BIST 10.793
DOLAR 32,21
EURO 34,83
ALTIN 2.414,42
HABER /  GÜNCEL

Asker ile Diyanet'in Kur'an diyaloğu

28 Şubat sürecinin yaşandığı günlerdi. Sekiz yıllık kesintisiz eğitim hararetle tartışılıyordu. Diyanet'ten Sami Uslu konuyu açtı ve askerlerle ilginç bir diyaloğa girdi.

Abone ol

28 Şubat sürecinin tartışmalı icraatlarından sekiz yıllık kesintisiz eğitim konusunda paşalar ve Diyanet yetkilileri arasında ilginç bir görüşme yapıldığı ortaya çıktı. 1997 yılındaki toplantıda Diyanet İşleri eski Başkan Yardımcılarından Sami Uslu, askerleri hafızlık müessesesinin bitmesi halinde arkalarından hatim okuyacak kimse bulamayacakları konusunda uyarmış. Askerler, bu cevap karşısında şaşırmış ve çözüm için çalışacakları sözünü vermiş. Ancak bu girişimden sonuç çıkmamış. Uslu, bu tür adımların misyonerlerin işini kolaylaştıracağını da söylemiş. Uslu, ayakkabısını çıkarmadan Kabe'de tavaf yapmak isteyen Kenan Evren'i nasıl ikna ettiğini de şöyle anlatıyor: "Evren Paşa'ya; 'Siz cumhurbaşkanısınız ama bu kisve ile bir nevi mahşerdekine benzer bir durumdasınız. Allah sizi o anda diğer hacılardan farklı kabul etmez. Reisicumhur olduğunuz, Evren Paşa olduğunuz anlaşılmaz. Böyle bir anda ayakkabı giyseniz ne olacak giymeseniz ne olacak?' deyince 'Güzel söylüyorsun, çıkarıyorum.' dedi." Diyanet teşkilatının çeşitli kademelerinde uzun yıllar hizmet veren ve 2001 yılında emekli olan Uslu, hac organizasyonunun Diyanet aracılığıyla gerçekleştirilmesinin temellerini attı. 1982’de Suudi Arabistan’a Din Hizmetleri Müşaviri olarak atanan Uslu, bu görevi sırasında 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’den Milli Güvenlik Konseyi üyelerine kadar çok sayıda üst düzey asker ve sivilin umre ziyaretlerinde mihmandarlık yaptı. 1997 yılında mecburi sekiz yıllık kesintisiz eğitime geçilmesi sırasında yapılan hazırlık çalışmalarına Diyanet adına katılan Uslu, bugün yaşanan ve gelecekte yaşanabilecek tehlikeler konusunda şu uyarılarda bulunduğunu anlatıyor: “Toplantılarda paşalar ‘Bu hafızlık şart mıdır?’ dedi. Hafızlığın din ilimleri için çok önemli bir müessese olduğunu, yok edilmemesi gerektiğini söyledim. Konuyu iyi anlamaları bakımından bir örnek de verdim. ‘Mesela her vefatta hatimler okunur. Hepimiz bu dünyadan bir gün ayrılıp gideceğiz. Sizler de ayrılacaksınız. Nice Genelkurmay başkanlarımız vefat etti. Biz onların vefat gecelerinde evlerinde Diyanet’ten üst yöneticiler olarak bulunup, hatimler okuduk. Ama bir gün sizin evlerinizde bu hatimler okunmayacak. Çünkü hafız bulamayacaksınız.’ diye uyardım. Endişelenip, ‘Buna bir çare bulalım.’ dediler. Samimi olarak konuya yaklaştılar.” 8 yıllık kesintisiz eğitimin sahip olduğu çelişkilere dikkat çeken Uslu, şu sorunun cevabını hâlâ veremediğini söylüyor: “Bize ortaöğretim çağında 13-14 milyon çocuk olduğunu, bunların seviyesini 5 yıldan mecburi 8 yıla çıkarmak istediklerini anlattılar. ‘Hafızlığa çalışan 4 bin öğrenciye izin verirsek mecburi sekiz yıllık eğitimi onlar tekrar nasıl tamamlarlar?’ dediler. Bu mantıkla biz bir şey diyemedik. Hâlâ bu sorunun cevabını bulamadım. Mecburi eğitimi dünyada kimisi 8, kimisi 11 yıla çıkarmış. Bunun karşısında mecburi eğitim beş yılda kalsın nasıl diyecektik? 