BIST 10.636
DOLAR 32,26
EURO 35,05
ALTIN 2.427,82
HABER /  POLİTİKA

Erdoğanın gezmesine kızdı

Bahçeli, Erdoğan'ın yurt dışı gezilerine fena taktı. Grup toplantısında bu konuda bakın neler söyledi;

Abone ol Başkanı Devlet Bahçeli, grup toplantısında partililere seslendi. Başbakan Erdoğan'ın yurt dışı gezilerine sinirlenen Bahçeli, "fellik fellik dolaşma, önüne bak" dedi.

Terörün yeniden tırmandığını ve bazı yeni propaganda araçları ile Öcalan'ın infazının yumuşatılacağını söyleyen Bahçeli, bu konudaki ısrarın altındaki asıl şeyin Öcalan'ın serbest bırakılması fikri olduğuni idda etti. 

İşte Bahçeli'nin grup konuşmasından bazı satır başları;

Siyaseti bırakırım değerlendirmesi: Son zamanlarda, partisinin başarısızlığı halinde siyaseti bırakacağına yönelik açıklamalar yapan Sayın Başbakan’ın, bu ani tavır değişikliğinin arka planında, üstesinden gelemeyeceğini düşündüğü ekonomik krizin, toplumda neden olacağı öfke ve tepki korkusunun bulunduğu anlaşılmaktadır.

Siyasi geleceği konusunda umudunu kestiği görülen Başbakan’ın; ön almak için yaptığı bu itiraflar olmasa bile, foyasının ortaya çıkacağı ve tükenişinin görüleceği bir hesaplaşmanın yaklaştığını söylemek için kâhin olmaya gerek olmadığı açıktır.

Görünen odur ki; ülkemizin kritik bir dönemini icraatları ile israf eden AKP zihniyeti, yakın bir zamanda, tıpkı geldiği şartlara benzer bir ortamda gidecektir. Ve gittiği yerde de, geçmiş yılların ihmalinin hesabını mutlaka verecektir.

Fellik fellik dolaşma, önüne bak: Sayın Başbakan ve yakınları, kalabalık kâfilelerle, kendi deyimiyle söyleyecek olursak, “fellik fellik” dünyayı dolaşırken, vatandaşlarımız çığlık çığlığa yoksulluğa, açlığa, sefalete mahkûm olmaktadır.

Başbakan Erdoğan’a tavsiyemiz; işsizliğin önlenmesiyle ilgili havada bulduğu yeni buluşun efsunundan kurtulup, hükümet olduğunu hatırlayarak ayağını karaya basması, ülkemizi soktuğu sonu meçhul yoldan bir an önce çıkarmasıdır.

AKP teröre cesaret vermiştir: Terörün artan cüreti, siyasal bölücülüğün sokaklardan meydan okuması ile hükümetin gaflet siyaseti, maalesef acil çözümler bekleyen diğer ağır sorunları gölgelemekte ve haklı olarak ana gündemi oluşturmaktadır.

Geçen Grup toplantımızdan bu yana geçen bir haftalık süre içerisinde, Ağrı kırsalında, Bingöl Karlıova’da, Diyarbakır Lice’de, Van Çaldıran’da meydana gelen terör olaylarında biri binbaşı rütbesinde subay olmak üzere, üç askerimiz ve bir vatandaşımız hayatını kaybetmiş, dokuz güvenlik görevlimiz, dört korucumuz ve iki vatandaşımız yaralanmıştır.

Bugün iktidarın gaflet ve işbirliği ile önümüze konan yeni denklemin özeti ve ana hatlarını şu başlıklar altında incelemek ve saymak mümkündür.

Bunlardan birincisi, İmralı canisi’nin sağlık durumu ile ilgili tartışmalar başlatılarak oluşturulacak karanlık atmosferden, bebek katilinin affına kadar gidecek sürecin önünü açmaktır.

Bilindiği gibi, İmralı canisinin sağlık durumu, tecrit koşulları ve kötü muamele gördüğü iddiaları etrafında sürdürülen tahrik, baskı ve propaganda kampanyası son dönemde yeniden hız kazanmıştır.

DTP, PKK'nın sözcülüğünü üstlenmiştir: PKK’nın Meclis’teki sözcülüğünü üstlenen bir siyasi kuruluşun yürüttüğü son kampanyada, İmralı canisinin tecrit koşullarına son verilmesi istenmiş ve bu kapsamda siyasi çözüm sürecinde ev hapsi altına alınması gibi hukukla, adaletle, insafla ve vicdanla bağdaşmayan hayasız istekler açıkça seslendirilmiştir.

Türkiye’ye büyük acılar yaşatan teröristbaşının hükümlülük şartları bugüne kadar uluslararası ilgi odağı olmuş ve bölücü çevrelerce siyasi gündemde sürekli canlı tutulmuştur.

Avrupa İmralı'nın takipçisi olmuştur: Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi kuruluşları bu konuya özel bir ihtimam göstermiş, İmralı canisinin insan haklarını ve mahkûmiyet koşullarını sürekli izleyen mekanizmalar oluşturulmuştur.

Bu konuda yürütülen kampanyanın amacının, infazın gevşetilmesine yönelik tepkilerin önlenmesine, kamuoyu hassasiyetinin zaman içinde sulandırarak, İmralı canisinin serbest kalacağı bir sürecin garantiye alınmasına yönelik olduğu görülmektedir.

Terör ödüllendirilmiştir: Bu gelişme ile İmralı Canisi’nin sözde sağlığını bahane ederek, dağda Mehmetçiğimizi şehit eden, sokaklarda polisimizi taşlayan zihniyet ile araçlarımızı yakan, vatandaşlarımızı mağdur eden sokak eşkıyaları, AKP tarafından ödüllendirilmektedir.

