BIST 10.277
DOLAR 32,34
EURO 34,81
ALTIN 2.393,53
HABER /  GÜNCEL

Edip Paşadan şok mesajlar

Edip Başer: ABD'den asker sözü aldım. PKK ile masaya oturma iması dahi olmayacak.

Abone ol

Terörle Mücadele Koordinatörü Edip Başer: ABD'den asker sözü aldım. PKK ile masaya oturma iması dahi olmayacak.

PKK siyasallaşamaz
ABD'li muhatabım (PKK koordinatörü) bana asker sözü verdi. PKK ile müzakere olmayacak, ima bile edilemeyecek. PKK'nın siyasallaşmasına kapı açılamaz.

Suç işlemeyen gelsin
PKK'nın lider kadrosunun afla siyasete katılması mümkün değil. Dağdakiler teslim olmalı. Suçu olmayan, beraat eden siyaset yapabilir. Suçlu olan cezasını çeker.

DTP, Demokrasi lekesi
DTP'li belediye başkanları demokrasinin siyah lekeleri. Bunların bir kısmının nasıl seçildiği belli. PKK tehditle halkı bunlara oy vermeye mecbur ediyor.

Mahmur boşalacak
Mahmur Kampı'ndakiler bizim vatandaşlarımız, dönecekler. ABD'nin yardımı olmadan da Türkiye vatandaşlarını geri alır.

Hem Atatürk hem de Sure
Emekli Orgeneral Edip Başer'in evinin duvarlarını 38 yıllık eşi Hülya Başer'in yaptığı tablolar süslüyor. Çalışma odasında ise babasının ve Atatürk'ün resminin yanı sıra Kuran'ın özeti olarak gösterilen İhlas Suresi ile Şırnaklıların hediyesi halı duruyor.

'ABD asker sözü verdi PKK ile müzakere yok'

Türkiye'nin Terörle Mücadele Özel Temsilcisi seçtiği emekli Org. Başer, ABD'li muhatabı Raltson'un güvendiği bir asker olduğunu belirterek, "Söz verdi. PKK ile hiçbir müzakere olmayacak" dedi.

* Özel temsilcilik görevi nasıl verildi?
Yapabileceğime inandığım, yararlı olacağını düşündüğüm bir görevdi. Genelkurmay Başkanlığımız, beni önermişler. Sayın Başbakan da görüşme talebinde bulundu. Bu acıları sona erdirmenin bir yolu olmalı mutlaka. Üzerime düşen görevler vardı, kabul ettim. Bazı dost ve müttefik ülkelerle, komşu ülkelerle yapabileceğimiz ortak yapacağımız şeyler varsa diye bu mekanizma oluşturulmuştur. Benim görev tanımım da budur. Hala 'terörle mücadele emekli orgenerale devredildi' diye küçümseyerek garip yorumlar yapılıyor. Bunlar bilgi noksanlığından kaynaklanıyor.

* Talabani "Ateşkes için PKK'yı ikna ettik" dediği dönemde "masaya çekme, siyasallaşma gibi bir şey görürsem bırakırım" dediniz. Bu noktaya getirecek bir durumda karşılaştınız mı?
Hayır. Görseydim bırakırdım zaten. Bunu ABD'li muhatabımıza da çok net ilettim. En ufak bir şüphe sezersem, işbirliğinin sona ereceğini açıkça söyledim. Zaten kendisi de hemfikir olduğunu açıkladı. Bu temel ilkelerde mutabıkız. PKK ile herhangi bir şekilde müzakere olmayacak, öyle bir görünüm dahi verilmeyecek, imada bile bulunulmayacak. PKK'nın siyasallaşmasına kesinlikle kapı açılamaz.

GÜVENİLİR BİR ASKER

* Verilen güvenceleri yeterli buldunuz mu? Benim için yeterli çünkü kendisi daha önceden de tanıdığım bir askerdir. Söz verdi, verdiği sözlerin arkasında duracak bir askerdir. Elbette ABD, liderlik konumuyla dünya üzerinde oyun oynayan bir aktör. Sevsek de sevmesek de dünya lideridir. Bunlar dünyanın bugünkü gerçeği. Bu gerçeği de değiştiremeyeceğimize göre bunu kabullenmek ve bununla yaşamak zorundayız. Böyle bir devletin bölgede bu kadar karmaşık çıkarları varken sadece bizim kanalımızda işleri yürütüyor diye bir durum olamaz. Bölgeyle ilgili bir çok girişimleri vardır. Ama bunları ben şu anda gerçekten bilmiyorum.

