BIST 10.677
DOLAR 32,22
EURO 34,94
ALTIN 2.418,47
HABER /  GÜNCEL

Anadolu'daki saf İslam dini bozuldu

Siyaset ve din sosyologu Şerif Mardin, Türkiye ve dünyadaki islami yükselişi analiz etti

Abone ol

Türkiye'nin en önde gelen siyaset ve din sosyologu Şerif Mardin'in Türkiye'deki AK Parti iktidarı ve islamla ilişkisini, dünyada Fethullah Gülen hareketini ve etkilerini, Bediüzzaman Said'i Nursi'nin Nakşibendilik üzerindeki etkilerini ve bu hareketlerin topluma verdiği endişe ve umutları analiz etti:

"Dünyada genel bir İslamî hareket var. İslam'ın kendini göstermesi var. Dünya etkenliği olarak Panislamizm var. Panislamizm derken, cemaatlerden ve getirdikleri bazı yeniliklerden bahsetmek lazım."

"Dünyadaki Panislamizm, iyi ve kötü şekilleriyle Türkiye'de her türlü İslamî düşünceye sızmıştır. Fethullah Gülen'e kadar gitmiştir. Gülen'in, dünyada olan İslamî gelişmelerin dışında çalışması zordur ."

"Başbakan akıllı bir adam. Nakşî gelenekten geliyor fakat düşüncesi, teknolojide çok ileri bir Türkiye kurmak. Ancak onun da istediği toplum disiplinli bir toplum. Çünkü işler disiplinli toplumda kolay yürür."

"Nursi'yi Nakşibendilerden farklı yapan bir İslamî, bir de modernist kulağa sahip olabilmesi."

Din ve siyaset sosyolojisine yaptığı katkılarla ve getirdiği yeni yaklaşımlarla ve de yazdığı can alıcı kitaplarla Türkiye'nin düşünce hayatının en önde gelen isimlerinden biri olan Şerif Mardin'in Taraf gazetesinde bugün ikinci bölümü yayımlanan ropörtajını sizler için derledik. İşte o ropörtajın öne çıkan bölümleri...

NAKŞİBENDİLİK NEDEN YAYGIN

İki şey var: İman ve ağ. İkisi birden çalışıyor. Ağ, mümkün olduğu kadar insanı tarikata getirmeyi ve onlarla bir tanışıklık veya bir ilişki kurmayı sağlıyor. Yani iş ilişkisi de var bunun içinde. Zaten bütün İslamî kuruluşlarda imanın yanı sıra bir iş ilişkisi oluyor. Bir iman meselesi olarak para ile imanın birbirine nasıl yapıştığını ben bilmiyorum. Kuran'da bunların yan yana gelebilmesi söylenmiş. "Ekonomik olarak kendini ayakta tutabilen insan değerli insandır" denmiş. İşte oradan her zaman devam edebiliriz...

ESNAF ARASINDA NAKŞİLİK YAYGIN

Esnaf arasında en çok yayılıyor. Küçük işletmecide çok yayılıyor Nakşibendîlik. Niçin? Çünkü eskiden beri esnaf, Türkiye'nin çok inanır bir katıdır. Kuran'ın dışında din kitaplarının en çok okunduğu bir sosyal kattır esnaf. Mesela Muhamediye, Ahmediye gibi Kuran'ın bir nevi halka anlatışı olan tarikat dışı kitaplar var. Bu kitaplar çok popüler Anadolu'da. Bu kitapların basitleştirilmiş bir din anlatımı var. O kadar basitleştiriyor ki, bazı İslamî olmayan prensipler yavaş yavaş İslam'a giriyor. Kara Davut da bu kitaplardan biri. Kara Davut içindeki İslam, artık İslamlıktan çıkmış bir şeydir.

'KORKUNÇ BİR İSLAM' YAYILIYOR

Korkunç hikâyeler bunlar. İnsan üzerinde baskıyı artırıcı hikâyeler bunlar. O hikâyeye inanırsanız, İslam'ı çok püriten yaşarsınız. Bu kitaplar, İslam'ı biraz da korkunç bir İslam olarak yayıyor. Bu kitapların, insanın kafasına yerleştirdiği resimler huzur verici değil. Anlayacağınız, Kuran'ı basit insana anlatma isteği, zamanla daha püriten, daha az hakiki İslamî ögeleri içeriyor ve korkunç noktalara varıyor. Bu yüzden Anadolu'da karışık bir bekleyiş var.

ANADOLU İSLAMİ KALKIŞMA BEKLİYOR

Anadolu'da İslamî bir bekleyiş var. Bu İslamî bekleyiş biraz karışık, biraz parçalı bir şey. Bir, Kuran'ı bilenlerin bekleyişi var. İki, bütün o ikincil, üçüncül kaynaklardan kitapları okumuş olan ve dünyayı o sakat kitaplardan gören insanların bekleyişi var. Son zamanlarda bu ikincil ve İslam'la pek alakası olmayan kitaplar var. Bu insanlar beklerken, o kitapları okumuş insanlar olarak bekliyorlar. Saf bir İslam'ın beklemesi olmuyor bu!

