BIST 10.178
DOLAR 32,26
EURO 34,96
ALTIN 2.441,47
HABER /  GÜNCEL

Çandar Radikal'i topa tuttu

Hasan Cemal'in daha çıkmadan fırtınalar koparan kitabına bir yorum da Cengiz Çandar'dan geldi. Çandar kitap münasebetiyle Radikal'i yaylım ateşine tuttu.

Abone ol

Milliyet Yazarı Hasan Cemal'in henüz piyasaya çıkmadan fırtına koparan 'Cumhuriyeti Çok Sevmiştim' adlı kitabına bir yorum da Bugün yazarı Cengiz Çandar'dan geldi. Çandar, başlıklı yazısında, Radikal gazetesini topa tuttu. İşte Çandar'ın yazısı:

Yazı: Cengiz Çandar
Kaynak: www.bugun.com.tr

Ortalığı Hasan Cemal kapladı. Hürriyet, Milliyet, Radikal, Vatan ve Zaman gazeteleri, dün, Hasan Cemal'le kaplandı. Bu "trend"i önümüzdeki günlerde televizyon ekranları ile dergiler izleyecek. Böyle olmasını bekliyordum. Çünkü, uzunca bir süreden beri "Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim" adlı, 11 yılı genel yayın müdürü olarak geçen Cumhuriyet gazetesi anılarını toplayacağı bir kitap yazdığını biliyordum. Bu kitap yayınlandığı vakit, yakın geçmişimizin sadece basın tarihi bölümüne değil, "siyasi tarihi"ne de ışık tutacak, nice "şöhret" üzerinde - Uğur Mumcu'dan Nadir Nadi'ye, ondan İlhan Selçuk'a- sanal "dokunulmazlık zırhı"nı kaldıracaktı. Yani, nice tartışmaya yol açacaktı. Öyle oldu. Öyle olması gerekli de. Zira Cumhuriyet gazetesi, "siyasi tarihimiz"in, özellikle son çeyrek yüzyılının önemli bir aynasıdır. Kendisini "Kemalizm"in sözcüsü sayar; şimdilerde "Kızılelma koalisyonu" nun "ideolojik karargâhları"ndan biridir. Hatta bir tür "garnizon" görüntüsüne de sahip. Nitekim, Hasan Cemal, dün kendisiyle yapılan röportajlarından birinde, "faşist bir rejimi savunduğu" nu belirttiği İlhan Selçuk'un bugünkü Cumhuriyet'ini şöyle anlatıyor: "... AB'nin alternatifi nedir? Mesela İlhan Selçuk'un Cumhuriyeti'nin ana çizgisi bazı emekli generallerle birlikte bunu Orta Asya'da arayan zihniyet mi?.. Kızıl Elmacılarla demokrasi yanlılarının savaşı Cumhuriyet'te olduğu gibi Türkiye'de de sürüyor. İlhan Selçuk, Cumhuriyet'in Yaşar Kemal'i 'hain' ilan etmesine bile ses çıkarmadı. Kıbrıs'ta çözüm isteyenlere 'vatan haini' diyen eski generallere İlhan Selçuk kucak açtı." Yine dün, bir başka röportajında ise şu bilgiyi aktarıyor: "..(İlhan Selçuk) Askeri yönetime müdahale çağrısı yapıyor. AB'ye karşı çıkan, Kıbrıs'ta çözümü vatana ihanet diye nitelendiren ve bunun için bazı karargâhlarda vatan hainleri listeleri çıkartan bazı askeri odaklarla işbirliği içerisini giriyor. Bakıyorsunuz, Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman emekliye ayrılıyor; Cumhuriyet Vakfı Genel Kurulu'na üye oluyor; Jandarma Komutanı Şener Eruygur aynı şekilde." Daha önce de, "28 Şubat'ın simge ismi" sayılan Çevik Bir'e, emekli edilir edilmez, Cumhuriyet gazetesi yönetim kurulunda kucak açılmıştı. Hasan Cemal'in hem "Moskova yanlısı TKP'ye yakın" ve "Stalin hayranı" gibi sıfatlarla andığı, hem de "faşist rejim yanlısı" gördüğü İlhan Selçuk'u Miloşeviç'e benzetmesi doğru. Postmodernist (Soğuk Savaş sonrası) dönemde, eski tip ve Sovyetçi komünist tipolojisi ile klasik milliyetçi- faşistin iç içe girmesi ve eş anlamlı hale gelmesi mümkün. 