BIST 10.677
DOLAR 32,23
EURO 34,96
ALTIN 2.443,00
HABER /  GÜNCEL

Dekolteyle Vakite gidilirse

Başörtülü bir kız yanında dekolteli arkadaşıyla Vakit Gazetesi'ne girmek zorunda kalır. Gerisini o anlatıyor;

Abone ol

İNTERNETHABER
H. Kübra Kocaoğlu

Başörtülülerle söyleşilerimiz devam ediyor.  Meral Ç ve İdil S mesleki olarak gerçekten birbirinden çok farklı alanlardalar. Fakat söyleşi sırasında görüyoruz ki ne kadar da farklı alanlarda olursa olsun yaşanan sıkıntılar neredeyse birbirine eş nitelikte.

İŞYERİNDE BAŞÖRTÜYÜ ÇIKARMAK

Meral Ç. başörtülü bir devlet memuru. Başörtüsünü çalıştığı kurumun kapısına kadar takıyor. Kamusal alana girdiğinde, kanun nizam neyse ona uyuyor. 8 yıldan beri böyle çalışıyor Meral Ç.

Peki bu zor olmuyor mu? Meral Ç'yi dinliyoruz:

DEKOLTEYLE VAKİT GAZETESİ'NE GİDİNCE... 
İDİL : Mesela geçen gün Vakit gazetesine gidiyoruz görüşmeye. Çalıştığımız PR ajansından bir bayan dekolte giyinmiş. Çok tedirgin oldu;
-“Acaba bana böyle bir şey derler mi, içeri alırlar mı?” falan diye.

Çünkü Vakit’in de öyle bir imajı var. Bayan çok gerildi. Ben de kapalıyım ama ben de Vakit’e hitap edecek bir kapalı değilim.

Psikolojik olarak ben de gerildim fakat içeriye girip Vakit'in Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karahasanoğu ile sohbet etmeye başlayınca tüm o hava dağıldı.

Bizi o kadar samimi karşıladı ki  aslında ne o arkadaşın ne de benim bu kadar gerileceğimiz bir durumun olmadığını gördük.

Demek istediğim toplumda insanlardaki bakış açısını etkileyen, değiştiren bir güç var. Ama tabiî ki bütün bunları hepimiz kendimiz yapıyoruz.

" İlk başlarda gerçekten çok zordu. Yasalar gereği çalışacağın yerde başını açarsan başörtüsü sorun olmaktan çıkıyor ama tabi senin psikolojinde ne denli etkileniyor ayrı mesele.Özel sektörde çalışınca da yine kendin gibi düşünen insanların yanında çalışmak zorunda kalıyorsun ve sömürülüyorsun. Çünkü patronlar genelde erkek oluyor ve dindar erkekler genelde kadınların çalışmasına yönelik çok da pozitif bakmıyorlar. Baksa da daha ucuza çalıştırabileceği iş gücü olarak bakıyor başörtülüye."

 

-Sence, Meral haklı mı İdil?

Cevap almadan önce, İdil S. ile ilgili kısacık bir not...

İdil S., siyasetin tam göbeğinde. O kadar çok şey yaşamış ki, hani anlatsa roman olur derler ya... Aynen öyle... Fakat gelin görün ki, İdil, eteğindeki bütün taşları dökmek istemiyor. Diyor ki:

"Bir çok şey geride kaldı, biz bugüne bakalım!"

AK PARTİ'DE DE AÇIKLAR ÖN PLANDA

Evet, tekrar Meral'in anlattıklarına dönüyoruz ve can kulağı ile dinliyoruz:

" Muhafazakar kesimin işverenleri, gerek özel sektörde olsun gerekse diğer kurumlarda olsun bir kere başörtülü çalıştırmak taraftarı değiller. Çalıştığım kurumda, açık olanlar her zaman ön planda olmuştur, göz önündeki yerlerde başı açık olanlar tercih ediliyorlar. Bu AK Parti'de de böyle, özel sektörde de böyle.  Böyle bir piskoz, böyle bir yara var onlarda. Dolayısıyla kapalı bir kız çalıştırmayı çok fazla istemiyorlar. Çünkü kendi imajlarını bu şekilde düzeltiyorlar. Ama onları bu piskoza iten nedenlere de bakmak lazım. Dışarıdan öyle bir imajı vardı ki AK Parti’nin; Genel Merkeze gelenler – “Aaa burada açıkta mı çalışıyor?” diye şaşırıyorlardı. Halbuki bilseler orda çalışan insanlardan özel hayatlarında içki içenler olduğunu, her türlü rahat hayatı yaşayabilen insanların olduğunu. 

