BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70
HABER /  GÜNCEL

Erdoğan Ilıcak'ı nasıl değiştirdi?

Erdoğan, Ilıcak'a ne dedi de, Ilıcak'ın hayatı değişti? 'Bir Türk dünyaya bedeldir' sözüne neden karşı? Kime 'Karanlıkların Efendisi' diyor.. İşte cevaplar:

Abone ol

Mehmet Ali Ilıcak ile röportajımızın son bölümünde, Başbakan Tayyip Erdoğan'ı, Irak'ta başına çuval geçirilen askerleri, Türkiye'nin durumunu, Nazlı Ilıcak'ı ve sendikalaşmayı konuştuk. İşte röportajımızın son bölümü:

-Bahri Kayaoğlu- Siz de hükümetlerden zarar gördünüz. İktidara gelen hükümetler Medya patronları üzerinde etkili oluyorlar mı?

-Ben açıkçası 6 Başbakan gördüm. Demirel, Ecevit, Erbakan, Çiller, Özal, Yılmaz.. Açıkçası Tayyip Erdoğan'ın hoşgörüsüne hiç birisi sahip değil. Bunu Tayyip Bey'e yağ olsun diye yapmıyorum. Açıkçası ben Tayyip Erdoğan'ı tanıdığımda Beyoğlu İlçe Başkanıydı. O zaman Refah Partisindeydi. O günlerde çok güzel hatıralarımız vardır. Ve onun benim hayatımda yaptığı çok önemli bir değişiklik vardır 1991 yılında.

-Süleyman Özışık- Bu hatırayı bizimle paylaşmanızda bir mahsur var mı?

Tabi ki, memnuniyetle.. Ben o dönemler içki içiyordum. Tayyip Bey'le sohbet ettiğimiz noktalarda bana çok güzel bir şey söyledi. "Bak" dedi "Allah'ın yarattığı tabii kaynaklar ağaçlarda yaşayan portakallar, greyfurtlar, elmalar... Niye sen dedi başını döndüren bir şeye yöneliyorsun." Çünki içki bardakta durduğu gibi durmuyor. O gün düşündüm evde ve dedim ki doğru söylüyor. O günden sonra karar aldım ve 13 senedir ağzıma 1 damla içki almadım. Bu benim hayatımda çok önemlidir. Ben içki içmiyeceğim ve hatırladığımda hep Tayyip Erdoğan'ı anacağım. Benim için çok farklı bir noktada. Biz yağ yapmadığımız için sıkıntı çektik. Benim Mesut Yılmaz'la Akşam gazetesi sahibi iken görüşmem olmuştu. Seçimlere gidiyordu Türkiye 95-96 yıllarda. Dedim ki "Bak Mesut Bey. İnşallah Başbakan olursun. Sana bir şey söyleyeceğim. Sen Başbakan da olsan Tansu Çiller aleyhine tek satır yazı yazmam. Satmam onu" dedim. "Sen bana niye bunları söylüyorsun" dedi. "Çünkü Ben sana bunu söylemesem sen çıktığında "Ulan hıyara bak Tansu Hanım'ı bir seferde sattı" dersin" dedim. "Ben kimseyi satmam. İnandığım düşünceye sonuna kadar destek veririm" dedim. 28 Şubat'ta Akşam Gazetesi hem Çiller'e hem de Erbakan'a destek oldu. Sonrasında Mesut Yılmaz'ın Başbakanlığında ben gider 50 kere yakınlaşabilirdim. Hem Mesut Yılmaz'a hemde Berna Yılmaz'a çünkü genç ve sempatik birisiydim. Ama ben bir yazı yazdım. "Karanlıkların efendisine asla boyun eğmeyeceğim" diye. Zaten ondan sonra da kovuldum. Son yazıydı. Bu noktada da ben Tayyip Bey'e inanıyorum. Ben çocukluğumda Türkiye'nin en büyük gazete patronunun oğlu olarak büyüdüm. Bu anıları çok yaşadım. Genç yaşımda bir sürü Bakan benim önümde ayağa kalktı.

Erdoğan'a yalakalık yapmam!

