BIST 10.046
DOLAR 32,39
EURO 34,61
ALTIN 2.386,90
HABER /  POLİTİKA

BDP'nın artık gına geldi çıkışına çözüm

BDP'nin, 20 Temmuz'a kadar komisyon çalışmalarından izinli sayılması talebinin ardından yaşanan krize ara çözüm bulundu.

Abone ol

Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda yaşanan kriz şimdilik atladıldı. İzin talebini  görüşen komisyon, diğer çalışmaları öne sürerek 1 Ağustos'ta toplanma kararı aldı.

Komisyonda dile getirdikleri önerilerinin tartışılmamasına isyan eden BDP'li Önder'in 'artık gına geldi' sözlerinin ardından, parti yönetiminin komisyondan izin talep etmesi kulisleri dalgalandırdı.

CEMİL ÇİÇEK EL KOYDU

TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu, BDP'nin izin talebini görüşmek üzere toplandı. Toplantı sonrası konuşan TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Anayasa Uzlaşma Komisyonu'ndaki 4 siyasi partinin, yeni anayasanın ''temel hak ve özgürlükler'' bölümünde görüşülmeyen maddelerine ilişkin önerilerini, 25 Temmuz akşamına kadar Meclis Başkanlığı'na sunacaklarını, Komisyon'un 1 Ağustos'ta toplanacağını açıkladı.

 SÜRECİN İŞLERLİĞİNE ENGEL YOK

Komisyon'un AK Parti'li Üyesi Ahmet İyimaya, toplantıya girerken gazetecilerin soruları üzerine, izin isteyen BDP dışındaki üyelerle toplanıp gereğini karar olarak ortaya koyacaklarını ifade etti. İyimaya, çalışmaların BDP'siz devam edip edemeyeceği sorusuna, ''Ben sürecin işlerliğine engel bir halin olmadığını düşünüyorum. Kolektif hukukta bunların karşılığı vardır. Onları müzakere ederiz. Ancak ortak karar verilir. Bireysel görüş olarak 'şu olur, bu olur' diyemem, o saygısızlık olur. Çözüm bir değil birden fazla'' karşılığını verdi. 


BDP'nin önerileri
tartışılmıyor mu?

BDP'li Sırrı Süreyya Önder, dünkü basın toplantısında şunları söylemişti: "Bir insan düşüncesini kendi diliyle açıklamayacaksa nasıl açıklayacak? Bu ülkeyi niye bölsün? Bu iklimde nasıl anayasa yapılır, doğrusu merak içindeyiz. Biz bu anayasa çalışmasından asla çekilmeyeceğimizi ifade etmiştik. Böyle bir tavrımız, böyle bir tarzımız bugünkü koşullarda kesinlikle yok. Ama bunu yetkili kurullarda değerlendirmeye ihtiyacımız var."

"ARTIK GINA GELDİ" SÖZÜ TALİHSİZLİK

İyimaya, ''BDP'li Sırrı Süreyya Önder, dün 'artık gına geldi' dedi. Dünkü toplantıda neler yaşandı?'' sorusu üzerine, ''Konjonktür bizim öğretmenimiz, kılavuzumuz olursa bu sofradan doyarak kalkamayız. Millete de anayasa ürününü sunamayız. Süreçler en büyük öğretmenlerdir, en büyük düzelticilerdir. Sürecin aktörlerden daha akıllı olduğunu düşünüyorum. 'Gına geldi' sözünü bir talihsizlik olarak değerlendiriyorum. Zannetmiyorum böyle bir söz söylendiğini, konjonktürel bir tepkidir. Ama süreç bizlerden daha akıllı... Zaman ırmağı doğru akıyor'' diye konuştu.

AK Parti Karabük Milletvekili Mehmet Ali Şahin de aynı sorulara, Komisyon'un 15 maddeden oluşan çalışma usul ve esaslarını hatırlatarak, ''Üç kere mazeretsiz katılmayan masadan kalkmış sayılır'' dedi.