* Talabani'nin konumu nedir, terör örgütü lideri Karayılanla da konuştuğu iddiaları var?
Talabani herkesle konuşabilir. Onlarla, PKK ile konuşması yeni değil. Biz Talabani'yi de Barzani'yi de 30 yıldır çok iyi tanıyoruz. Bunların amaçlarının ne olduğunu yeni öğrenmiyoruz. Bu amaca yönelik olarak adım adım ilerledikleri de belli.

* Yaklaştılar mı hedeflerine?
Yaklaştıklarını söylemek mümkün. Özellikle ABD'nin Irak politikasını kuzeydeki unsurlar üzerine bina etmiş olması, onları çok ümitli hale getirdi. Talabani bunu açıktan dillendirmiyor ama Barzani çok açık olarak da söylüyor. Türkiye'nin politikası belli. Irak'ın toprak bütünlüğü ve üniter yapısının korunması. ABD de aynı şekilde beyanlarda bulunuyor. Bunda samimiler mi o ayrı bir konu. 'Türkiye gücenir' diye bir kaygıları yok. Şak diye o adımı atıyorlar.

DEMOKRASİDE SİYAH LEKE

* DTP'li belediye başkanlarını eleştirdiniz...
Maalesef demokrasinin siyah lekeleri benim anlayışıma göre. Bunların bir kısmının ne şekilde seçildiğini hepimiz biliyoruz. PKK, tehditle, halkı kendi iradesinin dışında oy vermeye mecbur ediyor. Sonra da bunun adına demokrasi, seçilmişlere de demokratik bir seçimle işbaşına gelmiş belediye başkanı veya falanca filanca diyoruz. Bunlar demokrasinin en ideal rejim olduğunu değiştirmez ama siyah noktaları da var.

* ABD'li muhatabınızla görüşmelerinizde Mahmur kampının kapatılması da masada. Bir görüş birliği oluştu mu?
Tabii. Onun bazı prosedürleri var. Mesela, Talabani tarafından BM Mülteciler Yüksek Komiserliğine bir mektup yazılması gerekiyor. BM ile Türkiye ve Irak hükümetleri arasında bir sözleşmenin yapılması gerekiyor. Bu üçlü protokolde, hazırlanan metinde Türkiye'nin bazı değişiklik istekleri var. Irak makamları ve BM bugüne kadar özen gösterseydi bu sorunun çoktan halletmesi gerekirdi. Burası PKK'nın bir kampı haline gelmeden önce çözülebilirdi. Bu kamp bölgede otorite olan ABD ve İngiltere'nin de bir ayıbı.
* Sayın Ağar, "Ovaya inip siyaset yapsınlar" dedi, nasıl karşıladınız?
Bu ülkede çok can ve mal kaybına neden olanların, bunların lider kadrosundakilerin, genel afla filan ellerini kollarını sallayıp, siyasete katılmaları mümkün değil. Ağar'ı oldukça iyi tanıdığımı zannediyorum. Yakıştıramadım. Bu sözü o genelin anladığı amacı düşünerek söylediğini zannetmiyorum. Kendisi de bu mücadelenin içinden gelmiş biridir. Bunlar gelsinler, teslim olsunlar, sonraki süreçte bir suçları yoksa, bu ülkenin vatandaşları olarak siyaset yapabilirler.

PKK militanıyla sohbet ettim

* Şimdiye kadar bir PKK militanıyla yüz yüze geldiniz mi?
Geldim. 2001 yılında. Cudi'de mi, Gabar'da mı bir yerlerde bir militan yakalanmış. Bizim birliklerimizin birindeydi. Henüz savcılığa sevk edilmemişti. İlk anda çok korkuyormuş. Arkadaşlar tertemiz giydirmişler. Öyle dağdan gelmiş bir hali yoktu. Yüzüne kan gelmişti. Kendisiyle konuştum.

* Neler hissettiniz? Acıma, kızgınlık?
Kızmadım, acıdım. Oturdum, sohbet ettim. Cahillik eseri dağa çıktığını, herhangi bir eyleme katılmadığını ifade etti. Anasını babasını özlediğini söyledi. Kendisine nasihatler ettim, yaptıkları işin kötü olduğunu, devletin kendisi için uygun olanı yapacağını, yanlışı varsa hesabını devlete verip sonra yüzünün akıyla ailesine kavuşacağını söyledim. O korkak hali geçmişti. Sonrasını takip etmek mümkün olmadı ama galiba ailesinin yanına dönmüş.

