BIST 10.046
DOLAR 32,30
EURO 34,63
ALTIN 2.409,26
HABER /  GÜNCEL

Baliç Cimbomdan alacaklı

Elvir Baliç fırtınalı hayatını Aksiyon'a anlattı

Abone ol

F.Bahçe ve Real Madrid gibi takımlara rekor ücretlerle transfer olan Baliç, şimdilerde erken tattığı şöhretin bir hayli uzağında. Bir ara futbolu bırakan Boşnak oyuncu devre arasında A.Gücü’ne geldi. G.Saray’dan kendisinin de alacağı olduğunu söyleyen Baliç, zikzaklarla geçen futbol hayatını anlattı.

Sıra dışı bir yaşam, sıra dışı bir futbolcu, sıra dışı bir yıldız: Elvir Baliç. Hayallerinin ötesinde top koşturan bir futbolcu kendisi. Saraybosna’nın yeşil bahçelerinde başlayan, daha sonra aynı şehirde top gülleleri altında süren bir ilk evre. Ardından Bursaspor’da profesyonelliğe adım atan, F.Bahçe ile ilk sıçrayışını yapan, nihayetinde İspanya’nın Real Madrid gibi dünyaca devinde zirveye ulaşan bir kariyer. Sonrası ise çok farklı. İspanya’da tutunamayan, soluğu G.Saray’da alan, ardından Konyaspor’a geçen ve ansızın futbolu bırakan bir süreç başlar. Şimdilerde futbola A.Gücü forması altında yeniden dönen Baliç’in futbol hayatının koridorlarına yolculuk yaptık.

1974 doğumlu Baliç, futbola 1984’te Saraybosna’da başlar. Babası Sarajevo taraftarıdır ama oturdukları eve yakın olduğu için onu Zeljenicar kulübünün alt yapısına yazdırır. Bu takımda 8 yıl top oynar. 1992’de başlayan Bosna Savaşı sırasında Sarajevo takımına transfer olur. Top gülleleri arasında antrenmanlara gidip geldiği günlerdir: “Bir yanda savaş vardı, diğer yanda hayat devam ediyordu. Korkunçtu. Her gün ne olacak diye bekliyorsun. Akşamları ev âdeta bir kavuşma yeriydi aile için.”

Savaşta eniştesini ve amcasını kaybeder. Ablası ve dayısı ciddi şekilde yaralanır. Lig yoktur. Kulübü de Bosnalı askerlere yardım amacıyla dünyanın değişik ülkelerinde turnuvalara katılır. Tam 13 ay süren maçlar sonunda yaklaşık 1 milyon dolara yakın para toplanır. En çok Suudi Arabistan ve Endonezya’da kalırlar. Tekrar döndüklerinde savaş hâlâ devam etmektedir. 7 ay daha Bosna’da kalır. Sonra rahmetli Devlet Başkanı Aliya İzzetbegoviç’in izniyle tekrar turnuvaya çıkarlar. Bu dönemde Türkiye’ye de uğrarlar. “Bursa’da Bursaspor ile karşılaştık. Bursaspor’u Nejat Biyediç çalıştırıyordu. O maç sonrasında bana teklifte bulundu.” diyor.

Ancak turnuva devam ettiği için bu teklifi o an kabul etmez. Birkaç ay sonra yine takımıyla birlikte Bosna’ya döner: “Savaştan önce eski Yugoslavya’da futbolcular 28 yaşına kadar yurtdışına çıkamazdı. Ben ise 18 yaşında dünyayı dolaştım.” Ancak tekrar döndüğü ülkesinde hiçbir hedefi yoktur. “Lig zaten tatildi. Takım dağılmak üzereydi. Bu süreçte Bursa ile temas kurdum. Onlar da beni tekrar çağırdılar.”

Bursa’ya geldiği günü hiç unutmuyor; “2 Şubat 1995 Ramazan’ın ilk günüydü. Transfer dönemi geçmişti. Yazı beklemem lazımdı. Takımda üç tane yabancı vardı. Ben üç ay boyunca antrenmanlara çıktım.” Bursaspor sezon sonunda İnter-Toto Kupası’na katılma hakkını elde eder. Yabancılardan Yusuef de ayrılır. “İlk İnter-Toto maçlarında giydim yeşil-beyazlı formayı. Forvettim ve iyi oynuyordum. Üç tur atladık. Ama hâlâ gol atamamıştım.” Üçüncü turda rakip Almanya’nın Karsruhe takımıydı. Maç öncesi Baliç gol atsın diye kurban kesilir, kurşun döktürülür. O da golü atar; ama takımı penaltılarla elenir.