Şahin, ''İzinli sayılabilirler mi?'' sorusuna, ''İzin verilebilir. Bunu değerlendireceğiz'' karşılığını verdi.

BDP'SİZ DEVAM ETMEK

Komisyon'un CHP'li Üyesi Süheyl Batum da konuyla ilgili soruları yanıtlarken, ''4 parti mutlaka oybirliği yapacak derken, biri olmaz ise 3 partinin devam etmesi etik olmaz'' dedi.

Komisyon çalışmalarına 20 Temmuz'a kadar ara verilmesi kararı çıkmasının çok yüksek ihtimal olduğuna işaret eden Batum, ''Diğer arkadaşların da 'BDP yokken devam edelim, 20 Temmuz'dan sonra karar veririz' diyeceklerini tahmin etmiyorum'' görüşünü belirtti.

Batum, ''BDP'li Önder dün getirdikleri her önerinin parantez içine alınarak tartışılmadan geçildiğini söyledi'' denilmesi üzerine, ''O doğru değil. Dün Başkanlık sırası Ahmet İyimaya'da idi. 'Bunu aşalım, çabuk aşalım' şeklinde bana göre de çok doğru olayan tavrı böyle bir yanlış anlamaya neden oldu'' karşılığını verdi.  

BDP ve diğer partilerin getirdiği her öneriyi tartıştıklarını anlatan Batum, şöyle konuştu:

''Getirilen öneri üzerinde uzlaşıldıysa yazıyoruz ama tümüyle uzlaşılmayan maddeler varsa onları bölümün sonuna bırakıyoruz. Eşitlik maddesi gibi...Bazı noktalarda da mesela BDP, adil yargılanma konusunda 'tercih ettiği dil' dedi,  biz ise 'tercih ettiği dil olmaz, anladığı dil diyelim' dedik.  AİHM kararlarında da bizim mevzuatımıza da uygundur. Eğer insan dili anlamıyorsa tercümandan yararlanabilir. Ama bu 'tercih ettiği dil' olamaz. O zaman 'Ben Portekizce istiyorum' derse, Portekizce mi yapacak? Dünyada da böyle bir şey yok. Bunu parantez içine koymuştuk. Aynı şey düşünce özgürlüğünde geldi, ' tercih ettiği dil' dendi, böyle bir şey yoktur. Dünyanın hiçbir ülkesinde de mevzuatta böyle bir şey yoktur. İyimaya da 'Tamam bunu da paranteze alalım' deyince, Önder de 'baştan atıyorsunuz, tartışalım' dedi. Ben burada bir haklı haksız aramıyorum ama olay aynen böyle oldu. 'Bugüne kadar bütün önerdiklerimiz kabul edilmiyor' da doğru değil, ama 'Tamam onu paranteze atalım' demek de...Tartışıp neden olup olmayacağını konuşabilirdik. Dünyada bir örnek varsa ona bakarız. BDP Grubu tepki gösterdi ve  ara istedi. Onlar olmadan devam etmek diye bir şey ne etik ne amaca uygun olur, meşruiyetini kaybeder.''

Batum, ''AK Parti'nin Kürtçe eğitimin önünü açacak teklif getirdiği ifade edildi' denilmesi üzerine ise  ''Bu öyle değil. Madde gelsin konuşuruz. Öyle çok özgürlükçü bir yorum olduğunu kanaatine varmamıza neden olacak teklif geldiğini sanmıyorum. 10 yıl Türkiye'de bir algı yaratıldı; iktidar özgürlükçü, diğerleri özgürlükçü değil şeklinde. Biz bunun için de Anayasaya başlarken özgürlüklerden başlanmasını istedik. Özgürlük denilince eğitim hakkı, düşünce özgürlüğü, eşitlik, ayrımcılık yasağı bunları göreceğiz. 10 yıllık toz bulutunu, bu algıyı tartışmış oluruz. Doğru mu değil mi Türk halkı anlar'' diye konuştu.