'Asker ihtiyaç olduğu zaman sesini çıkarır'

* Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecine girdi. Geçmişten bugüne Cumhurbaşkanlığı seçiminde askerin rolü tartışıla gelmiştir. Sonuçta Başkomutan seçiliyor. Bu süreçte askerin rolü ne olmalıdır?
Tabii, Başkomutanlık görevi manevi olarak Cumhurbaşkanının şahsındadır. Silahlı Kuvvetler etkili midir, değil midir? Silahlı Kuvvetler ne zaman etkili olur, etkili olma ihtiyacı duyar? Siyaset eğer işini doğru yapmıyorsa, uygun yapmıyorsa, Cumhuriyetin temel ilkelerine aykırı bazı şeyler oluyorsa asker o zaman belki o zaman etkili olma ihtiyacı hisseder. Ama siyaset kurumu görevini tam yaparsa asker niye herhangi bir şekilde ağırlık hissettirme ihtiyacı duysun ki? Asker ihtiyaç olduğu zaman sesini çıkarır. Daha doğrusu, zorunluluk hissettiği zaman. Siyaset kurumunun işini dört dörtlük yapması gerekir. Bugünkü bütün komutanların da görmeyi arzu ettikleri şey, siyaset kurumunun bu ülkede tam olarak işlevini yerine getirmesi. Bunlar yapıldığı takdirde Silahlı Kuvvetler'in hiçbir şekilde ağırlık hissettirmeye ihtiyaç duymayacaktır. Komutanlar gayet açık ifade ettiler. 'Anayasanın bize verdiği bir görev var. Bu görevin gerektirdiği şeyi söylüyoruz' dediler. O görev bunları söylemeyi zorunlu hale getiriyor. Siyaset kurumu aynaya iyi bakmalı. Neler olduğunu iyi görmeli ve düzeltmelidir ki asker ağırlık koyma ihtiyacı duymasın.

* Cumhurbaşkanlığı seçimi ülkenin makas değiştirilmesi gibi bir havaya sokuldu.
Öyle bir ihtimali düşünmek bile istemiyorum. Evet bir tehlike yok mudur? Boyutu tartışılır ama gerek bölücülük bakımından gerek irticai faaliyetler bakımından, dine dayalı bir devlet özlemi duyanların, laiklik anlayışının dışında, eylemler var ve bunlar fevkalade üzücü. Ama buna rağmen ben milletin böyle makas değiştirme gibi bir şeye izin vereceğini sanmam.

Paşa'dan mesajlar

* Kamptakiler dönerse ABD'nin yardımı olmadan Türkiye vatandaşlarını alır, onları ev bark sahibi yapar. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına sahip çıkar.

* Ancak oradaki insanlardan suçları sabit görülenler ceza alır.

* Türkiye'nin bölücü faaliyetler konusunda ciddi yanlışları oldu.

* Bu ülkeyi siyasetçiler yönetiyor. Türkiye'nin dengeli bir biçimde kalkınma için uygun programların gündeme getirilmesi gerekir. Bu askerin işi değil. Özellikle ihmal ettiğimiz psikolojik boyut. Benim çok şikayetçi olduğum ve ülke olarak beceri kazanamadığımız bir boyut nedense.

Kuran'ın özeti duvarında asılı

Edip Başer. Geçmişi başarılarla dolu, doktoralı bir orgeneral. Kara Kuvvetleri Komutanı olmasına kesin gözüyle bakılırken sürpriz bir şekilde emekli edildi. Hakkında spekülasyonlar hiç eksik olmadı. AKP'den milletvekilliği adaylığı teklif edildiği bile konuşuldu. Adı MİT Müsteşarlığı için geçti. Ama o sustu. Şimdi Türkiye'nin "Terörle Mücadele Özel Temsilcisi" olan Edip Başer, Fenerbahçe'de emekli orgenerallerin kaldığı korumalı lojmanlardaki evinin kapısını SABAH'a açtı. Edip Paşa, 38 yıllık eşi Hülya Başer'in elleriyle yaptığı içli köfteler eşliğinde PKK ile mücadeleden ABD ile ilişkilere, DYP Lideri Ağar'ın çıkışından, bir PKK militanı ile karşılaştığında neler hissettiğine kadar sorularımıza içtenlikle yanıtlar verdi. Evinin duvarlarında eşinin yaptığı tablolar asılı. Çalışma odasını ise babasının ve Atatürk'ün fotoğraflarının yanı sıra Şırnak Gülyazı köylülerinin hediye ettiği küçük bir halı süslüyor. Başköşedeki "İhlas Suresi" de dikkat çekiyor. Kuran'ın özeti de denilen İhlas Suresi rivayete göre, Müslüman olmayanların Hz. Muhammed'e gelip, inandığı Tanrı'nın nasıl bir tanrı olduğunu sorması üzerine indirildi. Anlamı ise "(Ey Muhammed!) De ki: O Allah bir tektir. Allah her şeyden müstağni ve her şey O'na muhtaçtır. O doğurmamış ve doğmamıştır. Hiç bir şey O'na denk değildir."

Kaynak : www.sabah.com.tr