GÜNCEL: Ülkemiz, bu sabah, Kayseri’de, çarşı iznine çıkan
askerlere yönelik bir bomba ile sarsıldı. Allah
kahretsin..Yine hain terör, yine 13 şehit ve 55 yaralımız
var….Bizim elimizden bir şey gelmiyor; rahmet ve sabır
dilemekten başka!… Terörü lanetliyoruz….(G.AY/17.12.2016)
Ülkemizde “kadın olmak” gerçekten
zor!...Her dönemde mutlaka kazanır gibi görünüyor, ama aslında
kaybediyorlar, çünkü –erkek egemen- kafalar değişmiyor. () Kadın
böyle olacak, şöyle yapacak, gülmeyecek, hamile ise gezmeyecek v.b.
sözleri hep duyuyoruz/okuyoruz…Oysa, ülkemizin %99’u Müslüman
diyor, her Cuma 85.000 camide; “Cennet, anaların ayaklarının
altındadır”, “kadınları, çocukları, büyükleri koruyunuz”, “aileye
önem veriniz”, “sokakta yetişen serseri, ailede yetişen medeni
olur”, “önemli olan iyi ahlaklı insan olmak”, “liyakat medeniyetin
şartıdır”, “hangi meslekte olursanız olun, seni yaradanı unutma”
v.b. defalarca söyleniyor,ama!!!!!
Mısırlı bir düşünür; “Hakim
milletlerle, mahkum milletler arasındaki fark; terazide bir dirhem
farkıdır. O da yetişmiş insan unsurudur.”
demiş.
Başıbağlı yada açık kadınlar’ın
Cumhuriyet’ten en önemli kazanımı; Türk kadınına seçme ve seçilme
hakkının verilmesiydi. Bunu diğerleri takip etti. AK Parti
Hükümetleri, 15 yıllık iktidarlarında, kadınlar için önemli
çalışmalar yaptı, kararlar aldı... Aile Bakanlığı kurulması
bunların en önemlisiydi ama gerekeni verdi mi?, kuşkuluyum… Diğer
kazanımlar; başörtüsüne/türbana özgürlük, 2 çocuktan sonrakine
aylık maaş, çalışan anneye yarı zamanlı
çalışma seçeneği, çalışan anne-babaya aylık bakıcı desteği,
eğitimde kız öğrencilere öncelik, askerlik hizmetini yapmakta olan
er ve erbaşlara verilen yurttaşlık sevgisi eğitim programına; kız
çocuklarının eğitimi, kadınların istihdamı ve karar alma
mekanizmalarına katılımları, kadına yönelik şiddet, , kadın
hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konularının dahil edilmesi,
şiddet mağduru veya risk altındaki kadınlara sunulan hizmetlerde
kurumsal mekanizmaların eş güdümü, Kadın Sığınma Evleri’nin
kurulması, evde bakıma muhtaç yaşlı ve engelli yakını bulunanlara
ayda 933 lira ödenmesi, yaşlılara evde temizlik, sağlık ve yiyecek
yardımı, doğum ve süt izni verilmesi, kadınların kendi
soyadlarını da kullanabilmesine imkan verilmesi v.b.
Ama,bütün bunlara rağmen,
kadınlara; şiddet, dayak, taciz, cinayet aşırı şekilde arttı.
Ve, AK Parti’yi destekleyenlerin –nedense- sürekli kadınlarla
sorunu oldu… Hala, yapılanlara ters düşen yazılar yazılmaya, görüş
bildirilmeye devam ediliyor. Oysa, AK Parti, gücünü en çok
kadınlardan alıyor…. Aşağıdaki yazı, bir örnektir ve bu
görüşleri paylaşanlar olduğunu -ilgili yazarın görüşlerine AK
Parti’nin önem verdiğini- biliyoruz… Benzer yazıları;
Yeni Akit’te A.Dilipak, Milli Gazete’de M.Ş.Eygi
seslendiriyor.
