Barış adına kurgulandığı iddia
edilen uluslararası örgütlerin -bizim inandığımızın aksine- dünyaya
barış, sağlık ve esenlik getirmediğini tescil eden günlere, üzüntü
ve hayal kırıklığıyla tanıklık ediyoruz. Bugün, bölgesel ya da
küresel olsun dünya barışını tesis etmek amacıyla kurulan neredeyse
tüm uluslararası kurum, kuruluş ve birlikler, insanlık tarafından
suçüstü yakalanmış bulunmaktadır.
Tüm dünyada “herkes için daha
sağlıklı bir yaşam sağlamak amacıyla kurulan Dünya Sağlık
Örgütü (WHO) her yerde, herkes için daha iyi sağlık
koşulları” sağlamadı. Grip, kovid-19, HIV gibi
bulaşıcı hastalıklarla da bulaşıcı olmayan hastalıklarla da
mücadele etmedi. Kovid-19’un ne başında ne de sonunda test kiti ve
aşı dağıtımında yoksul ülkeleri gözetmedi.
Birleşmiş
Milletler, kuruluş antlaşmasının birinci maddesinde yer
alan; “Bir insan ömründe iki kez insanlığa eşi görülmedik
acılar yaşatan savaş felaketinden gelecek kuşakları korumaya (…)
azimli Birleşmiş Milletler Halkları” oluşturamadı.
"Uluslararası barış ve güvenliği korumak; uluslararası dostça
ilişkiler geliştirmek ve insan haklarını korumak" gibi kuruluş
gayesinde yer alan amacı da yerine getirmedi. Öyle olsaydı bugün
Birleşmiş Milletler denilince aklımıza ilk gelen Srebrenitsa
katliamı olmazdı.
"İkinci Dünya Savaşının
ardından Avrupa’da ortaya çıkan güvenlik ihtiyacını sağlamak,
Sovyet yayılmacılığını caydırmak, Avrupa’da milliyetçi militarizmin
yeniden ortaya çıkmasının önüne geçmek ve aynı zamanda Avrupa’da
siyasal bütünleşmeyi teşvik etmek" için kurulan
NATO, ABD hariç başka hiçbir Ülke için bu
şartların gereğini sağlamadı.
Binlerce kilometre uzaktan;
Venezüella, Libya, Irak, Afganistan, Suriye ve sayamadığımız başka
ülkelere demokrasi ve barış getirme iddiasındaki
ABD, dünyanın hiçbir yerine barış getirmedi.
Aksine bu iddiayla işgal ettiği hiçbir ülke bir daha iflah
olamadı.
Dünyanın en kapsamlı barış projesi
olarak sunulan Avrupa Birliği, dünya barışına
katkı sağlamadı. Dünyanın tüm sorunlarından tecrit edilmiş
Avrupa Konseyinde edilen büyük cümleler, esasen yaşanan
problemlerin kendi sınırlarına yaklaşmaması içindi. Avrupa
Birliği’nin samimiyeti, Bosna ve Kosova’da bir insanlık
trajedisiyle; göç politikalarında ise insan seçen riyakârlıklarıyla
test edilmiş oldu.
Dolayısıyla “dünya barışı”
safsatasıyla yıllardır gündem olan, devlet başkanlarının açılış ve
kapanış konuşmalarında barış ile ilgili birkaç cümle ettiği
uluslararası kuruluşların asli ve birinci amacı hiçbir zaman dünya
barışını sağlamak ve korumak olmadı. İşte bu yüzden dünya barışı
bir ütopya olarak varlığını sürdürmeye devam edecek.
Bugün Rusya'nın Ukrayna’da
yaşattıklarına karşılık Batı’nın açıkladığı/açıklayacağı ekonomik
yaptırımlar, suçsuz insanların ve çocukların ölmesini
engellemeyecek. Savaşın yüzü de savaş kararı verenlerin elleri de
hep kirli kalacak ve savaşlar, nerede ya da kimle yaşanırsa
yaşansın bir yıkım olmaya devam edecek.