 

ÇANKAYA KÖŞK'ÜNDE KAPININ ARKASINA SAKLANDIM

[PAGE]


KAPININ ARKASINA SAKLANDIM 

 

İdil S., bir hayır kurumunun etkinliği için Çankaya'daydı geçen günlerde. Örtülü olduğu için, tedirgin olmuş:

"Ben orada başörtülü oluşumdan dolayı o makamda herhangi bir diplomatik kriz oluşturmamak adına tedirgin oldum. Benim ordaki refleksim farkına varmadan kapının arkasında doğru saklanmak oldu. Aman görülürüm, basına malzeme olurum, benim yüzümden sıkıntı yaşanmasın diye düşündüm hemen. Ben oraya suçlu gibi saklandım ve bunu farkında olmadan yaptım.

 

Meral Ç. :  Ben de bunu anlamıyorum işte. O zarar görmesin dediğin insanların zaten duruşu, düşüncesi belli. Ve senin onun yanında olman kadar doğal olan bir durum yok.

 

İdil S. : Ama muhafazakar kesim bunu böyle yaparken diğer kesim de bazen yanında kapalı çalıştırarak "işte ben de böyle demokratım, biz de her kesimden insana özgürlük var" mesajı vermeye çalışabiliyor.  

 

BEN BAĞNAZ DEĞİLİM İMAJI

H. Kübra Kocaoğlu : Bu durumda bizler de strateji malzemesi olmuş oluyoruz bir bakıma. Türkiye’de sermayenin el değiştirmesiyle birlikte İslami kesimin  erkekleri bir anlamda sınıf atlamış oldular. Bu sınıf atlamanın getirdiği psikolojiyle, ben modernleştim görüntüsünü başı açık kadınları yanlarına alarak, onlarla samimi diyaloglara girerek vermeye çalıştılar diyebilir miyiz?

 

İdil S:  Genelleme yapmak bence yanlış olur. Fakat işte ben sizin gördüğünüz gibi bağnaz bir insan değilim, açık bir kadınla rahatlıkla diyaloga da girebilirim, öperim de, içkili ortamlarda da bulunurum, gibi mesaj verme kaygısı içinde olanlar da vardır.  Toplumu neden bu kadar rahatsız ediyor bilmiyorum ama muhafazakar kesimde insanlar bir yerlere geldiler; ama meşru ama gayri meşru yollardan bir servet sahibi oldular. Türkiye’de uzun yıllardır sistem bu şekilde gidiyor. Ama kapalı hatunların jiplere binmesi, marka eşarplar takması, tekne gezilerine çıkması vs. gibi durumlar insanların yıllardır alışık olmadığı bir manzara olduğu için insanları rahatsız ediyor. Bir insanın başını kapatması ya da İslami hayat yaşamaya çalışması lüks bir hayat yaşayamaması anlamına gelmiyor. Bu tamamen kişisel tercihtir. Bir insan başını kapattı diye de İslam’ın tüm gereklerini onda göreceğiz diye bir kaide yok bence.

 

KELEBEK GİBİ BAĞLAYAN KİMSEYİ RAHATSIZ ETMİYOR

Meral Ç. :  Ama toplum gözünde şöyle bir bakış açısı var; başörtüsü takıyorsan dinin neferisin demektir. Kişisel bakım olarak, sosyal yaşantı olarak her şeyden elini eteğini çekmen gerekiyormuş gibi, tabiri caizse inzivaya çekilmen gerekiyormuş gibi bir düşünce var.