-Ben 18 yaşındayım Tercüman gazetesinde. Tabi kimse de sevmiyordu beni o zaman. Tabi 18 yaşında patronun oğlu gazetede Genel Müdür olursa sevilmez. O günkü M Ali de bugünkü aynı değil. Odamı yaptırıyorum o zaman gazetenin imkanları da fazla. Babam geldi. Ben ona masamı sandalyemi gösterdim. O bana dedi ki "Oğlum ben bunları çoktan aştım, bir gün inşallah sen de geçersin" dedi. Ben bugün görüyorum ki ben de bunları geçmişim. Çok önemli şeyler değil. İktidarlar gelir gider . Tayyip Erdoğan'ı niçin destekliyorum. Bugün ilk defa Türkiye'de benim gördüğüm, gelişime açık olan, milletini seven, memleketini refaha ulaştırma aşkı olan biri. Halktan bir insan. Çocuğu öptüğü zaman resim vermek için öpmüyor. Tayyip Erdoğan 20 yıldır gecekondulara yiyecek yardımı yapıyor. Kimse onun adını bilmezken o ramazan aylarında ev ev dolaşıp yardımlarda bulunurdu.. Erdogan insani yönü olan birisi. Onda anneye saygı var. İnsani taraf var, Anneye babaya saygı var. Türkiye'de örnek bir lider. İnşallah başarılı olur değişirse o zaman da ben bilemem. Demirel çok farklı Siyasetçi. Siyasetçi demek herkese hoşgörüleceksin. Bol bol palavra sıkacaksın, arada bir bukalemun gibi renk değiştireceksin.

Erdoğan'ın yeğenini tanıyan var mı?

-Tayyip Erdoğan bir insan. Başbakan da olsa sizlerle kahve içebilecek biri. Tayyip Bey'in kardeşini hayatınızda gördünüz mü? Yeğenlerini ortalarda gördünüz mü? Oğlunu gece klüplerinde gördünüz mü? Bugün biz ne siyasiler ne yeğenler gördük. Onun için Tayyip Bey'in şans olduğunu görüyorum. Hem dini açıdan da çok önemli bir semboldür. Bugün ABD başkanı incile el basarak göreve başlar. Dünyadaki devletler dini kompleks edinmemiş ve sahip çıkmıştır. Bizde ise kompleks meselesidir. Niçin dindarsan sen fakirsin. Zaten fakirler sahip çıkmış. Burjuvalar sahiplenmemiş dini. Tayyip Bey gerçekten dindar bir insan, oruç tutmak, namaz kılmak... Benim için referanslar bunlar. Siz gerçekten dindar olursanız kimsenin yıpranmasını istemezsiniz. Milletleri bir arada tutan bayrak diyoruz ama önce Allah korkusu, inançtır sonra da bayrağı gelir. Bunları ayırırsan ülke ayakta kalamaz. Tayyip Erdoğan bunların ikisini bir arada tuttuğu için ben onu destekliyorum. Allah'a şükür iyi ki beni Müslüman olarak doğurmuş ben bununla gurur duyuyorum.

Başına çuval geçirilen askerin Irak'ta ne işi vardı?

-Baki Karakol- Erdoğan'ın insanlara yaklaşımı iyi olabilir ama bana göre 25 Mayıs'taki Meclis oturumunda sınıfta kalmıştır. Türkiye Cumhuriyetinin başına çuval geçirtmiştir. Onurunu kırmıştır. TBMM'ye yani benim tabirimle kamutaya bir önerge verildi. ABD'nin Irak'ta yaptığının görüşülmesi ve kınanması istendi. Başkanlık makamı bunu kabul etti görüşmeler başladı. Kınamaya gelince malesef geçmiş tarihlerde öncülük eden mecliste AKP'nin oyları ile kınama çıkmadı. Sabahki oturumda Başbakan iradeyi temsil eden vekillerin iradesine gem vurdu. "Dünyadaki gelişmeleri göz önüne alın" dedi. "Sakın ABD'yi köşeye sıkıştıracak bildirgelere imza atmayın" dedi. Sizin düşüncenizi bu açılımın arkasından öğrenmek isterim.