Bursaspor’da iyi bir futbol ortaya koyar. Nejat Biyediç dışında, Gordon Milne ve Rasim Kara ile de çalışır. Sürekli ilk onbirde yer bulur. İlk sezon 9, ikincisinde 21, son sezon ise 13 gol atar. Sözleşmesinin bitmesine 1 yıl daha kalmasına rağmen günlerce kamuoyunu meşgul edecek ve bugün bile kırılamayan bir transfer rekoruyla F.Bahçe’ye geçer: “Artık gitmem gerekiyordu. Bursaspor’a verebileceğim bir şey kalmamıştı. F.Bahçe’de Başkan Aziz Yıldırım’ın koltuğa yeni oturduğu dönemdi. Beni ilk o istedi. Kendisine söz verdim. Sonra G.Saray da istedi ama ben F.Bahçe’ye söz verdiğim için bu takıma gittim.”

Bu transfer 9 milyon dolara gerçekleşir. Baliç bir Anadolu takımından İstanbul’a transfer olan en pahalı futbolcudur. (Bu transfer rekoru bugün hâlâ kırılamadı). “Maliyeti büyüktü transferlerin. Benim üzerimde aşırı baskı oldu. Tatile gittim, bütün televoleler imzamı konuşuyor. Bu parayı hak ediyor mu, hak etmiyor mu? Bu paraya şu kadar okul, hastane yapılır gibi haberler vardı. Benim bir suçum yoktu. Bonservisim yüksekti.” diyor. Ama F.Bahçe’de de iyi bir başlangıç yapar. İki üç maç oynadıktan sonra artık herkes ‘helal olsun aldığı paraya’ der. Teknik Direktör Löv’dür. O sezon 18 gol atar. Ve sezon sonunda devreye Real Madrid girer.

Real Madrid, birçok futbolcunun hayal bile edemediği bir takım. Baliç’in hayallerinde de yoktur burası. Galli Teknik adam J.Benjamin Toshack Beşiktaş’tan ayrıldıktan sonra Real’e teknik direktör olur. Real’in menajeriyle Ankara’ya G.Birliği’nde oynayan Geremi’yi izlemeye gelir. İlk yarı bitmeden stattan çıkarlar. Sonra Baliç’in ismi ortaya atılır. Toshack onun için ‘iyi ama pahalı oyuncu’ der. Real Menajeri Piri ve diğer yetkililer ‘olsun yine de bir izleyelim’ diye tuttururlar. F.Bahçe, İstanbul’da Antalya ile oynuyordur: “3-1 kazandığımız o maçta ben de iyi bir performans sergiledim. Maçtan sonra menajer Piri benim için ‘iyi futbolcu’ dedi. Ondan sonra anlaşmaya geldiler.”

Baliç tüm bu olan bitenler karşısında oldukça şaşkındır. Bir yıl içinde F.Bahçe’de oynamak, sonra da Real Madrid’in teklifi. Aziz Yıldırım ise Baliç’in Real’e gitmesini istemiyordur. İlk başta Real’den Baliç için 35 milyon dolar bonvervis parası ister. Tabii görüşme o anda biter. Real de İngiltere’de oynayan Anelka’ya yönelir. Anelka’yı alamazlar. Bir kez daha F.Bahçe ile temasa geçerler; “Ben de bu arada Aziz başkana gidip ricada bulundum.” Baliç, Aziz Yıldırım’a “Başkanım bu fırsat bir daha elime geçmez. Bana izin ver.” der. O sıralar F.Bahçe’nin Almanya kampı da başlamıştır. Görüşmelerin ardından Aziz Yıldırım 19,3 milyon dolara Baliç’i Real’e satmaya razı olur. “Rüya gibiydi. Almanya’da kamptaydık. Gece bir buçukta görüşmeleri benim adıma yapan Suat Karaliç aradı. ‘Hayırlı olsun’ dedi. Tabii o anda şoke oldum. İnanamadım. Arkadaşlarla vedalaştım. Tüm oyuncular şaşırdı bu işe.”

