BIST 10.083
DOLAR 32,51
EURO 34,78
ALTIN 2.440,70
HABER /  GÜNCEL

Can Dündar'a yakışmayacak yanlış!

Can Dündar'ın bugün kaleme aldığı köşe yazısı küçük ama çok önemli bir harf hatası yüzünden etkisinden çok şey kaybetti.

Abone ol

Bugünkü köşesinde "Eski Balyoz" başlıklı bir yazı kaleme alan Can Dündar, ufak ama çok önemli bir ayrıntıyı yazarken yanlış yaptı. 12 Mart dönemi ile ilgili en önemli ve ünlü belgesele imzasını atmış olan Dündar'ın 40 yıl önce yaşanan bir 12 Mart Muhtırasında olan biteni yazarken yaptığı hata dikkatli gözlerden kaçmadı.

İsrail Başkonsolosu Efraim Elrom'u kaçıran Mahir Çayan ve arkadaşlarının kurucusu olduğu örgütün ismini THKP-C yerine halen faaliyette olan illegal bir sol örgüt olan DHKP-C'nin ismini yazan Dündar, "Dün 12 Mart'ın yıldönümüydü. Dile kolay, 40 yıl geçmiş üzerinden...
Ama havada yine aynı mart ayazı; aynı mart kasveti...
Hadi eski muhtıramızı, tanıdık bir sahneyle analım da bugünlerle kasvetdaş olup olmadığına birlikte karar verelim"
dedi ve şöyle devam etti:

THKP-C'NİN KURUCUSU MAHİR ÇAYAN'DI
Can Dündar'ın ismini yanlış yazdığı TÜRKİYE HALK KURTULUŞ PARTİSİ-CEPHESİ (THKP-C) isimli örgüt Politikleşmiş Askeri Savaş Stratejisi adını verdiği bir devrimci taktik çevresinde örgütlenmiş silahlı sol bir devrimci örgüttü. Elrom'un kaçıran ve öldüren Çayan ve arkadaşları 1971 yılında yakalandılar. Cezaevinden kaçtıktan sonra Deniz Gezmiş'in idamını engellemek için kaçırdıkları üç İngiliz teknisyen ile birlikte Kızıldere'de öldürüldüler.

Dündar'ın isim benzerliği ile yanlış yazdığı DEVRİMCİ HALK KURTULUŞ PARTİSİ-CEPHESİ (DHKP-C) ise Dursun Karataş tarafından 1979 yılında Dev-Yol örgütünden ayrılan ve Dev-Sol ismiyle çok sayıda eylem yapan örgütün 1991 yılında partileştiğini ilan ederek kullanmaya başladığı isimdi.

"Mayıs 1971...
Muhtıradan 2 ay sonra...
DHKP-C, İstanbul'da İsrail Başkonsolosu Elrom'u kaçırdı.
Akşamına hükümet, bir bildiri yayınladı:
"Konsolos derhal serbest bırakılmazsa, örgütle uzak yakın ilişkisi bulunanlar, gençleri kışkırtanlar hemen gözaltına alınacak."
Fırsat bu fırsattı. Bu bahaneyle bütün muhalifler içeri alınacaktı. Dönemin Başbakan Yardımcısı Sadi Koçaş, "12 Mart Anıları"nda (Tomurcuk, 1978) kriz toplantısında MİT Müsteşarı ile konuşmalarını şöyle nakleder:
"-Ben şimdi valilerle temas eder, şüphelileri tutuklatırım."
"-Siz şüphelileri biliyor musunuz Paşam? Biliyorduysanız ne beklediniz bunca zaman?"
"-Bütün Türkiye'de birkaç yüz kişi vardır. İsimleri dosyalarımızdadır."
"-Yani Elrom'u Türkiye'ye yayılmış birkaç yüz kişi mi kaçırdı?"
"-Hayır. Bunlar şüpheliler. Her ilde var. Bunlar tutuklanırsa hem ders olur, hem de fesat yuvaları kapanır."
* * *
Bu konuşmadan sonra, MİT'i yöneten askerler, durumdan vazife çıkardı ve bir "insan avı" başlattı.
Ertesi sabah, Türkiye'nin dört bir yanında, önceden fişlenen yazar, aydın, politikacı, akademisyen, sendikacı, hukukçu, gazetecilerin kapıları çalındı.
48 saat içinde 500 "şüpheli" tutuklanıp hapse atıldı.
Bugün o listeyi hatırlamak bile, yapılanın asıl amacını bize anlatmaya yetiyor:
Yılmaz Güney, Doğan Avcıoğlu, Mümtaz Soysal, Uğur Mumcu, Altan Öymen, Muammer Aksoy, Yaşar Kemal, İlhami Soysal, Mehdi Zana, Bahri Savcı, Uluç Gürkan, Fakir Baykurt, Uğur Alacakaptan, Behice Boran, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Kemal Türkler...
Operasyonun adını da hatırlatayım:
"Balyoz operasyonu!"