Bundan sonraki aşamada, benzer iddiaların önünü kesmek, isyan provalarının tırmanmasını durdurmak artık hiç mümkün olmayacak, İmralı mahkûmu serbest kalana kadar “sağlık kampanyası- sokak saldırıları ve hükümet tavizi” döngüsü tırmanarak tekrarlanıp duracaktır.

Cumhurbaşkan'ı Gül'e ağır eleştiri: İşin ilginç yanı Sayın Cumhurbaşkanı’nın da bu diplomatik garabeti bir başarı gibi sunmaya çalışması ve “Kuzey Irak’taki yerel yönetim PKK konusunda üstüne düşen görevin farkına varmaya başlamıştır” diyerek kurulmak istenen ilişkilerin önünü açmaya çalışmasıdır.

Artık, bu aşamadan sonra, Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetinin Irak’taki tek muhatabının PKK’nın hamisi ve Türkmenlerin canisi Barzani olacağı anlaşılmaktadır.

Bu kaygı verici gelişme ile Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’de bir türlü bulamadığı siyasi muhatap sorunu da Barzani ile aşılmış olacaktır.

Geçmişte “bir koyar beş alırız” denilerek Türkiye’nin önüne sürülen örtülü tuzakların yeniden gündeme geleceği, bundan on sene önce İmralı canisi’nin Şam’dan çıkması ile başlayan sürecin sonuçlarının alınmaya başlanacağı, kontrolümüz ve irademiz dışında gerçekleşen bir sürecin kapıları aralanmıştır.

Türkiye çaresiz ve güçsüz değildir. Eksik olan, bu gücü ve imkânları kullanmaktan aciz bir hükümet tarafından yönetiliyor olmasıdır. Dileğimiz, demokratik bir devir-teslim dönemi gelene kadar geçen sürede tahribatın daha da ağırlaşmamasıdır.

STK'lar bölücülüğe çanat tutmaktadır: Özellikle bu konuda, Türkiye’nin üniter ve milli devlet yapısını yıllardan beri gizli veya açık eleştirenlerin şimdi tam bir fikir, eylem ve ağız birliği yaparak sözde “yeni bir Türkiye yapılanmasından” bahsetmeye başlamaları tesadüf olarak yorumlanmamalıdır.

Bu mihraklar, geçtiğimiz altı yıl boyunca ellerine geçen her fırsatta çeşitli ortamları kullanarak ve adım adım bugünkü noktayla gelmişler, olayları seyreden ve hatta destek olan hükümeti de artık teslim alacakları ve dilediklerini uygulatacakları kıvama getirmişlerdir.

Türkiye’miz bugün maalesef, iktidar tarafından itildiği uçurumun kenarında, üzerinde karanlık senaryoların uygulandığı bir operasyon ülkesi durumuna düşürülmüştür.

Bölünme senaryoları TV'lerde konuşuluyor: Bugün özellikle medya kanalları kullanılarak federalizm, ayrı millet, bölgesel yönetim, yerel sembol ve bayrak, farklı dillerde eğitim gibi konular ve sözde teklifler gazete sütunlarında ve televizyon ekranlarında tartışmaya açılmış durumdadır.

Ülkemize ve milletimize biçtikleri rollerin ayrıntılarında anlaşamasalar bile, Türkiye’yi temel değerler ekseninde yıkmak konusunda tam anlayış ve gönül birliği içinede görülen odakların, listeler halinde dile getirdikleri taleplerin önünün hükümet tarafından birer birer açılacağı anlaşılmaktadır.

Gül'ün asıl söylemek istediği şey ne?: Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanı’nın da hükümet gibi düşündüğü ve tartışmalardan etkilendiği anlaşılmaktadır. Basında yer aldığı şekliyle, Çankaya’da ağırladığı Hakkari heyetini kabulünde “Burada söyleyemeyeceğim şeyleri de düşünüyorum. Hatta sizin de bana söylemek isteyip söyleyemediğiniz şeyleri biliyorum ve size katılıyorum.” açıklaması tam bir garabet örneğidir.

Çankaya köşkünde, söylenemeyecek şeyleri şimdilik düşünmekle yetinmek durumunda kalan bir Cumhurbaşkanı’nın Hakkarili vatandaşlarımızın taleplerini, daha onlar söylemeden anlayacak ferasete ulaşmış olması ilgi çekicidir.

Biz, Sayın Cumhurbaşkanından Hakkarili vatandaşlarımızı görünce aklına gelen, ancak söylemekten imtina ettiği fikirlerini kamuoyuna açıklamasını bekliyor ve istiyoruz.

Ermeni iddiaları ve kamuoyu: Bu kapsamda, Türk devleti ve milletine yönelik “soykırım” “işkence” “katliam” “sürgün” “tehcir” gibi suçlama ve iftiraların, bilinen Ermeni iddiaları zemininden başka alanlara da yaygınlaştırma çabası dikkatlerimizi çekmektedir.

Sistematik olan ve giderek artan bu kara propagandanın yoğunlaşan baskısı altında kalacak hükümetin, iç ve dış tavizlere tam anlamıyla açık hale getirilmesi, kafaların arkasındaki asıl amaçtır.

Bu konuda, Türk Silahlı Kuvvetlerinin terörle mücadelesini sorgulayan bir süreç başlatılmıştır.  Hatta iddialar Atatürk dönemine kadar uzanmış ve devletimizin kurucusunun yargılanması bile telaffuz edilmiştir.