Baliç’in şaşkınlığı Madrid’de de devam eder. Havaalanında onu o ana kadar hiç karşılaşmadığı bir gazeteci kalabalığı bekliyordur. “Belki de 50 kamera vardı. Türkiye’de oynuyorsun. Kimse seni tanımıyor. Üstelik Real’in en pahalı transferisin.”

İki üç gün içinde kendini dünyaca ünlü futbolcularla aynı kampta bulur. Raul, Moriantes, Mkalele, R.Carlos, Salgado ve tabiî ki Hierro. “Hepsi yıldızdı. Toshack beni karşısına aldı. ‘Burada sadece futbol oynamayı düşün, başka bir şey düşünme’ dedi.” Hazırlık maçlarının hepsinde forma giyer. Her şey gayet iyi gidiyordur. Ama tam lig başlayacağı anda dizinden sakatlanır. “Bir ay oynamadım. Barcelona maçı öncesi sakatlığım geçti. Bu maç için yaptığımız son antrenmanın bitimine beş dakika kala yine sakatlık geçirdim.” Çekilen MR sonucunda çapraz bağlarının koptuğu kendisine söylenir. Bu defa 4,5 ay sahalardan uzak kalır.

Bu arada eşinden de ayrılır. Her şey gibi takımdaki işler de kötü gitmektedir. Hatta Real, La Liga’da 15. sıraya kadar düşmüştür. Yönetim Toshcak’ın işine son verir. Takımın başına Del Bosque getirilir. “İyileştiğimde o vardı. Ve daha çok İspanyolları oynatıyordu. Sezon sonunda beni takımda düşünmediğini söyledi. Ben de kendisine teşekkür ettim.” Bu olay yaşanınca devreye F.Bahçe girer. Aziz Yıldırım Baliç’i kiralık olarak F.Bahçe’ye alır. Ancak Baliç burada da fazla oynayamaz. Teknik Direktör Mustafa Denizli daha çok Rapaiç, Revivo, Andersson’u tercih eder. Baliç oynayamadığı için sinirlenir. G.Antep’le ilk yarısı 3-0 F.Bahçe’nin aleyhine biten, ikinci yarıda ise Sarı-Lacivertli takımın 4 gol atarak kazandığı o unutulmaz maçın devre arasında kendisini oyundan çıkardığı için Mustafa Denizli’ye kızar ve soyunma odasını terk eder. “Benim de hatalarım vardı tabii. Denizli bana göre iyi bir hocaydı. Tarzı farklıydı. Ama anlaşamadık bir türlü kendisiyle.”

Sezon sonu tekrar Madrid’e döner. Takıma Zidane ve Figo’nun geldiği yıldır. Del Bosque onu ilk yarı boyunca pek oynatmaz. O da ikinci yarı Roya Vallacona’ya kiralık olarak gider. Böylelikle Real macerası 15 maç ve 2 golle kapanır. Roya Vallacona’da da tutunamaz. Son bir ay hocaya kızar ve Bosna’ya gelir. Hatta tatile çıkar. “Tatil için kaldığım otelde G.Saray kongre üyesi bir kişiyle karşılaştım. Bana ‘G.Saray’da oynar mısın’ dedi. ‘Neden olmasın’ dedim. İki gün sonra aradılar beni. Sonra Real’le kontak kurdum. Bonservisimi bedava verdiler. Ve G.Saray’a geldim.”

