BIST 10.899
DOLAR 32,18
EURO 34,96
ALTIN 2.451,71
HABER /  POLİTİKA

Başbakan Erdoğan da mı çark etti!

Acaba Cumhurbaşkanlığı planları yapan Erdoğan, Ermeni sorunundaki tutumuyla milliyetçi oylarını da toplama amacı güdüyor olabilir mi?

Abone ol

İktidara geldiği günden bugüne dek izlediği politiklarda dikkat çeken bir yön değişikliği olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugünkü şartlarda zorunlu olarak İslamcı bir parti başkanından milliyetçi bir parti başkanına mı dönüşüyor?

İşte bu sorunun yanıtı Cihad Ez Zeyn'in, Lübnan gazetesinde 24 Aralık'ta yayımlanan ve Radikal gazetesinin de sayfalarına taşıdığı bu makalesinde...

ERDOĞAN KUŞATMAYI YARMAYA ÇALIŞIYOR

Erdoğan ve partisi, kendilerini iki önemli sorunla giderek artan biçimde kuşatma altında görüyor. Bu iki sorun, Türk halkının Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana iştigal ettiği en belirgin üç sorundan ikisini teşkil ediyor.

ÜÇ DEĞİŞMEZ MESELE

İlk olarak Ermeni sorunu, Ermeni soykırımıyla ilgili yasa teklifinin geçen hafta Fransa Ulusal Meclisi'nde kabul edilmesiyle birlikte yeniden alevlendi. Karar, 1915'te Osmanlı topraklarında Ermenilere yönelik yaşanan trajik olayların 'soykırım' olarak nitelenmesini inkâr eden herkese hapis ve para cezası arasında yaptırımlar öngörüyordu.

Başbakan Erdoğan, Fransız parlamentosunun kararına verdiği tepki bağlamında, şimdiye kadar Atatürkçü ekolden gelen diğer hiçbir Türk başbakanından farklı değildi ve olamazdı da. Zira Erdoğan, Türk büyükelçisini Paris'ten çekmek, Fransa ile askeri ve ekonomik ilişkilerin dondurulması yönünde adımlar atılması gibi geçmiş dönemlerde de herhangi bir milliyetçi Türk yetkilinin vereceği tepkiyi verdi.

ERDOĞAN YENİ BİR MİLLİYETÇİLİK SORUNUNU PATLATTI

Aslında Erdoğan mevcut süreçte, Cumhuriyet'in kuruluş yıllarında Türkiye'yi içeriden ve dışarıdan gelecek tehlikelere karşı koruma amaçlı sert milliyetçilik dönemlerinden miras kalan sorunlar içinde yeni bir milliyetçilik sorununu patlattı. İktidardaki 3. döneminde AKP, ülkenin güneydoğusundaki Kürt meselesine dair günübirlik tehlikelerle mücadele ediyor ve bu sorunu, demokratik ve barışçıl çözüm bağlamında kapsamlı bir çöküşe dönüştürebilecek biçimde Kuzey Irak sınırına kadar taşıdı. Çöküş, öz itibariyle Türk laikliğinin modern ve demokratik kazanımlarını tehdit edebilir. Öte yandan Kürt sorunundaki tıkanıklık, Türk ordusu ve PKK arasında yaşanan çatışmalar sebebiyle de aynı 'Türk modelinin' olumlu gelişimini ve dünyanın bu modele bakışını tehdit ediyor.

KIBRIS'TA SINIFTA KALDI

Bütün bunlara bir de Kıbrıs meselesindeki siyasi başarısızlığı da ilave edecek olursak -ki bu mesele de Türkler ve Yunanlılar nezdinde birinci derecede bir milliyetçi sorundur- AB ile kurulacak ilişki kapılarından biri olması bir yana, Erdoğan bugün birçok milliyetçi bombayla bilfiil kuşatma altında. Bu bombalar, kendisine 1990'lardan önceki dönemlerden herhangi bir Türk siyasetçi gibi davranmasını öngörüyor. Türk siyasiler, o zamanlar ordunun 'vatanın ve milletin bütünlüğü' için tehlike olarak gördüğü düşmanlara yönelik sert askeri politikalara adapte oluyordu.

Bu bağlamda ironik olan şey, halihazırda Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturma planları yapan Başbakan Erdoğan'ın geleneksel olarak AKP'ye karşı olan 'milliyetçi oyları' almaya çalışması. Ancak acaba Erdoğan, kendi milliyetçi oyununa hâkim olduğu konumdan çıkarak bu oyunun esirine mi dönüşmeye başladı? Kürt ve Ermeni cephelerinde dolaşan kara bulutlar, içeride milliyetçi tonlarda çalan yeni müzisyene kontrolünü kaybettirmeye mi başladı? Ve bu durum, AKP deneyiminin temsil ettiği yenilikçi enerjiye nokta koyan bir değişim olabilir mi?

BİR MACERANIN ORTASINDA

Özellikle Arap Baharı'nın patlak vermesinden sonra bölgesel şartlar bir yana, Erdoğan'ın Türkiye'si hâlâ uzun vadeli kazanımlara bel bağlayan bir macera girdabında. Türk hükümetine yönelik bazı baskılar dış kaynaklı olsa da Türkiye'nin tutumu, Fransız Ulusal Meclisi'nde yaşandığı gibi, içeriye dönük. Zira Erdoğan'ın bu sorunlardaki tepkilerine, Türkiye'deki iç kriterler ve aşırı ulusalcı gelenekler hâkim. Bu yüzden bizler, Türkiye tarihinin ikinci İslamcı başbakanını ve klasik ulusalcı Atatürkçülerin -yeni nesil Atatürkçülerin değil- bir numaralı 'düşmanını' milliyetçi lidere dönüştüren bir siyasi sürecin tam ortasındayız.