 

İdil S. : Başörtüsünü önden kelebek gibi bağlayan, etrafına saf saf bakan, altında basması olan, evinin hanımı, köyde tarlasıyla uğraşan bir başörtülü hiç kimseyi rahatsız etmiyor. Çünkü başörtülünün o pozisyonda kalması gerekir gibi bir zihniyet var. Ama eli kalem tutan, cebinde para olan bir başörtülüyü kabullenemiyorlar. Bu başörtülülerinde tabiki bir nefsi var, beklentileri var, daha şık giyinmek istiyor daha kalitelisini almak istiyor. Durumun dini boyutu tartışılır.  Bunu  birilerinin gözüne sokarak, görgüsüzce yapanlarda var ama bunu aynı şekilde yapan açık kesimden de insanlar var. Muhafazakarların yaşam biçimlerinin bu kadar sorgulanır olmasının tek nedeni artık bu insanların daha göz önünde yerlere gelmesi, sahaya inmeleri ve bilindik tabirle sermayenin el değiştirmesi. Bu insanlar daha önceleri belirli gelirlerde yaşadığı için sosyetenin, medyanın gündeminde olan mekanlarda bulunamıyorlardı. Şimdi artık oralardalar.

 

KAPALILAR ZEVKSİZ Mİ?

H. Kübra Kocaoğlu : Bu durum kapalı kesime sonradan görme olarak bakılmasına neden oluyor mu peki? Yoksa gerçekten böyle bir sonradan görmelik söz konusu mu? Şimdi Bakan eşleri, vekil eşleri başörtülü ve sanki kendi aralarında bir şıklık yarışı içindeler. Ama öncesine baktığımızda mesela Ahmet Necdet Sezer'in eşi, Bülent Ecevit’in eşi vb. gibi belli makamlarda olan insanların eşleri açıktı ve bu kadınlar şıklık yarışı içinde değillerdi. Bunun nedenini düşünmek gerekir biraz da.

 

Meral Ç. : Bunun altında yatan şey bence, aslında başından beri konuştuğumuz; başı kapalı olan kadına diğerlerinin nasıl baktığıdır. “Başı örtülü değil mi işte zevksizdir, bir şeyden anlamaz” düşüncesi toplumun bakış açısıyla birlikte kapalı insanların bazılarında değişik bir kompleksin üremesine neden oluyor. Ve dolayısıyla sürekli olarak kendini bir şekilde ifade etmeye çalışıyorlar.

 

İdil S. : Ama bunun yanında şunu da göz ardı etmemek lazım. İnsanlar gerçekten bakıyorlar Hayrunnisa Gül ne giymiş, Emine Erdoğan ne giymiş diye.

 

AŞIK OLURKEN KABUĞUNA MI BAKIYORSUN?

[PAGE]

HAYRÜNNİSA HANIM'IN 7 MAYOSU NİYE SORUN OLDU?

Meral Ç. :  Geçen sene Hayrunnisa Gül’ün tatile giderken yanına 7 tane mayo alması gündeme düşmüştü. Normal bir insan bile bir haftalık tatile giderken yanına 2 çeşit mayo alıyor ki bahsedilen bir Cumhurbaşkanı eşi. Kaldı ki neden almasın, kaldı ki  almışsa da sanane. 

İdil S. :
Bahse konu olan insanların eşlerinin eğitim durumunu çoğumuz biliyoruz. Zamanında belli sebeplerden dolayı üniversite kapılarından geri döndürülmüş, çeşitli nedenlerden dolayı çalıştırılmamış ve evlendirilmiş. Bu kadınların çoğu gerek aileleri gerekse eşleri tarafından sindirilmişler, bir anlamda eve kapatılmışlar. Bu sindirilmişliğin ve ezikliğin verdiği bir psikolojiyi de düşünürsek yaşam tarzlarına bu şekilde yansımaların düşmesi yadırganmamalı diye düşünüyorum.