G.Saray’a gelmesini isteyen onu Bursaspor’da oynadığı günlerde A Milli Takıma kazandırmaya çalışan Fatih Terim’dir. Ancak Fatih hoca Baliç’ten beklediğini alamaz ve ona ligde pek forma vermez. “7-8 maç oynatmadı. Sonra bir maç oynattı, üç maç oynatmadı. İkinci yılın devre arasında 4 arkadaşla birlikte kadro dışı bıraktı.” Sezon sonuna doğru ise takımın başına G.Hagi getirilir. Hagi onu ve diğer kadro dışı bırakılanları affeder. Baliç’e de övgüler yağdırır. Bir sezon sonra artık Hagi’nin kafasındaki isimlerden biridir o. Trabzon maçında gol atınca da taraftarların sevgilisi olur. Ancak, ilk yarı biterken sakatlanır: “Son 4 maçta oynamadım. Devre arası oldu. Yönetici Fatih Gökşen, ‘Hagi seni istemiyor’ dedi. Ben buna inanamadım. Çünkü o sürekli benden memnun olduğunu söylüyordu. ‘Sebep nedir’ diye sordum. Bana herhangi bir cevap vermedi. Üzüldüğüm nokta ise Hagi’nin benimle konuşmamasıydı.” Ancak daha sonra Baliç, Hagi’den ziyade yönetimin kendisini istemediğini öğrenir. Ona göre, Hagi böyle bir isteğe boyun eğmek zorundadır. Çünkü yönetim onu göndermek için fırsat kolluyordur. Baliç, Hagi’nin o dönem kulüpte çok fazla sözünün geçtiğine de inanmıyor. Yöneticilerin kendisini niye istemediğini de bilmiyor.

Bugün de G.Saray’da para krizi hâkim. Onların zamanında da buna benzer kriz vardır. “Benim de alacağım var. Hâlâ paramı ödemediler. Ödemelerini bekliyorum.” Baliç, G.Saray’dan anlaştığı rakamın yüzde 40’ını hâlâ alamadığını söylüyor.

Cim Bom’dan ayrılma aşamasında devreye Konyaspor Teknik Direktörü vatandaşı Saffet Susiç girer. Bir dönem Sarajevo takımında top oynayan çocukluğunun futbol yıldızı Saffet hocanın teklifine hiç düşünmeden ‘evet’ der. “Saffet hoca çok büyük futbolcuydu. İdolümdü. Belki de dünyanın en iyi on oyuncusundan biriydi. Lakabı Pape’ydi. Babam çocukluk yıllarımda bana sürekli Pape, Pape diye hitap ederdi.” Konya küçük bir şehirdi. Baliç bu şehre alışmakta zorluk çeker. Kaybedilen bir maçtan sonra futbolu bıraktığını açıklar: “Bunalımdaydım. Çocuğumun hastalandığı dönemdi. Her şey bir anda oldu. ‘Tamam bırakıyorum’ dedim. Bıraktım.”

Bir hafta geçmeden yanlış yaptığını anlar ve geri döner. Baliç tezcanlı bir kişiliğe sahipti ve kızıp ani karar vermeleri bu yüzdendi. Sezon bitince Konyaspor’dan ayrılıp Bosna’ya yerleşir. Ailesine vakit ayırır. Tatile çıkar. Ancak bu sezon İlhan’la problemler yaşayan A.Gücü’nde teknik direktör yine Saffet Susiç’tir. Devre arası yine Baliç’i çağırır. “Yeniden kendimi ispat etmek gibi bir derdim yok. Ama tabii ki iyi oynamak istiyorum burada. Katkı vermeye geldim. Umarım bir problem yaşamam.”

ELVİR BALİǒİN ÇIKARDIĞI KASET KARABORSAYA DÜŞTÜ

Elvir Baliç’in hayatında müziğin yeri bir başka. Boşnak oyuncu geçen yıl ülkesinde bir kaset çıkardı. “Müzik benim hobim. Çocukluğumda akordeon çalardım. Şarkı söylerdim. Bir kaset çıkarmak gibi bir isteğim vardı. Onu da çıkardım Allah’a şükür.”

Baliç’in çıkardığı müzik kaseti Bosna’da satılıyor. Ancak o da telif haklarından ve karaborsadan şikâyetçi. Kaseti korsan basılıyor. “2-3 bin satış gerçekleşti. Ancak Bosna’da insanlar bir CD’ye 5-10 dolar vermekten ziyade korsanını almayı tercih ediyor. Korsanın önüne bizim orada da geçilemiyor maalesef.”

Kasetindeki parçaların sözleri Dini Muharemoviç adında bir yazara ait. “Bana 50 şarkı sözü verdi. Ben de içlerinden beğendiklerimi seçtim.” Kaseti pop fantezi arası bir tarz. Ne Cengiz Kurtoğlu’na ne de Tarkan’a benziyor. “Bizde söylem tarzı farklı, gırtlak farklı, melodi farklı. Kasetimiz biraz hareketli, biraz canlı. Genelde aşk şarkıları var. Ayrılıklar falan. Kasette iki tane de slow parça bulunuyor.”