BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70
HABER /  GÜNCEL

Baykal, Van raporunu açıkladı

CHP Genel Başkanı Baykal, Van'daki uyuşturucu vakası ve sonrasındaki gözaltı olayı ile ilgili hazırlanan raporu açıkladı. Baykal raporu açıklarken yine hükümete yüklendi.

Abone ol

Olayı 'skandal' olarak yorumlayan Baykal ilginç iddialarda bulundu. Deniz Baykal, uyuşturucu trafiğinin beraberinde getirdiği karaparanın güvenlik güçlerini, idareyi zaafa uğratmaya başladığını belirterek, ''Van'da uyuşturucu ticaretine dayalı yerel iktidar odakları yerel meşru birimleri etkisi altına almaya başlamıştır. Bu etki sadece yerel düzey de mi kalmıştır, merkezi hükümete yansımış mıdır?'' dedi. Baykal, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, CHP Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Selvi başkanlığındaki milletvekilleri Kemal Kılıçdaroğlu, Orhan Eraslan ve Tuncay Ercenk'in eski milletvekili Mustafa Bayram'ın oğlunun polis merkezinden kaçırılışıyla ilgili hazırladıkları rapora ilişkin bilgi verdi. Bu konuyu çok önemsediklerini ve günlük tartışma konuları içinde kaybolmasına izin vermeyeceklerini ifade eden Baykal, ''Bu, Türkiye'nin kalıcı sorunudur'' dedi. Türkiye'nin uyuşturucu trafiğindeki konumuyla sadece Türkiye'nin değil, dünyanın ilgilendiğini belirten Baykal, şöyle konuştu: ''Terör nasıl uluslararası bir tehditse ve buna karşı nasıl uluslararası dayanışma içinde önlem alma ihtiyacı kendisini gösteriyorsa, teröre teslim olan ülkeler nasıl uluslararası kamuoyunda etkinliklerini, saygınlıklarını kaybediyorsa, uyuşturucu açısından da böyle bir tablonun ortaya çıkmakta olduğuna dikkati çekmek istiyorum. Bugün bir ülkenin, 'Uyuşturucu benim iç işimdir' diyerek sırtını dünyaya dönmesine olanak yoktur.'' Afganistan ve Irak üzerinden gelen uyuşturucunun batı pazarına Türkiye üzerinden ulaştırıldığını anlatan Baykal, şöyle devam etti: ''Uyuşturucu trafiği beraberinde büyük karapara getirir, karapara etrafında kara iktidar oluşturur, meşru iktidara nüfuz eder, etkisi altına alır. Bir süre sonra sürekli uyuşturucu trafiği yaşanan toplumlarda uyuşturucu zenginleri, baronları ortaya çıkar. Türkiye'de de bunun işaretleri ortaya çıkmış bulunmaktadır. Türkiye'de uyuşturucu baronlarının ortaya çıktığını görüyoruz. Bu kesinlikle göz yumulmaması gereken bir konudur. Parasal gücün, devletin ve toplumun çeşitli kademelerine yansıdığı görülmektedir. İdarenin, güvenlik güçlerinin, siyasetin, bunun etkisi altına girmesi kaçınılmaz olabilir. Etki altına girmek bazen olayları görmemezlikten gelmek şeklinde kendisini gösterir.'' Baykal, Türkiye'nin hassas bir bölgesinde güvenlik güçlerinin hiçbir şekilde kabul edilemez bir muameleye maruz kaldıklarını ifade ederek, şunları kaydetti: ''Eroin ticaretinden dolayı sanık olan ve gözaltında bulunan bir kişi, polis merkezinden bir grup insanın orayı basması sonucunda çıkarılmıştır. Merkezdeki polisler darp edilmiştir. Devletin polis merkezi bu baskına boyun eğmiştir. Bunun çok doğru yorumlanması lazım. Böyle bir manzaranın yaşanabiliyor olması Türkiye'nin güvenlik açısından en kritik yerlerinden birisi olan Van'da, bir polis merkezinin bu kadar rahatlıkla, yaptırımsız, tepkiye muhatap olmadan basılabilmesi ve bu işlem yapılırken, hiçbir meşru tepkinin ortaya çıkamamış olması görmezlikten gelinecek bir konu değildir. Bu manzara çok ağır bir tabloyu ortaya koymaktadır.'' ''PAZARLIK İŞLEMEDİ'' ''Bu manzara karşısında idari yetkililerinin durumu toparlayabilmek için baskını düzenleyenlerle pazarlık yaptıklarını'' ve ''oğlunu iade et, yoksa seni tutuklarız'' denildiğini anlatan Baykal, ancak iadenin gerçekleşmediğini, pazarlığın işlemediğini söyledi. ''Pazarlık hangi düzeyde yapıldı, düzeyi Van mı Ankara mı? Van'da yapılan pazarlık Ankara'nın bilgisi dışında mıdır?'' diye soran Baykal, bütün bu süreç içinde ''Ankara'nın, anlamlı sükutunun, rahat, vurdumduymaz tavrının'' yorumlanması, sorgulanması gerektiğini kaydetti. ''Van'da bu olay içinde disiplin cezasına tabi tutulması gerektiği İçişleri Bakanlığı müfettişlerince de kabul edilen emniyet görevlilerinin terfien Ankara'da uyuşturucuyla mücadele birimlerinde etkin konumlara atandığını'' belirten Baykal, ''Bu durum, iktidarın bu konuları nasıl laubali, ciddiyetsiz, dikkatsiz bir şekilde ele aldığının somut kanıtıdır'' dedi. Olaydan sonra AK Partili