BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67

Bir türlü aile olamadık…

Bir ülkeyi ve toplumu ayakta tutan, diri tutan ve geliştiren üç öğe vardır: Aile, Eğitim ve Kültür.

Her kabine değişikliğinde özellikle aile, kültür ve eğitim bakanlıkları nezdinde tatlı bir heyecan yaşarım. “Acaba bu sefer makamının hakkını verecek, milletimizi eğitim, kültür ve aile olarak kalkındıracak kişiler göreve getirilecek mi?” heyecanıyla hop oturup hop kalkarım. Ama maalesef şu ana kadar hep gönül kırıklığına uğradım. Son kabine değişikliği de bu gönül kırıklığımı derinleştirdi.

Bir ülkeyi ve toplumu ayakta tutan, diri tutan ve geliştiren üç öğe vardır: Aile, Eğitim ve Kültür.

Bu üçü olmadan istediğiniz kadar zengin olun, istediğiniz kadar güçlü olun günün birinde yıkılmaya ve yok olmaya mahkumsunuzdur. Eğer bu üç sacayağı sağlamsa bugün olmasa da mutlaka bir gün üzerinizdeki ölü toprağını silkeler ve dünyaya hâkim olmaya başlarsınız.

Bunun bilincinde olan Türkiye düşmanları yıllardır hem içerden hem dışarıdan bu üç unsur üzerinde operasyon üzerine operasyon, tuzak üstüne tuzak, oyun üzerine oyun kuruyorlar coğrafyamızda.

Daha taptaze Ermeni Soykırımı bildirisi ortada değil mi?

Bir taraftan aile ve gençliği, diğer taraftan eğitimi ve kültürü ayaklar altına alarak toplumun bilinçlenmesinin önüne geçiyorlar. Maalesef biz de her zaman kurulan bu oyunların tuzağına düşerek bir türlü ayağa kalkamıyoruz.

Aile Bakanlığı’nda yapılan son değişiklik ise adeta evlere şenlik. Daha bakanın isminin açıklandığı ilk andan itibaren başlayan spekülasyonlar dinmek bilmiyor. Bir bakanın bu kadar tartışıldığı bir ortamda ondan dişe dokunur bir icraat beklemek beyhude olacaktır kanaatindeyim.

Ülkenin her iki kesimi tarafından da özellikle sosyal medya üzerinden çokça eleştiri/özeleştiri mahiyetinde söz söylendi. Anlaşılan o ki söylenmeye de devam edecek.

Her şeyden önce adı “Aile” olan bir bakanlığa bekar bir insanın atanmış olmasının mantığını anlamak zor. Öyle bir tezat var ki ortalıkta anlayabilen beri gelsin. Koskoca devlette bu tenakuzu göremeyip bu atamayı yapmak ne ile izah edilebilir anlayamıyorum.

Bu konuda tarafıma o kadar çok soru geliyor ki… Zannımca böyle bir atama yapmak çocuğun ölü doğması ile eşdeğer bir durum olsa gerek…

Hadi bunu geçtik ya bakanın geçmişte yapmış olduğu açıklamalara ne demeli…

Nitekim sosyal medya ahalisi boş durmadı ve bakanın geçmişte yapmış olduğu açıklamaları ortalığa boca ediverdi. Taze bakanın sosyal medyada daha önceleri yapmış olduğu paylaşımlar doğru ise; "meğerse bizim aile bakanımız dinin tamamen tasfiye edilmesini dahi savunan birisiymiş", demek gerekmez mi?

Biz iktidarda “dindar” ve “muhafazakâr” bir yönetimin olduğu bilinci ile bu serzenişlerimizi dile getiriyoruz. Kimliğini “İslamcılık” “dindarlık” muhafazakarlık” üzerinde ifade eden bir yönetimin “dinin tamamıyla tasfiye edilmesini” savunan bir zihniyeti aile bakanlığının başına getirmesi neyle izah edilebilir? Edilemez.

Umarım sosyal medyada dolaşan bu içerik minvalinde paylaşımlar doğru değildir. Eğer doğru ise bu atamanın izahı olmamalı/olamamalı düşüncesindeyim… Eğer basiret kapanması ise zecir tokadı ha geldi gelecek kapıdadır.

Neyin ezikliğini yaşıyoruz?

Niçin iktidar oluyor ama muktedir olamıyoruz?

Bu durum muhafazakârlar olarak 28 Şubat travmasının etkisinden kurtulamamış olmaktan mı kaynaklanıyor?

Acaba diyorum bazen, 28 şubatın etkileri gerçekten bin yıl sürecek mi?

Yoksa böylesine bir yerlere şirin gözükme amaçlı atamalar niye yapılsın ki?

28 Şubatçıların iştahını mütemadiyen açık tuttuğu eğitim, kültür ve aile konusunda böylesine vahim hatalar niye yapılsın ki?

28 Şubatçılar iktidarda olsa onlar da böylesine bir atamaya imza atmazlar mıydı?

Sanki onların adına şimdi biz yapmış olmuyor muyuz?

Ne diyeyim, Allah sonumuzu hayr etsin…