28 Şubat sürecinin başladığı tarihlerde Kur’an kurslarında 500 bine yakın talebe vardı. Bunlardan her sene 4 bin civarında hafız çıkıyordu. Şimdilerde hafızlık yapanların sayısı çok aşağılara düşmüş durumda. Hafızlık müessesesi bitmiş gibi. 15-16 yaşındaki bir çocuk nasıl hafız olacak? Bugün Kur’an kurslarında kaç kişi hafızlığa çalışıyor diye baktığımızda rakamlar hiç iç açıcı değil. O zamanlar en azından her kursta 60 kişi bulabilirdiniz.” Uslu, bugün okul olmaya elverişli Kur’an kurslarının bulunduğu, bunların ele alınarak hafızlık müessesesinin yeniden ihya edilebileceği kanaatini taşıyor. Uslu, buralarda hafızlık yapmak isteyenlere ilk beş yıldan sonraki üç yılın derslerini dışarıdan verebilmelerine imkan tanınması halinde sorunun çözüleceğini kaydediyor. EVREN PAŞA AYAKKABILARI İLE TAVAF YAPMAK İSTEDİ Suudi Arabistan’daki Din Hizmetleri Müşavirliği sırasında hac farizasını ve umre ziyaretini yerine getirmek için Türkiye’den gelen birçok devlet büyüğüne mihmandarlık yapan Uslu, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in altı bakanla birlikte 1984’te yaptığı umre ziyaretini unutamamış. Uslu, Kâbe’yi ayakkabı ile tavaf etmesi konusunda Paşa ile aralarında geçen diyaloğu şöyle anlatıyor: “Evren Paşa’ya Cidde’de Kraliyet Misafir Salonu’nda ihramını giydirdim. Daha sonra Rolls-Royce bir araba ile Mekke’ye hareket ettik. Yanına beni de aldı. Konvoy halinde Mekke’ye intikal etmeye başladık. O sırada Kenan Paşa, ‘Ben ayakkabılarımı çıkarmayacağım. Ne dersin?’ dedi. Ben de ‘Sayın Cumhurbaşkanım, ayakkabılarla tavaf yapılmaz.’ dedim. ‘Ben ayakkabılarla gireceğim.’ diye ısrar etti. ‘Olmaz’ dedim. ‘Ben Diyanet İşleri Başkanı’na sordum, olacağını söyledi.’ dedi. Ben de ‘Sayın Altınkulaç Hocamız böyle bir şey demez. Normal bir cami imamımız bile böyle bir şey söylemez. Siz cumhurbaşkanısınız; ama bu kisve ile bir nevi mahşerdekine benzer bir durumdasınız. Kefenli bir şekilde Allah’ın huzuruna diriltildiğiniz günü düşünün. Allah sizi o anda diğer hacılardan farklı kabul etmez. Reisicumhur olduğunuz, Evren Paşa olduğunuz anlaşılmaz. Siz bu halinizle normal diğer insanlar görünümündesiniz. Böyle bir anda ayakkabı giyseniz ne olacak giymeseniz ne olacak?’ deyince ‘Güzel söylüyorsun çıkarıyorum.’ dedi.” Uslu, Evren Paşa’nın umre sırasında Kraliyet makamının tavafçılarının değil, kendisinin söylediği duaları dikkate aldığını vurgulayarak, ‘Sen bana söyle. Her söylediğinin de Türkçesini söyle. Çünkü sen benim devletimin müşavirisin.’ dedi. Ben söyledim o tekrarladı. Türkçelerini de dinledikçe çok duygulandı.” şeklinde konuşuyor. “KİMSE SÜNNET KILMAYACAK, EMREDİYORUM” Mekke’ye vardıktan sonra Kâbe’yi tavaf eden Evren Paşa ve beraberindeki heyet daha sonra akşam namazı kılmak için oturup ezanın okunmasını beklemeye başlar. Bu sırada Evren Paşa, Uslu’ya “Sünnet kılacak mıyız?” diye sorar. “Elbette.” diyen Uslu’ya Evren, “Hayır kılmayacağız. Bunlar Vahhabi, sünnet kılmazlar.” der. Daha sonra yaşanan diyaloğu Uslu şöyle anlatıyor: “Halbuki sünnet kılıyorlar; ama kılmayanları da var. ‘Kılıyorlar Sayın Cumhurbaşkanım.’ deyince Paşa, ‘Hayır onların kurallarına uyacağız, kılmayacağız.’ diye ısrar etti. Büyükelçi Umut Arık söze girip ‘Sayın Cumhurbaşkanım sünneti kılalım.’ deyince, Evren Paşa, ‘Hayır, emir veriyorum sünnet kılınmayacak.’ dedi. Farzı kılıp sünneti kılmadığımız için, Evren Paşa, ‘Kalk, nereye gideceğimizi söyle.’ deyince ‘Say yapacağız’ dedim. Say yapmaya giderken tabii Suud Muhafız Alayı askerleri sünnet kılanların sırtından tutarak yolu açmaya çalışıyordu. Paşa, o arbedede ‘Ne yapıyor bunlar?’ dedi. ‘Sünnet kılıyor efendim, bakın.’ dedim. ‘Sen haklıymışsın. Sünnet kılıyorlar.’ dedi.” KÂBE’NİN DUVARINDA ÖZEL AN’LAR Suud makamları Evren Paşa için Kâbe-i Muazzama’nın kapısını da açmış. Kâbe’nin içine giren Evren Paşa ve Türk heyetinin manevi havadan çok etkilendiğini anlatan Uslu, o an yaşanan manzarayı şu sözlerle göz önüne seriyor: “Kâbe’nin içinde her tarafa namaz kılınabiliyor. Evren Paşa, ‘Ne yapacağız şimdi?’ dedi. İçeride Paşa ile beraber Kâbe’nin dört bir tarafına namaz kıldık. Daha sonra Evren Paşa, elleriyle Kâbe’nin duvarına yaslandı. Dakikalarca dua etti. Ağladığını göremedim. Ama ‘Çok duygulu bir an’ dedi. O anda herkes bir köşede duvara yapışmış vaziyette, boynunu bükmüş dua ediyordu.” Uslu, Evren’den sonra Milli Güvenlik Konseyi üyeleri emekli Orgeneral Nurettin Ersin, emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya, emekli Oramiral Nejat Tümer ve emekli Orgeneral Sedat Celasun’un da umre için 1986’da Suudi Arabistan’a gittiğini anlatıyor. Dört paşadan sonra Kara Kuvvetleri eski komutanları emekli orgeneraller Haydar Saltık ve Necdet Öztorun ile Ege Ordu Komutanı emekli Orgeneral Fikret Küpeli eşleri ile birlikte umreye gelmiş. Uslu, Saltık Paşa’nın ‘Herkes umreye gelince bizim gelmememiz olmaz.’ dediğini hatırlıyor. Yaklaşık bir hafta süren Konsey üyelerinin umre ziyaretinden Uslu’nun aklında kalanlar şöyle: “Bugüne kadar birçok paşamızla beraber umre yaptık. Paşalar son derece güzel namaz kılıyorlardı. Gördüğüm bazı paşalar Ettehiyyatü için sağ ayak üzerine nasıl oturulacağını sivil ziyaretçilerden daha iyi biliyordu.” MEKKE’DE CELASUN PAŞA’NIN BABASININ MEZARINI ARADIK! Milli Güvenlik Konseyi üyelerinin bu ziyareti sırasında Jandarma eski Genel Komutanı emekli Orgeneral Sedat Celasun, Mekke’de vefat eden babasının mezarını bulmak istemiş. Uslu, Celasun Paşa’nın babasının mezarını diğer Konsey üyeleri ile birlikte aramış: “Sedat Paşa’nın babası 1960’lı yıllarda hacda vefat etmiş ve Mekke’de toprağa verilmiş. ‘Sedat Paşa’nın babasının mezarını bulacağız.’ dediler. ‘Aman Paşam burada mezarlar belli süre sonra başka yere nakledilir.’ dedim. ‘Yok gideceğiz.’ diye ısrar ettiler. Ersin, Şahinkaya, Tümer ve Celasun paşalarla Mekke’de Cennetü’l Mualla’ya gittik. Hanımları da geldi. Hepsinin başı örtülüydü. Mezarı aradık; ama bulamadık tabii. ‘O zaman ne yapacağız?’ dediler. ‘Burada bir Tebareke okuyacağım siz de dinleyeceksiniz. Sonra hep birlikte dua edeceğiz.’ dedim. Dinlediler, hep birlikte el açıp dua ettik.” Aralarında Harp Okulu komutanlarının da olduğu ve isimlerini hatırlamadığı birçok üst düzey askerî yetkilinin mihmandarı olan Uslu, 1985 yılında 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, İsmail Özdağlar ve Ekrem Pakdemirli’ye de eşlik etmiş. Özal duaları bildiği için Uslu’dan pek yardım istememiş. Uslu, 39 yılı aşkın görev süresi içinde on bir Diyanet İşleri başkanından altısı ile birlikte görev yaptı. Türkiye Diyanet Vakfı’nın Genel Kurul Üyesi de olan Uslu, Aşkabat Ertuğrulgazi ve Tokyo camilerinin yapılışı sırasında etkin rol oynadı. PAŞALARIN UMRESİ 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in 1984 yılında yaptığı umre ziyareti kamuoyunda büyük yankı uyandırmıştı. (üçüncü fotoğraf, soldan ikinci) Evren’in ziyaretinden sonra birçok general umre ziyaretinde bulundu. Evren Paşa’nın 12 Eylül ihtilalini birlikte gerçekleştirdiği Milli Güvenlik Konseyi üyeleri emekli orgeneraller Nurettin Ersin, Tahsin Şahinkaya, Sedat Celasun ve emekli Oramiral Nejat Tümer de 1986’da umre ziyareti yaptı. (birinci fotoğraf) Arafat’ta birlikte görülen MGK üyeleri yanlarında eşlerini de birlikte getirmişti. (ikinci fotoğraf) Diyanet İşleri eski Başkan Yardımcısı Uslu, komutanların bütün ziyaretlerinde onlara mihmandarlık yaptı. Kenan Evren Kâbe’nin içinde Kenan Evren Paşa ile Kâbe’nin içine girince dört bir tarafa namaz kıldık. Sonra koluyla Kâbe’nin duvarına yaslanan Paşa bir hayli dua etti. Heyetteki diğer kişiler de bir köşeye çekilmiş dua ediyordu. Evren Paşa bana dönerek “Çok duygulu bir an!” dedi. Sami Uslu/Zaman