MHP'Lİ TOSKAY MEDYAYI KINADI

Komisyon'un MHP'li Üyesi Tunca Toskay da dün üzerinde çalışılan bir maddede ''fıkranın maddeden çıkarılmasını'' önerdiklerini belirterek, ancak medyada ''anladığı dil üzerinde MHP'nin uyuştuğu'' şeklinde yazıldığını söyledi.

Toskay, ''Bunu anlamak mümkün değil. Uyuşma değil, biz bu fıkranın tümüyle maddeden çıkarılmasını MHP önerisi olarak yazdık. Dünkü olay budur. Bunu kamuoyuna duyurmak lazım. Biz 'çıkarılması gerekir' diyoruz. Devletin televizyonu dahi altyazı geçiyor 'anlaştılar bu konuda' diye... Bu, demokrasiye katkı vermesi gereken medyanın işleviyle hiç bağdaşmayan bir tutumdur. Devletin televizyonu ve aynı şekilde yayın yapan gazete ve televizyonları kınıyorum'' diye konuştu.

BDP'nin talebini nasıl değerlendirdikleri sorusuna Toskay, ''Konuşulan bir maddede tam ittifak olmadığında parti veya partiler kendi görüşünü tutanaklara geçiriyor. Toplantı sonucunu ortaya koyan belgede de yer alıyor. Dün böyle bir şey oldu. Toplantıyı yöneten İyimaya, 'Anlaşılan BDP bizimle hemfikir değil, BDP'nin muhalefet şerhi olarak yazıp geçelim' dedi. Önder, bugüne kadar alışılmış yöntemi kabul etmeyeceklerini ve partide değerlendirmesini yapacaklarını belirterek toplantıyı terk etti ve 20 Temmuz'a kadar katılmayacaklarını söyledi. Bundan sonrası kendi takdirleridir. Durum değerlendirmesi yapmak için toplanıyoruz'' dedi. 

ÇİÇEK KOMİSYON TOPLANTISININ ARDINDAN KARARLARI AÇIKLADI. BDP'Lİ ÖNDER NELER DEMİŞTİ? BDP'NİN İZİN TALEBİNE İLGİNÇ ÇÖZÜM... AYRINTILAR SONRAKİ SAYFADA

[PAGE]

KRİZE ÇÖZÜM BULUNDU

Çiçek, TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu toplantısının ardından, gazetecilere yaptığı açıklamada,  komisyonunun bugün mutat toplantısını yaptığını ifade etti.

BDP'nin dün Komisyon Başkanlığı'na, 20 Temmuz'a kadar izinli sayılmasına yönelik bir dilekçe verdiğini hatırlatan Çiçek, şöyle konuştu:

''Esas itibariyle çalışmalarımıza yaz boyunca da devam ediyoruz. Çalışmalarımız 3 şekilde oluyor: Bir; 12 kişilik komisyonun yaptığı toplantılar, iki; yazım komisyonu olarak her partiden bir arkadaşımızın danışmanlarla yaptığı toplantı, üçüncüsü ise; her siyasi partinin gerek yazım gerek Uzlaşma Komisyonu'nda müzakerelere hazırlık alamında kendi içinde yaptığı toplantılar var. CHP'nin de önümüzdeki hafta kurultayı var. Bunu da hesaba katarak şöyle bir karar aldık; 25 Temmuz akşamına kadar 4 siyasi partimiz 'temel hak ve özgürlükler' ile ilgili görüşülmemiş tüm maddelerle ilgili olarak görüşlerini Meclis Başkanlığı'na vermiş olacaklar. Bu gelen görüşleri, diğer partilere dağıtacağız. 1 Ağustos saat 11.00'de toplanmak üzere çalışmalarımızı bu şekilde sürdüreceğiz. Uzlaşma Komisyonu bu şekilde çalışmalarına devam ediyor.''   

Çiçek, bir soru üzerine, 1 Ağustos'a kadar ''temel hak ve özgürülükler'' bölümüyle ilgili partilerin görüşleri bilinerek, müzakerelere kaldıkları yerden devam edeceklerini kaydetti.