Bu görüşlerle ilgili;
Üniversitelerdeki Kadın Araştırma ve Uygulama Merkezleri’nin ne
diyeceklerini merak ettik, şu ana kadar bir ses duyulmadı…
Oysa kadınlarımız için, Sn.Emine
Erdoğan’ın da katıldığı; okuma kampanyaları, sempozyumlar
yaptık…Sempozyumlarda; “Kadın ve Hukuk, Kadın ve Din,Kadın ve
Sağlık, Kadın ve Doğa, Çocuk Gelinler ve Çocuk Anneler,
Şiddet/Travma Mağduru Kadınların Ruhsal Sağlığı, İş Yaşamında
Kadın,Kadının Ücretli ve Ücretsiz Emeği, Toplumsal Cinsiyet Rolleri
ve Toplumsal Cinsiyetle İlişkili Normlar,Kadın ve Sivil Toplum
Örgütleri, Kadın ve Politika, Kadın ve Edebiyat,Kadın ve
Engellilik, Medyada Kadın” gibi önemli başlıklar attık,
tartıştık.
Çevremizdeki başı örtülü bir çok
kadın, bu tür söylemlere tepkili…Bize neden karışılıyor, bizim;
aklımız, gençliğimiz, duygumuz,emeğimiz yok mu?
diyorlar…
Merak ediyorlar;
Erkekler; kadınlara neden hep hiza
vermek istiyor?
Erkekler; bu hakkı neden
kendilerinde görüyorlar?
Erkekler; neden kadınların korunma
ihtiyacından yararlanmak istiyor? 15 yılda gelinen yer,
aşağıdaki yazı(lar) mı olmalıydı?!... Kafalar
karıştı!...
“…….Sonra AK Parti iktidara geldi,
ilk elde ondan beklenen icraat arasında başörtüsü kullanmanın
serbest bırakılması da vardı, o da bu talebi son sınırlarına kadar
yerine getirdi, yasakları kaldırdı, isteyen bayanın örtünmesini
isteyenin de açılmasını serbest kıldı.Peki başörtüsünü dindarlık
sebebiyle talep etmek ne manaya geliyordu? Ülkenin düzeni ne olursa
olsun Müslümanca yaşamak isteyen insanların bu hakka sahip
olmaları, başkalarının hak ve özgürlüklerine açık ve kesin zarar
vermedikçe inandıkları gibi yaşamalarının önüne engeller konmaması,
bu yüzden bazı hak ve hürriyetlerinin gasp edilmemesi manasına
geliyordu. Bu hak ve hürriyet elde edildikten sonra onu gerektiği
gibi kullananları istisna ediyorum, genel olarak başörtüsü
serbestliği Müslümanca yaşamanın bir parçası oldu mu? Başlarını bir
şekilde örten, oradan aşağıya doğru bakıldığında şeffaf kumaşlar,
dar elbiseler, “başım örtük ama sen yüzüme bak” dercesine boyanmış
yüzler ve gözler, davranışlardaki hafiflikler, zorunlu olmayan
birliktelikler, olmayacak yerlerde bulunmalar, hatta “aşka gelip”
oynamalar, parklarda bahçelerde el ele, baş başa, sarmaş dolaş
oturmalar ve gezmeler, sağa sola sigara dumanını üfleyerek
yakışıksız görüntüler sunmalar… göz önüne alındığında karşımıza
“kısmen örtülü çıplaklar”ın çıktığını üzülerek ve ibretle
görüyoruz. Son birkaç yazımda bu iktidarın engellerini kaldırdığı
imam hatip okulları, seçmeli din dersleri bugün de kıyafet
serbestliği nimetlerini hatırlattım. Bu nimetlerin şükrünü eda
etmezsek kaybedebiliriz. Şükrünü eda etmek ise onları, amacına
uygun olarak kullanmaktır. Birçok kimsenin tepkisine sebep olmayı
göze alarak şunu söyleyeceğim: Edep, ahlak, nezaket ve zarafet
olmayacaksa ne sakalınız olsun ne de
(başörtünüz! )
Ve, “ (08.12.2016,Nereden Nereye)
“Karar gazetesi yazarı H.Albayrak, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanı F.B.Sayan Kaya ve AK Parti'li kadın
milletvekillerinin, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının
verilmesinin yıl dönümü dolayısıyla Anıtkabir'i ziyaret etmesiyle
