BIST 10.005
DOLAR 32,38
EURO 34,77
ALTIN 2.431,67
HABER /  GÜNCEL

Çini ile tezhibin zarif buluşması

Geleneksel Türk sanatının en önemli süsleme motiflerinden biri olan lâle, uzun bir aradan sonra yeniden çinilerde boy göstermeye başladı.

Abone ol

Bir zamanlar lâle sevdalıları, baharın geldiğini ve lâle soğanlarının açmaya başladığını, Lâle Devri’nin ünlü şairi Nedim’in “Erişti nev-bahar eyyâmı açıldı gülü gülşen / Çerağan vakti geldi lâlezârın didesi ruşen” beyitiyle haber verirlermiş birbirlerine. Meteorolojinin ‘kara kış’ uyarısı yaptığı şu günlerde, ‘Baharın habercisi laleler’den bahsetmek kimilerine tuhaf gelebilir; ancak bunun için geçerli bir sebebimiz var: Lâle Devri’nin görkemli günlerindeki kadar olmasa da çeşit çeşit renkleriyle lâle, Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde yeniden şölene durdu. Lâle için düzenlenen şenliklerin çoğu zaman başlangıç yeri olan At Meydanı’nda, bu kez lâle üstüne yazılan şiirler okunmadı, şarkılar söylenmedi; ancak Lâle Devri’nin önemli mekanlarından biri olan İbrahim Paşa Sarayı, dünyaca ünlü çini ustası Sıtkı Olçar ve tezhip sanatçısı Dr. Münevver Üçer’in ‘Lâle ve Tuğra’ temalı ortak çalışmalarıyla şenlendi. Sergide belki lâle kokuları duyulmuyor; ancak lâlenin bin bir çeşidi, bütün naz ve edasıyla sanatseverleri bekliyor. Geleneksel Türk sanatının en önemli süsleme motiflerinden biri olan lâle, uzun bir aradan sonra yeniden çinilerde boy göstermeye başladı. Genellikle cami, türbe ve saray duvarlarındaki panolarda görmeye alışık olduğumuz lâle motifi, Sıtkı Olçar’ın yorumuyla bu kez bambaşka bir şekle bürünüyor. Olçar’ın lâle işlemeli balıkları, uçsuz bucaksız ‘medeniyet denizi’nde yüzerken, lâle benekli kuşları da masmavi gökyüzünde kanat çırpıyor. Sıtkı Usta, sadece balıkları, kuşları lâlelerle süslemekle kalmamış; sürahilerin, tabakların, çinilerin üzerlerini de bin bir çeşit lâle motifleriyle donatmış. Özgün eserleriyle çini sanatına nefes aldıran çini virtüozu Sıtkı Olçar’ın İznik benzeri mavi-beyaz, mat, limon küfü, mercan kırmızısı ve turkuaz renkli çinileri bu sergide yok. Eski Yunan, Roma ve Selçuklu formları da öyle. Sıtkı Usta, sergilerinin ‘olmazsa olmaz’ları arasında yer alan güvercin, balık, kaplumbağa, kedi, horoz ve tavus kuşu formundaki biblolarını da, biraz dinlensinler diyerek Kütahya’daki atölyesinde bırakmış. Ama yine de balık ve kuştan vazgeçememiş olacak ki, onları bu kez panolara yerleştirmiş. Hem de lâle motifli, Sıtkı tuğralı... Balıktan vazgeçememesini “13. yüzyıl Selçuklu motiflerinde balık çok sık yer alır. Ayrıca balık, üremenin simgesidir. Doğanın ve hayatın yürümesini simgeler.” sözleriyle açıklayan Olçar, lâlede ise kendini bulduğunu söylüyor. ‘Ters laleyi mi çok seviyorsunuz?’ sorusundaki muzipliği anlayıp, “Ters ya da düz lâle, hepsi güzel. Her biri kutsal, Allah lafzına benziyor. Hem o kadar hüzünlü ki hikayeleri, yaparken çok duygulandım.” şeklinde konuşuyor. Dabkomar Denizcilik A.Ş. sponsorluğunda açılan ‘Lâle ve Tuğra’ sergisi, 15 Mart’a kadar Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde sanatseverleri bekliyor. 0 (212) 518 18 05 Münevver Üçer’den Allah, hilal ve lâle... ‘Lâle ve Tuğra’ sergisi, Türk tezhip sanatı açısından da pek çok yeniliği ve görsel zenginliği gözler önüne seriyor. Müzehhibe Dr. Münevver Üçer, gelenekten aldığı feyz ile tezhip sanatına yeni açılımlar getirmeye devam ediyor. Hüsn-ü hat sanatının elbisesi olarak adlandırılan; ancak çoğu zaman ikinci planda kalan tezhip, yepyeni görüntüsüyle Üçer’in fırçasında hayat buluyor. Üçer’in eserlerinde lâle, estetik görüntüsü yanında pek çok anlamıyla karşımıza çıkıyor. Tasavvufta sıkça kullanılan lâle motifini, Esmaü’l-Hüsna ile bir araya getiren sanatçı, bazen de lâlenin modern yorumlarını eserlerine yansıtıyor ve resim tekniğini kullanıyor. Klasik tezhip kurallarına, düz ve sade zemin anlayışına sadık kalan sanatçı, lâle ve tuğraları çeşitli renklerle ve altın varakla süslüyor. Lâle, Üçer’in eserlerinde bazen bir ‘elif’, bazen ‘vav’, bazen de ‘h’ harflerine dönüşüyor. Bazen de Allah, lâle ve hilalden oluşan kompozisyonlarıyla tezhip sanatına tasavvufi bir yorum getiriyor Üçer. Sanatçının Lâle-i Elifnaz, Arayış, Aşk-ı Vav, Hu, Sonsuzluğa Uzanış gibi mistik anlamlar içeren eserleri, ana obje ne olursa olsun ‘Yaratan’ı işaret ediyor. Haber: Abdullah Kılıç Kaynak: Zaman