-Benim düşüncem farklı. Ne kaybettiysek böyle kaybettik diye düşünüyorum.. Bir Türk dünyaya bedel, onurumuz kırıldı lafları ile övünüp dururuz. Bizim için konuşmak kolay. Biz ülke yönetmiyoruz. Ülke yöneten insanlar böyle yaptığı için biz bu noktadayız. 150 milyar dolar borcu olan bir ülkeyiz. Yarın musluklar kapandığında, yani bir ambargo konulduğunda adım atacak halde değiliz. Soyulmuşuz yıllarca. Acaba halk ne yapmış bir görelim. halk hep oturmuş, susmuş ve bu tip laflarla avunmuş. Onurunu sen koruyacaksın.. Sokaklara çıktın mı hiç? Dünyada halk kendi ihtilali ile hak sahibi olmuş. Bugün Amerika kendi ihtilali ile kurulmuş bir memleket. Fransa halkın ihtilali ile kuruldu. Sen bunu yaşayamamışsın. Başörtüsünden YÖK kararına kadar ses çıkaran Genelkurmay'ın işi o aslında. "Ayrıca senin askerinin Irak'ta ne işi var?" diye sorarlar adama. Sen girmemişsin ki teknik olarak savaşa. Senin orada olmaman lazım. Mesela sen Kilyos'ta yürüyorsun. Askeri bölgeye yakın gidiyorsun, ordaki onbaşı askere vur onu dese sen vurulursun. Oralara giden ABD''li, bir takım silahlı adamları görünce ister Türk olsun, ister Ermeni ne olursan olsun aynı şeyi yapıyor.

-Onurumuz çuvallar değil gelirler kurtaracak!

-Bahri Kayaoğlu- Başına çuval geçirilen askerler ülke savunması için orada bulunuyorlardı?

-Kanuni mi?

-Bahri Kayaoğlu- Tabi ki Kanuni

-Hadi Özışık- Hayır o kanuni değildi.

-Biz ikide bir Irak'a girip çıkıyorduk bunlar yasal mıydı? Yakalandın mı yaralanıyorsun. CIA ajanını Rusya'da yakaladıkları zaman ne yapıyorlar ömür boyu hapis alıyor. Yakalanmazsa vatanı adına hizmet ediyor. Ordaki askerin suçunun olduğunu söylemiyorum. Tabiiki vatan savunması yapıyorlar. Ama ABD'liye göre böyle görülmüyor. 

-Baki Karakol- Meclis'ten kınama kararı çıkmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Tayyip Bey defalarca İsrail'i kınadı Bakanı geldi ona da yanlış yapıldığını söyledi. Demin dedim ya, Türkiye'de ezberlenmiş ve laf ola beri gele diye söylenen sözler var. "Bir Türk dünyaya bedeldir" gibi.. Bir Türk'ü dünyaya bedel hale getiremiyorsunuz, getiremediniz bunca senedir. Türk onuru gibi kelimelerin ben öylesine söylenmiş laflar olduğunu düşünüyorum. Türk'ün onuru ne zaman korunacak biliyormusunuz. Benim vatandaşlarım 2-3 bin dolar gelirden 10 bin dolar gelire ulaştığında, insanım Avrupa'da ve dünyada özgürce dolaştığında, yabancı yatırımcılar iş yapmak için işadamımızın peşinde koşturduğunda benim onurum güçlenecek ve kurtulacak.

-Baki Karakol- Bence Tayyip Bey bu öneriyi kabul etmeliydi..