NAKŞİBENDİ İLE SIRADAN MÜSLÜMAN ARASINDAKİ FARK

Bir kere tarikat üyesi bunlar. Tarikat üyesi olduğunuz zaman tarikatın birtakım usulleri var. O usullere uyacaksınız. Usullerin yanında bir de tarikatın ahlakı var. Ahlakına da uyacaksınız. Üçüncüsü, kardeşsiniz artık. Bir kardeş bir kardeşle ne yapar, yapabileceği şeyler nedir? İşte o çok büyük bir havzadır. O ilişki havzası neleri kapsar, o havzanın içinden neler çıkar bilmiyoruz. Ama öyle bir havza var. Mesela kişi tarikatın ahlakından bazen biraz uzaklaşabilir. Ama tamamen uzaklaşması mümkün olmaz. Çünkü o zaman tarikat kardeşleri karışır.

SAİD'İ NURSİ'NİN NAKŞİLİK İÇİNDEKİ YERİ

Said Nursi'nin bazı çok orijinal düşünceleri var ve bu konuda Nakşibendîlikten bir hayli ayrılmıştır. Mesela Nakşibendîler, Avrupa'da gelişmekte olan felsefî tartışmalara çok önem vermiş kimseler değil ama Said Nursi bu felsefî tartışmaların önemli olduğunu, İslam'la ilişkisinin araştırılması gerektiğini incelemiş olan bir adam. Ayrıca üç yüz bin kişiyi kendine çekebilmesi için o kişinin iki kulaklı olması lazım.

SAİD'İ NURSİ'NİN İKİ KULAĞI

HABERİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN LÜTFEN DİĞER SAYFAYA GEÇİNİZ...

[PAGE]

NURSİ'NİN İKİ KULAĞI

Bir İslamî kulak, diğeri de modernlik kulağı. Said Nursi, modernliği de işitiyor. Dolayısıyla halkı kendisine çekebiliyor. Çünkü halkın bir kulağı modernliğe açık. Said Nursi, İslam'dan alınan öğütlere göre hareket ederek, modern dünyayı da bunun içine alıyor. İkisinin birden yapılabileceğine dair bir meşrulaştırmadır bu. Onun öğretisi, hem Müslüman olup hem de modern olunabileceğinin bir öğretisi olabilir ama, "hem Müslüman" dediğimiz zaman bu Müslümanlığın yüzdesi ne kadardır onu bilmiyoruz. Çünkü bu İslamî bir yol. Yalnız bu yol aynı zamanda modern teknolojiyi de kabul ediyor. Ayrıca bu gelinen nokta sadece Türkiye ile ilgili bir şey değil. Türkiye'ye dışarıdan da sızan bir takım modernist İslamî mesajlar var. Seyit Kutup var mesela... İslamî gönüllü olup modern hayatı merak eden insanlar var. Sebebi de şu... Kaybettiler.

GÜLEN'İN NAKŞİBENDİLİĞE KATKISI

Okullarıyla yaratıcı biri Gülen. Bilhassa fakir halka önemli katkıları olmuş biri. Yalnız bütün bu teşkilatın niçin yapıldığı ve uzun vadede bir nirengi noktasının olup olmadığı biraz sorunsalı olan bir mesele. Ne kadar siyasileşecek? Bu teşkilatın, ne kadar kendiliğinden İslamî bir tarafı olan strateji olduğunu bilmiyoruz. Yüzlerce mektep, vs. var. O mekteplerden mezun olanlar çok da memnun olabiliyorlar fakat bütün bunların ne için olduğunu bilemiyoruz, merak ediyoruz.

İktidar için olabilir. Ama neyin iktidarı için? Bu yolun kendine mahsus sonuçları ve düşündüğü bir strateji olabilir. Biz bunları bilmiyoruz. Sistemin nasıl çalıştığını parça parça görüyoruz. Allahtan ki Fethullah Hoca'yla ilgili olan yazılar Türkiye'de çoğalmaya başladı. Hatta Avustralya'daki üniversiteler bile bununla meşgul oluyorlar. Ne kadar fazla çalışma yapılırsa, hakiki içinin ne olduğu daha iyi anlaşılacak. Fakat şimdiye kadar bu organizasyonun hakiki içini bilmiyoruz. Ben şahıs olarak katiyen bilmiyorum ve bütün bu organizasyonun uzun vadede sonucu ne olacak çıkaramıyorum. Mesela sonuç için bir komplodur demek mümkün değil. Çünkü bunu söylemek için kâfi derecede araştırma yok.

GÜLEN HAREKETİ KOMPLO MU?

İktidarı ele geçirmek olabilir. Ama bundan çok daha geniş Panislamist bir şey olabilir bu. Onu düşünmedik daha. Panislamizm, bugün dünyada çok etkili olan eğilimlerden biri. Bu eğilimin muhtelif şekilleri var. İyi şekilleri de var, Hizbullah gibi kötü şekilleri de var. Hizbullah'ın özelliği insan biçmektir. Dünyadaki Panislamizm, iyi ve kötü şekilleriyle Türkiye'deki her türlü İslamî düşünce tarzına sızmıştır. Gülen'e kadar gitmiştir. Gülen'in, dünyada olan İslamî gelişmelerin dışında çalışması kolay değildir. Zordur bu.