bir milletvekilinin ''Bu konulara el atmanın çok ciddi tepkiler getireceği' yönünde açıklamalarda bulunduğunu belirten Baykal, bu açıklamanın, sorunun sadece bu polisiye olayda adı geçenlerle kalmadığını, bunun uzantılarının daha başka bazı kesimlere doğru yansıdığını ortaya koyması bakımından önemli olduğunu söyledi. Baykal, ''Orada oluşan eroin baronlarından nemalanmak isteyen, onların etrafında saf tutmaya hazır başkaca unsurlar da bekleyişe geçmişlerdir'' dedi. Konunun bütün boyutlarıyla değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Baykal, ''Oradaki karapara etkinliğinin güvenlik güçlerini zaafa uğratmış olması, oradaki karapara etkinliğinin idareyi zaafa uğratmaya başlamış olması, idarenin çok başka kesimlerine bu zaafiyetin sirayet etmeye başlaması üzerinde önemle durulması gerekir. Bu olay nereye kadar sıçramıştır? Güvenlik güçlerinin polis dışındaki unsurlarına da sıçramış mıdır, ne ölçüde sıçramıştır? Bunlar sorgulanması gereken önemli konulardır'' diye konuştu. RAPORDA NELER VAR? Daha sonra raporu hazırlayan milletvekilleri raporu okudular. Raporda, ''İçişleri Bakanı ve hükümetin tutumunun uyuşturucu baronlarını cesaretlendirdiği'' savunuldu. Şiddete maruz kalan polislerin hiçbir karşı güç kullanmamalarının gerçekten dramatik olduğu ve mutlaka sorgulanması gerektiği belirtilen raporda, ''Bu tür bir sessizliğin politik baskı olmaksızın gerçekleşmesi olanaksızdır'' denildi. Bu olayla Van'da ''devletin onurunun açıkça ayaklar altına alındığı, devletin adeta işgal edildiği'' ifade edilen raporda, ''hükümetin suskunluğunun bu olayın arkasındaki politik desteğin en önemli kanıtı'' olduğu öne sürüldü. Raporda, ''Bu olay aysbergin su üstünde kalan bölümünün sadece bir kısmıdır'' denildi. ''BAKAN, 'GEÇMİŞ OLSUN' DEDİ'' Baykal, daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin, Van'daki bürokratlar hakkında suç duyurusunda bulunup bulunmayacaklarına ilişkin sorusu üzerine Baykal, şöyle konuştu: ''Biz, sadece, siyasi değerlendirme yapmak istedik. Olaydan sonra, Milli Eğitim Bakanı yanında vali varken, bu baskını düzenleyen eski milletvekiliyle telefonda konuşuyor ve ona 'Geçmiş olsun' diyor. Neden dolayı 'Geçmiş olsun' diyor anlamak mümkün değil. Diyen Cumhuriyet hükümetinin bakanıdır. Vali de bakanın yanındadır. Eski milletvekilinin yanında da emniyet müdürü vardır. Böyle bir ilişkiler ağının bulunduğu ortamda anlamlı bir soruşturmayı gerçekleştirmek gerçekten olanaklı değildir. Burada olay 1-2 emniyet görevlisine disiplin cezası verilmesi şeklinde bağlanmak istenmektedir. Tıpkı, tren kazasında iki makinistin sırtına bu işin yıkılmak istenmesi gibi... Yani, soruşturulması gereken soruşturma yaptı mı sonuç bu oluyor.'' Baykal, bir soruyu yanıtlarken, konuyu TBMM gündemine taşıyacaklarını söyledi. Bir soru üzerine de Baykal, şöyle konuştu: ''Orada uyuşturucu ticaretine dayalı yerel iktidar odakları ortaya çıkmaya başlamıştır. Yerel meşru birimleri etkisi altına almaya başlamıştır. Bu etki sadece yerel düzey de mi kalmıştır, merkezi hükümete yansımış mıdır? Bütün bunların ayrıca ele alınıp incelenmesi gerekir. Milli Eğitim Bakanı geçmiş olsun diyor, İçişleri Bakanı ağzını bile açmıyor, bunun bir anlamı olmalı. Bunlar ne anlama gelir, bunu herkesin incelemesi lazım. Uyuşturucu parasına dayalı iktidar geliştikçe etkisi altına aldığı çevre ona bağlı olarak genişler. Bu tehlikeli, yanlış bir şeydir. Bunu ortadan kaldırmak lazımdır.'' TREN KAZASI CHP Genel Başkanı Baykal, toplantının sonunda, Pamukova'daki hızlandırılmış tren kazasından sonra İstanbul-Ankara arasındaki tren seferleri başlarken, hızlandırılmış tren seferlerinin başlamadığını belirterek, bu konuda değerlendirme yapmak istediğini söyledi. Baykal, şöyle devam etti: ''Bu neyi ortaya koyuyor? Bunun bir anlamı var. Bu, hızlandırılmış tren projesinin yanlış olduğunun itirafıdır, kabulüdür. Niye o başlatılmıyor, eğer doğruysa hızlandırılmış tren uygulaması haydi şimdi başlatın. Sayın Başbakan kazadan hemen sonra yol tamir edilecek ve hızlandırılmış tren uygulamasına devam edilecek demişti. Yol tamir edildi, ancak hızlandırılmış tren seferleri başlamadı. Efendim, incelensin de bakalım, ne incelenecek. Yani, inceleme hızlandırılmış tren yapmaya müsait olup olmadığı mı? Bu konu incelenmeden mi başlattınız hızlandırılmış tren seferlerini... Bu tam bir dağınıklıktır.''