BIST 10.219
DOLAR 32,21
EURO 34,86
ALTIN 2.444,47
HABER /  GÜNCEL

Bilinmezliğin sırrı çözülüyor

Alberto Manguel ve Gianni Guadalupi’nin hazırladığı ‘Hayali Yerler Sözlüğü’, Türkçe’de. Edebiyatın hayal gücü birikimini derleyen sözlük sanal alemde.

Abone ol

Doyle’un unutulmaz Baskerville Konağı’ndan Daniel Defoe’nin adasına; Rimbaud’nun Burun Sarayı’ndan Oscar Wilde’ın Mutlu Prens’inin şehrine kadar doyumsuz bir hayal yolculuğu sunuyor. İnsanlığın evrensel tarihi, biraz da hayal gücünün tarihidir. Bu tarihi büyük ölçüde edebiyat oluşturuyor. Çünkü hayallerin gerçek karşısındaki zaferi, ancak edebiyat söz konusu olduğunda nadir bir durum değil. Pek çok yazar, gücünü düşlerden alan yapıtlarıyla, bu evrensel tarihin birer öznesi sayılır. Bugünlerde YKY tarafından yayınlanan “Hayali Yerler Sözlüğü”, edebiyat tarihinin hayal gücünden oluşan birikimini bir araya getiriyor. Çalışmayı, dört sene boyunca âmâ Borges’e kitap okuyan, “Borges’in Evi’nde”nin yazarı Alberto Manguel ile İtalyan asıllı tarihçi Gianni Guadalupi hazırlamış. Doğrusu, ilk bakışta Borges’i çağrıştıran böyle bir sözlük fikrinin, ünlü yazarın yakın çevresinden çıkmış olması şaşırtıcı değil. İki ciltten oluşan sözlük, Sir Arthur Conan Doyle’un unutulmaz Baskerville Konağı’ndan Defoe’nin imgeleminde hayat bulan Robinson Cruose’un adasına (Umutsuzluk Adası olarak da biliniyor); Rimbaud’nun Burun Sarayı’ndan Oscar Wilde’ın o güzelim Mutlu Prens’inin şehrine kadar doyumsuz bir hayal yolculuğu niteliğinde. “Hayali Yerler Sözlüğü”nün maddelerini okumak, bilmeyenler için Gulliver’in, Oz’un ve Dr. Moreau’nun mekanlarını keşfetmek; bilenler için ise bellekteki en güzel okuma anılarını tazelemek anlamına geliyor. Doğallıkla, sözlükte yer alan isimler arasında ilk sırada Tolkien, C.S. Lewis ve Ursula K. Le Guin var. Manguel-Guadalupi ikilisi, sözlüğün her maddesini özgün kaynaklara dayandırıyor. Fakat, sınırları belirsiz olan “hayali” kavramına ilişkin bir çalışma hazırlarken birtakım ölçütler belirlemek zorunda kalmışlar. Örnekse, yalnızca dünya üzerinde var olabileceğini düşündükleri (ama var olan değil!) yerleri sözlüğe dahil etmişler. Bu durumda, Proust’un Balbec’i gibi yerler çalışmada yer almamış. Ayrıca, kendisi değil, sadece kahramanları ve olayları hayalî olan mekanlar da çalışmanın dışında bırakılmış. Sözlükte, haliyle, Conrad, James gibi gerçekçilerin ismine rastlanmıyor. Bazı hayalî yerlerin çalışmaya dahil edilmemesi ise tamamen yazarların öznel seçimi. Edebiyatın ortak birikimi Şaşırtıcı ölçüde zengin bir hayalî evren sunan sözlük, aslında yazı tarihinin ortak birikimini de yansıtıyor. Artık düş kurma görevi şimdiki yazarlara miras kaldı; ama öncekilerin hayallerle kurduğu evren, tüm insanlığa yetecek ölçüde geniş. Bu hayal evreni, düşlerin muğlaklığı oranında bir sınırsızlığı da içeriyor. Calvino’nun, Borges’in, Twain’in hayal dünyalarında oluşturdukları mekanları, kurmacanın iç dünyamızdaki başarısı saymalıyız. Hiçbir ikna edici sebebe dayanmayan bu kabulleniş (edebiyatı düşlerle karşılaştıran Jung belki de haklıydı) olsa olsa edebiyatın o tarif edilemez büyüsüyle açıklanabilir. Elimizdeki sözlük, edebiyatı hangi perdeden sevdiğimizle de ilişkili okunması gereken bir yapıt. Hayalden yola çıkan yapıtları şaşırtıcı bir doğallıkla benimseyen Türk okuyucusu, hayali yerlerin haritasını çıkaran bu sözlüğü de sevecektir kuşkusuz. Schopenhauer, yaşamın ve düşlerin aynı kitabın sayfaları olduğunu; bu kitabı düzenli okumanın yaşamak, rastgele karıştırmanınsa düş görmek anlamına geldiğini söylemişti. Düşler hakkında sözüne güvenilecek birkaç kişi varsa, biri elbette odur ve haklı olabilir. Zaten kendisi de hayalî gibi görünen bu çıkarım, “Hayali Yerler Sözlüğü”nde somutlaşıyor. Kaçınılmaz bir mükemmeliyet arzusunu tatmin etmek için oluşturulan dünyaları derleyen bu çalışma ister istemez tamamlanmıyor: Hayaller üzerine hazırlanan bir yapıtın ucu hep açıktır. İnsanlığın ortak hayal mirası da diyebileceğimiz sözlük, bütün hayaller aynı imgelemden çıkmış gibi göründüğü için bu kadar heyecan verici galiba. Edebiyat, bütün kitaplar tek kişinin elinden çıkmış gibi göründüğü zaman en yetkin noktasına ulaşıyor. Gerisi teknik ayrıntılardır. Onlar da, böyle bir tasarıda önemsizleşiyor. Kaynak: www.zaman.com.tr