GÜLEN HAREKETİ PARTİLEŞİR Mİ?

Bilmediklerimizin içinde bu da var. Gülen cemaatine "nötr" diyeyim. Çünkü ne olduğunu bilemiyoruz. Fakat dünyada böyle büyük bir çark var. Gülen hareketinin o çarktan olumlu ya da olumsuz etkilenmemiş olması mümkün değil. Ben Gülen cemaatinin o çarkın nasıl bir parçası olduğunu ve o çarkın içinde nerede durduğunu çıkaramıyorum.=

ERDOĞAN İLE GÜLEN'İN DİN YORUMLARININ FARKI

İncelemediğim için bilmiyorum ama sorduğunuz şey, araştırılması gereken bir mesele. Ama şu var. Bunların çapı farklı. Biri, Türkiye'nin bütününü kapsıyor. Diğerinin ise (Gülen'in) nasyonaldan çok enternasyonal bir kapsayıcılığı var. Başbakan akıllı bir adam. Nakşî gelenekten geliyor fakat düşüncesi teknolojik bakımdan çok ileri bir Türkiye kurmak. Ancak Başbakan'ın istediği toplum da disiplinli bir toplum. Zaten birçokları iktidardayken disiplinli bir toplum isterler. Çünkü işler o zaman daha kolay yürür.

GÜLEN'İN DEVLET ANLAYIŞI

Birçok İslamî düşüncede olduğu gibi, bir toplum disiplinin olması kendisinin çok istediği bir şeydir zannediyorum. Toplumda disiplin olması gerektiği şeklindeki düşünceler de, otoriterlik gibi bizim pek sevmediğimiz ideolojilere yakın şekiller alıyor tabii.

CUMHURİYET REJİMİNİN HATASI

Cumhuriyet'in kendisine verdiği bir hediye var. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu, kurduğu modern okullar, getirdiği hayat ve düşünce tarzı ve düşünce tarzını destekleyen gazete, dergi, radyo, televizyon gibi iletişim imkânları ve aletleri... Yani Cumhuriyet insanların kullanabilecekleri birtakım araçlar ve imkânlar ortaya çıkardı. Cumhuriyet bütün bu kurumları hediye etti. Bu kurumlar, modern Türkiye'yi ve İslamî kuruluşları geliştirmek isteyenlere bir hediyedir. Bu imkânlardan faydalandılar ve Cumhuriyet'in hazırladığı bu temel üzerinden yayıldılar. Cumhuriyet'in kurumları kanalıyla getirdiği değişiklik muazzam bir değişikliktir. Yalnız şu var. Cumhuriyet, eşitliğe az yer verdi. Kardeşlikten bahsedildi. Eşitlik ve özgürlük ise eksik. Son zamanlarda Batı memleketleri bile eşitlik üzerinde duruyorlar, "vay, eşitliği unuttuk biz" diyorlar. Aynı şekilde ben dinî cemaatlerin diskurlarında da eşitliği görmüyorum."

İSLAMİ DAMAR İLE MİLLİYETÇİ DAMAR HEP BİRLİKTEDİR

İslami damarın kuvvetli olduğu bir yerde milliyetçi damarının kuvvetli olmaması mümkün değildir. Dindarlıkla milliyetçilik Türkiye'de hep beraberdir. Dindarlıkla milliyetçilik nasıl bağdaşabilir? Bağdaşamaz ama milliyetçilik ve dindarlık birleşmiş durumda bu ülkede. Osmanlı İmparatorluğu'nda da böyleydi bu ve Cumhuriyet'le de devam etti. Türkiye'de tam adam, milliyetçi bir adamdır. Tam adam okumuş bir adam değildir. Tam adam olması için onun aynı zamanda milliyetçi de olması gerekiyor. Türkleri koruma, baştan itibaren bize verilen bir öğüttür. Milliyetçilik çok kuvvetli bir damardır. Zaten Türkiye'de en yaygın şey de Türklerin milliyetçi damarını kabartmaktır.

İSLAM MİLLİYETÇİLİĞE CEVAZ VERMEZ

Vermez ama Osmanlılar böyle bir şey icat etmişler. İslam ve milliyetçilik çok yan yana olan şeylerdir ve bu tam bir Osmanlı orta kararıdır. Bakın... Benim babam diplomattı. Orta sınıflardanız yani. O tarihte Yugoslavya vardı ve ben frenklerle eğitim görüyordum. Beni o okuldan alıp Galatasaray'a gönderdiler. Beni Galatasaray'a gönderme bir millileştirme operasyonuydu. Büyükbabam Ahmet Cevdet Bey hayatının büyük kısmını İsviçre'de geçirmişti. Ama ailede frenkvari felsefelerin fazla etrafa saçılmasından biraz mustarip bir insan haline geldi. Büyükbabam, "Bu gazete bir Türk gazetesidir" diye ilk gazeteyi çıkaran kişi...