-Bakın, ben bir gazete yönetiyorum. Benim yazarım farklı düşünebilir. Hadi bey ile sizin bakışınız çok farklı. O sağına bakacak soluna bakacak. Sonra önüne bakacak. Çünkü bir kurumun başında ve herşeyi düşünmek zorunda. Her ihtimali, her krizi analiz etmek durumunda çünkü. Tayyip Bey'de öyle. Mesela Türkiye AB'ye girmeye hazırlanıyor. Türkiye'nin önü 5 sene sonra açılacak. AB'ye girmesek bile önümüzü çok açık görüyorum. Yabancıların Türkiye'ye yapacağı yatırımlar. Geçen yıl Türkiye'ye giren para 350 milyon dolar. Polonya'ya giren para 20 küsur milyar dolar. Türkiye böyle 20-30 milyar yabancı sermaye girişi ile güçlenecek. Senin bu İnternet siten bugün 100 lira ise yarın bin lira olacak. Benim gazetem 10 lira ise yarın yüz lira olacak. Türkiye o zaman kurtulacak. O zaman Türkiye'de kahve köşesinde oturan insan yerine çalışan insan göreceksiniz. Evine aşını getiremiyorsan problem bitmez. Sizin söyledikleriniz güzel laflar. Kıbrıs kullanılmış Türkiye'de, doğu kullanılmış Yunanistan meselesi kullanılmış. Ama Yunanistan'ın umurunda değil aslında. Komik geliyor bu insanlara.

Türkiyedeki sendikacılığın karşısındayım!

-Baki Karakol- İnternet gazeteciliğine el atmayı düşünüyormusunuz? Gazetenizde fikir işçilerini kapsayan bir sendika var mı? olması için bir girişiminiz olacak mı?

-İki tane sitemiz var nethavadis.com ve Tercüman. Çok başarılı olamadık. Bizim işimiz değil. Yarın yapmayız anlamına gelmez. Başarıya şapka çıkartmasını da biliriz. Ama bizim olmayacağı anlamına gelmiyor. Şu aşamada zor bir iş. Önden koşanlar var. Şimdi Hadi'nin ki çok önemli bir iş. Dinamik yapılarla mücadele etmek aptalın işi. Ben de otursam Hadi ile yarışırım o ayrı mesele ama benim böyle bir imkanım olmadığı için yapabileceğim işi yaparım. Sendik için bir öncülük yapmaya gerek yok. Basın emekçileri şu an için memnunlar. Ben sendikaya karşıyım.

-Bahri Kayaoğlu- Rahmetli babanız döneminde Tercüman bir okuldu. O dönemde sendika kalkmamıştı. Daha sonra Aydın Doğan Bey patron olunca sendika kalkmaya başladı. Siz o dönemde Tercüman'ın içindeydiniz. Sendikanın nesini beğenmediniz?

-Bir kere dünyaya açılacaksın. Değişimlere ayak uyduracaksın. Patronluk bu. Ben sendikaya inanmıyorum. Ben kendi insanıma daha iyi imkanları sunarım. Sunmazsam o benim yanımda çalışamaz. Hali ile bir emekçi de patronunu tercih etme hakkına sahiptir.

-Bahri Kayaoğlu- Ben HaberTürk'te 5 ay çalıştım paramı alamadım. Sendika olsa Ufuk Güldemir benim hakkımı yiyebilir miydi?

-O farklı.

Demirel'in memleketi senfoni orkestrası!

-Fikri Akyüz- 12 Eylül döneminde maalesef Nazlı Ilıcak hapis yattı. 28 Şubat sürecinde de malesef milletvekilliği düşürüldü. Yazmış olduğu yazılardan dolayı Demirel'e yakın gözüküyordu. Aslında yasaklara karşıydı. Dolayısı ile o günden bugüne değişen Nazlı hanım mı oldu yoksa Demirel mi oldu? ben biliyorum ki Nazlı ılıcak 20 yıldır takip ediyorum. En azından format olarak düşüncesinde değişiklik olmadı. Sizin Nazlı Ilıcak hakkında son 20 yılda fikir ayrılığına düştüğünüz oldu mu?

-Çok... Ama Nazlı Ilıcak kendi düşüncelerinde değişiklik olamaz. Özgürlükler demokrasi bağlamında.. Tabi o zaman Demirel'e yakın olabilir düşünce olarak veya kendi düşüncesini onların temsil ettiğini düşünebilir. Ama Nazlı hanım'ın doğruları vardır. Ben hepsine katılırım katılmam ayrı mesele ama o doğrularında oğlunu dahi tanımadan mücadelesini veren bir insan. Demirel'i eleştirmek benim haddime düşmez ama şu var Demirel'in ne kadar değişimden geçtiğini, benim milletim derken benim memleketim diye senfoni orkestrasını göstermesine şahit oldum. O kadar bir değişim geçirdi Demirel.