 

Meral Ç. :  Başörtülü olarak en başından beri hep – “aman hanım ol, aman geri dur” denmiş bize. Başın kapalı ya, her şeyin mükemmel olmalı, sen hata yapmamalısın gibi bir algı oluşmuş. Toplum içinde birey olarak seni görmezden gelirken bir yanda da üzerine mükemmel insan olma  nosyonunu yükleyivermişler. Her şeyin en iyisini ve en doğrusunu yapmak zorundasın.

 

"AÇIK BAYANLAR YOLUMUZU KESİYOR"

 

İdil S. : Aslında bu öğretilmiş ve kanıksanmış bir durum. Tanıdığım  açıklık sınırını zorlayan kadınlardan oluşan bir grup var. Bunlar kendi aralarında günler yapıyorlar. Ve her ayın fiks konusu mutlaka kapalılardır. “Bu kapalılar iyice azıttı, yok çorapsız çıkıyorlar dışarı, yok makyaj yapıp sokağa çıkıyorlar” türünden sohbetler. Oysa bu kendilerinin zaten doğal hali bunu görmezden gelerek eleştiri yağmuruna tutuyorlar. Bunun yanında, bir başörtülü olarak daha modern daha şık giyindiğinizde açık bayanlar yolunuzu kesip – “yaa ne kadar şıksınız çok hoşumuza gitti, keşke bütün kapalılar sizin gibi olsa” diyebiliyor. Oysa o an bunu diyen kadına baktığınızda; normal ev haliyle, özensiz bir giyim tarzıyla duran bir kadın görüyorsunuz. Hiçbir zaman başörtülülerde çıkıp keşke tüm açık bayanlar şöyle şık olsa, böyle özenli olsa dememiştir, hatta bunu toplumda kimse demez. Peki başörtülülerin kılığına kıyafetine neden bu kadar takmış durumdayız. Hani yani niye bu hakkı görüyoruz üzerimizde? Bu kadar eleştiriye maruz kalınca müthiş bir bocalamanın içine de atılmış oluyor bu kadınlar.  

 

ERKEKLER EŞİYLE GİRECEĞİ ORTAMI DÜŞÜNÜYOR

H. Kübra Kocaoğlu :
Evlenme mevzusunda bizim camianın erkekleri tarafından açık kızlara bir rağbet olduğunu düşünüyor musun?

 

Meral Ç. :  Hali vakti yerinde olan, kariyer hedefleri olan bir erkek ne kadar muhafazakar da olsa eşiyle girebileceği ortamları düşünüyor. Toplum nazarında başörtülüye bakış açısı ortada e başörtüsü de seni daha ilk andan itibaren ele veren bir şey olduğu için tercih edilmemeye nedene oluyor.

 

"SİZ AŞIK OLURKEN KABUĞUNA BAKARAK MI SEÇİYORSUNUZ?"

 

İdil S. : Öncelikle ben son günlerdeki muhafazakar kesimin bayanları ile kim evlenecek polemiğine şiddetle karşı çıkıyor ve esefle kınıyorum.Yine falancanın oğlu açık kız almış, filancanın oğlu açık hatunla sözlenmiş tartışmalarını da yersiz buluyorum. Ben  kapalı bir bayan olarak bu gelişmelere şaşıran, tüm bağnaz yazarlarımıza daha çok  şaşırıyorum.Ve diyorum ki; "aşk diye sevgi diye bir duygu  var kardeşim, siz severken kabuğuna bakarak mı ayırt ediyorsunuz?" Şayet bu sizler için bir kriterse; bu sevgi ve duygusal bir tercih değil, bu mantıksal bir tercih olur. Bu ne kadar doğru ne kadar yanlış tartışılır. Ama ben helal olsun diyorum bu çiftlere; açık kapalı ayrımı yapmadan yüreklerinin seslerini dinlemişler ve yine helal olsun diyorum ailelerine...Toplumda muhafazakar, bağnaz kesim olarak  bilinen bu aileler, evlatlarının tercihine saygı duymuşlar, köşe yazarlarımızın dikkate aldığı saçma polemiklerin esiri olmamışlar. Son olarak " ben kapalı bir hatun almazdım şayet eşim de ilerde kapanmayı düşünse boşardım" diyen saygı değer yazarımızın ve diğer modern görünümlü bağnaz insanlarımızın da bu erdemli davranışlardan nasiplerini almalarını tavsiye ediyorum. Ve diyorum ki mevzu bahis gerçek sevgi ve birliktelik ise ne inançlarımız gereği tercihlerimiz ne de dış görünüşümüz asla belirleyici bir kriter olamaz.

