BIST 10.337
DOLAR 32,26
EURO 34,72
ALTIN 2.401,27
HABER /  POLİTİKA  /  CHP

Artık kuzu postuna bürünemezsiniz!

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç, Oslo süreciyle ilgili Hükümete sert eleştirilerde bulundu.

Abone ol

CHP Merkez Yönetim kurulu (MYK) Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı. Koç, toplantı devam ederken basına gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve soruları yanıtladı.

OSLO GÖRÜŞMELERİNİN ÜZERİNİ KAPATMAYA ÇALIŞIYORLAR

Koç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın haftasonu İstanbul'da bir toplantıda yaptığı konuşmada CHP'nin katıldığı Sosyalist Enternasyonel Toplantısı'ndaki bildirilere ilişkin değerlendirmelerde bulunduğunu hatırlatarak, bu tavırla "Oslo görüşmelerinin" üzerini kapatmaya çalıştığını iddia etti.

Başbakan Erdoğan'ın Sosyalist Enternasyonel Bildirisi'ndeki üç noktayı "diline doladığını" ifade eden Koç, bunlardan birinin tutuklu milletvekillerinin durumu, diğerinin Suriye'de yaşanan olaylar, üçüncüsünün ise Kürt sorunu konuları olduğunu söyledi.

CHP BUNLARI BAŞTAN BERİ SAVUNUYOR

Bildirideki, tutuklu milletvekillerinin durumuna ilişkin paragrafta "seçilmiş milletvekillerinin mahkeme kararlarıyla görevlerini yapmalarının engellendiğinin ve bunun kınandığının" yer aldığını aktaran Koç, bu durumun uluslararası sözleşmelere ve yargı bağımsızlığına aykırı olduğunun da vurgulandığını söyledi.

Suriye konusunda da "dış silahlı müdahalenin kabul edilemeyeceği, ön koşul olmaksızın tarafların uluslararası toplumun çağrısıyla, demokratik süreçleri oluşturabilecek bir süreci olgunlaştırma" çağrısının bildiride yer aldığını belirten Koç, bunların CHP'nin baştan bu yana savunduğu ilkelere uygun olduğunu hatırlattı.

ARTIK MİLLETE DE YUTTURAMAZLAR

Bildirideki Kürt sorunuyla ilgili bölüme ilişkin açıklamalarda da bulunan Koç, toplantı sırasında İran Kürt Demokrat Partisi'nin bildiriye yansımak üzere bir önerge verdiğini, CHP'nin ise buna sözlü olarak karşı çıktığını anlattı.

Bildirinin yayınlanmasının ardından da yine bu bölüme CHP olarak muhalefet şerhi koyduklarını anlatan Koç, şerhin bildiride açıkça görülebileceğini söyledi.

Koç şöyle devam etti: "Biz bu kadar açığız, bu kadar netiz. Bu kadar belgeliyiz. Bu kadar milletin önünde şeffaf davranıyoruz, anlaşılabilir davranıyoruz. Şimdi gelelim Sayın Başbakan'a, çağrım çok açık, rahatsız ediyorum biliyorum, Başbakan'ın tekerine çomak sokuyorum biliyorum ama bir kere daha soruyorum. Sosyalist Enternasyonel toplantısında yaşananları bu kadar açık, net, somut belgeli bu toplumun ve medyanın önüne getirdiğimiz halde sen de Oslo tezgahını bizim gibi milletin önünde şeffaf, açık, somut belgeli konuşabilecek yürek, cesaret var mı yok mu? Sen bunu açıklayabilir misin? Aradaki fark bu. Tabi açıklayamaz Başbakan... Açıklayamaz çünkü onun tüm derdi 12 Haziran 2011 seçimlerine kadar şehit gelmesin, şehit haberi olmasın ve ondan sonrası tufan. Bu mantığa dayalı bir süreç işletildi orada. Rahmetli Hoca'nın bir deyimi vardı 'Seni gidi seni', zaman zaman kullanırdı kendi şivesiyle. Şimdi söylemek bize düşüyor. Başbakan'a göre herkes ahmak, kendisi çok akıllı."

TİLKİ POSTUNA BÜRÜNECEKSİN

CHP'nin Oslo görüşmelerine ilişkin iddialarının ardından Başbakan Erdoğan'ın önce inkar sonra yalanlama yoluna gittiğini ardından da "Nereden aldınız bunu?" ve "Altında imzamız yok" değerlendirmelerinde bulunduğunu ileri süren Koç, belgelerde tarafların "Türk tarafı", "PKK tarafı" olarak yer aldığını, belgelerin taraflar adına hakem devletçe imzalandığını kaydetti.

Koç, "Özeti şu; Oslo'da tilki postuna bürüneceksin Türkiye'de konjonktürel milliyetçilik yapmaya devam edeceksin. Bunu kimse yutmaz. Bunu artık millete de yutturamazlar.Yandaş kalemlerin bütün feryadına ve figanına rağmen takke düştü, Tayyip Bey için kel göründü artık" diye konuştu.

POSTALLI DARBEYE DE CÜBBELİ DARBEYE DE KARŞIYIZ

Koç, değerlendirmeleri sırasında Balyoz Davası kararlarına da değinerek CHP'nin her zaman darbenin ve darbe girişiminin karşısında olduğunu vurguladı.

Ancak Balyoz Davası'nda acil yargılanma hakkının ihlal edildiğini savunan Koç, "Postallı darbeye de karşıyız, cübbeli darbeye de karşıyız. Biz demokrasiden, hukuk devletinden yanayız" dedi.

Suç işleyen sanıkların mutlaka cezalandırılmasının gerektiğini ancak bunun adil yargılama sürecinin ardından yapılmasının önemini vurgulayan Koç, adaletin bir kenara konularak ceza verilmesinin kabul edilemez olduğunu ifade etti.

"Bu davada mahkeme, adaletin en basit gereklerini yerine getirmemiştir" diyen Koç, davanın konusu ne olursa olsun yargılama süreci adil olmadığı sürece kararın adil olamayacağını, bunun da demokrasiye uymayacağını söyledi.

SAVUNMA GÜCÜNÜ HUKUKTAN DEĞİL SİYASETTEN ALIYOR

Mahkemenin siyasi bir karar verdiğini ileri süren Koç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tarihte bu mahkemenin verdiği karar ABD'de McCarty Komisyonu'nun, Yassıada yargılamalarının, Zincirbozan yargılamalarının, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının yargılamalarının siyasi mahkeme örnekleriyle birlikte anılacaktır. Bundan hiç kuşkumuz yoktur. 12 Eylül mahkemeleri işkence altında alınan ifadelere dayanarak hüküm kuruyordu, Silivri mahkemeleri başlı başına yargılama sürecini bir işkence sürecine dönüştürmüştür. Yargı siyasetin emri altında iş görmeye başladığında savunma da gücünü hukuktan değil siyasetten almak zorunda kalır."

YENİ BİR VESAYET DÖNEMİNE GİRDİK

Demokrasinin ne şekilde olursa olsun vesayet altına alınmasına karşı olduklarını yineleyen Koç, "Yaşadıklarımız bizi yeni bir vesayet dönemine girdiğimiz konusunda doğruluyor. Nedir o vesayet dönemi? Bu yeni vesayet dönemini anlatmak için hükümlülerden sökülecek apoletlerin Başbakan'a törenle takılması gerekir. Çalışma masasına da bir dönem hayranı olduğunu ifade ettiği Kenan Evren'in bir fotoğrafını koyarsa bu yeni vesayet dönemi tamamlanmış olur" diye konuştu.