ilgili olarak;"Mustafa Kemal’in mektuba cevap
yazması beklenmiyor. Mektubu okuması da beklenmiyor. Ölüler mektup
okuyamazlar ve yazamazlar. Aksine inanmaya ne din el verir ne de
modern bilim. Öyleyse nedir bu? Bilmiyorum" görüşünü
savundu” (Basından)
Ve, “Manisa
Turgutlu’da (07.12.2016) kırmızı bir otomobilden inerek, genç
kadının spor yaptığı alana gelen şahıs; “Bir daha burada yürüyüp,
spor yapmayacaksın” dedikten sonra ayakkabısını çıkararak genç
kadının yüzüne vurmaya başladı. Bu sırada dengesini kaybederek yere
düşen E. Tireli’ye yerde de tekme ve ayakkabı ile saldırının sürdü
ve kadın kafasını kaldırıma çarptı.” (Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, Manisa'nın Turgutlu
ilçesinde parkta spor yapan 4 aylık hamile Ebru Kaya Tireli'nin
darbedilmesine ilişkin "Her türlü olayda olduğu gibi bu davaya da
müdahil olacağız. Milletimizin de içi rahat olsun, bu şiddeti
uygulayan kişinin en ağır cezayı alması için biz de gerekeni
yapacağız." dedi. (Basından)
Ve, “İstanbul'da
bir alışveriş mağazasında (08.12.2016) 16 yaşında bir kız çocuğu
"ruj" çalmakla suçlandı ve kıyafetleri tamamen çıkartılarak özel
güvenlik görevlileri tarafından arandı. Kızın üstünde ruj çıkmadı.
Aile şimdi firmadan ve mağaza yetkililerinden şikayetçi oldu.
Mağaza müdürü işten atıldı.” (Basından)
Ve, “CHP Kocaeli
Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı bütçesi üzerine yaptığı konuşmada, kürsüden Genel Kurul’a
Kütahya Belediyesi’nin yeni evlenen çiftlere dağıttığını
belirttiği, “Evlilik ve Aile Hayatı” adlı kitabın fotokopi
sayfalarını gösterdi. Hürriyet, şöyle konuştu: “Kadına davar
muamelesi yapılması gerektiğini söyleyen, erkek ailenin çobanıdır
denilen, ahlak, vicdan dışı bir kitaptır bu. Detayını okursam
domates gibi kızarırsınız. Kitap gerdek gecesinin detaylarından
bahsediyor, kocaya itaatten, kocadan habersiz kadının dışarı
çıkamamasından, kocası dövdüğünde işveli kıyafetler giyip, kocasına
kahve götürüp gönlünü almasından bahsediyor.”TBMM Başkanvekili Ayşe
Nur Bahçekapılı ise CHP’li vekile “Eğer doğruysa rahatsızlık verici
bir şey. Birlikte takip etmeyi teklif ediyorum” diye seslendi. Bu
sırada bazı Ak Partili kadın vekiller kitabın fotokopi sayfalarını
inceledi.” (Milliyet/Ankara/15.12.2016)
Tepki böyle
olmalı…
“Ekonomi ve
Turizm Bakanı Cespedes, İthalatçılar ve İhracatçılar Birliği'nin
salı gecesi verdiği yemeğe katıldı. Sahneye davet edilen Bakan'a
şişme kadın hediye edildi. Cespedes'in hediyeden çok memnun olması
ve gülümseyerek kameralara defalarca poz vermesi ülkede büyük
gürültü kopmasına neden oldu. Oyuncağın ağzına yapıştırılan kartta,
"ekonomiyi canlandırması için" yazıyordu. Russia Today'in haberine
göre, fotoğrafların sosyal medyada yayılmasıyla kullanıcılar,
durumu "utanç verici" ve "tüm Şili'ye hakaret" olarak
yorumladılar. Şili Devlet Başkanı Michelle
Bachelet de olaya sessiz kalmadı. Bachelet attığı bir tweet'le
sert tepki gösterdi ve "Tüm kadınlara saygı duymak, iki dönemde de
yönetimimin temel prensiplerinden biri oldu. O gece olanlar kabul
edilemez." dedi.Tepkiler karşısında bir basın toplantısı düzenleyen
Bakan Cespedes, "Gafil avlandım ve verdiğim tepki uygun değildi."
diyerek özür diledi.”