Bir gazetecinin, ''BDP'nin izin talebi sonrası böyle bir çözüm bulundu. İzin talebi kabul edildi diyebilir miyiz?'' sorusuna Çiçek, ''Hayır. Daha evvel de zaman zaman Salı ve Perşembe günü Uzlaşma Komisyonu toplantıları yapılıyordu. Bunu aksattığımız, zaman zaman buna ara verdiğimiz de oldu. Yeni bir şey yapıyor değiliz. Geçmişte de bunun uygulamaları var'' karşılığını verdi.

OLUMSUZ ANLAMLAR ÇIKARMAYIN

Cemil Çiçek, bir soruyu yanıt verirken, 1 Ağustos'a kadar partilerin kendi iç çalışmalarını yapacaklarını, görüşlerini yazılı bildireceklerini ifade etti. Çiçek, ''Anayasa Uzlaşma Komisyonu sadece 12 kişiyle toplanıp çalışan bir komisyon değil. Bunun alt çalışmaları var, o şekilde bu çalışmaları sürdüreceğiz. Kaldı ki CHP'nin Kurultayı, BDP'nin de toplantıları var. Bu önceden bildiğimiz bir konudur'' dedi.    

BDP'nin, ''her görüşlerinin parantez içine alındığına'' yönelik eleştirilerinin hatırlatılması üzerine ise Çiçek, yapılan işlerin, birlikte karar verilen bir usul çerçevesinde yürütüldüğünü, her konunun burada konuşulduğunu ve konuşulacağını kaydetti.

Çiçek, ''Mutabık kalınan hususlar ona göre... Bir veya iki parti farklı düşünüyorsa, onu da paranteze alarak sonradan tekrar görüşmek üzere, mesafe katetmek için bulduğumuz bir yöntemdir. Bunlar üzerinden hemen olumsuz anlamlar çıkarmak doğru olmaz. İşin zor kısmı zaten yazım sürecidir. Onun için her konu burada konuşuluyor, tartışılıyor, mutabık kalınan hususlar var, tekrar müzakere edilmesi gereken hususlar var. Bu çalışma usulu ile ilgili Komisyon'un bulduğu bir yöntemdir. Dün, evvelsi gün, daha evvel olandan farklı bir durum söz konusu değil'' diye konuştu.   

ÖCALAN'A EV HAPSİ TARTIŞMASI

Önder, BDP Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş ile birlikte Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, yeni anayasa yazımı çalışmalarında gelinen durumu değerlendirdi. Önder, Komisyonun Cuma günü yaptığı toplantıda ''ceza hukuku güvenceleri'' görüşülürken, ''Tutuklu ve hükümlülere; işkence yapılamaz ve zalimane, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz. Tutuklu ve hükümlünün kimliğini yok etmek, zihinsel ve fiziksel kapasitesini azaltmak amacıyla zihni ve bedeni üzerinde her türlü yaptırım ve tecrit uygulanması yasaktır'' önerisinde bulunduklarını belirterek, ''Bunu hukukun hangi evrensel süzgecinden geçirseniz geçirin burada itiraz edilecek hiçbir şey yok. Deniliyor ki 'Siz bunu Öcalan'ın ev hapsi için veriyorsunuz, bu Öcalan için dizayn edilmiş madde...' Diğer 3 siyasi parti de buna katılmadığını beyan etti. 'Söylediklerinize itiraz etmiyoruz' diyorlar ama 'bu Öcalan'ı ilgilendiriyor.' 'Siz hukukun evrensel ilkelerini bir şahıs  söz konusu olduğunda ihlal edebilirsiniz' gibi garabet bir yaklaşım. Oysa aynı durumda olan binlerce tutuklu var ülkede'' diye konuştu.