-Hadi Özışık- 34 Yaşındasınız, 23-24 yaşında gazete yöneticisi sahibi oldunuz. Başka işiniz yok mu? Herkes barda eğleniyor keyif çatıyor. Siz neden bu yolu seçmediniz?

-Benim bir bakışım var. Sendikaya ben karşıyım dedim ya. Orda tabi ben inançları ile hareket eden bir insanım. Benim bildiğim iş bu ben başka iş bilmem ve keyif almam. Gazetecilik keyif alınarak yapılır ancak. Keyif almıyorsan yapamazsın.. Ben sizin söylediğiniz eğlencelerden keyif almazdım..

-Baki Karakol- Üyesi olmak istediğimiz AB'de sendika işi basın sektöründe oturdu.

Sendikacı da oturmuş ama. Ben karşımda kendim gibi muhatap bulursam anlaşırım. Ama yani benim korkum hep o. Biz sendika başkanlarını gördük Türkiye'de neler gördük. Adamlar açlıktan ölüyor, Bir işçinin hakkını korumak mantığına evet, ama bunları yönetenler güvenemiyorum. Sendika mensubunun anası ağlamış hiç bir şey alamıyor, Başkan Jaguarlara biniyor. 5 yıldızlı otellerde kalınıyor. En güzel binalar sendikaların, özel şöförler falan ben bunları istemiyorum. Yani mantığına inanıyorum ama yönetenlere inancım yok. Ben bunu yönetecek adamların doğru olduğuna inanmıyorum. Herkes kendini düşünüyor bizde.

Akşam'ı gece klübünden kazandığım para ile kurdum!

-Baki Karakol- Bir de gece klübü açtınız o dönem içki içtiniz mi?

Hayır içmedim. Ben hiç bir işten utanmam. Sarhoş insanları eğlendirdim. O benim ekmek paramdı. Babamın işleri kötü olduğu dönemdi. Ben para kazanmak zorundaydım. Gece kubündeydik. Ondan sonra 3-4 saat uyurdum. Beyoğlu'nda bir yazıhanem vardı ordan da işime gidiyordum. Çok varlıklı bir ailenin çocuğu olarak büyüdüm. Ama hayatın zorlukları ile de çok erken tanıştım. Eve gelen hacizlerle, benim rahmetli babamı ağlarken gördüm. İnsanın bunları yaşaması çok sıkıntılıdır. Babam banyoda ben içeri girdim. Ağlıyordu. Babanız sizin idolünüz. Benim için babam çok önemli bir insan. Babama niye ağladığını sordum. Önemli değil bir bina daha yaparız dedi. Ona asıl koyanı da şöyle anlattı. Oğlum bana asıl koyan bugüne kadar yanımda çalışan adamların bana akıl vermeleri dedi. Fikir vermeleri dedi. Beni kapılarında süründürmelerini hazmedemiyorum. Demişti. Bu mücadelenin altında bir gün herşeyinizi kaybedebileceğiniz korkusu var. Bunun için hayata 4 elle sarıldım. Gece klübünden kazandığım para ile alem dergisi ve radyosunu çıkardım. Takip gazetesini çıkardık medyatörü çıkardık. Sonka başka işten yine klüpten kazandığım para ile Akşam gazetesini kurduk. 1995 yılı Eylül ayında. Bunlardan kazandığım imkanlarla.

Ben hovardalık yapmak isteseydim devam ederdim. Çünki bekarsınız bir sürü kız etrafınızda. Ama bir işe adım atmam gerekiyordu. Ve akşam gazetesini de çok az para ile 500 bin dolar para kazanmıştım. bir de bu yalıyı satıştan elde ettiğim parayı Akşam'a yatırdım. Bizler idealleri olan insanlarız. Yanlış anlaşılıyorum bazen sevenlerimiz var sevmeyenlerimiz var ama ben kendimle barışık bir insanım. Zorlamalarla hiç bir zaman o şeyler elde edilmiyor. Dünya çok değişiyor. Adam fabrikasını burda kapatıyor malezyada açıyor. Makedonyaya taşıyor. Sendikasız işini görüyor. Dolayısı ile bu mantıkları aşmamız lazım.