BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67
HABER /  GÜNCEL

'Çocuğum Türk askeriyle değil, IŞİD’le savaştı cenazemizi niye vermiyorlar?'

Üç oğlundan birisi YPG saflarında IŞİD'e karşı savaşırken hayatını kaybeden, diğer iki oğlu ise asker ve polis olan Ayşe Aygün, ölen oğlunun cenazesinin sınırdan içeri alınmasını istiyor ve "Anaların gözyaşları kurusun" diyor. Selin Girit'in izlenimleri.

Abone ol

Suruç saldırısı sonrasında tırmanan şiddet olaylarına kadar YPG'li cenazeleri Türkiye'ye kabul ediliyordu. IŞİD'e karşı çatışırken hayatını kaybeden bir YPG'linin cenazesi Ekim ayında Urfa'da defnedilmişti.

"Bir oğlum Kobani’de şehit oldu. Bir oğlum asker. Biri polis. 11 çocuğumun 10’u da Türk ordusunda askerlik yaptı. Kötülüğümüz nedir? Cenazemizi neden vermiyorlar?"

Ayşe Aygün, taziyeye açtığı evinde yakınları, komşularıyla birlikte Kobani’de ölen oğlunun yasını tutuyor.

Gözyaşlarına mendiller yetmiyor. Ağıtların sesi sokaklara taşıyor.

18 yaşındaki Salih, Nisan ayında bir gün annesine “Kendine iyi bak” deyip evden çıkmış. Birkaç gün sonra abilerinden birini aramış. “Ben Kobani’deyim. Dönmeyeceğim” demiş. Bir daha da sesini duyan olmamış.

30 Temmuz’da Suriye'deki Kürt silahlı gücü Halk Savunma Birlikleri (YPG) ile Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) arasında Sirrin kasabasında çıkan çatışmada hayatını kaybetmiş. O gün bugündür de cenazesi Mürşitpınar sınır kapısında bekletiliyor.

“Neden?” diye sorunca, ellerini çaresizlikle iki yana açıyor Ayşe Aygün:

“Çocuğum Türk askerine karşı savaşmadı. IŞİD’e karşı savaştı. IŞİD insanların namusuna göz dikti. İnsanların başını kesti. Evlerde yaşlı insanları öldürdüler. Çocuğum Türk askeriyle savaşmadı. Ama cenazemizi vermiyorlar. Bu bize hakarettir.”

'Ben Türk askeriyim. Kardeşim şehit'

Türkiye’de son 2-3 gündür Ayşe Aygün ve sınır kapısında cenazesi bekletilen oğlu hakkında yazılar yazılıyor.

Salih Aygün’ün yanı sıra sınırda en az 22 YPG’linin cenazesi daha var. Ancak Aygün ailesi daha çok konuşuluyor.

Çünkü aynı ailede hem bir YPG’li, hem bir asker, hem de bir polis var. "Kardeşi kardeşe savaştırıyorlar" diyor Ayşe Aygün.

Konuşuyor ama diğer oğullarının başına bir şey gelirse diye de korkuyor.

Salih’in ağabeylerinden Semir de aynı korkuyu dile getiriyor: "Asker kardeşim burada. Ama güvenlik açısından korkuyoruz. Fotoğraf vermesini istemiyoruz" diyor.

Asker olan kardeş, Salih’in bir büyüğü. “Salih’le arkadaş gibiydik” diyor. Kardeşinin ölüm haberini internetten duymuş. İzin isteyip eve gelmiş.

1-2 gün içinde birliğine geri dönecek. Tezkeresine 30 günü kalmış. Endişeli olduğunu söylüyor:

"Ben Türk askeri. Kardeşim orada şehit. Biz barış istiyoruz. Ama cenazelerimizi bile bize vermedikten sonra nasıl barış olabilir?" diye soruyor.

'Emir büyük yerden'

IŞİD’e karşı savaşmak üzere Türkiye’den YPG saflarına 4 bin 500’ü aşkın kişi katıldı. Yakın zamana dek, çatışmalarda ölenlerin cenazelerinin Türkiye’ye getirilmesine izin veriliyordu.

Ancak önce Habur Sınır Kapısı’nda 13 YPG’linin cenazesi 10 gün bekletildi. 5 Ağustos’ta cenazelerin geçişine onay verildi.

Mürşitpınar sınır kapısındaki 23 YPG’linin cenazesi ise yaklaşık iki haftadır sınırdan içeri alınmıyor.

Aileler, bunun 33 kişinin hayatını kaybettiği Suruç saldırısından sonra başlayan operasyonlar ve çatışma ortamıyla alakalı olduğunu düşünüyor.

Salih Aygün’ün yengesi İslim, Suruç Kaymakamı Abdullah Çiftçi’yle görüştüklerini anlatıyor:

"Bize ’Emir büyük yerden’ dedi. Bakanlar Kurulu kararı varmış. ‘Elimden bir şey gelmez’ dedi. Ama biz kardeşimizin kendi topraklarımızda gömülmesini istiyoruz. Gider başında bir Fatiha okuruz. Bize yakın olur."

Kaymakam Çiftçi’yle görüşmek istiyoruz. Ancak konunun hassas olduğunu söyleyerek, mülakat talebimizi reddediyor.

'Analar ağlamasın'

Ayşe Aygün, "Biz kavga istemiyoruz. Yürüyüş, protesto yapmıyoruz. Cenazemizi bize neden vermiyorlar?" diye bir kez daha soruyor:

“Artık analar ağlamasın. Asker anneleri ağlamasın. Asker de bizim çocuğumuz. Öldürülmesin. Polis de bizim çocuğumuz. Onlar da öldürülmesin. YPG de bizim çocuğumuz. Hepsi bizim çocuğumuz. Annelerin babaların ciğerleri yanmasın. Yeter artık. Anaların gözyaşları kurusun."