1940'larda Alman Nazizmi'ne destek çıkan Nadir Nadi'nin gazetesi Cumhuriyet'in İlhan Selçuk'un elinde Sovyetler Birliği (ve Ortadoğu'da özellikle Saddamcı Baas ve Nasırcılık) sempatizanı haline gelmesinde bir "çelişki olmadığı" gibi, her ikisinin her iki dönemde de kendilerine "Kemalist" etiketi takması ve hatta "solcu" geçinmeleri de pekala mümkün olabiliyor. Cumhuriyet'in, Hasan Cemal'in 600 sayfada anlattığı hikayesi, "siyasi tarihimiz"in hala içinden çıkamadığımız bu ilginç döneminin hikayesi olduğu için önemli. Bu, bir yönüyle de bir "mücadele hikayesi"; "demokrasi arayışı ile faşist zihniyetin karşılıklı mücadelesi". Ben, 1979-1987 yılları arasında sekiz buçuk yıl Cumhuriyet'te çalıştım. Bir çok bölümünde; dış haberler servisinde, yazı işlerinde, gece sekreteri, sahada muhabir olarak. Meslek yaşamımın en unutulmaz ve en parlak dönemidir. Sözünü ettiğim mücadelenin bir parçasıydım. Hasan Cemal'in kitapta anlattığı kişilerin tümüne yakınını, olayların çok büyük bölümünü "içerden" biliyorum. Gerçi, Cumhuriyet'ten Hasan Cemal istifamı istediği için ayrılmıştım ama uzun Cumhuriyet yıllarımda, Hasan Cemal ile aynı saflardaydık. Cumhuriyet gazetesi, 1980'lerde "demokrat filizler" ile "Jakoben dinazorlar"ın bir süre "bir arada yaşadığı" (co-existence) tuhaf bir yapıydı. "Solcular", gazeteyi kendi "kimlikleri"nin bir parçası gibi algılarlar ve o günlerin şartlarında riske girerek üzerlerinde taşırlardı. Bugün, o günlerden çok daha büyük bir "optik yanılma" söz konusu. O günlerin Cumhuriyetinin bugünkü muadili Radikal gazetesi sanılıyor. İstanbul-Cihangir'in kafeleri başta olmak üzere, ülkenin "entelektüel" ya da kendisini "sol"a eğilimli sayan mekanlarında Radikal gazetesi "olmazsa olmaz" bir dekor. Oysa, yazar kadrosu böyle bir "algılama"nın tam zıddından oluşuyor. "Neo-faşist ideolog" olarak nitelenen Gündüz Aktan orada yazıyor. Askeri darbelerin yılmaz savunucusu, ebedi "garnizon yazarı" M.Ali Kışlalı keza. Ekonomide, koyu "Kızılelmacı", amansız AB karşıtı Yiğit Bulut. Bir başka - buysa kendisini "solcu" diye takdim edeni- "Kızılelmacı" ve AB karşıtı Nuray Mert de orada. Yetmediği anlaşılıyor ki, "milliyetçi-mukaddesatçı" dostumuz Hasan Celal Güzel'e de köşe verildi. "Ülkücü-MHP geleneği"nden gelen arkadaşımız Avni Özgürel'in köşe adedi ise arttırıldı. İsmet Berkan, Murat Yetkin, Hakkı Devrim, Murat Belge, Altan Öymen, Nur Çintay ve Radikal 2, bu ekibi dengeleyebiliyor mu dersiniz? Bizim "Cumhuriyet"imiz böyle "Radikal"miydi acaba? Değildi galiba. Ben de Hasan Cemal gibi; o "Cumhuriyet'i çok sevmiştim"...