Bugünkü toplantıda ise ''düşünce ve ifade özgürlüğü'' maddesi görüşülürken, BDP olarak ''Herkes düşünce, ifade ve kanaat özgürlüğüne sahiptir. Hiçkimse her ne sebep ve amaçla olursa olsun düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz. Düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz. Herkes düşünce ve kanaatlerini tercih ettiği dilde hukuken meşru bütün araç ve yollarla tek başına veya toplu olarak ifade etme ve yayma özgürlüğüne sahiptir. Bu özgürlük, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın haber, bilgi ve düşüncelere ulaşmak, bunları yayma serbestliğini de kapsar'' önerisinde bulunduklarını ifade eden Önder, şöyle konuştu:

''Diğer siyasi partilerden gelen öneriler saatlerce tartışılabiliyor. Bugün bu mesele konuşulurken 'tercih ettiği dil' meselesi, hiç üzerinde durulmadan, 'tamam bunu paranteze alıp geçelim. Bu BDP'nin bir gayretkeşliğidir' denilerek diğer üç siyasi parti de buna katılmadı. Daha sonra biz, 'bunu tartışalım' dediğimizde, Türk milletine bir anayasa yapıldığı ve bunun bu ülkeyi böleceği dile getiriliyor Komisyon'da. Bir insan düşüncesini kendi diliyle açıklayamazsa nasıl açıklayacak? Bu ülkeyi niye bölsün? Tersinden okuduğumuzda siz bu ülkede nüfusu 15-20 milyon olan halka, 'sen düşünceni açıklama' ya da 'kendi dilinden başka bir dilde açıkla' anlamına gelir. Buna niye ihtiyaç var denilebilir. Kürtçe konuşmak, kamusal alanda bir Kürtçe işlem yapmak, mitingde Kürtçe şarkı söylemek ya da slogan atmak, yürütülen mahkemelerde suç delili sayılıyor. Biz bunun paranteze alınamayacağını, en genel ilke olarak bu ülkede hürriyetlerin birleştireceğini, yasakların böleceğini ifade ettik.

Düşünce ve ifade özgürlüğünde bile bir halkın diline, kim olursa olsun tahammül edememek, bu ülkede İngilizce, Fransızca, Almanca her türlü bildiri seminer yapılacak, Kürtçe yaptığınızda örgütsel faaliyetinize delil sayılacak ve biz bunu anayasada güvence altına alamayacağız. Bu iklimde nasıl bir anayasa yapılır, doğrusu merak içindeyiz. Başta da bunu beyan etmiştik, biz bu anayasa çalışmasından asla ve asla çekilmeyeceğiz. Böyle bir tavrımız, tarzımız şimdilik bugünkü koşullarda kesinlikle yok. Bunu yetkili kurullarımızda değerlendirmeye şiddetle ihtiyacımız var. Ne zaman bir anadil meselesi geldiğinde otomatik refleksle 'katılmıyoruz, katılmıyoruz, katılmıyoruz.' Diğer üç siyasi partinin kitle tabanına da sesleniyorum; Bu ülkenin geleceğini, barışını tesis edecek bir şey üzerine çalışıyoruz, kendi partilerinizin yaklaşımı bundan ibaret. Barış istiyorsanız, bu ülkede sizin sahip olduğunuz her hakka herkesin sahip olmasıyla mümkündür. Bu konuda partilerine baskı yapmaya, duyarlılık telkin etmeye çağırıyorum. 82 Anayasasının gerisindeki zihniyeti dile getirmek bu ülkenin geleceğine ve barışına yapılmış suikasttır.''

ÖNERİLERİMİZİN TARTIŞILMAMASINI KABUL EDEMEYİZ

Meral Danış Beştaş, BDP olarak özgürlüklerin genişletildiği, hak ve özgürlüklerin sıkıntılı tartışma alanı olmaktan çıktığı yeni anayasa için baştan beri çalışmalara katıldıklarını ve katkı sunduklarını, bundan sonra da katkı sunmaya devam edeceklerini söyledi. Beştaş, ''Ancak yeni bir anayasa yazıyoruz, Anayasa Komisyonu'nda temsil ediliyoruz diye dışarıda yaşanan gelişmelere, hak ve özgürlüklerin gaspına, Komisyonda bize karşı ayrımcı tutumu sessizce izlemeye bugün itibarıyla olanak olmadığı yönündeki kanaatimizle biz bir ara istedik ve bunu yetkili kurullarımızda değerlendirme ihtiyacını dile getirdik. Komisyonun çalışma usullerine azami özeni göstererek çalışan partilerden biriyiz'' dedi.

