BIST 10.248
DOLAR 32,26
EURO 34,77
ALTIN 2.395,07
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

Can Dündar Arınç'a 'o şeyi' hatırlattı!

Can Dündar Milliyet'teki yazısında 'Oktay Ekşi Basın Konseyi'nden istifa etmeli' diyen Arınç'a minik bir hatırlatmada bulundu.

Abone ol

Hürriyet yazarının istifasını yeterli bulmayan Bülent Arınç, 'Basın Konseyi'nden de ayrılmalı' dedi. Milliyet yazarı Can Dündar, bu sözler üzerine geçmişte yaşanan bir olayı hatırlatma ihtiyacını duydu...

Peki neydi o sözler?

Can Dündar'ın kaleminden okuyalım: 

Bülent Arınç, “Hürriyet’ten istifası yetmez” diyor ama biz Arınç’ın Meclis Başkanı olduğu dönemde yine bir resepsiyon krizinde “eş durumu”nu soran gazeteciye “Şeyini şeyettiğimin şeyi...” dediğini hatırlıyoruz.
Sokaktan herhangi bir erkeği çevirin, bu hitaptaki “şey”ler yerine ne yazılabileceğini sorun, Ekşi’nin cümlesindekinden farklı bir cevap almazsınız. Orada özür de yoktu üstelik...

Bu hatırlatma Ekşi’nin gafının ağırlığını azaltmaz; sadece hakaret konusunda genel bir standarda ve bedel ödemede eşitliğe ihtiyacımız olduğunu kanıtlar.

Dündar'ın yazısı bununla da sınırlı değil. Geçmişte yaşanan bir tatsız olayı Milliyet yazarından okuyalım:

- Meşhur “Azınlıklar raporu”nu kaleme aldıktan sonra Baskın Oran’a bir milletvekili şu cümleyle saldırmıştı:
“Azınlık arayanlar, analarına babalarının kim olduğunu bir kez daha sorsunlar.”
Mahkeme, bu hakaret nedeniyle milletvekilini tazminata mahkûm etti. Ama karar, Yargıtay’dan döndü.
Bunun üzerine Baskın Hoca şunu sordu:
”Şimdi bendeniz kalkıp da ‘4. Hukuk Dairesi sayın yargıçları, babalarınızın kim olduğunu analarınıza sorun’ desem acaba ne olurdu? Herhalde kıyametleri kopartırdınız. Davalar açar, mahkûm ettirirdiniz. Çünkü onurlu insanlarsınız siz. Ama şunu bilin ki; ben de öyleyim, başkaları da öyle...”
* * *
Bu tür hakaretler “ifade özgürlüğü”nden sayılırken, Vakit gazetesinin, “Onbaşı bile olamayacakların general olduğu ülke” başlıklı yazı nedeniyle 312 general tarafından 1 trilyon TL’ye yakın bir tazminata mahkûm olduğunu hatırlatalım.
Buradan çıkan sonuç şu:
Bir sözün hakaret olup olmadığı, sözü söyleyenin ve söylenenin siyasi statüsüne ve günün konjonktürüne göre belirleniyor.

Can Dündar yazısını geçmişte yaşanan gülenesi bir hatırayla noktaladı:

Oktay ağabeyle son karşılaşmamızdan bir anıyla bitireyim:
Uçaktaydık. O, eski bir bakanla yan yana oturuyordu. Eski bakan, yıllar önce cumhurbaşkanı ile yaptıkları Bakü gezisinden söz ediyordu.
Resmi karşılamada Azeri yetkili lafa şöyle girmiş:
“Türkiye republikası prezidenti, Türk dönyasının ileri gelen pez....klerindendir.”
Bunun Azericede “önder” anlamına geldiğini bilmeyenler şok olmuş.
Kıssadan hisse:
Hakaretin tanımı, dilden dile, ülkeden ülkeye, kişiden kişiye, hatta dönemden döneme değişebiliyor.
Oysa bizim hakaret konusunda çifte standart içermeyen, herkes için geçerli kurallara ve karşılıklı saygıya ihtiyacımız var.
Yoksa “İktidardakilere hakaret yasaktır; öbürlerine atış serbest” gibi anlam çıkıyor.
Oysa herkesin anası aynı kıymette, öyle değil mi?