BIST 10.067
DOLAR 32,39
EURO 34,78
ALTIN 2.434,55
HABER /  MAGAZİN  /  KÜLTÜR VE SANAT

Bu gelincikler 100 yıldır kanıyor

Damla Yayınevi’nden facianın 100. yılında çıkan ‘Sarıkamış’ isimli romanda, donmuş umutlarının hüzünlü öyküsü anlatılıyor.

Abone ol

Gökyüzünden umutları donmuş gözlerle bize bakan binlerce şehit ruhuna armağan edecek başka neyimiz vardı ki? Sevinçle geldiğimiz Tozlu Yol’dan geri dönerken istisnasız hepimizin yüreğinde bir sızı, gözünde bir damla yaş vardı.

Bir taşın altından doğarak meyile uyup ince arkçıklar oluşturan gözeler, çoluğuna çocuğuna hasret giden Mehmetçiklerin hiç dinmeyen gözyaşları gibi geliyordu bize…

Bir de akşam rüzgârıyla eğilip bükülen, kâh toprağı öpen kâh başını semaya dikip o ilahi ağıdı söyleyen gelincikler, içimizi acıtıyordu. Acaba Allahuekber yaylalarında gelinciklerin bu kadar kırmızı oluşlarının sebebi, koç yiğitlerin donduğu için toprağa akamayan kanları mıydı?

Bu yüzden mi her bahar kanar, kış gelince buz tutardı?

1831.jpgRuslar’la Almanlar’ın emperyalist planları ile İttihad ve Terakki’nin maceraperest yöneticilerinin hülyaları arasına sıkışan Mehmetçiklerin, taze delikanlıların, Hasan ve Ayşelerin donmuş umutlarının hüzünlü öyküsü romanlaştı.

Damla Yayınevi’nden facianın 100. yılında çıkan ‘Sarıkamış’ isimli romanda, donmuş umutlarının hüzünlü öyküsü anlatılıyor.

Sara Gürbüz Özeren, kaleme aldığı romanda, çocukluğunun geçtiği hüzün coğrafyasını, Allahuekber Dağları’nı çok farklı bir pencereden resmediyor.