(Basından/16.12.2016)
Son soru: TOPLUM OLARAK NE
OLUYORUZ? NEREYE GİDİYORUZ? SORGULAYAN/ARAŞTIRAN VAR
MI?!..
2016 SEMPOZYUM BİLDİRİ
KİTABI YAYINLANDI…
Bildiğiniz gibi, ülkemizin tek ve
özgün Türk Müziği Festivali olan “23.İstanbul Türk Müziği Günleri”
programı içinde, Şişli MYO ev sahipliğinde (11-12 Mayıs) “Müzikte
Metodoloji ve Müzikte İletişim Uluslar arası Sempozyumu”
yapılmıştı. Etkinliklerimizin çeşitliliği yanında, bu program
içinde hazırlanan ulusal/uluslararası sempozyumlar; felsefesi,
konuları, ofset ve e-kitap baskıları, erişilirliği, ilkleri ve
sanatçıların/bilim insanlarının destekleri ile bugünlere geldi.
Ancak, 15 Temmuz darbe girişimi, ülkemizi her alanda etkiledi
ve “Bildiriler Kitabı” ofset baskısı için gerekli şartlar
oluşturulamadı. “2016 Sempozyum Bildiriler Kitabı”, Şişli MYO
Müdürlüğü ile birlikte alınan karar gereğince “E-kitap” olarak
16.12.2016’da Şişli MYO WEB’inde yayınlandı. Şişli MYO Müdürü
Doç.Dr. Sn. Cihan Erdönmez ve ekibine teşekkür ediyorum.
İlgilenenler için E-yayın/kitap linki; () Bildiri
kitapçığının alanımıza yararlı olmasını diliyorum.
Saygılarımla.Göktan AY
İYİ BİR “KOMŞU”
MAALESEF KALMADI!...
16 Eylül - 12 Kasım 2017 tarihleri
arasında düzenlenecek bienalin başlığı ve kavramsal çerçevesi,
basın toplantısında duyuruldu. “15. İstanbul Bienali’nin başlığı
“İyi bir komşu.” Bienal farklı sanat eserlerinin biraraya gelerek,
birbirine komşu olacağı büyük bir mahalle gibi olacak. İyi bir
komşu asla şikâyet etmeyen birisi midir? İyi bir komşu cinsiyetsiz
midir? İyi bir komşu Facebook’ta arkadaşınız mıdır? İyi bir komşu
mülkünü korumak için silah bulunduran kişi midir? İyi bir komşu
arabasının arkasında ‘Sınırları Kapatın’ yazan birisi midir? İyi
bir komşu sizinle aynı gazeteyi mi okur? Bunlar; 15. İstanbul
Bienali’nin “İyi bir komşu”başlığının akla getirdiği sorular...
Bienalin küratörleri, sanatçılar Michael Elmgreen ve Ingar Dragset.
İkilinin, bienali, kendi ideolojilerini sanatçılara empoze etmeden
farklı sanat eserlerini biraraya gelerek birbirine komşu olacağı
büyük bir mahalle gibi kurguladıkları da söylenebilir. “Beraber
yaşamak dediğimiz şey nedir?” sorusuna odaklanan bienal; ev, komşu,
aidiyet, “kök salmışlık”, farklı yaşam tarzları, değişen ilişki
biçimleri, değişen demografi üzerine düşünmeyi teşvik edecek.
Küratörler Dragset ve Elmgreen şöyle diyorlar; “Dünyada
krizler, şoklar yaşanıyor. Bunu geniş bir perspektifle sorgulama
zamanı. Bir nebze olsun uzlaşma, ortak bir nokta bulabilme çabası.
Hayatımıza mikro düzeyde evde başlayan birtakım temel soruları
sormakla başlıyoruz. Beraber yaşadığımız ortam, mahalle dediğimiz
şey, birlikte var olmayı başardığımız mekânların olduğu bir yer. Bu
sergi, özel alanlarla ilişkilenen farklı yaşam tarzlarını ve içinde
yaşayanlar olarak bizlerin evdeki alanları en iyi şekilde kullanma
ve kişiselleştirme biçimlerimizi araştıracak. Böylece evin nasıl da
farklı kimliklere dair ipuçları barındırabileceğini ve tarih
boyunca kendini ifade etmenin bir aracı olarak nasıl işlev
gördüğünü inceleyecek.” (Basından)