Bugüne kadar komisyon içinde yapılan tartışmaları aktarmadıklarını ifade eden Beştaş, şöyle konuştu:

''Öyle bir noktadayız ki...Komisyonda eşit temsil var ancak bizim önerdiğimiz maddelere refleksle, ortak kanaatle tartıştırılmadan parantez içine alınma gibi bir eğilimle karşı karşıyayız. Biz orada kendi düşüncelerimizi ifade edemeyeceksek, özgürce savunmayacaksak orada bulunmamız sıkıntılı hale geliyor. Git gide imkansız hale geliyor. Biz bu imkansızı aşmak için her gün tekrar tekrar önerilerimizi götürerek tartışma zemininde yaşatmaya çalışıyoruz. Eş genel başkanlarımız da açıkladı; 'Bu masadan biz kalkmayacağız.' Ama diğer siyasi partilerin masadaki konumlarını gözden geçirmeleri için bu basın toplantısını yapıyoruz.''  

Beştaş, durumu değerlendireceklerini belirterek, ''Asla çekilmedik, bu masadan kalkmadık ve kalkmayacağız. Ama kendilerini bu masanın önemini bir kez daha düşünmeye, bütün önermelerimizi ciddiyetle ve sağlıklı olarak tartışılmasına davet ediyorum'' dedi. 

FENNİ GÜBRE GİBİ SERPİŞTİRİYORLAR

Önder, ''Çalışmalar tıkandı mı?'' sorusuna, ''Yok, öyle bir noktada değiliz. Biz bugüne kadar anayasa süreciyle ilgili olarak basının karşısına bir kez bile çıkmadık. Fakat şerhimiz de vardı, 'kamuoyuyla paylaşacağız' diye. Bu hakkımızı ilk kez kullanıyoruz. Her maddeye, bismillah gibi 'milli güvenlik, kamu düzeni, genel ahlak' ile başlanıyor. Bıktık usandık bundan. Halka şikayet ediyorum. Her maddede, özgürlükler için sınırlandırma gerekçesi bu olamaz. Hepsine itirazımız var. Öyle fenni gübre gibi her yere serpiştiriyorlar. Neredeyse utanılmasa 'aile terbiyesi' de diyecekler. Anayasa böyle yapılmaz. Milli güvenliğin, kamu düzeninin, genel ahlak, sınırları belli olan normlar değil. Zamana, yere, şekle göre değişken kavramlardır. Anayasa, çok net çerçevelenmek zorundadır. Biz böyle şeyleri anayasada istemiyoruz'' diye konuştu.

Sürece halkın da dahil olması gereğine işaret eden Önder, siyasi partilerin ''özgürlükçü anayasa, devlete karşı yurttaşı koruma'' diyerek kendilerini bağladıklarını söyledi.

Önder, bir soru üzerine, 17-20 Temmuz tarihleri arasında BDP Grubu'nun değerlendirme kampı olacağını belirterek, ''Bu kampta meseleyi enine boyuna değerlendireceğiz. O tarihe kadar partimizin MYK ve Anayasa Komisyonu'nda değerlendirilecek. Bir hal hareket tavrı belirlememiz gerekiyor. 20 Temmuz'a kadar izin istedik, bu konudaki dilekçemizi, bugün komisyon başkanlığına yapan Ahmet İyimaya'ya teslim ettik. Bu bir izin talebidir. Tıkanmayı yetkili kurullarımızda değerlendirmek için 20 Temmuz'a kadar izinli sayılmamızı içeren dilekçe verdik'' karşılığını verdi.