 

MUHAFAZAKARLAR KİMLİK BUNALIMINDA MI?

 

H. Kübra Kocaoğlu : Eş seçimi ya da yaşam tarzının zamanla çok farklılaştığını söylemek mümkün. Muhafazakar kesimdeki değişimleri nasıl yorumluyorsunuz?

 

İdil S. : Muhafazakar kesimin bayanları ve erkekleri ciddi bir kimlik bunalımındalar. Doğruyla yanlışı yapma arasında kimlik bunalımında.

 

H. Kübra Kocaoğlu : İnançlarıyla, yaşamak istedikleri modern yaşam arasında sıkışıp kalıyorlar yani.

 

 EŞİM ELİMDEN GİDECEK DİYE KAŞ ALIYORLAR

İdil S. :  Evet. Öyle örnekleri var ki bunun. Normalde İslami bir hayat sürmeye çalışan bir kadın, kocasının sosyal konumu, statüsü değiştikçe başını bağlama biçimini, kılığı kıyafetini daha tolere edilir bir hale getirmeye başlıyor. Kadın, 40 yaşından sonra birden bire kaşlarını almaya başlıyor mesela. Öncesinde kaş almak kesinlikle caiz değil diyen kadınlar bunlar.

 

H. Kübra Kocaoğlu : Yani bizim yeni statü atlamış, başörtülü kadınımız bu zamana kadar hep çok uzak kalmış olduğu bir alana giriyor diyebiliriz. Ve ne kadar başı kapalı da olsa o bir kadın. Kadının içindeki kendini gösterme, beğendirme, süsleme duygusuyla hareket ediyor ve bu bağlamda sınırlarını içinde bulunduğu sosyal sınıfa göre genişletiyor. Bunun yanında aslında alttan alta eşinin elinden gitme korkusuyla da bu duyguları biraz daha perçinlenmiş oluyor. Tabikii bunlar asla genellenemez  sadece gördüğüm örneklerden yola çıkarak söylüyorum bunu.

 

İdil S. : Özellikle zengin muhafazakar erkeklerin kendi eşi için, ailesi için çizdiği sınırlar belliyken aynı sınırları kendisi dışarıda ihlal ediyor. Karısını bu sınırların dışına çıkarmıyor ama. Muhafazakar kesimin erkekleri eşlerine ev haricinde bir sosyal alan tanımadıkları, mesleki anlamda sindirdikleri için onlarda kendilerini şıklıkla, kullandıkları arabalarla, markalarla ispat etmeye çalışıyorlar.

 

ANCAK TAVİZ VEREREK BİR YERE GELİRSİN

H. Kübra Kocaoğlu : O zaman bu kadına da kendi iç sınırları içindeki sınırları yıkmak kalıyor. Bir tarafta böyle bir başörtülü modeli varken bir taraftan da yine çelişkilerle dolu ama tırnaklarıyla bir yerlere gelmeye çalışan başörtülüler var. İş yaşamında başörtülü olarak var olmaya çalışmanın bir bedeli var mı sence?

 

İdil S. : İş hayatı içinde, sadece bizler için değil bütün kadınlar için korunaklı ortamlar yok. Kadın olarak kendinizden, değerlerinizden ödün vermeden yükseleyim bir yerlere geleyim diyorsanız bunun çok zor olduğunu bilmeniz lazım. Ben şunu iddia ediyorum ki başörtüsüyle, arkasında ciddi bir destek olmadan, kendi çabalarıyla  bir yere gelmiş insanlar mutlaka bir şeylerden taviz vererek gelmişlerdir o konuma. Yani sen beyninle, düşüncenle, kapasitenle, performansınla hele de başındaki başörtüsüyle bir yere gelemezsin.