gülen’in yeni adresi olarak bazı ülkelerin adı telaffuz ediliyor. Olabilir. Ama bambaşka bir seçenek de Gülen’in kendi rızasıyla Türkiye’ye dönmesidir. Bunun bugün için çok gerçekdışı bir seçenek olduğunun farkındayım ama Erdoğan-Gülen savaşı o kadar kısa süre içinde o kadar sert bir şekilde gelişti ve o kadar çok şeyi değiştirdi ki her türlü ihtimale açık olmakta bir sakınca yok.